1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Lefkoşa’nın tam merkezinde dünyaya gelmiştim… Eski Lefkoşa’yı çok iyi hatırlıyorum…” 1
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Lefkoşa’nın tam merkezinde dünyaya gelmiştim… Eski Lefkoşa’yı çok iyi hatırlıyorum…” 1

A+A-

Kayıplar Komitesi’nin Kıbrıslırum Üyesi Leonidas Pandelidis, Kıbrıs’ın ilk modern mobilya fabrikasını kuran ailenin oğlu olarak felsefe doktorası yapmış, akademisyen olmayı düşlemiş ancak sonuçta diplomat olarak Washington, Moskova, Stokholm gibi önemli yerlerde Büyükelçi olarak görev yapmış, Kıbrıs müzakerelerinde yer almış…

 

sewv.jpg

Kayıplar Komitesi’nin Kıbrıslırum Üyesi Leonidas Pandelidis’le, geçtiğimiz Şubat ayında, barikatlar kapanmadan hemen önce, Ledra Palace’a yakın HAMUR restorantta bir röportaj gerçekleştirmiştik – Kıbrıslıtürkler’in tanımadığı Leonidas Pandelidis’in hayatına ilişkin bir röportaj yapmak istemiştim kendisiyle ve o da bunu kabul etmişti… Kayıplar Komitesi’nde Nestoras Nestoros’un yerine atanan Leonidas Pandelidis, Lefkoşalı bir aileden geliyor – babası Kıbrıs’ın ilk modern mobilya fabrikasını kurmuş – yanında her dönem çalışan 40 kadar işçi ve çırak arasında, her daim Kıbrıslıtürkler de bulunmaktaymış…

İlk atölyesi Fanaromeni Kilisesi ve Fanaromeni Okulu civarındaymış – “Lefkoşa’nın tam merkezinde dünyaya gelmişim” diye anlatıyor Leonidas Pandelidis… Bu yüzden eski Lefkoşa’yı, eski Kıbrıs’ı, Kadınlar Pazarı’nı ve Bandabuliya’yı çok iyi hatırlıyor – annesiyle birlikte buralara gittiğini hatırlıyor 1963 öncesinde… Üç erkek, bir kız, dört kardeşmişler ve Fanos ve Maria’nın bu dört evladından en küçüğü Leonidas Pandelidis imiş…

Leonidas’ın babası Fanos Pandelidis, “Fanos Pandelidis ve Oğluları” atölyesinin yanısıra, Lefkoşa’nın dört bir tarafında hazır mobilya mağazaları ve çeşitli kentlerde de mobilya mağazalarına sahipmiş… 1960’ta Kıbrıs Cumhuriyeti ilan edildikten sonra hükümetin Mia Milya’da (Haspolat) bir sanayi bölgesi oluşturması ardından, Fanos Pandelidis de burada Kıbrıs’ın ilk modern mobilya fabrikasını kurmuş…

Leonidas, mobilya işleriyle ilgilenmiyormuş fakat sürekli atölyede olduğundan, babasının muhasipliğini yapıyor, gelir-gider hesaplarını tutuyormuş… Babasının en büyük yardımcısı ise, Leonidas’ın anneciği Maria Hanım imiş… Aslen Deftera köyünden olan Maria Hanım, eğitimli olmamakla birlikte, tam bir iş kafasına sahipmiş…

“Babam usta bir marangozdu fakat iş kafasına sahip değildi, işin başında annemdi – nedeni de, mutlaka yiyecek birşeyler bulabilmemizi sağlamaya çalışırdı…” diye anlatıyor. Çünkü babasına kalsaymış, belki de işler bu kadar gelişemezdi anladığım… İşin itici gücü, Bayan Maria olmuş hep…

Leonidas Pandelidis, taa küçüklüğünden kitaplara çok meraklıymış ve bir gün akademisyen olmayı ve bir üniversitede ders vermeyi düşlüyormuş… Nitekim ABD’nin Michigan eyaletinde, ardından da İngiltere’de dokuzbuçuk sene okuyarak felsefe doktorası yapmış…

Bay Fanos Pandelidis, 1973 yılında vefat etmiş ve ardından mobilya fabrikasının işleri de kötüye gitmiş – böylece bu iş kapanmış…

Leonidas Pandelidis Kıbrıs’a 1981 yılında geri döndüğü zaman, ders verebileceği bir üniversite yokmuş… Henüz Kıbrıs Üniversitesi kurulmamışmış – bu üniversite 1990’lı yıllarda kurulacaktı… O yüzden kolejlerde ders vermeye başlamış. Feslefe dersi değil, kültür-sanat tarihi, düşünce tarihi, hatta matematik dersi dahi veriyormuş. Ancak bunlar gece işiymiş, gündüzleri de fabrikalarda çalışıyormuş çünkü derslerden kazandığı çok da ahım şahım bir para değilmiş…

Sonra bir yeğeni onu evinde ziyaret etmiş…

“Dışişleri Bakanlığı’nda münhaller açıldı, mutlaka başvurmalısın” diye ısrar etmiş… Leonidas Pandelidis, bu münhallere başvurmak istememiş ancak yeğeni onu çok zorlamış ve başvurmasını sağlamış. Böylece Leonidas Pandelidis’in diplomatik yaşamı başlamış: Washington, Moskova, Stokholm gibi çok önemli yerlerde Büyükelçilik yapmış – 31 yıl süreyle diplomaside hizmet vermiş… Glafkos Kliridis’le birlikte Kıbrıs müzakerelerinde yer almış, on sene boyunca müzakerelere katkıda bulunmuş… Moskova’da o kadar iyi ilişkiler kurmuş ki, AKEL Genel Sekreteri Dimitris Hristofias, Ruslar’dan onun ününü duyarak kendi Cumhurbaşkanı seçildiğinde, onu kendi sarayında diplomasi ofisinin başına geçmeye davet etmiş. Kısacası Leonidas Pandelidis, hem Kliridis gibi sağ cenahtan gelen bir Cumhurbaşkanı’yla, hem Hristofias gibi komünist cenahtan gelen bir Cumhurbaşkanı’yla yakinen çalışmış…

Emekli olduktan sonra, herhangi bir işe ihtiyacı yokken, kendisine Kayıplar Komitesi Kıbrıslırum Üyeliği için öneri yapılmış ve o da bunu kabul etmiş…

Onunla röportajımız, COVID 19 sürecinde biraz geride kısılmış olsa dahi, oturup bandını çözüyoruz ve bu keyifli röportajı okurlarımızla paylaşmak istiyoruz…

Kayıplar Komitesi Kıbrıslırum Üyesi Leonidas Pandelidis’le röportajımız şöyle:

 

SORU: Sayın Leonidas Pandelidis, nerelisiniz, oradan başlayalım isterseniz…
LEONİDAS PANDELİDİS:
Ben eski Lefkoşalı’yım ve Lefkoşa’nın bölünmeden önceki halini hatırlayacak kadar da yaşlı sayılırım. Annemle birlikte iki eski markete gittiğimizi hatırlarım – bunlardan birisi şimdi ara bölgenin kuzeyindeki bandabuliyaydı, diğeri de Kadınlar Pazarı idi ki bu da Yeşil Hat’tın birkaç metre güneyine düşüyordu… Kıbrıslıtürk kadınları, Kıbrıslırum kadınları hatırlıyorum o Kadınlar Pazarı’nda… Beyaz başörtüleriyle, siyah başörtüleriyle hatırlıyorum… Babamın büyük bir atölyesi vardı, mobilya yapan bir ustaydı babam.
Babamın atölyesi ara bölgeye çok yakın bir yerdeydi – eski Lefkoşa’da, Fanaromeni Kilisesi ve Fanaromeni okulunun yanındaydı… Fanaromeni okulunun arkasında bir yerde dünyaya geldim ben.

SORU: Lefkoşa’nın tam kalbiydi bu…
LEONİDAS PANDELİDİS:
Evet, tam merkezde… Ki o zamanlar burası çok canlıydı… Çünkü 1963-64 olayları öncesindeydi bu ve hayatın merkeziydi burası… Tüm ada için yani, en canlı merkez buydu… Ticari merkezdi burası, sosyal merkezdi, siyasi merkezdi… Babam da usta bir marangoz olduğu için, atölyesi 1920’li yılların sonlarından, 1930’lu yılların başlarından itibaren atölyesi buradaydı, kendisi için çalışmakta olan 40 kişi vardı bir dönem – babam, Kıbrıs’ta ilk modern mobilya işinin sahibi idi… Adı Fanos Pandelidis idi…

SORU: Atölyesinin adı var mıydı?
LEONİDAS PANDELİDİS:
Bir atölyesi vardı ama ayrıca dükkanları da vardı. Bir dönem pek çok şehirde ve Lefkoşa’nın pek çok yerinde babamın mobilya dükkanları vardı. Gençler de mobilyacılığı öğrenmeye gelirlerdi yanına, çırak olarak. Kıbrıs’ın her yanından gelirlerdi yanına çırak olarak. Ve babamın çırakları arasında her zaman Kıbrıslıtürkler de vardı. Mesleği öğrenmeye geliyorlardı. Aralık 1963’te atölyede Kıbrıslıtürk genç çıraklar da vardı olaylar başladığı zaman… Ve kardeşim onları alarak güvenli biçimde geçip gitmelerini sağlamıştı… 1967-68’lerde, 1960 Kıbrıs’ın bağımsızlığından sonra, babamın atölyesi Lefkoşa’nın dışına, Mia Milya’ya (Haspolat) taşınmıştı. Hükümet orada bir sanayi bölgesi inşa etmişti ve bizler de orada bir fabrika inşa eden ilk işyerlerinden birisiydik. Ve 1967-68’lerden sonra Kıbrıslıtürk genç çıraklar ve Kıbrıslıtürk işçiler, fabrikaya geri gelmişlerdi… Gene birkaç seneliğine – babam 1973’te vefat etmişti. Babam öldükten sonra, işler gerilemeye başlamıştı…

SORU: Mobilyanın markası neydi?
LEONİDAS PANDELİDİS:
Fanos… Fanos Pandelidis ve Oğluları…

SORU: Kaç kardeşsiniz?
LEONİDAS PANDELİDİS:
Üç erkek kardeş, bir kızkardeş… Ben en küçükleriyim. O nedenle ben mesleği öğrenmedim. Yani resmi olarak öğrenmedim ancak mağazada, atölyede büyüdüğüm için ilerleyen yıllarda bunu bir hobi olarak yapmaya başladım. Ve bir şey yapmaya çalıştığım zaman, zaten bu işi bildiğimi keşfettim çünkü atölyede büyümüştüm… Dükkanda elbette birşeylere yardım ediyordum ama hiçbir zaman mobilya yapmamıştım atölyede… Ancak çok uzun yıllar sonra birşeyler yapmaya çalıştığım zaman, çok başarılı olduğumu keşfetmiştim!
Mesela oğlum dünyaya geldiğinde bir beşik yapmıştım, sonra parkeleri değiştirmiştim, dolaplar yapmıştım… Pek çok şey yapmıştım, marangozlukla ilgili yani… Eski Kıbrıs’ı, eski Lefkoşa’yı, orijinal Lefkoşa’yı yaşamış olma deneyimine sahiptim kısacası…

SORU: Annenizin adı nedir?
LEONİDAS PANDELİDİS:
Maria…

SORU: Anneniz evde miydi?
LEONİDAS PANDELİDİS:
Annem, babamın işlerine yardımcı oluyordu. Babam çok iyi bir ustaydı ancak iyi bir işinsanı değildi. İşinsanı olan annemdi – kafası öyle çalışıyordu annemin, eğitim almamış olsa da… Paramızın bitmeyeceğinden emin olmak için tedbir alan ve işleri idare eden annemdi…

SORU: O da mı Lefkoşalı’ydı?
LEONİDAS PANDELİDİS:
Deftera köyündendi ancak Lefkoşa’daydılar…

SORU: Deftera köyünü biliyorum… Siz ne zaman doğduydunuz?
LEONİDAS PANDELİDİS:
1952 yılında dünyaya geldim. Yani İngilizler’i hatırlıyorum… Ve dediğim gibi, 1963’te on yaşlarındaydım, 11 yaşındaydım… Ve çok iyi hatırlıyorum… Yani olayları çok iyi hatırlıyorum çünkü zaten Lefkoşa’nın tam merkezindeydik…

SORU: Babanıza ait başarılı bir iş olduğu halde, siz başka bir şey okumayı seçtiniz…
LEONİDAS PANDELİDİS:
Ben üniversiteye gidinceye kadar, babam ölmüş ve biz bu işi kaybetmiştik. 1974’e kadar bu işi kaybetmiştik… Ben, 1974 yılında üniversiteye gittim. Her halukarda ben en küçük kardeştim ve abilerim benden çok daha fazla çalışıyordu dükkanda… Bense muhasebe kayıtlarını tutuyordum. Ben her zaman kitaplarla çok ilgiliydim. Yani ta başından, benim akademiyle alakalı olacağımı kestirebiliyordum. Ve daha önce belirttiğim gibi, hiçbir zaman mobilya atölyesinde yapılan işlere çok fazla dikkat etmiyordum, gündelik olarak orada yaşıyor olsam dahi… Farketmeden gözlem yapıyordum… Ancak farklı bir kariyer çiziyordum kendime. Akademisyen olacağımı, bir üniversitede ders vereceğimi falan düşünüyordum…

SORU: Nereye gittiydiniz?
LEONİDAS PANDELİDİS:
Amerika’ya gittim, sonra da Büyük Britanya’ya gittim… Felsefe doktorası yaptım. Michigan’a gittiydim ABD’de – dokuz-on sene felsefe okudum. Dediğim gibi, akademisyen olacağımı düşünmekteydim. Sonra 1981 yılında Kıbrıs’a döndüğümde, üniversite falan yoktu henüz Kıbrıs’ta. Kıbrıs’ta üniversite 1990 yılında kurulacaktı. Yani on sene sonra… Başlangıçta kolejlerde çalışmaktaydım.

SORU: Felsefe dersi mi veriyordunuz?
LEONİDAS PANDELİDİS:
Hayır, o dönem felsefe dersi yoktu kolejlerde – iletişim dersi veriyordum, kültür-sanat tarihi dersi veriyordum, düşünce tarihi dersi veriyordum… Her çeşit ders… Matematik dersi bile veriyordum! Birkaç sene matematik dersi vermiştim…
Geldiğimde üniversite yoktu dediğim gibi, akşamları bu dersleri veriyordum, gündüzleri de fabrikalarda çalışıyordum. Yani gündüz başka işte, gece başka işte çalışıyordum. Çünkü verdiğim bu dersler için çok para vermiyorlardı. Haftada üç-dört saat ders veriyordum, o civarda bir şey… Sonra bir dönem tam mesai çalışmaya başlamıştım. Şimdi Lefkoşa Üniversitesi olan yerde… O zamanlar “Intercollege” idi…
Sonra 1987 yılında tamamen tesadüf eseri, Dışişleri Bakanlığı’nda çalışmaya gittim. Niyetim bu değildi… Bir yeğenim vardı, evime gelmişti, benim başvuru yapmamı istemişti, “Dışişleri Bakanlığı’nda münhaller vardır” demişti, “mutlaka başvurmalısın” demişti. Ve gerçekte ben istemesem de, başvuru yapmam için beni zorlamıştı…
Bilirsiniz, hayatta bir yöne doğru gitmeye başlarsınız, sonra size hayat başka bir yöne doğru götürür.
Sonuçta 31 sene boyunca Dışişleri Bakanlığı için çalıştım, geçen yıl emekli oluncaya kadar çalıştım…

SORU: Hoşunuza gitmiş miydi bu iş?
LEONİDAS PANDELİDİS:
Evet, iyi bir iş olduğunu söyleyebilirim. Her zaman önemli bir şey yapıyormuş hissine sahip olursunuz, rutin bir iş değil yani…

SORU: Çok önemli yerlerde çalıştınız… Washington’da çalıştınız…
LEONİDAS PANDELİDİS:
Ve Moskova’da… Hem ABD, hem de Rusya’da çalışmış az sayıda insandan birisiyim… ABD’de iki kez görev yaptım aslında.
Müzakerelere de yakın olma fırsatı elde etmiştim… Kliridis’in başta olduğu yıllardan söz ediyorum… O on yıl içerisinde yani… O dönem yürütülen (iki toplum arasındaki) müzakerelere katılıyordum… Troutbeck’te, hatırlıyorsanız…

SORU: Kliridis’le nasıl anlaşıyordunuz?
LEONİDAS PANDELİDİS:
Aslında onunla çok iyi anlaşıyordum, geçinmesi kolay bir insandı Kliridis. Mizah duygusuna sahipti, şakalar yapardı, kendisiyle birlikte çalışan insanlara hiçbir zaman baskı yapmazdı – birlikte çalışması zor bir insan değildi.
Ve açıktı ki geniş bir siyasi vizyonu vardı. Ondan çok şey öğrenebilirdiniz. “Kayıplar”la ilgili bildiğim bazı öyküleri, Kliridis’ten dinlemiştim. Çünkü “kayıplar”la ilgili öyküleri biliyordu, 1964’ten “kayıplar”ın öykülerini mesela… Ve birlikte seyahat ettiğimiz zaman, birlikte çok zaman geçirdiğimiz için ondan pek çok hikaye dinliyordum.

DEVAM EDECEK

Bu yazı toplam 2448 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar