Lefkoşa’nın sokak çeşmeleri
Lefkoşa’nın sokak çeşmeleri
Tuncer Bağışkan
Bugünkü yazımda Lefkoşa’nın meydanları ile sokaklarında bulunan tarihi Osmanlı çeşmeleri üzerinde duracağım. Geçtiğimiz hafta bu konuyu kaleme almaya karar verdiğimden Lefkoşa çeşmelerinin fotoğraflarını çekmeye başlamıştım. Birkaçının fotoğrafını çektikten sonra onların eski Türkçe yazıtlarını okuyan Yakındoğu Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Bülent Yorulmaz hocanın kulaklarını çınlatmaya başlamıştım. Bülent hocayla konuştuğum 2009 yılında, bana, Lefkoşa’daki bazı Osmanlı çeşmelerinin tabelalarında, bunları hayır amacıyla yaptırıp vakfedenlerin adlarının değil, bulundukları meydan, ya da sokak adlarının yazılı olduğunu, bunun ise çeşmeleri hayır amacıyla yaptıranlara karşı saygısızlık sayıldığından konuyu Eski Eserler ve Müzeler Dairesi’ne şikayet ettiğini söylemişti. Aradan neredeyse beş yıl geçmiş olmasına karşın Bülent Yorulmaz hocanın şikâyetinin hala daha geçerliliğini koruduğu anlaşılmaktadır. Belki beş yıldan sonra tekrarlanan bu uyarımızı dikkate alan Turizm Bakanlığı, Turizm sezonundan önce bunun gereğinin yapmasını sağlamış olur diyelim.
LEFKOŞA’NIN LÜZİNYAN DEVRİ SULARI VE ÇEŞMELERİ
1570-1571 yıllarında adada bulunan Fransız rahip Etienne de Lusignan, Lüzinyan döneminde Lefkoşa’da bulunan iki ana su kaynağından birinin “Piadia” (Pyghadia – Kuyular), diğerinin ise “Aque Dolce” (Tatlı Su) olduğundan söz etmişti. Sözü edilen su kaynakların, Lefkoşa’nın güneyindeki Strovolos ile Makedonitissa Manastırı arasında kalan ve Lakadamya ile Deftera köylerine doğru uzanan bölgede yer aldığı tahmin edilmektedir. Lefkoşa’ya kanallar, kemerler ve sıra kuyular aracılığıyla ulaşan sular kent içindeki saray, bahçe, meydan, sokak ve daha birçok yerlerde bulunan çeşmelerin su ihtiyacını karşılamaktaydı. Lüzinyan, bu suların hafif olduğundan hastalara içebilecekleri kadar içirildiğinden ve onlara zarar vermediğinden de söz etmiştir. Ortaçağ’da ‘Aedücula’ adıyla bilinen Fransız çeşmeleri, iki sütun (veya iki dirsek) tarafından desteklenen kemerli küçük nişlere sahip olmaları itibarıyla Osmanlı çeşmelerinin bunlardan etkilenerek yapıldığı tahmin edilmektedir.
Osmanlı döneminde Lefkoşa’nın dışında iki su kaynağı vardı. XVIII’inci yüzyılın sonu ile XIX’uncu yüzyılın başlarına tarihlenen Silahtar Su Vakfı’nın su kaynağı Lefkoşa’nın yaklaşık 1.6 km güneyindeki Cikko Manastır Medoş’u ile Ayii Omoloyitades bölgeleri arasında bulunurken, 1584-1587 yılları arasına tarihlenen Arabahmet Su Vakfı’na ait su kaynağı ise Strovolos’un 1.2 km güneybatısında bulunmaktaydı. Bu sular eski Genel Hastane’nin yanındaki Kanlıdere’ye kanallar, sıra kuyular ve kemerlerle ulaşır, sonra da surlar boyunca akarak Girne Kapısı ile Mağusa Kapısı’ndan şehre girerek mahallelerin su çeşmelerinden akarlardı. Osmanlı döneminde Lefkoşa halkının su ihtiyacını karşılayan sokak ile meydan çeşmelerinin büyük bir bölümü hayır işlemek amacıyla varsıl kişiler tarafından yapılırken, yapanların adlarını taşıyan vakfiyeler de oluşturulmuştur. Bu dönemde antik lahitler de Osmanlı döneminde su deposu görevi görmüşlerdir. Şu anda Haydarpaşa Camisi önünde olmakla birlikte, bir zamanlar Sarayönü Camisine ait olan mermerden yapılmış ortaçağ sarkofajı, bu tür çeşmelere bir örnek teşkil etmektedir.
Lefkoşa’daki su kuyularından sağlanan sular da sokak ile meydan çeşmelerine yönlendirilmiştir. Nitekim 1746 yılı itibariyle Lefkoşa kazasına bağlı İncirli karyesi sınırında ve Ayasofya ile Ömeriye camilerinin yanında zamanın Kıbrıs Muhasılı tarafından beş adet su kuyusu kazmış ve bu kuyulardan kırk ‘Masura’ su elde edilmişti. Bunun üzerine bu suyun yirmi Masurası’nın Korkut Efendi Mahallesi’ndeki Beylik Ağa Çeşmesi’ne ve geriye kalan yirmi Masura suyun ise Ayasofya ile Ömeriye camilerinin önünde bulunan iki ayrı meydana verilmesi öngörülmüştür.
Osmanlıların Lefkoşa’da yaptığı bir sayımın sonuçlarını yansıtan 1723 (1136 H) tarihli Tahrir Defterinde, kentte 31 sokak çeşmesinin bulunduğu kayıtlıdır. Lefkoşa’daki her mahallenin belirli saatlerde akan bir sokak çeşmesi vardı. Vakıflara ödenen para karşılığında sokak çeşmelerinden akıtılan su mahalle sakinlerinin sayılırdı. Çamaşır ile içme amaçlarıyla kullanılacak olan sular teneke veya toprak testilerle çeşmelerden sağlanırdı. Lefkoşa’ya uzak yerlerden gelen yolcular da hayvanlarını bu çeşmelerden sularlardı. 1834-1839 yılları arasında Kıbrıs’ı ziyaret eden Lorenzo Warriner Pease, Lefkoşa’nın su kemerleri ile mahalle çeşmelerinden akan suların, çoğunluğu toprak olan yolların çamur olmasına neden olduğunu yazmıştır.
Osmanlı dönemde sular üzerinde sadece Vakıflar İdaresi söz sahibi iken, İngiliz Sömürge Dönemi’nde suların idaresi Belediyelere devredilmiştir. Mahalle çeşmeleri ile evlere akıtılan sular, Lüle (8 masura, 1 Lüle’ye eşit idi), Kamış, Masura (Masure), Çuvaldız ve Hilal adlarını taşıyan taksimat sistemine göre ayarlanırdı. 1878-1879 yılları itibariyle Arabahmet ile Silihtar sularının Lefkoşa’daki hangi cami veya sokak çeşmesinden ne miktarda aktığı ve bunlara kaç para ödendiği resmi kayıtlarda yer almaktadır. Yine 1882-1883 yılları itibariyle suların akıtıldığı mahalle, sokak ve haneler de resmi kayıtlarda yer alırlar.
Sokak çeşmelerinin çoğunluğu yıkıldıklarından günümüze gelememişlerdir. Bunların arasında son yıllarda yıkılan Büyük Medrese Ali Ruhi Efendi Çeşmesi (1828/29 - 1244 H) ile Karababa Ahmet Taif Beytullah (1816/17 - 1232 H) çeşmeleri de bulunmaktadır. Günümüze gelenlerin bazıları yerlerinde, bazıları yol genişletmesi nedeniyle nakledildikleri yol kenarlarında, bazıları arşiv kayıtlarında ve bazılarının mermer yazıtları müzelerde bulunmaktadır. Mevlevi Tekke’nin bahçesinde sergilenen bir çeşme yazıtı Şekerzade Muhammed Vasıf Bey’in adını (11 Zilhicce 1305 / 19 Ağustos 1888 - Pazar), diğeri Ali Ruhi Efendi’nin adını (1828/29 – 1244 H) ve bir diğeri ise El-Hac İsmail Ağa’nın adını (1867/68) taşımaktadır. Günümüze gelmiş olmalarına karşın sayfa azlığı nedeniyle üzerinde duramadığım Samanbahça, Mevlevi Tekke, Mahmut Paşa Sokağı, Şerabioğlu Sokağı, Dükkanlarönü Camisi ve Akkavuk Mescidi sokak çeşmelerinin bulunduğunu da belirtmiş olayım.
Kıbrıs Muhassılı Esseyid Mehmet Emin Efendi Çeşmesi
Sarayönü Meydanı’ndaki mahkeme binalarının doğu köşesinde bulunan ve bir zamanlar Arabahmet suyu ile beslenen bir meydan çeşmesidir. 2 Şubat 1760 – 6 Ekim 1767 tarihleri arasında Kıbrıs’ta bulunan İtalyan Giovanni Mariti bu çeşmeden şu şekilde söz etmiştir: “Muhassıl veya adanın idarecisinin kaldığı yer, Saray olarak bilinmektedir. Bitişiğindeki meydanda, Türk işi bir çeşme vardır ki, şehirdeki diğer çeşmeler gibi çok iyi suyla ikmal edilmiştir.” 1873 yılında Kıbrıs’ı ziyaret eden Archduku Lois Salvator da meydandaki iki çeşmeden birinin sarayın doğusunda bulunduğunu yazmıştır. Kıbrıs Muhassılı Esseyit Mehmet Emin Efendi Vakfiyesinde, Sarayönü meydanında bulunan bu çeşmenin tamir ve bakımı için her yıl 15 kuruş harcanması şartı öngörülmektedir. Dolayısıyla meydana ortaçağda yapılan bu çeşmenin, 1816-1821 yılları arasında Kıbrıs muhassılı Esseyit Mehmet Emin Efendi tarafından yenilendiği ve oluşturduğu vakfa dahil edildiği anlaşılmaktadır. Eskiden üst kısmı kiremit çadır örtülü olmasına karşın, 1950’li yılların sonu ile 1960’lı yılların başlarında üst örtüsü ortadan kaldırılmıştır.
Hasan Mutallib Çeşmesi (Zehri Çeşme)
Zahra ile Tanzimat sokaklarının birleştiği köşede bulunan hazneli bir meydan çeşmesidir. Yazıtında 1328 H (1910) yılında susuz olan mahalleye Hasan Mutallib tarafından inşa ettirildiği kayıtlıdır. Bu kişi ayni tarihte Kanlı Mescit Mahallesi Pencizade sokağındaki Mutallibzade Hacı Hasan Fehmi çeşmesini de yaptırmış olmasına karşın bu çeşme günümüze gelmemiştir. Mutallibzade Vakfı ile ilgili detay bilgiler Evkaf arşiv belgelerinde kayıtlıdır. Çeşme önceleri yol seviyesinde olmasına karşın, yol seviyesinin zamanla yükselmesi sonucu yol seviyesinin altında kalmıştır. Sekiz yanındaki üç dilimli kemerlerin oluşturduğu nişler içerisinde birer musluk ve bir yazıt bulunmaktadır.
Kuruçeşme Ali Ruhi Efendi Çeşmesi
Eski Saray Sokağı’ndaki eski Karakaş bahçesinde bulunan ve yapıldığı dönemde “Yeni Çeşme” olarak bilinen bir meydan çeşmesidir. İlkin yol içinde bulunmasına karşın, 1958 yılında yolun genişletilmesiyle bulunduğu yerden sökülerek sadece bir cephesi şimdiki yere inşa edilmiştir. Mahallenin kuruyan çeşmesinin yerine yapılmış olduğu tahmin edilmektedir. Sivri bir kemerin oluşturduğu niş içerisinde musluk, yalak ve bir yazıt bulunmaktadır. Mermer yazıtta 1244 H (1828/29) yılında Kıbrıs Valisi Ali Ruhi Efendi tarafından yaptırıldığı kayıtlıdır.
Laleli Cami Ali Ruhi Efendi Çeşmesi
Abdi Çavuş Mahallesindeki Laleli Caminin kuzeyindeki avluda bulunan hazneli bir sokak çeşmesidir. Mahallenin su ihtiyacını karşılamak için cami avlusundaki yaklaşık kare planlı haznenin sokağa bakan kuzey yüzüne bir çeşme yapılmıştır. Sivri kemerli niş içerisinde musluk, yalak ve bir yazıt bulunmaktadır. Yazıtta, 1243 H (1827/28) yılında Ali Ruhi Efendi tarafından annesinin sevabına yaptırıldığı kayıtlıdır.
Küçük Medrese Ali Ruhi Efendi Çeşmesi
Bir zamanlar birçok değerli kişi yetiştiren İdadi sokağındaki Küçük Medrese’den geriye kalan tek yapıdır. Yola bakan güney cephesinde bezemeli sivri bir kemerin oluşturduğu niş içerisinde yazıt, musluk ve bir yalak vardır. Kemer süslemesi klasik devir Türk motifleri ile yerel motiflerin karışımını yansıtmaktadır. Fevzi Dede tarafından Nesih hatla yazılan yazıtta, 1828/29 (1244 H) yılında Kıbrıs Valisi Ali Ruhi Efendi tarafından yaptırıldığı kayıtlıdır.
Pabuçcuzade Hüseyin Efendi Mehmet Ağa Çeşmesi
Ay.Luka mahallesi Fuzuli Sokağı No.3’deki evin avlusundaki su deposundan evin dışına su veren bir sokak çeşmesidir. Mülhaka Meşruta kategorisine giren Pabuçcuzade Hüseyin Efendi Mehmet Ağa Vakfı’na aittir. Pabuççu Hüseyin Efendi’nin 20.Eylül.1933 tarihinde kardeşi İbrahim Ethem Efendi, kız kardeşi Meryem Mulla Mehmet Ağa ve eşi Vesile Hanım Hacı Adem Efendi’ye hasta yatağındaki vasiyeti, Ayluga mahallesindeki üç hane evini vakıf olarak kaydetmeleri, Silihtar suyundan yarım masura su akan 86 koçan numaralı evindeki su deposuna yarım masura daha su satın alıp bu miktarı bir masuraya çıkartmaları ve evin dışına bir çeşme yaptırmak suretiyle mahalle ahalisine hayrına su vermeleri doğrultusunda olmuştur. Hüseyin Efendi bu vasiyetinden dört gün sonra, yani 24.Eylül.1933 tarihinde, vefat etmesi üzerine vakıf olmasını öngördüğü malları Lefkoşa ile Girne Kaza Mahkemesi Şeriyesinin 14.Teşrini Sani(Kasım).1933 tarihli kararıyla kayıt ve tescil edilmiştir. Vakfiye son şeklini bazı değişikliklerle 24.Temmuz.1934 tarihinde almıştır. Böylece vakfiyenin ilk mütevellisi beslemesi Akıle Hanım Ali olmuş ve evin dışına bir çeşme inşa edilerek evin suyundan mahalle halkının yararlanması sağlanmıştır. Çeşme vakıf sahibinin vefatından 45 gün sonra inşa edilmiştir. Eskiden çeşmenin adı oluşturulan vakfa uygun olarak “Papuçcuzade Hüseyin Efendi Mehmet Ağa Vakıf Çeşmesi” olarak bilinmesine karşın şimdilerde yanındaki tabelada sadece “Fuzuli Sokağı Çeşmesi” yazılıdır. Çeşmenin sivri kemerli nişi içerisindeki yazıt 8.Kasım. 1933 ile 25.Kasım.1933 tarihlerini (H 1352) taşımaktadır. Lefkoşa’da hem Hicri, hem de miladi tarihi olan tek sokak çeşmesidir.
Müftü Berberzade Hacı Mustafa Çeşmesi
Mevlevi Tekke Sokağı’nda barok tarzında yapılmış bir sokak çeşmesidir. Yola bakan dar cephesinde kademeli yükselen sivri bir kemerin oluşturduğu niş içinde musluk, yalak ve yazıt bulunmaktadır. İşlevini yitiren çeşmenin 1893(1310 H) tarihli mermer yazıtında, evindeki suyu sokağa akıtmak amacıyla Müftü Berberzade Hacı Mustafa tarafından yapıldığı kayıtlıdır.
Silâhtar (Silihtar) Mehmet Ağa Çeşmesi
Lefkoşa Quirini (Cephane-Silâhtar-Silihtar) tabyasındaki Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın yanında bulunan bir meydan çeşmesiydi. Orijinal şeklini yitirmiş olan çeşme, 19 Cemâziye’l-Evvel 1242 (19.Aralık.1826) tarihinde kurulan Silahtar Mehmet Ağa Vakfı’na aittir. Bazı kaynaklarda vakfiyenin tarihi 1238 H – 1822 H olarak geçmektedir. Çeşmenin sadece nesih hatla yazılmış mermer yazıtı günümüze gelmiştir. Eski Eserler ve Müzeler Dairesi envanterine “79/1/37 L/şa” numarayla kayıtlı bulunan nesih hatla yazılan yazıtı 1796/97 (1211 H) tarihlidir. Yazıtta çeşmenin iki denizin cömert veziri olan Kıbrıs Muhassılı Silahdar Mustafa Ağa tarafından yaptırıldığı kayıtlıdır.
Selimiye Camisi Çeşmesi
Selimiye Camisi’nin güneybatı köşesinde işlevini yitiren hazneli bir meydan çeşmesidir. Üzerinde herhangi bir tanıtım levhası bulunmamaktadır. Evkaf arşiv belgelerinde 1894 yılında yapıldığı kayıtlıdır. Çeşmenin yapılması için 1894 yılında faaliyete geçilmiş ve bu amaçla Evkaf muhasebecisinin £ 20 harcamasına 5 Ocak 1894 tarihinde onay verilmiştir. Yine 7.4.1894 tarihli bir yazıda çeşmenin pazarın (Bedesten’in) bulunduğu taraftaki giriş kapısının yanına yapılacağı, maliyetinin £ 15-16 olduğu, ancak su borularının bağlantısı ile parmaklıkların tamir edilmesinin buna dahil olmadığı kaydedilmektedir. En sonunda çeşmenin yapılması için gerekli olan £23.15.0 tutarındaki miktarın Evkaf bütçesinden karşılanmasına 12.4.1894 tarihli yazıyla onay verilmiştir. Bu çeşmenin bir benzeri, Menteşzade Konağının karşısına 1897 yılında yapılan İdadi Okulunun avlusunda da bulunmaktadır. Eskiden çeşmenin deposuna kemerler üzerinde su gelmekte, taksimat sistemi (Geriz) ise caminin dışındaki sokakta yer almaktaydı. Ancak Evkaf’ın belediyeye başvurusu üzerine sokaktaki taksimat sistemi 22.3.1897 tarihinden hemen sonra caminin bahçesindeki şimdiki yerine alınmıştır.
Tahtagala Ali Ruhi Efendi Çeşmesi
1881yılı itibariyle Tahtagala Camisinin yanında bulunmasına karşın daha sonraları tamamen ortadan kaldırılmıştır. 1873 yılında çeşmeyi ziyaret eden Archduke Louis Salvator karakalem çizimini yapmış ve Küçük Medrese’deki Ali Ruhi çeşmesine benzediğini yazmıştır. 1883 yılında Evkaf’ın İngiliz delegesi olan Captan Seager ise Ali Ruhi Efendi Vakfı ile çeşmeden şu şekilde söz etmiştir: “16 Lülelik suyu olan Ali Ruhi 35 kuyu kazdırmıştır. Bu sular Aya Sophia Vakfı’nın içinde bulunduğu Harameyn-i Şerifeyn vakfına dahil edilmiştir. Vasiyetinde kendisine ait olan suyun 14 lülesini (56 masura) Laleli Cami vakfına ve 2 lülesini (8 masura) ise Abdi Paşa (Taht el-Kale / Tahtagala) mahallesinde kendisinin yaptırmış olduğu caminin çeşmesine vermiştir”