Lapta’da bir “kayıp”tan geride kalanlar, okurumuzun sözünü ettiği kuyudan çıkarıldı…
Bir okurumuzun dört yıl önce bize ve Kayıplar Komitesi’ne vermiş olduğu bilgiler doğrulandı: Lapta’da okurumuzun sözünü ettiği bir “kayıp” şahıstan geride kalanlar, Kayıplar Komitesi tarafından bir kuyuda bulundu…
Kayıplar Komitesi tarafından dün yapılan açıklamada, Lapta’da bir kuyuda bir “kayıp” şahsa ulaşıldığı, yıl içerisinde bulunan “kayıp” sayısının 19 olduğu belirtildi.
TAK Ajansı’nın dünkü haber bülteninde konuya ilişkin haberde şöyle denildi:
“Kayıp Şahıslar Komitesi dün Lapta’da yaptığı kazılarda, bir kişiye ait kalıntılara daha ulaştı.
Yeni bir yöntemin kullanıldığından 1 günde tamamlanan kuyu kazısında bulunan kişiyle birlikte, komitenin yürüttüğü kayıp arama çalışmaları çerçevesinde 2019’da bulunan kayıp sayısı 19’a yükseldi.
Komite hafta başı Lapta’da gerçekleştirdiği bir diğer kazıda, 1 başka kişiye ait kalıntıyı daha bulmuştu.
Komiteden elde edilen bilgiye göre, yeni yöntemle, oldukça uzun süren kuyu kazı çalışmalarının çok daha kısada sürede tamamlanması öngörülüyor.
Kayıp Şahıslar Komitesi, şu an 1’i Kıbrıs’ın güneyinde, 6’sı Kıbrıs’ın güneyinde olmak üzere 7 yerde kazı yapıyor.
Komite bir süre önce, Kuzey Kıbrıs'ta askeri bölgede bulunan 30 şüpheli gömü yerine giriş ve kazı izni verildiğini açıklamıştı.”
OKURUMUZ AYRINTILI BİLGİ VERMİŞ, ANNESİ BÖLGEYİ GÖSTERMİŞTİ…
Bundan dört yıl önce, yani 2015 yılında İngiltere’de yaşamakta olan bir okurumuz bizi arayarak 1974’te savaştan sonra Lapta’ya yerleştikleri zaman babasının bir Kıbrıslırum “kayıp” şahsı ölü olarak bulduğunu aktarmış ve şöyle demişti:
“1974’ten sonra Lapta’ya taşındığımız zaman babam ağaçların altında bir Kıbrıslırum askerinin ölü olarak yattığını görmüştü. Onu bulduğu yere gömmüştü. Ancak bir süre sonra bu bahçe başka bir şahsa verilince ve o şahıs bu bahçede bir takım faaliyetlere girişince babam bu yüzeysel mezarın açığa çıkacağını düşünmüş ve kaygılanmış. Bunun üzerine mezarı açarak bu “kayıp”tan geride kalanları toplamış, evimizin az ilerisinde bulunan bir kuyuya gömmüş bu kaybı…”
Bu okurumuzun anlattıklarını o günlerde Kayıplar Komitesi yetkililerine aktarmıştık ve 24 Haziran 2015 Çarşamba günü, Kayıplar Komitesi’nin o dönemki kazılar koordinatörü antropolog Okan Oktay ve o dönemin Kayıplar Komitesi Kıbrıslırum Üye Yardımcısı Ksenofon Kallis’le birlikte, okurumuzun annesini bulmak üzere Lapta’ya gitmiştik. O günlerde bu sayfalarda özetle şöyle yazmıştık:
“Lapta’da, Londra’da yaşayan arkadaşımın annesini bulmaya çalışıyoruz, arkadaşımın annesi de bize olası bir gömü yeri gösterecek…
Londra’da yaşayan arkadaşımın anlattıklarına bu sayfalarda geçtiğimiz günlerde şöyle yer vermiştim:
“Bir başka okurum ise bana babasının Lapta’da “kayıp” bir Kıbrıslırum’u bir kuyuya gömdüğünü anlatıyor.
“1974’ten sonra Lapta’ya taşındığımız zaman babam ağaçların altında bir Kıbrıslırum askerinin ölü olarak yattığını görmüştü. Onu bulduğu yere gömmüştü. Ancak bir süre sonra bu bahçe başka bir şahsa verilince ve o şahıs bu bahçede bir takım faaliyetlere girişince babam bu yüzeysel mezarın açığa çıkacağını düşünmüş ve kaygılanmış. Bunun üzerine mezarı açarak bu “kayıp”tan geride kalanları toplamış, evimizin az ilerisinde bulunan bir kuyuya gömmüş bu kaybı…”
Okurumun babası artık hayatta değil ancak annesi hayatta. Gidip annesini ziyaret edeceğim, bakalım okurumun sözünü ettiği bu kuyuyu bulabilecek miyiz, okurumun annesi bakalım bu konuda neler anlatacak…”
Okurumun annesini buluyoruz Lapta’da ve bize bir “kayıp” şahsın arka bahçelerinde bir ekşi ağacının altına gömüldüğünü ancak zaman içinde köpeklerin burayı kazarak ondan geride kalanların açığa çıktığını anlatıyor. Bu Kıbrıslırum’un üstünde bir el bombası da varmış… Bu bombayı üstünden almışlar ve onu eski bir evin arkasındaki bir kuyuya gömmüşler.
Arkadaşımın annesiyle birlikte arabaya biniyoruz ve hep birlikte Lapta’da ilerliyoruz, bize bu eski evi göstersin diye ilerliyoruz…
Bu ev, büyük, taştan bir ev, çok güzel bir ev, 1974’ten bu yana bu evde hiç kimseciklerin yaşamadığını öğreniyoruz… Lapta’da öylece yıkılıyor, zamana karşı yapayalnız direnmeye çalışıyor… Okan Oktay’la Kallis eve girmeye çalışıyorlar ancak 40 yıllık ihmal, bahçesini otların, çalıların bürüdüğü korkunç bir yere dönüştürmüş… Evin içinde pek çok top buluyorlar, çocuklar topları bu eve düştüğünde, gidip onları almaya cesaret edememişler besbelli!
“Sanki de perili bir ev bu” diyor Okan Oktay…
Fotoğraf çekiyoruz, koordinatlar alıyoruz – Kallis de bu evin geçmişte havadan çekilmiş fotoğraflarını bulmaya çalışacak ki evin arkasındaki kuyunun yeri belirlenebilsin…
Okurumun annesine teşekkür ediyoruz ve onu evine bırakıyoruz…”
(YENİDÜZEN – Kıbrıs: Anlatılmamış Öyküler – Sevgül Uludağ - 8 Temmuz 2015)
Bize bu konuda bilgi veren İngiltere’de yaşayan okurumuza, bize bölgeyi gösteren ve daha ayrıntılı bilgi veren okurumuzun annesine sonsuz teşekkürler. Bu konuda vermiş olduğumuz bilgileri araştırarak bu bölgede kazı yapan Kayıplar Komitesi yetkililerine de teşekkür ederiz.
“Hollanda demiryolları Yahudi soykırımı kurbanlarına milyonlarca avro ödeyecek…
Hollanda’nın devlete ait demiryolu şirketi NS, Yahudi soykırımında hayatını kaybedenlere ve ailelerine on milyonlarca avro tazminat ödeyecek.
BBC’de yer alan habere göre şirket on binlerce Yahudi aileyi Nazi geçiş kamplarına taşıyarak bugünün parasıyla milyonlarca avro kazanmış.
Savaş sırasında Hollanda’nın kuzeyinde yer alan Westerbork’dan toplama kampına 107 bin Yahudi götürülmüş ve oradan da ölümcül Auschwithz ve Sobibor toplama kamplarına gönderilmiş. Bu insanlardan sadece 5 bini hayatta kalabilmiş.
NS’den yapılan açıklamada bu sınırdışı transferlerin ‘şirketin tarihindeki kara bir sayfa’ olduğu vurgulandı ve şu ifadeler kullanıldı: “Tahminlerimiz birkaç bin insanın bu tazminattan faydalanabileceği yönünde. Bunların 500 kadarının soykırımdan kurtulan bireyler olduğu düşünülüyor. NS önümüzdeki yıllarda on milyonlarca avroyu tazminatlar için ayıracak.”
Soykırımdan kurtulan bireylerin her birine 15 bin avro, çocuk ve dul eşlerine ise 5 ila 7 bin avro ödeme yapılacağı belirtildi.
Şirket 2005 yılında 2. Dünya Savaşı sırasındaki Nazi işgalcilerine yardım ettiği için özür dilemiş fakat ne kadar tazminat ödemesi yapacağına karar verecek bir komisyonu ancak geçen yıl kasım ayında kurmuştu.
Şirket, ailesi Auschwitz’te öldürülen Hollanda’nın ünlü futbol takımı Ajax’ta fizyoterapist olarak görev yapmış Salo Muller’in başlattığı kampanya sonrasında hayatını kaybedenleri onurlandırma kararı almıştı. Muller Fransa hükümetinin soykırım kurbanlarına ve ailelerine ABD ile birlikte 60 milyon dolar tazminat fonu oluşturma kararının ardından Hollandalı şirkete karşı kampanya başlatmaya karar vermişti.
Westerbork ilk kez 1941 yılında toplama kampına dönüştü ve ilk Yahudi aileler 15 Temmuz 1942’de kamptan ayrıldı. Westerbork’tan ölümcül kamplara giden son tren ise 279 Yahudi’yi taşıyordu ve 13 Eylül 1944 yılında kamptan ayrıldı.
(YÜZLEŞME ATÖLYESİ – 27.6.2019)
“BM'den Türkiye'ye 1915 soruları…”
Birleşmiş Milletler (BM) Zorla veya İrade Dışı Kayıplar Çalışma Grubu'nun aralarında bulunduğu üç çalışma grubu, 1915-1923 yıllarında zorla yerlerinden edilen Ermenilerin akıbeti hakkında 25 Mart 2019 tarihinde Türkiye’ye bir soru önergesi iletti.
BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin resmi internet sayfasında yayınlanan belgeye göre, BM Düşünce ve İfade Özgürlüğü Özel Raportörü David Kaye, Zorla veya İrade Dışı Kayıplar Çalışma Grubu Direktörü Bernard Duhaime ve Hakikat, Adalet, Tazminat Teşviği ve Tekrar Olmama Garantileri Özel Raportörü Fabian Salvioli, Türkiye hükümetinin cevaplanması üzere ortak bir önerge hazırladı.
Belgede şu sorulara yer verildi:
1. 1915-1923 yıllarında zorunlu iç tehcire, tutuklamalara tabi tutulan, yargısız öldürülen ve zorla kaybolan Ermenilerin akıbetinin veya bulundukları yerin bulunması için Türkiye tarafından ne gibi adımlar atıldı?
2. Mağdurların ve genel olarak toplumun bu olaylar hakkında bilgi edinme hakkının, ayrıca adaletin ve kaybolan mallar için tazminat hakkının yerine getirilmesine yönelik ne gibi adımlar atıldı?
3. Bu olaylar sonucu hayatını kaybeden Ermenilerin cesetlerinin bulunduğu yerlerini bulmak üzere ne gibi adımlar atıldı?
4. 2017 yılında kabul edilen ve yasama organının temsilcileri tarafından bazı ifadelerin kullanılmasını yasaklayan mevzuatın kabul edilme sebeplerine dair bilgi verilmesini; bunun, uluslararası insan haklarına ve özellikle Uluslararası Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi’nin 19. Maddesine nasıl uyduğunun açıklanmasını rica ederiz.
5. Ermenilere karşı işlenen suçlar konusunda açıklamalar yapanların cezalandırılması için uygulanan Ceza Kanunu’nun 301. maddesinin hangi vakalarda uygulandığı hakkında ayrıntılı bilgi verilmesini rica ederiz.
BM soru önergesinde bu soruları cevaplamak üzere Türkiye’ye 60 günlük bir süre verildi. Edinen bilgiye göre Türkiye, 17 Mayıs tarihinde Cenevre'deki BM Temsilcisi Sadık Arslan kanalıyla bu sorulara cevap vermeyi reddettiğini açıkladı.
(AGOS – 27.6.2019)