1. YAZARLAR

  2. Serkan Soyalan

  3. Lefkoşa Su Sistemi
Serkan Soyalan

Serkan Soyalan

Lefkoşa Su Sistemi

A+A-

   Lefkoşa’nın güneyinde yer alan Silihtar Su Kemeri, bir dönem su sıkıntısı yaşayan Lefkoşa’ya su taşıyan en önemli yapılarındandı.

   Kıbrıs’taki en eski su kemeri olup, Mağusa Kapısı yakınlarında yer alan bu kemer, 18’inci yüzyılda inşa edilmiş ve dağlardan Lefkoşa’ya suyu taşıyan sistemin, günümüzde de ayakta durmayı başarabilen parçalarıdır.

***

   Kuzey’de Girne Kapısı’ndan, doğuda Mağusa Kapısı’na kadar uzanan, taştan kemerli yapı, kentin iç kesimlerinde bulunan birçok çeşmeye su sağlıyordu. Bu çeşmeleri kullanan Lefkoşa sakinleri de su ihtiyaçlarını karşılayabiliyorlardı.

***

   Su kemerinin bu bölümü, dönemin Osmanlı valisinden sonra “Silahtar Kemeri” olarak da anılmıştır.

   Özel bir binanın yıkımı sırasında, bu eski su kemerinin bitişikteki daha yeni bir yapının içinde gizlenmiş on bir kemeri daha ortaya çıkarıldı.

   Çıkarılan bu kemerler, zaman içerisinde bozulma gösterdiğinden, hızlıca hazırlanan bir restorasyon programı uygulandı.

   Lefkoşa Master Planı projesi içinde, anıt yapıların restorasyonu, çevre düzenlemesi, altyapı çalışmaları, yürüyüş yolları ve iyileştirme çalışmaları yapıldı.

***

   Araştırmacı-yazar Tuncer Bağışkan, Silihtar Kemeri ile Lefkoşa’ya gelen Silihtar Suyu ile ilgili notlarında şunları yazmıştı:

   “Lefkoşa’nın ikinci su kaynağı ‘Silihtar’ (‘Silâhtar’) adlarıyla bilinmektedir. Bu vakfın 1801-1803 yılları arasında Kıbrıs muhassılı (valisi) olduğu iddia edilen Silahtar Hacı Hüseyin Ağa tarafından kurulduğu öne sürülmüştür. Ancak 1801-1803 yılları arasında Kıbrıs muhassılının Silahtar Mehmet Paşa, 1805-1809 yılları arasında ise Silahtar Hacı Hüseyin Ağa olduğu bilindiğinden, öne sürülen iddianın tartışmalı olduğu izlenimi edinilmektedir.

   Silahtar Suyu ile ilgili olarak bugüne kadar herhangi bir vakıf kaydına rastlanmamıştır. Buna karşın Lefkoşa Silihtar mahallesinin eski çeşmesine ait mermer yazıtta,  bu çeşmenin 1211 H (1796/97) yılında Kıbrıs Muhassılı Silahtar Mustafa Ağa tarafından hayır amacıyla yaptırıldığı kayıtlıdır.

   Şimdilerde tamamen kurumuş olan Silihtar su kaynağı Lefkoşa’nın yaklaşık 1 mil (1.6 km) kadar güneyindeki Cikko Manastırı Medoşu ile Ayii Omoloyitadhes bölgeleri arasında yer almaktaydı. Buradaki sıra kuyular, Arabahmet sıra kuyularına paralel olarak uzanmaktaydı. Vakıf kayıtlarında Silahtar sıra kuyularının bir bölümünün adı ‘Yeni Cami Suyu’ olarak geçmektedir. 1894 yılı itibariyle Yenicami suyolunun tamir edildiği ve suyunu Silahtar Ağa suyundan aldığı kayıtlıdır. Silahtar suyu Kıbrıs Cumhuriyeti Genel Hastanesi’nin yanında bulunan Kanlı Dere köprüsüne ulaşmakta, sonra surlar boyunca uzanıp önce Girne Kapısı ve daha sonra Mağusa Kapısı’na ulaşırken, kent içindeki sokak (mahalle) çeşmelerinin yarısının su ihtiyacını da karşılamaktaydı. Bu su kent çeşmelerini besledikten sonra Başpiskoposluğun sarnıçlarında son bulmaktaydı. Başpiskoposluğa bağlı kız okulu, Yüksek İlahiyat Okulu ve St. John Katedral Kilisesi’nin avlusu ile buradaki ekili yürüyüş alanlarının su gereksinimleri bu sudan karşılanmaktaydı.

   Silihtar suyunun Küçükkaymaklı’ya ilk kez 1229 H (1813/14) yılında su kemerleri ve akarlar aracılığıyla taşındığı Küçükkaymaklılı Hamit Mustafa Özmen’in kayıtlarında yer alırken, sözü edilen su kemerlerinin 1928 yılı itibariyle ayakta olduğu bilgileri de edinilmektedir. 1923 yılında Küçükkaymaklı’daki su sisteminde ıslahat yapılmasıyla arklar ile su tekneleri devre dışı bırakılmış, bunların yerini demir künkler (borular) ile köydeki Dimitrianos Kilisesi’nin karşısına yapılan bir su haznesi almıştır. Şimdilerde bu su kemerleri ile su haznesinin izi bile kalmamış olmasına karşın, şu anda Mağusa Kapısı civarındaki Perseos sokağında bulunan bazı kısımları günümüze kadar gelmiştir. Bunlar UNOPS’un mali katkılarıyla Kıbrıs Cumhuriyeti Eski Eserler Dairesi tarafından restore edilmiş, ışıklandırılmış ve çevresi yeşil alan olarak düzenlenmiştir.”

***

   Su hayati önem taşıdığından, çağlar boyuna su kaynakları yerleşim birimlerinin yanlarına kurulması kaçınılmazdı.

   Kıbrıs adası da, yazları sıcak ve kurak bir iklime sahip olduğundan tarih boyunca su sıkıntısı da çekmiştir. Bir de bunun yanına kentlerin göç alarak zamanla nüfusunun artması, su sıkıntısını da artırmıştır.

***

   Burada yine sözü Tuncer Bağışkan’a bırakalım…

   Bağışkan, 24 Nisan 2013 tarihli Adres Kıbrıs (S.102) dergisinde kaleme aldığı “Çağlar Boyunca Lefkoşa Su Sistemi” başlıklı yazısında Roma, Bizans ve Lüzinyan dönemlerinde su sistemini şu satırlarla anlatmıştır:

   “1468 yılı itibariyle Lefkoşa’nın suyunu değişik yerlere taşıyan yeraltı su kanalları saptanmıştır. Ahşap kanalları bulunan bir tanesi Lefkoşa ile Trahonas (Kızılbaş) arasında uzanmaktaydı.

   Fransız yazar Enlart’a göre, M.S 1468 yılı itibariyle Lefkoşa’nın altında, St. Verredi (Ayia Paraskevi) kulesinden aldığı suyu Misericordia’ya taşıyan su kanalları bulunmaktaydı.
   Bu dönemde ayrıca değişik tiplerde taştan yapılan ve sağlam duvarları olan su kemerleri de vardı. Bunlar şeker ve un değirmenlerini çalıştıran suyu taşımak, ya da tarlaları sulamak amacıyla yapılmışlardı. Duvarları sağlam, kemerleri ise basık ya da sivriydi. Su kemerlerinin büyük bir bölümü yeraltında iken, bir bölümü de dere yataklarına enine inşa edilmişlerdi. Mağusa ile Lefkoşa’da bu döneme ait yer altına inşa edilmiş çok büyük su sarnıçları da tespit edilmiştir. Sarnıçlar kesme taşlarla yapılmış olup uzun dikdörtgen planlı ve iki uzun duvarları arasında bir kemer bulunmaktadır. Osmanlı döneminde de kullanılan ve bir tüneli andıran bu sarnıçların en güzel örneklerinden biri Mağusa’da, diğeri ise Lefkoşa Derviş Paşa konağındaki su kuyusunun dibinde saptanmıştır.
   Lüzinyan Dönemine ilişkin bilgiler veren Latin yazarlardan Etienne de Lusignan, Chorograffia adlı kitabında, Lefkoşa’ya kent dışından su sağlayan “Piadia” (Pyghadia – kuyular) ile ‘Aque Dolce’ (tatlı su) adlarında iki ana su kaynağından söz etmiştir. Bu sular Lefkoşa’nın içinden geçerken, saray, bahçe, meydan ve diğer yerlerde bulunan çeşmelerin su ihtiyacını karşılamaktaydı. Etienne de Lüzinyan ayrıca bu suların hafif olduğunu, o şekilleriyle hastalara içebilecekleri kadar içirildiğini ve onlara zarar vermediğini belirtmiştir. Lusignan’ın sözünü ettiği su kaynaklarının, Lefkoşa’nın güneyindeki Strovolos ile Makedonitissa manastırının arasında kalan ve Lakadamya ile Deftera köylerine doğru uzanan bölgede yer aldığı ve bu bölgedeki suyun kanallar ile su kemerleri aracılığıyla Lefkoşa’ya akıtıldığı tahmin edilmektedir.”

***

   Lefkoşa’da 1933 yılından sonra suların metalik künklerle taşınıp akıtılması sonucunda Silahtar su sistemleri de işlevlerini yitirmişlerdir.

img-20250215-wa00731.jpg

img-20250410-wa0015.jpg

Bu yazı toplam 1845 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar