1. YAZARLAR

  2. Hasan Yıkıcı

  3. LGBTİ+’lar ve Normalleştirilmiş Zorbalık
Hasan Yıkıcı

Hasan Yıkıcı

LGBTİ+’lar ve Normalleştirilmiş Zorbalık

A+A-

Zorbalık, illaki doğrudan veya dolaylı fiziki bir şiddet eylemini gerektirmez. Karşısındakinin varlığını kabullenmeme, yok sayma; onu her fırsatta hedef haline getirme, toplumsal süreçlerden dışlama; hor görme, aşağılama veya alaycı ifadelerle değersiz kılma… Tanımama, tanımamak için diretmek ve varlığının yayılmasını engellemek…

Zorba kişi için öteki her daim kendi kurduğu despotik bahçesinde beliriveren ayrık otlarıdır. Ve o ayrık otları bahçenin ‘güzelliğini’ bozmadan biçilmesi, kontrol edilmesi veya yok edilmesi gerekendir.

Zorba kişinin veya kurumun ot biçme makinesi toplumsal değerler, kültür, aile bütünlüğü (öyle değil midir ki bir aile de despot bir devlet gibi örgütlenir), gelenekler veya devlet aklının beyaz, erkek, milli hassasiyetleri/yasalarıdır.

İrili ufaklı despotik rejimler için (bu bir devlet rejimi olabileceği gibi aile, toplumsal bir grup, bir örgüt hatta sosyal bir ortam da olabilir) LGBTİ+’lar da tüm bu kodlama düzlemi boyunca, biçilmesi, ehlileştirilmesi, ‘temiz ve ari’ olandan uzak tutulması gereken ayrık otlarıdır.

Kıbrıs’ın kuzeyinde haklar ve özgürlüklerden konuşurken, beyaz, orta sınıf ve erkek egemen Kıbrıslılığın reaksiyon nevrozlarından başımızı kaldırıp LGBTİ+’ların, “ötekilerin de ötekilerinin” maruz kaldığı kurumsal ve sıradanlaşmış zorbalığa bakmalıyız.

***

Kuir Kıbrıs Derneği, bu alanda yıllardır çalışmalar yürütmekte, mücadele sürdürmekte. Zaman zaman aşırı derecede nefret söylemlerine maruz kalsalar da yavaş yavaş ve adım adım bir mücadele ağı örmeye devam ediyorlar. Ucu bucağı belli olmayan ve havada asılı kalan sloganlardan ibaret hale gelen major siyasetin kolaycılığındansa, somut, pratik ve inisiyatif almaya yönelik minör siyasetin kışkırtıcılığının izini sürüyorlar. Bugün Kıbrıs’ın kuzeyinde LGBTİ+’lara dair farkındalık ve bilinirlik artmaya başlamışsa, sokakta daha fazla konuşulur ve insanların zihinlerinde anlamlı soru işaretleri barındırmaya başlamışsa, bu kuşkusuz Kuir Kıbrıs’ın minör siyasetinin ve aktivist çabasının bir getirisidir.  Fakat durum yine de iç açıcı değildir.

Kuir Kıbrıs Derneği’nin son dönem hazırladığı raporlarda ve araştırmalarda LGBTİ+’ların yaşadıkları hak ihlalleri, tanınmamaları, ayrımcılıklar ve yoksullaşma süreçleri gözler önüne serildi. Raporların ayrıntılarına girmek burada imkansız. Beni en çok etkileyen noktaları maddeler halinde aktarmak istiyorum. Yazının sonunda verdiğim linklerden tüm raporlara ulaşılabilir.

  • Bugün herkes kendi ekonomik krizinden bahsediyor. Toplumda örgütlü ve bir konumda olan kesimlerin ekonomik krizi daha görünür oluyor. Ama toplumsal olandan sürülmüş LGBTİ+’ların krizi neredeyse hiç görülmüyor. Kuir Kıbrıs’ın hazırladığı raporlara göre, LGBTİ+’ların %30.8’nin geliri yok. %49.3’lük bir oran ise açlık sınırının altında yaşıyor. Translar bu kesim içerisindeki en kırılgan olanları.
  • Araştırmalarda LGBTİ+’ların cinsiyet kimliklerinden dolayı işe alınmadığı, iş yerinde ise kimliğini açıkladıktan sonra ya doğrudan işten atıldığı ya da bireyin istifaya zorlandığı tespit edildi. Dolayısıyla LGBTİ+’ların istihdama ve çalışma hayatına katılımı bir dizi toplumsal norm ve devlet eliyle engelleniyor durumdadır.
  • Bir diğer trajik nokta ise aile içinde yaşanan şiddet. Araştırmaya göre LGBTİ+’ların %41’i aile baskısı nedeniyle cinsiyet kimliğini saklamak zorunda kalıyor. Açılma durumunda ise %20 oranında LGBTİ+ birey aile tarafından dışlanıyor.
  • Peki ya şiddet? Araştırmalara katılanların %91 duygusal ve psikolojik şiddete maruz kaldığını beyan etti. Ayrıca %39.6’sı fiziksel, %32,4’ü cinsel, %27’si ise ekonomik şiddete maruz kalıyor.
  • Peki ya şiddete karşı koruma mekanizmalarının durumu ne? Tahmin edebileceğiniz gibi hiç de iç açıcı değil. Araştırmaya göre şiddete maruz kalanların sadece %23’ü polise şikayette bulundu. Bu oran bir yandan LGBTİ+’ların toplum içinde kendilerini güvende hissetmediklerinin ve başlarına gelen şiddeti saklamaya itilmelerini, diğer yandan da polis ve sosyal hizmetler gibi kurumların güven veren bir yapıda olmadığını gösteriyor.
  • Araştırmalarda beni en çok etkilen diğer bir nokta ise trans bireylerin devlet tarafından engelli olarak tanınması. Cinsiyet kimliğinin hukuken tanınması için translar ameliyat olmaya zorunlu bırakılıyor. Toplumsal, sosyal ve çalışma hayatından dışlanan, en kırılgan kesimlerden birini oluşturan translara dair güçlendirici herhangi bir maddi destek programı yok. Bunun yerine transları engelli kategorisinde değerlendirip onlara az bir miktar ödenek verilmesi söz konusu. Bunun için de ihtiyaçları olmamasına rağmen Barış ve Ruh Hastanesi’nden özel ilaçlar almaya mecbur bırakılıyorlar. Bu bir yandan geleneksel psikiyatrinin nasıl da despotik ikili cinsiyet rejimlerinin bir aracına dönüştüğünü, diğer yandan da trans bireylerin adeta devlet tarafından dışlandığının bir göstergesi. Halbuki bugün bireyin cinsiyet tercihi/yönelimi onun varoluşsal kimliğini şekillendiren en temel insan haklarından biridir. 
  • Devlet ve yasalar hemcinsi birliktelikleri tanımıyor. İki aşık kişi, -lezbiyen de olabilir, gay de, trans da - yıllardır birlikte olsalar ve birlikte yaşasalar da yasalar karşısında tanınmıyorlar. Birliktelikleri tanınmadığı için, hetero birlikteliklerin sahip olduğu yasal haklardan da mahrum bırakılıyorlar. Kısacası birçok alanda olduğu gibi birliktelikler alanında da LGBTİ+’lar yasanın dışına itiliyor, yasa tarafından kapsanmıyorlar. Kısacası devlet sadece kendi benimsediği ve sınırlarını çizdiği aşkı tanıyor. Devlet aşka bile hükmetmek istiyor. Oysaki aşk özgürlüktür.

LGBTİ+ bireyler bugün toplumdaki en kırılgan ve güvencesiz kesimi oluşturmakta. Kuir Kıbrıs’ın aşağıda isimlerini verdiğim araştırmalarında bu durum tüm çıplaklığı ile haritalandırılıyor, açıklanıyor ve çözüm, iyileştirme yolu öneriliyor. Aslında bunun açılımı çok basit: Hem devlet, hem toplum tarafından uygulanan normalleştirilmiş bir zorbalık.

Bu ve buna benzer kırılganlaştırılan kesimlerin yaşamları, aslında topluma ve uygar düzene tutulan bir aynadır. Buradaki trajedi de zaten, bir kimlik sorunundan ziyade, sınıfsal, kültürel ve tahakküme dayalı uygarlaşma süreçlerinin getirdiği yapısal bir sorundur; bir seçim manifestosu, bir basın açıklaması kolaycılığı veya unutulup giden sözlerin arasına yeni sözler bırakma kestirmeciliği değildir. Kıbrıs’ın ‘büyük problemleri’ gölgesinde neredeyse görünmez hale gelen ve görünmesinin de çoğunluk tarafından istenmediği LGBTİ+ hak mücadelesini çok daha ciddiye almak ve gölgeler arasından ışıldadığını, hizaya gelmez ayrık otları gibi yayıldığını görmek lazım.

_________________________________________________________________

Raporlar:

Tüm raporlara www.queercyprus.org adresinden ulaşılabilir.

‘LGBTİ+ Seks İşçilerin Durumunun Haritalandırması Raporu

Yasal Boşluk Analizi’, ‘LGBTİ+'ların Sosyal Hizmetlere Erişiminin Haritalandırılması

'LGBTİ+'ların İstihdama Erişimi ve Emek Piyasası Deneyimleri

 

 

Bu yazı toplam 1714 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar