1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. Lefkoşa’da Kaymaklı ara bölgesinde yeni kazılar…
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

Lefkoşa’da Kaymaklı ara bölgesinde yeni kazılar…

A+A-

KAZILARDA SON DURUM… KAZILARDA SON DURUM…

 

 

s1-098.jpg

Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üye Ofisi Kazılar Koordinatörü Arkeolog Demet Karşılı’dan edindiğimiz bilgilere göre, Lefkoşa’da Kaymaklı’da, Birleşmiş Milletler denetimindeki ara bölgede, dokuz yıl önce iki şahitle birlikte Kayıplar Komitesi yetkililerine göstermiş olduğumuz alanda aynı yıl başlatılan ve “mayın olabilir” kaygısıyla yarım bırakılan kazı, dokuz yıl sonra yeniden başlatıldı.

Hatırlanacağı gibi 30 Nisan 2010 tarihinde iki Kıbrıslırum şahitle birlikte, 1964 “kaybı” bazı Kıbrıslıtürkler’in olası gömü yerini Kayıplar Komitesi yetkililerine sözkonusu bölgede göstermiştik. 15 Haziran 2010 tarihinde de yine iki şahidimizle birlikte, Kayıplar Komitesi yetkilileri eşliğinde aynı yeri ziyaret etmiştik. Ancak o dönem bu bölgede “mayın olabilir” kuşkusuyla kazı hemen askıya alınmış ve Birleşmiş Milletler mayın ekiplerinin bu konudaki görüşlerine başvurulmuştu.

Anladığımız kadarıyla, bölgenin mayınlardan temizlenmiş olduğu yönünde Birleşmiş Milletler mayın ekibince verilen görüş sonucunda, kazıya yeniden, kaldığı yerden başlama kararı alındı.

Bu alana bazı “kayıp” Kıbrıslıtürkler’in 1964 Ocak sonu öldürülerek gömülmüş olabileceği yönünde kuşkular bulunuyor.

Şahitlerimiz, sözkonusu alanda toprağın dışında kalmış bir insan eli görmüşler ve yıllar sonra bu konuda bizi bilgilendirmişlerdi. Ricamız üzerine sözkonusu iki şahit bizimle birlikte gelerek  toprağa gömülmüş bir insanın dışarıda kalan elini görmüş oldukları bölgeyi bize ve Kayıplar Komitesi yetkililerine  göstermişlerdi…

Kayıplar Komitesi’nin bir diğer kazısı da yine Kaymaklı bölgesinde başladı. Bir Kıbrıslırum “kayıp” şahsın bir kuyu içerisinde olduğu bilgisi üzerine kuyuda kazıya başlandı.

Lapta’da “Celebrity yanı” diye bilinen ve iki “kayıp”tan geride kalanlara ulaşılmış bulunan kazıda iki makine ile iki takım birlikte toprakları kontrol etmeye devam ederken, Aşşa’da da (Paşaköy) pilot çalışması kuyu kazısı yapılıyor. Kapalı olan kuyunun yeri bulundu, asbestli boruların olduğu kuyu içerisinde bugün yeni sistemle kazı yapılacak.

Hamit Mandrez’de, hapishane arkasındaki kazıda herhangi bir ize rastlanmadı ve kazı tamamlandı. Aynı şekilde Değirmenlik’te de (Kitrea-Cirga) kazı tamamlandı ancak hiçbirşey bulunamadı.

Lapta’da “limon tarlası” tabir edilen ve bir “kayıp” şahıstan geride kalanların bulunduğu yerde blok trençleme ve trenç açma devam ederken, çıkan toprakları da arkeologlar kontrol ediyor.

Yine Lapta’da yeni yöntemle kazılmış olan ve bir “kayıp” şahıstan geride kalanların bulunmuş olduğu kazıda, kuyudan çıkan tüm toprak, arkeologlar tarafından sulu elekten geçirilerek kontrol ediliyor – bu toprak çöplerle dolu…

Strovulos’ta ise bazı “kayıp” Kıbrıslıtürkler’in gömülü olduğu sanılan sıra kuyulardan iki tanesi daha yeni sistemle kazıldı ancak bir şey bulunamadı. Diğer kuyuların kazılmasına bugün de devam edilecek.

Kazı ekiplerindeki tüm arkeologlarımıza, şirocularımıza ve diğer çalışanlara “Çok kolay gelsin” diyoruz…

 


BASINDAN GÜNCEL…

“Unutmamamız gerekenlerin dışında, öğreneceklerimiz var…”

s2-085.jpg

İlias Dimitriu
AKEL MK Yeniden Yakınlaşma Bürosu Koordinatörü 

Erbay ve Yorgos’un çok akrabası yok. Onları yıllar önce Kıbrıs’ı kana boğan ve bölen iğrenç ve kirli nehirde, kan nehrinde kaybettiler. İkisinin de yaşadıkları aynı şoven çerçevede işlenen cinayetlerin parçasıdır. Türkçe konuşan şovenlerin ve Rumca konuşan şovenlerin işledikleri cinayetlerin. Bugüne kadar kanamaya devam eden yaraları resmeden bir Kıbrıs Guernika’sı. Anlamamız için bütün yanlarını görmemiz gereken bir cinayetler tablosu. Bunu yapmazsak bunlara yol açan nedenleri bulamayız. 

Bu tabloyu daha fazla anlamamız ve açık yaraları sarabilmemiz hedefiyle AKEL Nisu Örgütü ile İki Toplumlu Kayıp Yakınları ve Savaş Mağdurlarının Ortak Örgütü “BİRLİKTE BAŞARABİLİRİZ” tarafından 11 Temmuz akşamı Nisu Proodos Derneği’nde Kıbrıs’ın kayıpları için bir etkinlik gerçekleştirildi. Etkinliğin ana konuşmacıları araştırmacı gazeteci ve bu yıl NOBEL Barış Ödülü adayı Sevgül Uludağ ile Kıbrıslırum ve Kıbrıslıtürk kayıp yakınlarıydı. Bu etkinlik vesilesiyle bazı düşüncelerin paylaşılmaya değer olduğuna inanıyorum.

Yurdumuzda farklı nedenlerle cinayetler işlendi. Bunlar seri katiller ya da ruh hastaları tarafından işlenmedi. “Milli hedef” uğruna “insan” kavramını yerle bir eden şovenlerin kasten işledikleri cinayetlerdi. İster Türkiye’nin istilacı askerleri, ister EOKA-B’ciler, ister başka yurttaşlar tarafından işlenmiş olsun, geçerli olan budur. 1963’ten 1974’e kadar çoğu kez işlenen cinayetler daha önceki cinayetlerin intikamıyla ilgiliydi. Tüm bunlar kanlı bir şiddet sarmalını teşkil etti.

Bu aynı zamanda çok azının hakkında konuşma cesareti gösterdiği susturulmuş tarih, gizli kalan hikâyelerdir de. Emir altında görevde ya da yurttaş olmalarından bağımsız, diğer toplumdan insanların hayatlarını kurtararak o zamanın koşullarında dahi insan kalmayı tercih edenlerin hikâyeleri.

Katiller, tecavüzcüler ve suça azmettirenler bütün yıkımın ardından kendi taraflarında “itibarlı” yaşamlarına devam ettiler. Tarih kitaplarına “ötekilerin” barbarlıklarını ve “kendilerinin” kahramanlıklarını yazdılar. Bunun için insanı merkez alan bir anlayışla her tür şoven suçu mahkûm eden ve hümanizmi öne çıkaran yeni bir tarihe iki toplumda da ihtiyaç vardır. Bu konuda da Sol’un iki toplumda da yıllarca öncü olduğu vurgulanmaya değerdir.

En sıradan bir bilgi, kayıpların bulunmasında yardımcı olabilir. Kayıpların yakınları gibi tanıklar da yaşama gözlerini kapatıyor. Kayıplar hakkındaki herhangi bir bilginin şimdi verilmesinin zamanıdır ve bu bilgiler anonim olarak da verilebilir.

Yaralar görmezden gelinerek değil, dokunarak iyileştirilir. Bunun için iki toplumun kayıplarının olmasına yol açan her şey hakkında samimi bir tartışmanın sürdürülmesi gerekir. Ancak milliyetçi nefretin süregiden sarmalının kökten kesilmesi için bu tartışmanın ayrı değil, iki toplum arasında yapılması şarttır.

Nisu’daki tartışma aynı acıları paylaşan ve bu yarayı BİRLİKTE daha iyi kapatabileceklerini kavrayan iki toplumdan da insanlar arasında böylesi bir tartışmaydı. Hem kayıpların araştırılmasına, hem de kayıplar konusunun bütün yanlarının anlaşılmasına yönelik tartışma güçlendirilmelidir. Bunda, yeniden yakınlaşma hareketi kadar iki toplumdaki makamların da oynayacakları rol vardır.

Her Yorgos’un ve her Erbay’ın akrabalarının olması için. Geleceğin çocuklarının çocukluklarını yaşayabilmeleri için. Geleceğin Kıbrıs’ının insani ve sağlam temellerde inşa edilebilmesi için.

(HARAVGİ - İlias Dimitriu - AKEL MK Yeniden Yakınlaşma Bürosu Koordinatörü – 21.7.2019)

 

 

Bu yazı toplam 1468 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar