1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “LGBTİ+’ların %54’ü şiddete maruz kalıyor”
“LGBTİ+’ların %54’ü şiddete maruz kalıyor”

“LGBTİ+’ların %54’ü şiddete maruz kalıyor”

Kuir Kıbrıs Aktivistleri Doğukan Gümüşatam ve Derviş Taşkıranlar, LGBTİ+’lara karşı toplumda büyük sistematik önyargılar olduğunu belirtti

A+A-

Ödül Aşık ÜLKER

Kuir Kıbrıs Aktivistleri Doğukan Gümüşatam ve Derviş Taşkıranlar, LGBTİ+’lara karşı toplumda büyük sistematik önyargılar olduğunu belirterek, önyargıların LGBTİ+’ların istihdama erişimine engel olduğuna, barınma problemi yaşamasına, aile desteğini kaybetmesine sebebiyet verdiğini vurguladı.

LGBTİ+’ların yaşadıkları sorunlar ve “Kuzey Kıbrıs’ta LGBTİ+’ların Mevcut Sosyal Hizmetlere Erişiminin Haritalandırma Çalışması” hakkında Yenidüzen’e konuşan Gümüşatam ve Taşkıranlar, LGBTİ+’lara toplum eliyle “git hayatını gizli bir şekilde yaşa” mesajı verildiğini söyledi.

“Kuzey Kıbrıs’ta LGBTİ+’ların Mevcut Sosyal Hizmetlere Erişiminin Haritalandırma Çalışması” sonuçlarına göre LGBTİ+’ların %54’ünün gündelik hayatında şiddete maruz kaldığını kaydeden Gümüşatam, “Şiddete maruz kalanların tamamına yakını, %91’i duygusal, psikolojik, sözel şiddete maruz kaldığını ortaya koydu. Bunu %39.6 oranında fiziksel şiddetin takip ettiği görülüyor, katılımcıların %32.4’ünün cinsel, %27’sinin ise ekonomik şiddete maruz kaldığı sonuçlarına ulaşıldı. LGBTİ+’lar günlük hayatlarının rutini olan çalışma yaşamı, hastane, okul gibi hemen her alanda ayrımcılıkla karşı karşıya kalırken, aile ve sosyal çevreleri tarafından da kötü muamele ve şiddete maruz kalıp reddediliyorlar. ‘Kıbrıs Türk toplumu hoşgörülüdür, sıkıntı yok’ diyemeyiz, sıkıntı vardır” diye konuştu.

Şiddetin devletin meşru gördüğü bir şiddet olduğunu söyleyen Taşkıranlar, şiddete maruz kalan LGBTİ+’ların sadece %26.4’ünün polise gittiğine dikkat çekti. Taşkıranlar, “Yaşadığımız çağda, travmatik bir olaya maruz kalındığında sosyal destek mekanizmaları çalışmalıdır. Kişinin yalnız olmadığını bilmesi, destek alabilmesi gerekir” dedi.

 

“Kıbrıs’ta interseks bebekler vardır”

Soru: LGBTİ+’lar toplum içinde ne tür sorunlar yaşıyor?

Gümüşatam: LGBTİ+’lardan bahsettiğimizde, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği açısından bir çok farklı insandan bahsederiz. O yüzden çok farklı hayat döngüleri içinde çok farklı zorluklar yaşıyoruz.

Mesela bir bebekten başlayarak ele alırsak, bir bebek doğacağında genital organına bakılarak kadın mı erkek mi olacağına karar verip, doğduğu anda atanan cinsiyeti kızsa pembelere ve bebeklere, erkekse mavilere ve oyuncak arabalara yönelinir. Aslında tam olarak o noktada LGBTİ+’ların yaşadığı şiddet başlar. Her doğan çocukla ilgili atanmış cinsiyeti, kız veya erkek olarak söylenir ama interseks bebekler de vardır. İnterseks bebekler, kromozomlarına, genital organlarına baktığımızda iki cinsiyetin de karakteristik özelliklerini taşıyabilen bebeklerdir, ki Kıbrıs’ta interseks bebekler vardır. Çok net olarak biliyoruz ki, bu bebekler doğdukları anda şiddeti yaşamaya başlarlar çünkü bedenleri hakkında söz üretemeden otomatik operasyonlara maruz kalırlar. Çoğu doktor çok eskiden kalma, yarı bilimsel diyebileceğimiz dayanaklarla, çocuğun sorunlar yaşayabileceğini varsayıp, panik yaşayan aileleri bilinçlendirmek yerine, bir “tedavi” girişimine yönlendirir. Küçükcük bir bebeğe çok ciddi operasyonlar yapılır ve bu durum çoğu zaman çocuktan saklanır. İnterseks bir bebek doğduğu anda, çok ciddi insan hakları ihlaline maruz kalarak hayata başlar.

 

“Cinsiyetçi sistem LGBTİ+’ların kimliksel varoluşunu etkiler”

Çocukların kafalarındaki cinsiyet algısı genellikle 4-5 yaşlarında oturmaya başlar, kendi cinsiyet kimliğinin ne olduğunu farkına varır, “kendimi ne hissediyorum” diye anlamlandırmaya başlar. Bebeklerle, arabalarla ne kadar oynadığının bu konuyla alakası olmadığını bilim ortaya koyuyor. Eğer çocuğun atanmış cinsiyetiyle, hissettiği cinsiyeti aynı değilse, toplumun ona farklı yaklaşmaya çalıştığını fark eder ve o noktada toplumsal olarak hissettiğinin yanlış olabileceği algısına kapılıp, bunu gizlemeye çalışır. Cinsiyetçi sistem LGBTİ+’ların kimliksel varoluşunu etkiler.

Cinsel yönelim 13-14 yaşında daha da somutlaşır ve birey kendini keşfetmeye başlar. O noktada LGBTİ+’lara karşı akran zorbalığı yaşanır, maalesef çok yüksek bir oranda okul idareleri de bunu göz ardı eder veya çocuğa “sen de böyle davranma, o zaman üstüne gelmeyecekler” diyerek psikolojik şiddet uygular.

 

“Bu değişebilecek bir şey değil”

Diğer taraftan evde büyük bir sorgulama durumu ortaya çıkar, “olamaz, bizim çocuğumuz farklı”. Bir noktada kişi evin içinde de varolamaz ve kimliğini gizlemek zorunda kalır. Kendi kimliğini gizleyerek hayatına devam etmek her zaman herkes için kolay olmayabilir. Ya okul aileye durumu ifşa eder ya da çocuk açılmak durumunda kalır. Maalesef çoğu zaman aileler çocuklarına destek olmaz, aksine “tedavi edelim, değişmen lazım, biz bunu kabul edemeyiz” şeklinde yaklaşır. Özellikle translar ortaokul, lise çağında evden atılır veya aileden gördüğü şiddetten dolayı evden kaçar. Çünkü bu değişebilecek bir şey değil, bu sizin varoluşunuzdur ve insanlar “sen böyle varsan, bizim için yoksun” tavrını takınır. 

Taşkıranlar: Toplum içinde öyle bir baskı mekanizması oluşur ki, çoğu LGBTİ+’ kapanma stratejisine girer. LGBTİ+’lar “kendi içimde olayım” diye düşünür, çünkü bilir ki fiziksel, psikolojik, ekonomik ve sözel şiddete uğrayacak, istihdama, sağlığa, eğitime erişimde hak ihlalleri olacak ... 2004’e kadar LGBTİ+’larla ilgili hiçbir destek mekanizması yoktu, yasalar

bile LGBTİ+’ların varlığını suç olarak göstermekteydi.

 

“İnsanlar çeşitlidir”

Soru: Çalışmada LGBTİ+’ların cinsel yönelimini, cinsiyet kimliğini ve cinsiyet karakteristiğini paylaşma konusunda tereddütlü oldukları net olarak ortaya kondu. Veriler ne diyor?

Gümüşatam: LGBTİ+’ların %41’inin açılamamasının sebebi aile ve toplum baskısıdır, bunu %20 ile şiddete ve ayrımcılığa maruz kalacağını bilmesi takip eder. Toplamda %61’lik bir orandan bahsediyoruz. Bu daha çok eşcinsel erkekleri etkiliyor, bunun nedeni de toplumdaki erkeklik algısıdır. Ataerkil toplumda erkeklik rollerine baktığımızda, bir kişi eşcinsel veya biseksüel olarak açılıyorsa, bu büyük bir tehdit olarak algılanır.

Katmanlı bir baskı var, Kıbrıs Türk toplumunda, erkek doğar, büyür, okur, askere gider, ailesini kurar, evinin direği olur, ekmeğini getirir, çocuklarını karısını korur, yapar da yapar... O yüzden doğduğu anda atanmış cinsiyeti erkek olan kişiye bu beklenti yüklenir, eğer bundan sapma varsa o bir “bozukluktur, kabul edilemez, ahlaksızlıktır. Herkesin cinsel yöneliminin heteroseksüel olması gerekir, diğerleri kabul edilemez”. Diğer taraftan şunu sormak lazım, eşcinsel bir erkek evinin direği olamaz mı? Olabilir. Bir kadın evinin direği olamaz mı? Olabilir. Cinsiyet veya cinsel yönelimlerle, bir insanın kişiliğinin veya karakterinin hiçbir bağlantısı yoktur. İnsanlar çeşitlidir, cinsel yönelimler, cinsiyet kimlikleri çeşitlidir ve bir insanın davranışı veya söylediği şeyler onun cinsel yöneliminin veya cinsiyet kimliğinin ne olduğunu belli etmez.

 

“Toplumda büyük sistematik önyargılar var”

Taşkıranlar: Toplumda büyük sistematik önyargılar var. Bir kişinin cinsel yöneliminin, cinsiyet kimliğinin ne olduğunu varsayarak, o insanın nasıl bir insan olduğuna karar verip, söylemler üretilebiliyor, LGBTİ+’ların yaşadıklarını toplum içinde konuşabiliyor olmamız lazım. Bu, yeni yeni konuşabilmeye başladığımız bir konu ve biz LGBTİ+’ların da yeni yeni özgürce açılabildiği bir noktadayız. Açılabiliyoruz ama toplumsal olarak çok ciddi bir şiddetle karşı karşıya geliyoruz. Bu şiddet de bize devlet eliyle uygulanıyor ve devletin meşru gördüğü bir şiddettir.

 

“LGBTİ+’ların %54’ü gündelik hayatında şiddete maruz kalıyor”

Soru: LGBTİ+’ların doğdukları andan itibaren şiddete uğradığını söylediniz. Araştırmada şiddetle ilgili elde edilen veriler nelerdir?

Gümüşatam: Bu araştırmaya göre LGBTİ+’ların %54’ü gündelik hayatında şiddete maruz kalıyor. Şiddet türlerinin sadece saldırıya uğramak, fiziksel zarar görmek, değersiz hissettirmek ile sınırlı olmadığını, öldürülmeye kadar uzanan şiddet vakalarının, cinayetlerin yaşanıldığı ve şiddetin intihara kadar sürükleyen ciddi etkileri olduğunu da biliyoruz. Özellikle LGBTİ+’lara yönelik toplumsal ön yargının yüksek olduğu, heteroseksizmin yaygın olduğu toplumlarda şiddet ve ayrımcılığın arttığı görülür. LGBTİ+’ların toplumsal normlara aykırı olduğuna dayalı düşünce yapısı da şiddeti yaygınlaştırır.

Yaşanılan şiddet türlerine bakıldığı zaman şiddete maruz kalanların tamamına yakını, %91’i duygusal, psikolojik, sözel şiddete maruz kaldığını ortaya koydu. Bunu %39.6 oranında fiziksel şiddetin takip ettiği görülüyor, katılımcıların %32.4’ünün cinsel, %27’sinin ise ekonomik şiddete maruz kaldığı sonuçlarına ulaşıldı. Bunlar gündelik hayatta yaşanan şiddet döngüleridir. LGBTİ+’ların yakın sosyal çevre ve toplum tarafından ötekileştirildiği, dışlandığı ve ayrımcılığa maruz bırakıldığını zaten biliyoruz. LGBTİ+’lar günlük hayatlarının rutini olan çalışma yaşamı, hastane, okul gibi hemen her alanda ayrımcılıkla karşı karşıya kalırken, aile ve sosyal çevreleri tarafından da kötü muamele ve şiddete maruz kalıp reddediliyorlar. “Kıbrıs Türk toplumu hoşgörülüdür, sıkıntı yok” diyemeyiz, sıkıntı vardır. Önyargılar LGBTİ+’ların istihdama erişimine engel oluyor, barınma problemi yaşamasına, aile desteğini kaybetmesine sebebiyet veriyor ve LGBTİ+’lara toplum eliyle “git hayatını gizli bir şekilde yaşa” mesajı veriliyor.

 

“Polise karşı ciddi güvensizlik var”

Soru: Şiddetin bu kadar yüksek oranda yaşandığı bir ortamda LGBTİ+’lar kime güveniyor, nereye şikayette bulunuyor?

Taşkıranlar: Araştırma kapsamında şiddete maruz kaldıklarında nereye başvurdukları sorulan LGBTİ+’ların sadece %26.4’ü polise gittiğini söyledi. Polise karşı ciddi güvensizlik var, polise gidildiğinde ya dalga geçiliyor. Şiddete uğruyorsunuz, polise gidiyorsunuz ve bu tavırla karşılaşınca adalet duygunuz zedeleniyor.

Cinsel yönelim veya cinsiyet kimliğine indirgediğinizde, translar hak arama konusunda daha ön planda. Transların % 80’i polise başvurabiliyor. Ama geylerin polise başvurma oranı sadece %15. Şiddete maruz kalanların çoğu arkadaşına ya da psikoloğuna açılabiliyor. Gerçi psikoloğa gidenlerin oranı da sadece %20. LGBTİ+’ların %36’sı şiddete uğradıktan sonra  kimseye gitmiyor. Yaşadığımız çağda, travmatik bir olaya maruz kalındığında sosyal destek mekanizmaları çalışmalıdır. Kişinin yalnız olmadığını bilmesi, destek alabilmesi gerekir.

 

“Devlet destek mekanizmaları tam çalışmıyor”

Gümüşatam: Devlet destek mekanizmalarının tam çalışmadığını görüyoruz. Ayrımcılık karşıtı herhangi bir yasa yok. Nefret söylemi 2020 yılı itibarıyla Ceza Yasası’nda suç olarak tanımlanmıştır ancak şu ana kadar savcılıkta bu konuda tek bir dava yoktur. Bunun sorgulanması gerekir. Bu konuda polise çok fazla şikayet olduğunu biliyoruz ancak savcılıkta tek bir dava olmaması, ceza-i takip süreçlerinde problem olduğunu gösteriyor, şikayetler polise takılıp kalıyor.

 

“Yasalarda bazı düzenlemeler var ama uygulama yok”

Taşkıranlar: 2014’te Ceza Yasası’nda önemli değişiklikler yapıldı. 174’üncü maddede “Kamu hizmetinden yararlanan bir kişiye karşı, cinsiyetinden ve/veya cinsel yöneliminden ve/veya cinsiyet kimliğinden dolayı ayrımcılık yapan bir kamu personeli veya kamu hizmeti sunan müstahdem hafif bir suç işlemiş olur” denmektedir. Nefret söylemi 2020 yılı itibarıyla Ceza Yasası’nda suç olarak tanımlanmıştır. Polisten aldığımız rapor kapsamında 2014-2020 yılları arasında yargıya taşınan bir suç duyurusu yok. Yasalarda bazı düzenlemeler var ama uygulama yok. Bu konuda polise çok fazla şikayet olduğunu biliyoruz ancak savcılıkta tek bir dava olmaması, ceza-i takip süreçlerinde problem olduğunu gösteriyor, şikayetler polise takılıp kalıyor.

 

“Translar özelinde %100 ekonomik şiddet var”

Soru: İstihdama erişim konusunda da sorunlar olduğu malum.  Bu konuda elinizdeki veriler ne diyor?

Taşkıranlar: Translar özelinde %100 ekonomik şiddet var. Kapalılık stratejisi çerçevesinde geyler, lezbiyenler ve biseksüeller istihdam piyasasına erişimi fazla olmasa da sağlayabiliyor. Translarda durum böyle değil. Yasal süreçlerde de ayrımcılık yaşanıyor, örneğin cis-heteroseksüel bir kişi evlendiğinde, çocuğu olduğunda bazı muafiyetleri oluyor, vergi dilimleri düşüyor. LGBTİ+’lar için bu söz konusu değil. Evlilik, sivil birliktelikle ilgili hak ve özgürlükler verilmediği için, LGBTİ+’lerin vergi dilimleri yüksektir, özel günlerde “evli değil, o çalışsın” tutumu da görülüyor. LGBTİ+’lar iş yerinde sözel şiddet ve cinsel şiddetten dolayı istihdam piyasasının dışına atılıyor. Bizim bile asla ulaşamadığımız, ulaşamayacağımız bir kesim var.

 

“LGBTİ+’ların %92.8’i yoksulluk sınırı altında”

Gümüşatam: Araştırmamız net olarak LGBTİ+’ların %92.8’inin yoksulluk sınırı altında, %49.3’ünün de açlık sınırı altında yaşadığını ortaya koydu. Şu an yaşadığımız ekonomik krizden dolayı bu açlık sınırının %70lere çıkmasını bekliyoruz.

Taşkıranlar: Çalışmaya katılan LGBTİ+’ların %62’sinin Sosyal Hizmetler Dairesi’nden maddi yardım aldığı görülüyor. Bunun başlıca nedeni de yaşadıkları hak ihlalleri sonrasında ortaya çıkan mağduriyettir. Geçmişte gerekli desteği alamayan LGBTİ+’lar ilerleyen zamanlarda daha fazla mağdur oluyor. Devlet maaş bağlayıp, LGBTİ+’ları eve kapatmayı tercih ediyor. Sosyal destek verip sosyal entegrasyonu sağlamıyor.

 

“Sosyal hizmet memurlarının sadece %25’i uzman”

Soru: Sosyal hizmet görevlileri LGBTİ+ konusunda ne kadar bilinçli, LGBTİ+’lara yaklaşımları nasıl?

Taşkıranlar: Yaptığımız araştırmaya katılan sosyal hizmet memurlarının sadece %25’inin sosyal hizmetler mezunu olduğunu gördük. 51 sosyal hizmet memuru var ve bunların sadece 11’i sosyal hizmet lisans derecesine sahip. Sosyal hizmet uzmanları bunun eğitimini almış, sosyal destek mekanizmalarını bilen kişiler ve mağduriyet yaşayanlara hizmet verirken etik koşulları gözetiyorlar. Zaten sosyal hizmet memurlarından, uzman olmayanlar anket sorularına cevap bile vermek istemedi.

Aslında Sosyal Hizmetler Dairesi’nin ne yaptığını toplum olarak tam bilmiyoruz. Sosyal Hizmetler Dairesi dediğimizde, “aile destek mekanizmasını kaybetmiş çocuklara bakar” diye algılıyoruz. Sosyal Hizmetler Dairesi’nin İngiliz döneminden kalan yasaları da bunu destekler niteliktedir. LGBTİ+’ların sosyal hizmetlere erişiminin önündeki en büyük engellerden biri bu yasal altyapıdır. Örneğin yasal mevzuatın kapsayıcı olmamasından dolayı nakdi yardımlardan yararlanmak için uygulamada kişilerden cinsel yönelimi, cinsiyet kimliği, ifadesi ve cinsiyet karakteristiğinden dolayı toplumsal dışlanma, ayrımcılık, baskı nedeniyle psikolojik sorun yaşadığına dair sağlık raporu sunması istenmektedir. Böylelikle alınan sağlık raporu çalışmasına engel olduğunun kanıtı olarak kullanılır ve nakdi sosyal yardımlardan yararlanma hakkı elde edilir.

Gümüşatam: Ayrıca o raporun alınması için, düzenli bir şekilde her ay psikiyatristle görüşüp reçete yazdırmak gerekir. Ben de psikoloğum, olay psikiyatrik bir bozukluk değildir, toplumun yaklaşımından dolayı bir travma yaşıyoruz, şiddete maruz kalıyoruz, bununla başa çıkmayı öğrenmemiz gerekir. Bu ilaçlar nedeniyle dışarıya çıkamayacak hale gelen LGBTİ+’ler, günün sonunda sağlıklı düşünme kapasitesini bile yitirme durumuna gelebiliyor. Bu evrensel hasta hakları, insan hakları ihlali olmasından da öte utançtır.

 

“Sağlık hizmetlerine erişimdeki memnuniyetsizlik %62.7”

Soru: Sağlık hizmetlerine erişim noktasında ne gibi sıkıntılar yaşanıyor?

Gümüşatam: Genel anlamda herkeste sağlık kurumlarıyla ilgili çok ciddi bir memnuniyetsizlik var. Çalışmada sağlık hizmetlerine erişimdeki memnuniyetsizlik %62.7 olarak çıktı. Herhangi bir LGBTİ+ hastaneye başvurduğunda cinsel yönelim veya cinsiyet kimliğiyle alakalı bir konu açıldığında çok ciddi önyargılarla karşılaşır. Translarda ve eşcinsel erkeklerde HIV ile bir bağdaştırma yapılıyor. Konuya istatiksel olarak baktığımızda HIV cinsel yönelim, cinsiyet kimlik tanımayan bir virüstür. Bir LGBTİ+ hastaneye gitmeden önce 3-4 defa düşünür çünkü cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğinin hastane içerisinde konuşulduğunu, arkasından espriler yapıldığını, ailesine kadar bazı söylemlerin gidebildiğin gördük. Sağlığa erişim ve tedaviye erişim noktasında çok büyük bir güvensizlik var. Cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği sadece medikal bir konu değil, aynı zamanda sosyal bir konudur. O konuda ayrıca eğitim alınması gerekir. Trans bir kadın hastaneye gittiğinde, kimliğinde yazan cinsiyetle farklı olduğu için doktor “beyefendi” deme konusunda ısrarcı olabilir. Bu da doktor eliyle yapılan psikolojik şiddettir. Doktora şifalanmak için gidersiniz ama psikolojiniz bozulur. Ya da bazı psikiyatristler DSM-III, 1980’lerden kalma tanılarla hareket etmeye çalışır. Psikoloğa gidip açılani, LGBTİ+ olduğunu söyleyen, bundan dolayı toplumsal baskı yaşadığını, baskılardan kurtulmak istediğini ifade eden LGBTİ+’ya “LGBTİ+ olduğundan emin misin, özenti olmasın” diyen psikologlar var. Bu gibi insanların yaptığı hasar geri döndürülemez hasarlardır.

 

“Cinsel yönelimi 1973’te hastalık kategorisinden çıkarıldı”

Amerikan Psikiyatri Birliği (APA) 1973’te cinsel yönelimi hastalık kategorisinden çıkardı. Cinsiyet kimliği 2000li yılların ortasından itibaren bir bozukluk olmaktan çıkarılıp, insan varoluşunun çeşitliliği olarak tanımlandı. Durum bu olmasına rağmen çoğu sağlık çalışanın eski uygulamalara  devam etmesine izin veriliyor. Günün sonunda bir LGBTİ+ hasta olduğu zaman doktora gitmeye çekiniyor, internet üzerinden şikayetlerinin sebeplerini anlamaya ve eczaneden tahmini ilaçlar alarak iyi olmaya çalışıyor.

 

Soru: Son olarak ne söylemek istersiniz?

Taşkıranlar: Kuir Kıbrıs olarak LGBTİ+’ların hak ve özgürlükleri için 2007 yılından beri çalışıyoruz. LGBTİ+’lara psikososyal, hukuki ve sosyal hizmet desteği sağlıyoruz. LGBTİ+’lar olarak sorularımıza birlikte yanıt bulmaya çalışıyoruz çünkü bireysel deneyimlerimiz farklı olsa da birçok alanda yaşadığımız sorunlar ortaktır. LGBTİ+’ların ve yakınlarının, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğine ilişkin sorularına, eğitim, çalışma hayatı, aile, barınma, sağlık, açılma, cinsel sağlık, askerlik gibi alanlardaki sorularına 0542 858 5847 “Dayanışma Hattı” aracılığıyla haftanın 7 günü, 10:00 - 22:00 saatleri arası cevap bulmaya çalışıyoruz.

foto-1-040.jpg

foto-2-027.jpg

foto-3-028.jpg

foto-4-030.jpg

foto-5-017.jpg

yd-destek-gorseli-299.jpg

Bu haber toplam 3474 defa okunmuştur