1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. Lapta’dan hatıralar… 3
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

Lapta’dan hatıralar… 3

A+A-

Eşi “kayıp” edildiğinde henüz iki aylık bir bebeği olan Laptalı Yeorgia Pandehi Panduri’yla röportajımızın devamı şöyle:


YEORGİA PANDEHİ PANDURİ: Türkiye’de esir olarak tutulup geri dönenlerden bazıları da bana bazı şeyler anlattılar ancak doğrudan ne olduğunu anlatmak yerine başka başka şeyler söylediler. Bir tanesi bana “Evet, onu gördüydüm, yerde yatıyordu ama yaralı mıydı, ölü müydü bilemem” demişti.
Aradan 40 yıl geçtikten sonra kocamın o günlerde nerede olduğunu gidip gördüm – eğer bu yeri 40 yıl önce görmüş olsaydım, onun öldürülmüş olduğunu anlardım… Çünkü orası çok açıklık bir bölgedir.

SORU: Nerededir bu bölge?
YEORGİA PANDEHİ PANDURİ:
İstersen gideriz ve sana gösteririm bu bölgeyi… İşgalin olduğu yere yakın, “Bikronero” denen bölgedir. İşgalin başladığı yer deniz kenarıdır, anayol var arada… Burası küçük bir monobadiydi, bu bölgede pek çok gamini vardı, kireç yaparlardı bu gaminilerde… Bölgede çok gamini vardır… Buradaydılar işte…

SORU: Bu bölgeyi 40 yıl önce görmüş olsaydınız, ölmüş olduğunu anlardınız dediniz. Neden böyle söylersiniz?
YEORGİA PANDEHİ PANDURİ:
Çünkü burada hayatta kalmaları için şansları yoktu, Türk askerlerinden kaçabilecekleri bir bölge değildi bu…

Kocam Ahirobidos’a gitmişti – bilmem bilir misiniz, bir manastır vardır…
Orada askeri bir kamp vardı. Lapta’daydı bu. Bu antik Lapta bölgesiydi… Antik
Lapta’nın kalıntılarının bulunduğu bölgedir bu. Orada bir manastır vardır. Ve bu manastır, askeri bir kamptı. Oraya silah almaya gitmişlerdi. Ancak kimse kendilerine silah vermemişti… Onlara “Bizde silah yoktur” demişlerdi. Çünkü darbeciler buradaki silahları alıp küçük bir odaya saklamışlardı!

SORU: EOKA-B’ciler silahları toplayıp bir odaya kilitlemişlerdi!
YEORGİA PANDEHİ PANDURİ:
Evet, evet… Bunu bana o dönem asker olan birisi, bir yıl kadar önce anlatmıştı… Yani silahların darbeciler tarafından toplanıp bir odaya kilitlendiğini ve bu silahların oraya gidenlere verilmediğini…
Böylece eşim, başkalarıyla birlikte Glidoyissa’ya gitmişti – bu da başka bir kilisedir. Girne’nin dışındadır bu yer. Lapta’nın da dışındadır. Şimdi bilmiyorum bu yere ne oldu, belki hala askeri bir kamptır… Ama emin değilim… Buradan silah almışlardı – bu kiliseyi anayoldan göremezsiniz. Ama sanırım bir tabela vardır ve oradan gidersiniz. Kısa bir mesafedir ama anayoldan görünmez burası.
Silahları alıp Ayyorgi’ye gitmişlerdi… Ve araba aramaya başlamışlardı, bu bölgeden Lapta’ya gidebilecekleri bir araba…
Sonra Bay Kostas Kirris’i bulmuşlardı – bu konuyu biliyorsunuz belki de…

Çünkü kızı babası hakkında sorular sormaktaydı…

SORU: Hayır, bilmiyorum. Kimdi Kostas Kirris?
YEORGİA PANDEHİ PANDURİ:
Şofördü – seferileri taşıyan bir Peugeot pikapın sürücüsüydü.  Bu pikaba binmişti eşim başka seferilerle birlikte. Bir araç daha vardı, yani araçlar iki taneydi. Biri pikaptı bu araçların, diğeri de sanırım minibüstü. Eşim ilk araçtaydı. Anayola çıkmışlardı… Uçakları görmüşlerdi… Böylece anayoldan ayrılmanın belki daha güvenli olabileceğini düşünmüşlerdi. “Bikronero”ya gitmişlerdi.

