“Latinler’in Aziz George Kilisesi ve Mağusa’daki dini mabetlerin tarihsel yansımaları...”
Ulus IRKAD
Latinler’in Aziz George Kilisesi tanıma-tanıtma etkinliği geçtiğimiz Cumartesi sabahı gerçekleşti. Etkinlik Herdaim Doğa Dostları Başkanı Yusuf Şentuğ’un açılış konuşması ile başladı.
Yusuf Şentuğ “Günaydın arkadaşlar” diyerek söze başladı ve “bu etkinliği HDD Dostları, KD Derneği ve Toplumsal Varoluş Derneği olarak düzenledik, Mağusa’mızın önemli kiliselerinden Latinler’in St George Kilisesini tanıyacağız” dedi.
Tanıtımı tarih öğretmeni ve rehber Zühal Mustafaoğulları yaptı...
13. YÜZYILDAN KALMA...
Zihal Hanım özetle bizlere şu detaylı bilgileri verdi;
“Mağusa’mızın en güzel kilisesindeyiz. Burası Latinlerin St. George kilisesi. 13. Yüzyılın son çeyreğinde inşa edilmiş, yazılı kaynaklara göre sur duvarları yapılmadan önce yapılmış ve koruma görevide üstlenmiş bir kilise. Kilise Köln tarzı yapılmış ve Avrupa’dan gelen işciler tarafından inşa edildiği bilinmektedir. Çok ince zarif bir işciliğe sahiptir. Sütunların arasındaki taş işlemeleri ayrıca yağmur sularını aktaran gorgollar ve diğer işlemelerle birlikte muhteşem bir kilisedir. 1571 Kıbrıs’ın fethi sırasında büyük hasar gördüğü yazılı kaynaklarda aktarılmaktadır. Ayrıca bir dönem buranın üzeri kumla kaplı baruthane olduğu ve bu yüzden savaştan zarar gördüğü bilinmektedir. Tabii en büyük zararı 1735’de büyük depremde görmüştür. Maalesef bakımsızdır, ilgiye muhtaçtır. Dikkat ederseniz bazı taşlar düşmek üzeredir. Diğer kiliselerde olmayan çok geniş pencerelere sahip olduğu için aydınlık bir kilisedir. Şu anda kuşlar yuva olarak kullanmaktadır. İçeride yerlere düşmüş kilisenin kilit taşlarını görmektesiniz. Yalnızca kuzey ve doğu duvarları günümüze ulaşabilmiştir. İçerde küçük minik bir oda bulunmaktadır. En yukarda gözetleme kulesini görebilirsiniz... Bu kilise Cenevizlilerin gelirleriyle yapılmıştır ve “Erken Gotik” tarzındadır. En önemli özelliği sivri uçlu pencereleridir.”
MAĞUSA İÇİNDEKİ KİLİSE VEYA MANASTIRLAR BİZE AVRUPA’DAKİ FEODAL TARİHİNİ DE GÖSTERMEKTEDİR.
Mağusa Kale İçi’ndeki kiliselerin yoğunluğu da bizlere aslında Avrupa’daki Feodal tarihinin Mağusa’ya bir yansıması gibidir ve o dönemdeki Feodalite Dönemi’ndeki emekçilerin mücadelesinin tarihini de vermektedir. V. yüzyılda İlkel feodalizmde feodal üretim ilişkileri, büyük toprak sahipleri ve bağımlı köylü sınıflarını doğurdu. Ortaçağ’da tipik bir tarım biçimi vardı. Bu dönemde Avrupa milliyetleri meydana geldi. İkinci dönemde, feodal toplum doruğuna çıktı. Zanaatla tarım birbirinden ayrıştı. Kentler gelişti. Bu dönemde laik kültür ve kent kültürü oluştu. Meta para ilişkileri arttı. Gelişmiş feodalizmde köylüler üzerinde sömürü arttı. Sınıf zıtlıkları gelişti. Üçüncü bölümde ise Feodal toplumun bağrından kapitalist üretim biçimi doğdu (Tanilli, 9, 2000).
Mağusa’da feodalitenin sonunda, Lüzinyanlar çeşitli tarikatlara Mağusa içinde kilise ve manastırlarını oluşturmaları izni verdiler. Görüldüğü gibi şehir içinde birçok tarihi mabet daha fazla kilise ve manastırlardır çünkü bu yolla yani vasallık ve süzerenlik haklarıyla küçük bir Fransız Krallığı olan Lüzinyanlar, hem bu tarikatların bağlı bulunduğu ülkelere egemenliklerini yayarken, Kıbrıs dışındaki kendilerine bağlı vasal ve süzerenliklerin ürünlerinden faydalanarak, vergiler alarak kendi Kıbrıs içindeki gelirlerini artırdılar, ürünlerinden faydalandılar ve daha rahat bir krallık sürecine sahip oldular. Kıbrıs içinde de bu yolu değerlendirerek asillerden toprak kazandılar veya vergiler aldılar. Bu arada kazandıkları paralarla da şato veya kalelerini sağlamlaştırdılar, yurt dışından bile kendi ordu birliklerini meydana getirerek onlara ücret de verdiler.
TARİHSEL GELİŞMELER...
Aşağıdaki gelişmeler, Salamis sonrası Kıbrısı’nda Lüzinyan döneminde de tekrarlanan tarihsel gelişmelerdir...
XI. ve XIII Yüzyıllar;
Bu yüzyıllarda, Avrupayı yüzıllardır mahveden istila tehlikeleri savuşturulmuştur. Feodal toplum değişime uğrar. Kırsal kesimler büyük bir değişim içine girer. Yollar yeniden canlanır ve ticari alışverişte yenilik olur. Kentler gelişir ve komün hareketi oluşur. Kralların poziyonları da değişir (sf. 236). Kral feodaldir ve mülkle ilgilidir. Kilisenin Vassali olmayan kral, Kırallığının önde gelenlerinin kulluğunu kabul etmektedir. O da ailenin mülkünde, miras yoluyla geçen malikanesinde, toprağın sahibi ve köylülerin de doğrudan koruyucusudur. Kilise ile Kral dini ele almada rekabet halindedirler. Kral kiliseye karşı pozisyon almayacağına yemin etmiştir. Bu arada her türlü tehlike içinde Kral ve Kilise arasında da andlaşma yapılmıştır.
MAĞUSA’DA DA GÖRÜLEN DİLENCİ TARİKATLARININ KÖKENİ NEYDİ?
“Yüzyılların Gerçeği ve Mirası” (Cilt 2) adlı kitabında Server Tanilli bize aşağıdaki bilgileri vermektedir:
“Gerçekten, yoksulluk adına ve sıradan insanların anlayabilecekleri dinsel biçimler adına ortaya çıkan pek güçlü hareketi Kilise ile bütünleştirmek, bir an önce yapılması gereken bir şeydi. Papalara, yeni ruhla canlanmış olan özelikle iki din topluluğunu, Dilenci Tarikatları diye adlandırılan Dominikenlerle Fransiskenlerin Kilisenin bağrında kurulup gelişmelerini desteklediler. Bunlardan birincisi, Katharlara karşı yürütülen eylem içinde doğdu; 1026 yılında, bir rastlantı sonucu Languedoc’a yolu düşen İspanyol din adamı Dominique Toulouse’a yerleşir, yanındaki az sayıdaki çömezleriyle, sapkınları sözde ve dahası- “yetkinler” kadar çetin ve yoksul- yaşamıyla örnek olarak, inandırmaya çabalar; her türlü dünya malından vazgeçer, dilencilikle yaşamak ister ve vaaza adar kendini. Fransiskenlik ise, tersine, Vaudois hareketine pek benzeyen bir biçimde doğdu: Assise’li zengin bir tacirin oğlu olan François, ilk Hristiyanlığın çağrılarından pek duygulanarak, 1206 yılında, elinde nesi var nesi yoksa yoksullara dağıtır, her şeyden el etek çekmiş bir halde ve Tanrı sevinci içinde bir yaşama verir kendini; 1209 yılında, çevresinde duygulandırdığı kimi gençlerle, ilk kardeşler ailesini kurar. İsa’yla mistik bir ortaklık içinde lirik bir çileciliği sürdüren bu laik insanlar, ekmeklerini ararken, ya da büyük tarım işletmelerinde gündelikçi olarak çalışırken, dinsel törenler içinde boğulmadan, ilk Hristiyan ahlakını vaaz ederler. Bu yaşam biçimi, Orta İtalya’nın kent halkı arasında, Voudois’larinkine benzer bir başarı sağlar...” (Sf. 361)
Görüldüğü gibi Mağusa içindeki kentleşme tarihi dahil, şehir içindeki onlarca tarihi esere bakarak Avrupa’daki feodalite tarihi ile Avrupa tarihi hakkında bir fikir birliğine de varabiliriz. 16. yüzyılın sonuna kadar (1571) Mağusa Osmanlıların eline geçene kadar, Avrupa tarihi ile bir bütünsellik içinde aynı tarihi yaşamıştır.
KAYNAKÇA
Tanilli, S. (2000) Yüzyılların Gerçeği ve Mirası, Adım Yayınları, İstanbul.
*** BASINDAN GÜNCEL...
İsrail'in saldırılarını sürdürdüğü Gazze'de 10 bin kişi “kayıp”...
İsrail ordusunun, 7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze Şeridi'ne yönelik sürdürdüğü saldırılarda 10 bin kişinin kayıp veya enkaz altında kaldığı belirtildi.
Gazze'deki hükümetin Medya Ofisinden yapılan açıklamada, İsrail'in Gazze'ye 210 gündür sürdürdüğü saldırılara ilişkin bilgi verildi.
Anadolu Ajansı’nın aktardığı açıklamada, İsrail ordusunun "7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze Şeridi'nde 3 bin 70 katliam gerçekleştirdiği" bildirildi.
İsrail ordusunun Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarında 14 bin 944 çocuk ve 9 bin 849 kadının hayatını kaybettiği belirtilen açıklamada, 10 bin kişinin enkaz altında veya kayıp olduğu, hastanelere ulaşan ölü sayısının 34 bin 622, yaralı sayısının da 77 bin 867 olduğu kaydedildi.
Açıklamada ayrıca Gazze'de İsrail saldırılarına maruz kalanların yüzde 72'sinin kadın ve çocuk olduğu vurgulandı.
İsrail'in halkı zorla aç ve susuz bıraktığı, yardımların girişini engelleyerek insani felakete neden olduğu Gazze'de 30 çocuğun yetersiz beslenme ve sıvı kaybı nedeniyle hayatını kaybettiği hatırlatıldı.
6 TOPLU MEZARDAN 471 FİLİSTİNLİ’NİN CENAZESİ ÇIKARILDI...
İsrail ordusunun 7 Ekim'den bu yana Gazze'ye 75 bin tondan fazla patlayıcıyla saldırı düzenlediği aktarılan açıklamada, sağlık sektörünü de hedef alan İsrail saldırılarında Gazze'de 492 sağlık çalışanı ve 68 sivil savunma görevlisinin yaşamını yitirdiği ifade edildi.
İsrail askerlerinin baskın yaptığı hastanelerde bulunan 6 toplu mezardan 471 Filistinlinin cenazesinin çıkarıldığı belirtildi.
Saldırılar nedeniyle Gazze'de 17 bin çocuğun ebeveynlerinden biri veya her ikisinden yoksun şekilde yaşadığı vurgulandı.
Hayati tehlikesi bulunan ve yurt dışında tedavi edilmesi gereken yaralı sayısının 11 bin olduğu, yetersiz sağlık hizmeti nedeniyle 10 bin kanser hastasının ölüm tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğu aktarıldı.
Yerinden edilen Filistinlilerin sığındığı kalabalık barınma merkezlerindeki gayriinsani duruma işaret edilen açıklamada, yerinden edilme sonucu 1 milyon 95 bin bulaşıcı hastalık ve 20 binden fazla "Hepatit A" vakasının tespit edildiği bilgisi verildi.
Gazze'de sağlık bakımı verilemediği için 60 bin hamile kadının, ilaç eksikliği nedeniyle de kronik hastalığı bulunan 350 bin kişinin hayati tehlikesinin olduğu kaydedildi.
5 BİNDEN FAZLA FİLİSTİNLİ GÖZALTINA ALINDI...
Açıklamada, İsrail ordusunun saldırılarını başlatmasından bu yana Gazze'de 5 binden fazla Filistinliyi gözaltına aldığı belirtildi.
İsrail askerlerinin 310 sağlık çalışanı ve 20 gazeteciyi alıkoyduğu, 2,3 milyon nüfuslu Gazze Şeridi'nde 2 milyon kişinin yerinden edildiği vurgulandı.
İsrail'in Gazze'deki saldırılarında 86 bin konutun tamamen yıkıldığı, toplamda ise 294 bin konutun zarar görerek oturulamaz durumda olduğu bilgisi paylaşıldı.
İsrail ordusunun, 184 hükümet tesisi ile 103 okul ve üniversiteyi yerle bir ettiği, 311 okul ve üniversitenin ise kısmen zarar gördüğü kaydedildi.
Tarihi ve kültürel varlık hedef alınıyor
İsrail ordusunun Gazze'de 243'ünü tümüyle yıktığı 321 camiye zarar verdiği ve 3 kiliseyi hedef alarak yıkımına neden olduğu aktarıldı.
Gazze'de İsrail'in 160 sağlık kuruluşunu hedef aldığı, 53 sağlık merkezi ile 32 hastaneyi hizmet dışı bıraktığı, 126 ambulansı da kullanılamaz hale getirdiği belirtildi.
İsrail'in Filistin'in kültürel mirasını da hedef aldığı, Gazze'de 206 tarihi ve kültürel varlığı yıktığı ifade edildi.
Gazze Şeridi'nde İsrail'in saldırılarıyla doğrudan verdiği zararın 33 milyar dolar olduğu belirtildi.
(BİANET.ORG – 4.5.2024)