Limasollu öğretmenin PLEBİSİT İSYANI
Limasol Lisesi’nde öğretmenlik yapan Marina Armefti'nin Kıbrıs Parlamentosu'na gönderdiği mektubu yayınlıyoruz.
“Kıymetli milletvekili beyler,
Bir filolog olarak Kıbrıs’ın Yunanistan ile birleşmesine yönelik plebisit gününü kutlayacağıma sizlere garanti veririm.
Antik Helen köklerimizden başlayacağım.
Salamis’ten Baf’a kadar (tabii Amanthunda ve Kiti ile ilgili tek bir söz söylemeyeceğim)…
Bu şekilde sağlam bir vatanseverlik gofu vereceğim.
Daha sonra üzerimizden geçen tüm haklara ilişkin hızlı bir yolculuk yapacağım.
Sadece üzerimizden geçenler: Mısırlılar, Asurlar, Persler, Araplar, Franklar, Osmanlılar, İngilizler. Bu şekilde, nefret gofu da vermeyi başarmış olacağım.
1915 yılında İngiltere’nin bizi Yunanistan’a bağışladığını, ama Yunanistan’ın bizi istemediğini atlayacağım... Ordan atladıktan sonra Kıbrıs Helenlerinin, Ortodoks Hristiyanların haklı tutkularına geçeceğim. Bu tutku, Kilise’nin yönlendirmesiyle bir plebisit düzenlenmesidir. Bu noktada durağım ve bu tutkunun halkın % 97’sini birleştirdiğini, halkın “zito i enosis (yaşasın enosis)” diye haykırdığından bahsedeceğim.
Bunun 67 yıl önce sömürge döneminde olduğuna hiç değinmeyeceğim. Bizim artık sadece Yunanistan’la değil, daha geniş bir ailenin bir üyesi olduğumuzu da hatırlatmayacağım.
Es geçeceğim. Gereksiz bilgileri vermeyeceğim.
1955-59 mücadelesine geleceğim (bir kez daha Bir Nisan’dan bahsedeceğim) ve o dönemki sloganın da “enosis ke monon enosis (Enosis, sadece Enosis)” olduğunu vurgulayacağım.
Elbette hain olarak damgalanan solcuların katledilmelerini atlayacağım.
Dedim ya, gereksiz bilgilerden söz etmeyeceğim.
Ayrıca, biz “enosis” diye bağırırken Kıbrıslı Türk kardeşlerin de taksim diye bağırdıklarından söz etmeyeceğim.
1960’a geleceğim. Eh, ondan sonra biraz da gereksiz bilgiler vermeye başlayacağım. Mesela Kıbrıs Cumhuriyeti kurulduktan sonra Enosis’in artık gerçekleşmeyeceğini söyleyelim… Bu Cumhuriyet resmi olarak kurulmuştu. Atılan imzalarla. Yükümlülüklerle. Garantör güçlerle. Sayın Karamanlis’in Makarios’a verdiği bir tavsiyeden de söz edeceğim: “Ben olsam her iki elimle de imzalardım Kutsal Liderim”…
Herkesin bağımsızlığı hazmetmekte ne kadar zorlandığına değineceğim. 1963 yılında ise 13 nokta ile örgütlerin çatışmaya başladıklarını, Akritas planını, Kıbrıslı Türklerin gettolara hapsedildiklerini, 1964 yılındaki Dillirga çatışmalarını, 1967 yılında Köfüye’deki katliamı anlatacağım. Bu olayda Grivas abarttığı için Cunta’nın Grivas’ı Milli Muhafız’ın liderliğinden kestiğine değineceğim.
Tüm bunları söyleyip özlemin “enosis ke monon enosis” olduğunu vurgulayacağım. Tabii Kıbrıslı Rumların Enosiscileri güya vatansever ve Enosis karşıtlarını ise güya hain olarak böldüklerini de belirteceğim.
EOKA B’nin Enosis sloganıyla Grivas tarafından kurulmasından söz edeceğim. 67 Kıbrıslı Rum’un enosis sloganları ile EOKA B ve Cunta tarafından öldürülmelerine değineceğim. Enosis sloganı ile yapılan darbeden bahsedeceğim. Türklerin çifte enosis, yani çifte taksim sloganı ile yaptıkları istiladan bahsedeceğim.
Kutladığımız bu hayalin felaketimiz olduğuna hiç değinmeyeceğim. Çocuklar, (milletvekillerimiz anlamamışlar ama) bunu kendi kendilerine anlayacaklar. Çünkü çocuklar daha seçim öncesi mübahlıklarını bilmiyorlar.
Daha sonra, arkadaşım Ayşe ve onun iki öğrencisi ile Yeşil Hat’taki “Dayanışma Evi’nde” buluşmaya gideceğim. Benim yanımda da iki öğrencim olacak.
Daha önce Yunan bayrakları tutup gururla marşlar söyleyip ritim tutanlardan ikisini alacağım… Onlara şunu söyleceğim:
Şimdi, çocuklar, sizlere daha önce söylediklerimi unutun. Şimdi barış için çalışacağız”.