1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. Lahey’deki savaş suçları davalarından çıkarılacak dersler... (1)
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

Lahey’deki savaş suçları davalarından çıkarılacak dersler... (1)

A+A-

DÜNYADA GEÇMİŞLE YÜZLEŞME KONUSUNDA NELER YAPILIYOR?

 

Balkan Insight’ta Eric Grody’nin “Lahey’deki savaş suçları davalarından çıkarılması gereken dersler”le ilgili makalesini okurlarımız için derleyip özetle Türkçeleştirdik. Eric Grody, Balkanlar’da geçmişle yüzleşme hakkında özetle şöyle yazıyor:

***  Bosnalı Sırp General Ratko Mladiç’le ilgili karar beklendiği gibi oldu, ortada herhangi bir sürpriz yoktu. Bu konuda söylenebilecek herhangi yeni bir şey yoktur. (Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından soykırım, savaş ve insanlığa karşı suçlardan ömür boyu hapse mahkum edilen eski Bosnalı Sırp general Ratko Mladiç'in cezası onanmış bulunuyor...)

***  Gerek Eski Yugoslavya için Uluslararası Ceza Mahkemesi, gerekse onu izleyen mekanizma, karışık bir geçmişe sahip... Hem iyi, hem kötü kararları, hukuğun kapasitesini yansıtıyor, kimi zaman bu yeni bir zemin açabiliyor, kimi zaman da kısıtlayıcı sınırlamalar getiriyor...

***  Ancak büyük ölçekli şiddeti atlatırken dünyanın bir bölümünün yaralarının ve gerginliklerinin yalnızca hukuğa dayanarak ele alınamayacak süreçler içermesi gerektiğini yansıtıyor.

***  Son 28 seneden beridir devam eden bu hukuk süreçlerinden ne tür dersler çıkarabiliriz? Bir anlığına suçlulara ve geride bıraktıkları zarara sırtımızı dönüp parçalarını toplamaya çalışan toplumlara bakalım... Ben birkaç öneri ortaya koyacağım, umarım başkaları da yeni öneriler yapar bu konuda...

***  Birinci Ders: Gerçeği arayış, yaln ızca verilerin teyid edilmesi değildir...

Pek çok insan, uygulanan şiddetten ötürü çekilen acıların öyküsünü anlatma umuduyla mahkemelere yönelmişti. Ve pek çok bakımdan mahkemeler bu öyküyü anlattı da. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin araştırmacılarına müteşekkir olmalıyız çünkü böylece tarihte yaşanmış herhangi bir çatışmadan çok daha net biçimde işlenen suçların boyutları ve detayları hakkında çok ayrıntılı bilgilere sahibiz. Ve bu araştırma, cezai kovuşturma çerçevesinde yürütüldüğü için böylece doğrudan ve dolaylı olarak kimlerin sorumlu olduğu hakkında da geniş bilgimiz olmuştur. Savcılık ofisinin arşivlerinin potansiyel katkıları, ancak şimdi incelenmeye başlanmıştır...

***  Bilmediğimiz başka bazı şeyler daha vardır ki Mahkeme arşivleri bunu bize söyleyemez. Şiddeti mümkün kılan koşulların boyutunu tam olarak anlayamıyoruz. Bu şiddete maruz kalan toplumlar için şiddetin ne anlama geldiğini tam olarak anlayamıyoruz. Ve bu deneyimin ne anlama geldiği hakkında yalnızca sorular sorabiliyoruz...

***  Suçlananların suçsuzluluğunu ya da suçluluğunu tam olarak anlayabilmek için toplanan verilerle belirli soruların yanıtlanmasının ötesinde şeyler gerekir. En önemli ihtiyaç ise diyalogtur – paylaşmak, dinlemek ve bu deneyimi tanımak, şiddetin ortaya çıkardığı milli ve etnik sınırlar arasında deneyim alışverişidir...

***  Daha belirgin biçimde konuşacak olursak, mahkeme süreci, iki noktayı havada bıraktı. Birincisi, bu şiddet bir “sivil savaş” sonucu mu yoksa sınırlar ötesi bir çatışmanın parçası olarak mı ortaya çıkmıştır? Mahkeme bulguları belirsizdir... Örneğin Hırvatistan üç davada işaret edilmekle birlikte, adı geçen sözkonusu şahıslara dava okunmamıştır.

***  Yargıçlar, insanlığa karşı suç işleyen güçleri silahlandıran, finanse eden, eğiten ve kendilerine personel de sağlayan Sırbistan’ın bu suçlara karıştığını belirtmemişlerdir. Böylesine anlamsız bir öyküyü tarihsel olarak üretmenin ardındaki hukuki nedenler herhalde açıktır – çünkü daha tutarlı bir öykü, mahkemenin kapasitesinin ötesindeydi... Ancak tarihçilerin ya da yurttaşların, bu konuların yanıtsız bırakılmasından tatmin olmaları da gerekmez...