SORU: Sanırım “Bikronero”, “Acı su” demektir…
YEORGİA PANDEHİ PANDURİ:
Evet, “Acı su” demektir. Bu isim nereden gelir? Bir anne, çocuğuyla birlikte oraya gitmiş, sonra çocuk orada boğulmuş. Böylece evladını kaybeden kadın “Burası eskiden tatlı suydu ama şimdi acı su oldu” demiş. Adı oradan gelir bu bölgenin…
Oraya giderken yolda bazı askerler görmüşler, bunlar makineli tüfek kurmaya çalışıyorlarmış.  Aracı durdurup inmişler ve yardım isteyip istemediklerini sormuşlar. Bunları Kıbrıslırum askeri sanıp bu soruyu sormuşlar, meğer değillermiş ve onlara ateş açmış bu grup… Ve işte orada olanlar olmuş…
Lapta’dan 16 insanımızı yitirdik…

SORU: Yani oradaki çatışmada mı demek istersiniz?
YEORGİA PANDEHİ PANDURİ
: Hayır, eşimin içinde bulunduğu gruptan dört kişi kurtulmuştu, yaralanmışlardı… Onları Türkiye’ye götürdüler ve geri döndü bunlar.

SORU: Bu dört kişiyle konuştunuz mu?
YEORGİA PANDEHİ PANDURİ:
Hayır, dördüyle de konuşmadım ama ikisiyle konuştum. Benim bildiğim bunlardır. Bana bunları anlattılar… Ta başından bu dört kişiden birisi diğerine anlattı bunları bana aktarsın diye.
Bir diğeriyle de bir yıl kadar önce konuştum.
Çok yakın arkadaştılar çünkü… Bu dört kişiden birisi eşimin çok yakın arkadaşıydı. Bana “Yorgulla, sana saygım sevgim büyük ama neler olduğunu tekrar hatırlamak istemiyorum” demişti.  Zamanla kendini daha iyi hissetti. Ama o anlatmadı bana, başka birisi bu dört kişiden, anlattı…
“Eğer görmek istersen sana bu yeri gösterebilirim” dedi bana.  “Çünkü sana bunları anlatmam gerekir” dedi.

SORU: Size bunları anlatmak için neden 40 yıl beklediler ki?
YEORGİA PANDEHİ PANDURİ:
Bilmiyorum… Ben kendime de bu soruyu sordum, neden gelip bana anlatmak için 40 yıl beklediler diye…

Elimde bir şey var. Kayıplar Komitesi’ndeki dosyasından bir kopya çıkardım. Üstünde kan vardır… Gerçeğini görürseniz bu belgenin, üstündekinin kan olduğunu anlarsınız.

SORU: Yani eşinizin üstündeydi bu…
YEORGİA PANDEHİ PANDURİ:
Evet…

SORU: Yani bunu üstünden birisi almış…
YEORGİA PANDEHİ PANDURİ:
Evet…

SORU: Bu belgede eşiniz çok genç görünüyor…
YEORGİA PANDEHİ PANDURİ:
Evet, önce denizaltı için eğitim almıştı askerde – fakat kaynanam her gün, her gün ağlardı oğlunun başına bir şey gelecek diye! Bunun üzerine o bölümden ayrılıp normal denizci gibi devam etmişti askerliğine. Bu da onun belgesidir. Sanırım bunları eşim eve bebeğin biberonunu almaya gittiği zaman almıştı ve onun için kanı bulaşmış halde üstünde bulundu… Çünkü evden ayrıldığımızda bunu yanına aldığını görmemiştim… Demek ki bebeğin biberonu için eve döndüğü zaman almıştı bunu…
Savaş esirleri tümüyle geri döndükten sonra bir gün eşimin kardeşi – yani kaynım – gelip bana bu belgeleri Adana’da görmüş olduğunu söylemişti.

Kaynanamın dört oğlu vardı – işgal esnasında dördü de savaşa katılmıştı… Kaynılarımdan biri Girne Kalesi’ndeydi, bir tekneyle oradan ayrılıp sağ salim geri dönmüştü. Diğer iki kaynım Girne bölgesinden ayrılıp Omorfo’ya gitmişlerdi, Omorfo’da Türkler’in olduğunu bilmiyorlardı çünkü… Orada tutuklanarak savaş esiri olarak Türkiye’ye götürülmüşlerdi.  Eşim ise öldürülmüştü savaşta.
Kaynılarımdan birisi Adana’ya esir olarak götürüldüğü zaman eşimin üstünden çıkan bu belgelerden birisini görmüştü.

SORU: Bu belge neredeydi Adana’da?
YEORGİA PANDEHİ PANDURİ:
Savaş esirlerinin üstünden çıkan öte berinin konduğu bir çantadaydı. Onlara “Geçin, size ait belgeleri o çantadan alın” dendiği zaman görmüştü bu belgeyi ve “Bu benim kardeşimdir” demişti.  O belgeyi almak istemiş ancak Türkler buna izin vermemişti.
Kaynım bana bu olayı anlattıktan birkaç gün sonra bir şahıs ofisime gelmişti. Bir subaydı bu. “Sana bir şey getirdim” demişti. Ve bana bu belgeyi vermişti.
Ona “Bu belge neredeydi?” diye sormuştum. “Kaynım söyledi bunu bana ama inanmak istemediydim” demiştim. Esir iken çok dövüldükleri için kaynılarım, belki iyi hatırlamıyorlar, karıştırıyorlardır diye düşünmüştüm…
Adana’dan en son ayrılan askerlerden biri olduğu için geride kalan bazı pasaportları ve bu belgeleri almıştı kendisi. Çizmelerinin içine koyup bunları Kıbrıs’a getirmişti ve ilgili ofise vermişti.
Böylece gördüm bu belgeyi… Ofise gidip gördüm… Onlara bu belgedeki kanı analiz edip edemeyeceklerini sormuştum. “Biraz zor olur bu çünkü kurumuş bu kan” demişlerdi… Sonuçta böyle bir analiz yapmışlardı…

SORU: DNA testi mi yani?
YEORGİA PANDEHİ PANDURİ:
Hayır, DNA testi değil, kan grubu… Eşimle aynı kan grubu çıkmıştı o belgedeki kan örneği…

SORU: Neydi kan grubu eşinizin?
YEORGİA PANDEHİ PANDURİ:
Kan grubu “A” idi… Çünkü evlenmeden önce kan testi yaptırmıştık (Thalassemiya için). Benim kan grubum “O”, eşimin de “A” idi, oradan biliyorum… Böylece bu kağıtların üstündekinin eşimin kanı olduğu kanıtlanmış oluyordu bir yerde… Bu belgenin gerçeği, Kayıplar Komitesi’ndeki dosyasındadır… Bendeki kopyasıdır, size verdiğim kopyasıdır bu belgelerin…

SORU: Kayıplar Komitesi’yle en son ne zaman konuşmuştunuz? Onlara son durumun ne olduğunu en son ne zaman sormuştunuz?
YEORGİA PANDEHİ PANDURİ:
Hatırlamıyorum Sevgül… Oraya gitmiştim, oradaki sekreter bana eşimin dosyasını görebileceğimi söylemişti. Yıllar önce gidip görmüştüm eşimin dosyasını…

SORU: Şimdi kazılar yapılıyor, “kayıplar”dan geride kalanlar bulunuyor, o nedenle belki onlarla tekrar görüşmeniz iyi olur…
YEORGİA PANDEHİ PANDURİ:
Araştırmacılarla görüşmüştüm. Sonra Lapta’dan bir komuşum bana bir yere gömü yaptıklarını söylemişti. Fakat bu adam vefat etmiştir.

SORU: Kıbrıslırumlar mı gömmüştü?
YEORGİA PANDEHİ PANDURİ:
Bilmiyorum ama sanırım öyledir. Çünkü Laptalı bu komuşum epeyi bir zaman kalmıştı Lapta’da ve en son ayrılanlardandı Lapta’dan…

SORU: Yani eşinizin nereye gömüldüğünü mü söylemişti size bu adam?
YEORGİA PANDEHİ PANDURİ:
Hayır… Eşimin nerede gömülü olduğunu bilmiyoruz… Ancak eşimle birlikte olup da hayatta kalanların isimleri vardır… Belki onlar da bir şey biliyorsa anlatabilir…

SORU: Aslında Kayıplar Komitesi’ni arayıp görüşmeniz ilk yapmanız gereken şeydir… O bölgede kazılar yapıldı, buldular mı, bulmadılar mı, kimleri buldular vs. gibi soruların yanıtı onlardadır… Çünkü o bölgede kazı yapmaya çalıştıklarını biliyorum, genel anlamda bölgeyi kazdıklarını da… Hatta bir şahit götürmüştüm oraya ve “Bikronero denen bu bölgeye bazı Kıbrıslırum kayıplar gömülüdür” demişti Kayıplar Komitesi’ne. Öldü şimdi bu şahit… Kayıplar Komitesi yetkilileri ve bu şahitle birlikte bir süre arabayla o bölgeyi dolaşmıştık ancak bazı yerlere giremedik çünkü askeri bölgeydi bazı noktalar…
YEORGİA PANDEHİ PANDURİ:
Kayıplar Komitesi biliyordu bu bölgeyi sanırım – eskiden girilmezdi ancak son yapılan anlaşmayla artık askeri bölgelere de girebiliyorlar…

SORU: Evet ancak şahit gerekir, “İşte şurada bir gömü olabilir” demek için… Yoksa şiroyu alıp Vasilya’dan Karpaz’a kadar kazamazlar… Şahit gerekir ki “İşte şu bölgeye gömdüydük” veya “Gördüm ben, burada kuşkulu bir yer vardı, gömü yapılmış olduğunu duyduk” vs. demesi için…
YEORGİA PANDEHİ PANDURİ:
Bana bunları anlatan şahıs, Kayıplar Komitesi yetkilileriyle, Sayın Kallis’le birlikte gidip kendilerine bölgeyi gösterdi, bunu biliyorum.

SORU: Çok iyi o zaman…
YEORGİA PANDEHİ PANDURİ:
Ancak henüz kazı yapmadılar orada sanırım… Ben oraya gittiğimde, yolun yanında derin bir yer vardı, oraya gömmeleri kolay olurdu…

SORU: Ancak yol da değişti… Eski yollar değildir gördüğümüz orada… Eskiden yollar dardı, şimdi geniştir… Demek istediğim coğrafya değişti pek çok yerde… O nedenle çok emin olamayız, şahit bulmadıkça…
YEORGİA PANDEHİ PANDURİ:
Aslında ben o bölgeye gittiğimde çok fazla değişmemişti…

SORU: Gene da benim size tavsiyem, öncelikle Kayıplar Komitesi’yle yüz yüze görüşüp durumun tam olarak hangi noktada olduğunu öğrenmenizdir…
YEORGİA PANDEHİ PANDURİ:
Evet, bunu bugün yapalım…

SORU: Tamam, telefon edip uygunsalar hemen gidelim…
YEORGİA PANDEHİ PANDURİ:
Tamam…

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu yazı toplam 2152 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar