Lafla peynir gemisi yürümez...
Zor günlerden geçiyoruz.
İlk değil. Belki son da olmayacak.
Kıbrıs Türkü çok daha zor günler geçirdi. Çok daha sıkıntılı günler yaşadı.
Yokluk, açlık çekti.
Göç etti. Hem de birkaç kez. Evini, barkını, malını, mülkünü her şeyini geride bırakarak başka köylere, başka kasabalara sığındı.
Sığındığı köy ve kasabalarda yaşayan insanlar onlara sahip çıktı. Elindekini, avcundakini onlarla paylaştı.
Çok şükür o günleri geride bıraktık. Artık o günlerde yaşamıyoruz. Ama yeni dönemde doğru düzgün bir yönetim oluşturamadık. Zenginlik içinde fakirliği yaşadık.
Yurttaşların zengin, devletin fakir olduğu garip bir yapı oluşturduk. Bu yapı dışa bağımlı hale getirildi. Giderek dışa bağımlılığı da kanıksadık. Dünya’da bizim devletimizi tek tanıyan ülke Türkiye hamimiz oldu. Gönderdiği maddi yardımları oya dönüştürerek seçim kazanmayı başarı hanemize yazdık.
Bunun karşılığında da ne talep ettilerse fazlasıyla verdik. Öyle ki “bu ülke bizimdir biz yöneteceğiz” derken bile “bize parayı gönder başka bir şey sorma, isteme” diyenlerimiz bile oldu.
Gelen giden hükümetler de yalnızca bu yapının sürdürücüsü oldu.
Değiştirelim dedik, başaramadık.
Düzeltelim dedik, onu da beceremedik.
Geldik bugüne. Bugün bütün dünya covid-19 virüs salgını ile mücadele ediyor. Neredeyse bütün ülkeler bu virüsle tanıştı. Bazıları çok ağır, bazıları ağır, bazıları da hafif geçiriyor.
İlk olarak Çin’de başlayan virüs salgını Çin’i çok ağır vurdu. Ama Çin atlattı. Kısmen normale dönüyor.
Şimdi Avrupa salgının merkezi oldu. İtalya bu salgında en ağır yarayı aldı. İspanya, Fransa, Almanya, Britanya sıradaki zorda olan ülkelerdir.
Türkiye ve Yunanistan da bugünlerde virüsle boğuşan ülkeler arasındadır. Güney ve Kuzey Kıbrıs da virüsten payını aldı.
Hemen bütün ülkelerde hayat durdu. Bugün dünyanın yarıdan fazla nüfusu sokağa çıkamıyor. Herkes evine kapandı. Evler salgından korunmanın ana üssü oldu.
Bu şartlarda bir ekonomik faaliyetten söz edemezsiniz. KKTC’de yaklaşık bir aydır hayat durmuştur. Şimdilerde kısmi sokağa çıkma yasağı da uygulanıyor.
Peki bu şartlarda insanlar ne yeyip, ne içecek?
Hükümet elbette bütün insanların nasıl besleneceğini, salgınla nasıl mücadele edeceğini, virüs kapanları nasıl koruyacağını düşünmek zorundadır?
Yönetim erkinin sorumluluğu budur?
Bu sorumluluk bu ülkede yaşayan, çalışan, öğrenim gören, turist olarak bu ülkede bulunan herkesi kapsamaktadır.
Alacağınız tedbirleri sadece KKTC ve TC uyruklu çalışanlar için alacağınızı açıklarsanız size gülerler.
Ayıptır. Yazıktır. Günahtır.
Bu insanları ucuz işgücü olarak siz getirdiniz. Zor günlerde aç ve açıkta bırakamazsınız. Bunun adı ırkçılıktır.
Ama siz kendi insanınızı da unuttunuz. Kendi nam ve hesabına çalışan küçük esnaf, zanaatkar ya da mimar, mühendis vb. Meslek sahipleri ne yapacak?
Hükümetin ekonomik paketinde bunun cevabı da yoktur.
Peki pakette ne vardır?
Yalnızca maaşlardan kesinti.
Başka?
Başka bir şey yok.
Gerisi sadece laf.
Lafla peynir gemisi de maalesef yürümez.