***  Mahkemenin yanıtsız bırakmış olduğu ikinci tarihsel soru da bununla alakalıdır. İnsanların mahkum edildiği olaylar daha büyük bir planın parçasını mı oluşturuyordu? Yargıçların soykırımın yalnızca Srebenika’da işlendiği ancak başka hiçbir yerde soykırıma rastlanmadığı yönündeki ısrarlı kararları, genel ve yaygın huzursuzluğun kaynağıdır.

***  Soykırımın, bir soykırım projesi olmaksızın gerçekleştirilebileceğini öngörmek ve zorla nüfusu değiştirerek (etnik bakımdan) homojen topraklar yaratmak manasızdır... Bu sorunun yanıtını, suçlulara yönelik yasa standartlarının ötesinde bir yorumla vermek mümkündür – kendi amaçları bakımından niyeti ve bir şablonu ortaya koyabilir bu yorum...

***  İkinci Ders: “Suçu bireyselleştirmek” yasa için tamamdır ama anlayış için değildir...

Mahkemelere getirilen ilkelerden birisi de suçun “bireyselleştirilmesi” idi. Bu prensibin manası da, böylesi suçları işleyen ya da bu suçların işlenmesi emrini verenler hakkında kovuşturma yapılacaktı ve suç onlara ait olacaktı. Bu o çatışma dönemindeki varolan söyleme mantıklı bir yanıt olabilirdi, “Sırplar” kötü bir şey yapıyor, “Hırvatlar” bir başka kötü şey yapıyordu vs.

***  Elbette bu grupların üyeleri bir şey yapmamışlardı. İşlenen suçlar, onlar adına, çok çeşitli toplumlar üzerinde iktidarı ele geçirmiş bazı insanlar tarafından işlenmekteydi. Bu suçları işlemiş olan insanları ve güçleri ortaya koymak, haksız yere sırtlarına böylesi yükler yüklenecek toplumları bundan kurtarmanın iyi bir yoluydu...

***  Ancak temiz hukuki mantığa karşılık temel bir yapısal mantıksızlık da vardır ortada... Bir birey büyük ölçekli bir suçu planlayabilir, bunun emrini verebilir, buna katılabilir veya bunu onaylayabilir. Ancak bir birey, büyük ölçekli bir suçu işleyemez. Örneğin binlerce insanın sistematik biçimde öldürülmesi veya binlerce insanın zorla yerlerinden edinmeleri için gerekli araç gereç, örgütlenme ve kuvvet, ancak kurumların ve devletlerin ulaşabileceği şeylerdir. Ve bu ölçekte bir suç işleme isteği de ancak deklare edilmemiş ya da belirtilmemiş bir politkanın sonucu olabilir.

s1-254.jpg

***  Hukuki kurumlar böylesi verilerle başedebilmekte gerekli kapasiteye sahip değillerdir. Devletler, birbirlerini Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde dava edebilirler. Ancak kurbanların siyasi, kurumsal ya da kollektif sorumluluk taşıyanların ajanlarını kovuşturmalarına olanak sağlayacak yaşayabilir hukuki araçlar mevcut değildir... Hukuk bakımından bu iyi bir şey olabilir. Ancak anlayış yaratma bakımından sorumluluk boyutunun yalnızca bireylerle kısıtlanması hiçbir anlam ifade etmez.

***  Suçlara yönelik cezaların uygulanmasına ilişkin pek çok öneri anlamlıdır – örneğin bir bireyin “suçluluğu ispat edilinceye kadar masum olması” ve “suçlanana yönelik her zaman makul şüphe” olması gibi – ancak maddi dünyada bunların yansıması pek öyle olmuyor.

***  Bunun anlamı da şudur: “Kollektif suçluluk” önermeleri reddedilse dahi yine de bu suçların işlenmesi veya böylesi suçların işlenmesinin normal ya da haklı gibi gösterilmesini oluşturan bir atmosfer sağlanmasında kurumların eylemleri ya da eylemsizliğindeki hesap verilebilirliklerine de bakmak gerekir. Sorumluluk kategorisi, kaçınılmaz biçimde siyasi, medya ve eğitim kurumlarını da içermektedir.

***  Ders Üç: Soykırım fetişi, çözdüklerinden daha fazla sorunlara yol açmaktadır.

Mladiç davasında gerek mahkemede, gerekse temyizde, çoğu gözlemcinin beklentileri doğrultusunda gerçekleşmişti herşey...

(Devam edecek)


BASINDAN GÜNCEL...

 

“Srebrenitsa'da Sırp güçlerine teslim edilen yakınlarını kaybedenler Hollanda’dan tazminat talep edebilecek...”

s2-220.jpg

Yusuf Özkan

Bosna-Hersek'teki Srebrenitsa kentinin 13 Temmuz 1995'te düşmesi sırasında Hollanda Görev Kuvveti (Dutchbat) tarafından Sırplara teslim edilen 350 erkeğin yakınları, bugünden itibaren tazminat talebinde bulunabilecek.

Hollanda yargısı, Bosnalı Müslümanların Potacari'deki Dutchbat yerleşkesinden çıkarıldıktan sonra Sırplar tarafından öldürülmesinde, devletin kusurlu olduğunu belirlemişti.

Lahey Mahkemesi, Hollanda devletinin yüzde 30 sorumlu olduğuna karar verirken, Temyiz Mahkemesi bu oranı yüzde 10'a düşürdü. 2019'da Yüksek Mahkeme, Hollanda devletinin bu sivilleri koruyamadığına hükmetti. Çünkü Hollanda askerleri onlara Dutchbat yerleşkesinde kalma seçeneği sunmadı.

Yargıtay, Bosnalı Müslümanların karargahta kalmaları durumunda hayatlarının kurtulmuş olma şansının yüzde 10 olduğunu belirterek, Hollanda'nın en yakın akrabaya verilen zararın yüzde 10'unu tazmin etmesini kararlaştırdı.

Hollanda Savunma Bakanlığı tarafından atanan özel bir komisyona tarafından, Sırp güçlerine teslim edilen 350 kişinin yakınlarına ödenecek tazminat miktarları belirlendi.

Aile hukuku profesörü Sylvia Wortman başkanlığında hukukçu ve diplomatlardan oluşan komisyon, kurbanların dul eşlerine 15'er bin euro; babası, oğlu ve kardeşlerine ise 10'ar bin euro maddi ve manevi tazminat ödenmesini kararlaştırdı.

Savunma Bakanlığı'na göre, birden fazla yakının kaybeden kişiler, ölen her kişi için ayrı tazminat talebinde bulunabilecek. Örneğin, hem eşi hem de oğlu Sırplara teslim edilen bir kadın, iki ayrı başvuru yapabilecek.

Bosnalı kurban yakınları bugünden itibaren, tazminat ödemeleri için başvuruda bulunabilecek. Bosna Hersek'teki iç savaş sonrası çok sayıda kişi yaşadıkları yerleri terk ettiği için, tazminat başvurusu duyurusu 12 ayrı ülkede yapılacak.

Kurban yakınları, bulundukları ülkelerdeki Hollanda temsilcilikleri aracılığıyla ya da internet üzerinden başvuruda bulunabilecek.

Konu AİHM'in gündeminde

Hollanda Yargıtayı'nın, "O sırada Dutchbat çok zor durumdaydı ancak Hollandalılar bu 350 kişiyi üsten göndermese bile hayatta kalma şansları çok düşük olacaktı" diyerek, devleti yüzde 10 oranında kusurlu bulması, kurban yakınlarının tepkisine neden oldu.

"Srebrenitsa Anneleri" olarak bilinen kurban yakınları, konuyu geçen yıl Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) taşıdı.

Yaklaşık 900 kurban yakını tarafından açılan davada, Hollanda yargısının olasılık hesaplamasının tamamen keyfiyete dayandığı, sorumluluğun en az yüzde 30 olduğu belirtiliyor.

Temmuz 1995'te Ratko Mladiç komutasındaki Sırp güçleri tarafından kuşatılan Srebrenitsa'nın düşmesinin ardından 350 kişi, Birleşmiş Milletler adına bölgenin güvenliğini kontrol eden Hollanda Görev Kuvveti yerleşkesine sığınmıştı.

Sırp askeri yetkililer, suç işleyip işlemediklerini araştırmak için Müslüman erkeklerin kendilerine teslim edilmesini istedi. Hollandalı askerler tarafından üs dışına çıkarılarak otobüslere bindirilen erkek ve çocukların, yaklaşık 8 bin kişiyle birlikte Sırplar tarafından toplu halde öldürüldüğü ortaya çıkmıştı.

Srebrenitsa'da soykırım, savaş ve insanlığa karşı suç işlediği gerekçesiyle ömür boyu hapis cezasına çarptırılan Bosnalı eski Sırp General Ratko Mladiç'in cezası, geçen hafta temyiz mahkemesi tarafından onanmıştı.

(BBC – Yusuf ÖZKAN – 14.6.2021)

 

 

 

Bu yazı toplam 1063 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar