1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. Lefkoşa-Girne Anayolu üzerinde “olası gömü yeri”
Lefkoşa-Girne Anayolu üzerinde “olası gömü yeri”

Lefkoşa-Girne Anayolu üzerinde “olası gömü yeri”

Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı, Lefkoşa-Girne Anayolu üzerinde “olası gömü yeri” olduğunu açıkladı, bölgedeki yol çalışmasının durdurulduğunu duyurdu.

A+A-

Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı, Lefkoşa-Girne Anayolu üzerinde “olası gömü yeri” olduğunu açıkladı, bölgedeki yol çalışmasının durdurulduğunu duyurdu. Bakanlık, Kayıp Şahıslar Komitesi’nin çalışmalarını kolaylaştırmak adına gerekli önlemlerin alındığını, yol çalışmalarının kazı süresince yapılmayacağını duyurdu.

Bakanlıktan yapılan açıklamada şöyle denildi:

“Kayıp Şahıslar Komitesi’nin Lefkoşa-Girne Anayolu üzerinde bulunan Ciklos bölgesinde, yol yapım çalışmaları başladıktan sonra muhtemel gömü yeri olduğu konusunda aldığı ihbar ve başlattığı kazı nedeniyle, 29 Mart 2018 tarihinden itibaren söz konusu bölgede yol yapım çalışmaları durmuştur. Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı olarak hassas ve insani bir konu olan kayıp şahısların bulunması ile ilgili üzerimize düşen sorumluluğun bilinciyle, muhtemel gömü yerinin bulunması için Kayıp Şahıslar Komitesi’nin çalışmalarını kolaylaştırmak adına gerekli önlemler alınmıştır. Kayıp Şahıslar Komitesi’nden alınan bilgiye göre muhtemel gömü yerinin bulunması için yapılan kazı çalışmalarının önümüzdeki hafta tamamlanması beklenmektedir. Bu durum nedeniyle Girne-Lefkoşa Anayolu’nun St Hilarion Kavşağı ile Girne Katlı Kavşağı arasındaki bölümdeki yol yapım çalışmaları, kazı süresince planlandığı gibi sürdürülemeyecektir. Halkımıza bu süreç içerisinde gösterdiği sabır anlayışından ötürü teşekkür ederiz.”

Şahidimiz gösterdi…

Söz konusu gömü yerini Kayıp Şahıslar Komitesi’ne gazetemizle temasa geçen bir şahit göstermiş bulunuyor. Dün bu konuda gazetemizde “Kıbrıs: Anlatılmamış Öyküler” yazı dizisinde Sevgül Uludağ şöyle yazmıştı:

“Girne yolundaki kazıda zaman daralıyor…

Lefkoşa-Girne yolunda bir şahidimizin göstermiş olduğu alanda Kayıplar Komitesi’nin başlatmış olduğu kazılar devam ederken, üç “kayıp” Kıbrıslırum’dan geride kalanlar aranmaya devam ediyor ancak bu konuda zaman daralıyor.

Edindiğimiz bilgilere göre Ulaştırma Bakanlığı bu kazının bir an önce kapatılmasını ve en geç bu akşama kadar kazıların bitirilmesini talep ediyor.

Kayıplar Komitesi görevlileriyle dün bir araya gelen şahidimiz ise, 10 metrelik bir alanın daha kazılması gerektiğini belirtmiş bulunuyor. Kazının tehlikeli bir yamaçta olması nedeniyle burada tek bir şiro çalışabiliyor… Ulaştırma Bakanlığı’nın bu konuya daha fazla duyarlılık göstermesi ve Kayıplar Komitesi’ne kazıyı tamamlaması gereken süreyi tanıması çağrısında bulunuyoruz…”

Üç “kayıp” Kıbrıslı Rum aranıyor…

3 Nisan 2018 tarihinde ise aynı yazı dizisinde şu bilgiler verilmişti:

“Girne yolundaki kazı devam ediyor…Bir okurumuzun göstermiş olduğu ve üç “kayıp” Kıbrıslırum’dan geride kalanların aranmakta olduğu Lefkoşa-Girne yolundaki kazı devam ediyor…Oldukça tehlikeli bir noktada yürütülen kazılarda yer alan Kayıplar Komitesi arkeologları, şirocusu ve diğer çalışanlara “Kazasız belasız kazılar, çok kolay gelsin” diyoruz… 

Sucu Kosta…

Okurumuzun bize ve Kayıplar Komitesi yetkililerine vermiş olduğu bilgilere göre aranmakta olan üç “kayıp” Kıbrıslırum’dan birisi “Sucu Kosta” diye bir şahıs olabilirmiş… Söz konusu üç “kayıp” Kıbrıslırum Lefkoşa-Girne yolunda öldürüldükten sonra defnedilirken, orada bulunanlardan birisi onun “Sucu Kosta” olduğunu söylemiş. “Sucu Kosta” denilen şahsın üstünde kırmızı bir gömlek varmış… Bu şahsın evinin de Girne’de şimdiki Milli Arşiv karşısında, Z-Club arkasında bir yerde olduğu söyleniyor. Ancak Kayıplar Listesi’ni taradığımız zaman onun kim olabileceğini çıkaramadık çünkü soyadını bilmiyoruz. 

Bir tanıklık…

Ciklos mevkiine ilişkin bir diğer tanıklık ise, bu konuda yardım istediğimiz bir Kıbrıslırum okurumuzdan geldi. Bu tanıklık özetle şöyle:

21 Temmuz 1974 tarihinde ben Nina’nın eşi Hambis, Nina ve Mustafa Şierbederis ile birlikteydim. Mustafa Şierbederis 80li yaşlarındaydı ve Spinney’nin evinde bahçıvan olarak çalışmaktaydı. Dört kişiydik ve hep birlikte Spinney’nin evine sığınmıştık. Spinney’nin evi benim evime yakındı, Girne’nin güneyinde, Lefkoşa-Girne anayolunun doğusunda, Cikos” mevkiinin kuzeydoğusunda kalıyordu.

Türk askerleri yaklaştığında evde saklanıyorduk ve Mustafa’dan gidip onlara hepimizin de Spinney için çalışmakta olduğunu söylemesini istedik. Bizi evde buldukları zaman ellerimizi birer ince telle bağladılar, Mustafa’nın ellerini de bağladılar – ihtiyar o kadar korkmuştu ki sinir krizi geçiriyor ve konuşamıyordu… Bizi evden dışarıya çıkardılar ve ayaklarımızın içine ateş açarak bizi korkutmaya çalıştılar. Spinneyler’in evinin tam karşısında üç genç insan gördüm, bunlar siyah pantolon ve beyaz gömlek giyiyorlardı… Bunlar herhalde otel ya da lokanta çalışanı olabilirdi. Bunlardan bir tanesi beni görerek el sallamaya başlamıştı ve gülümsüyordu, ortadaki gergin duruma rağmen… O zaman onun Girne’de Ellados Sokağı’ndaki Socrates Oteli’nin bir çalışanı olduğunu hatırladım. Sanırım Omorfolu idi.

Bölge Türk askerleriyle doluydu ve gözlerinden ve hareketlerinden anladığım kadarıyla savaş alanından henüz gelmişlerdi… Tam teşekküllü silahlı idiler ve bizi sıraya dizerek Girne’ye doğru hareket etmemizi söylediler. Subaylardan birisi Girne’nin ne tarafta olduğunu soruyordu, azıcık Türkçemle “Bu taraftan” dedim. Mustafa ise o kadar korkmuştu ki nutku tutulmuştu… Birkaç dakika yürüdükten sonra bize “Dur! Dur!” diye emrettiler. Sonra yolun kenarına dizdikleri siyah pantolonlu ve beyaz gömlekli üç kişiye ateş açtılar… Yere düşmüş olmalarına karşın birkaç dakika daha aralıksız ateş ettiler.

Sonra oradaki yetkili bir şahıs bana ve yanımdaki üç kişiye gerisin geriye Spinneyler’in evine gitmemizi söyledi ve böyle yaptık.  Biraz uyumaya çalıştım ve Salı günü telefon çalınca Nina’nın akrabası olan ve lakabı “Muşiestra” olan şahsın Dome Otel’den aradığı anlaşıldı. Nina konuşmasını bitirir bitirmez telefonu elinden kaparak “Amcam Arris, Dome Otel’de midir?” diye sordum. “Evet” dedi bana kadın. Ona hemen telefonu kapatıp koşup Arris’i bulmasını ve beni aramasını söylemesini istedim. Kadın öyle yaptı. Arris Amca beni aradı ve ben de ona durumu olduğu gibi tarif ederek elinden gelen her şeyi yapmasını ve bizi Spinneyler’in evinden çıkarmasını istedim. Bizi sık sık aramasını, hem bize cesaret vermesini, hem de sağ olup olmadığımıza bakmasını istedim. Ancak bu yaptığımız son telefon konuşması oldu çünkü öğleden sonra 5 gibi sanırım Türkler, Girne’deki telefon hatlarını kesmişlerdi, bundan kuşkulanıyordum.

Salı günü böylece olaysız geçti ve Çarşamba günü adlarımızın bir hoparlörden çağrıldığını duyduk ve Spinneyler’in evine de bir Birleşmiş Milletler aracı yaklaşmaktaydı… Birleşmiş Milletler aracının içinde bir Girneli olan Bay Karefyllidis’i gördüm ve böylece BM aracına doğru yürüdük. Yürürken o üç genç adamın bedenlerinin hala aynı pozisyonda durduğunu gördük ancak saz sıcağında bedenleri patlamıştı ve bu da korkunç bir görünümdü… Onları elle gömmenin mümkünatı olamazdı… Onları gömmenin tek yolu ancak bir buldozer-ekskavatörle mümkündü… Spinneyler’in evinin 100 metre kadar altında idiler. (Burada görgü tanığı koordinatlar da veriyor ve biz de bu koordinatları ve bu tanıklığı Kayıplar Komitesi’ne ulaştırmış bulunuyoruz.)Bu konuda bize yardımcı olarak bu görgü tanığının ifadesini İngilizce’ye çeviren Kıbrıslırum okurumuza sonsuz teşekkürler…

Kaynak: “Biz bu acıları niçin yaşadık? Bu acıları yaşadık diye Hristina ile düşman olmamız mı gerekiyor?”

 

Bu haber toplam 3646 defa okunmuştur