1. HABERLER

  2. ARŞİV

  3. LİMASOL’UN BELLİ BAŞLI OSMANLI-TÜRK ESERLERİ
LİMASOL’UN BELLİ BAŞLI OSMANLI-TÜRK ESERLERİ

LİMASOL’UN BELLİ BAŞLI OSMANLI-TÜRK ESERLERİ

Tuncer BAĞIŞKAN: Limasol, asırlar boyunca değişik kültürlere ev sahipliği yapan bir liman kentimizdir.

A+A-

 

 

Tuncer BAĞIŞKAN

 

Tarihi Limasol kentinin en eski alış veriş merkezlerinden biri olan Ankara Sokağı’nın korunması amacıyla 2002-2004 yılları arasında sürdürülen “Eski Limasol kenti üzerine çalışma projesi” vesilesiyle oradaki Osmnlı-Türk eserlerini ilk kez inceleme olanağı bulmuştum. Oradaki eski eserlerin tanıtımını içeren bugünkü yazımızın da o günlerde hazırlanan detaylı araştırma çalışmamızın çok kısa bir özeti olduğunu özellikle belirmek isterim.

Limasol, asırlar boyunca değişik kültürlere ev sahipliği yapan bir liman kentimizdir. Bu nedenle Lüzinyan,Venedik, Osmanlı ve İngiliz Sömürge dönemlerine ait çeşitli kültür varlıklarına sahip olması, onu da Kıbrıs’ın çoğu eski eser alanları gibi önemli kılmaktadır.

Kent, M.S XIV-XV.Yüzyıllarda Venedik, Ceneviz, Memluk ve Osmanlı saldırılarının bir sonucu olarak yağmalanıp tahrip edilmiştir. 1.7.1570 tarihinde Limasol’a çıkan Osmanlıların kenti talan ettikten sonra yakıp yıktıklarına ilişkin bilgilerimiz tarihi belgeler ile seyyahların yazdıkları kitaplara dayanmaktadır. Ayni tarihler ile daha sonraları gerçekleşen yersarsıntıları, Garilli Deresi taşkınları ve Kıbrıslıların yüzleşme zorunda kaldıkları veba, sıtma, kuralık ve çekirge hücumlarıyla baş gösteren kıtlıklar, kentin terk edilip daha da harap duruma gelmesine neden olmuştur.

Seyyah Le Saige’ye göre Limasol 1581-1598 tarihleri arasında bir köy görünümündeydi. 1584 yılı civarında gerçekleşen yer sarsıntısında bütün evler yıktığından yeniden yapılmaları gerekmişti. Yeniden yapılan evlerin küçük, alçak ve tek katlı olduğu 1598 yılında Kıbrıs’ı ziyaret eden Ioannes Cotovicus tarafından kayda geçirilmiştir. Yazar bunları kayda geçirirken Limasol’daki Cami-i Kebir ile yanındaki halk hamamından da söz etmiştir. 1738 yılında Kıbrıs’a gelen Poccocke ise Limasol’un küçük bir yerleşim yeri olduğunu, evlerinin kerpiçten yapıldığını ve evlerde meyve bahçelerinin bulunduğunu yazmıştır. 1815 yılı itibarıyla Limasol’da çamurdan yapılmış sadece 150 ev bulunmaktaydı. Bunların 100’ü Rumlara, 50’si ise Türklere ait olduğu bilgileri edinilmektedir.  

 

LİMASOL KALESİ

Limasol Limanının hemen gerisinde yer almakta olup “Limasol Kalesi”,“Cankurtaran Kalesi” ve “Lefteri Kalesi” adlarıyla bilinmektedir. Etrafı kalın duvarlarla çevrili olan Bizans veya Lüzinyan dönemine (M.S XIII-XIV. Yüzyıla) ait eski bir kalenin üzerine, korsanlar ile Osmanlılara karşı, Venedikliler tarafından inşa edildiği bilgileri edinilmektedir. 1191 yılında 3. Haçlı Seferlerine katılan Aslan Yürekli Richard’ın 12.5.1191 tarihinde nişanlısı Berengaria ile bu kalede evlendiği iddiasının İngiliz Sömürge Döneminde ortaya atılmasıyla ünlenmiştir.

Osmanlıların adayı ele geçirmelerinden sonra adanın korsan akınlarına karşı savunulması gerekli gördüklerinden, kalelerin ivedilikle tamirine önem verilmiştir. Bu nedenle aylık 20 akçe (20 asper) maaşla mimar Bostan Ağa adlı bir yapıcı ustası Kıbrıs’ta görevlendirilmiş ve 1571-1572 yılları arasında bu amaçla 180.734 akçe (asper) harcanmıştır.  Böylece yıkık durumdaki kale bu tarihlerde tamir edilerek kullanılmaya başlanmıştır. 1598 yılı itibarıyla toplarla korunan kalede bir Yeniçeri biriliği görev yaparken, 1688 yılında ise kalede Dizdar yönetiminde görev yapan bir Yeniçeri Garnizonu ve Müslüman dervişlere ait küçük bir mescit bulunmaktaydı. 1900/01 yılında Hasan Ağa tarafından yenilenen bu mescit “Hasan Ağa Mescidi” ile “Kale Mescidi” adlarıyla bilinmekteydi. Kalenin çevresindeki Osmanlı dönemine ait mezarlık ise 1900/1 yılında dağıtılmış ve buraya bu dağıtımı belgeleyen mezar taşı şeklinde üç ayrı anıt dikilmiştir. Sadece iki tanesi sağlam olarak günümüze gelen bu anıtlardan birinin üzerinde şu kayıt bulunmaktadır: “Bu kal’enin civarında kabîrden hâli yer yoktur. Cümlesi Kabr-i İslâmdır. İçinde evliya çoktur. Lillahi’l Fatiha. Sene 1318 (1900/1)”. Kale 1940 yılına kadar hapishane olarak kullanılmış, daha sonra ise restore edilerek şimdiki işlevi olan “Bölge Müzesi”ne dönüştürülmüştür.

 

PİRİ ALİ DEDE TEKKESİ

Bir zamanlar Limasol’un en önemli ziyaret ve adak yerlerinden biri olan Piri Ali Dede Tekkesi, Sinan Paşa Vakfı’na aittir. Geniş bir alana yayılmış olan Tekkeden günümüze, üzerinde 1357 (1889/90) tarihli tamir kitabesi bulunan mescit binası, bir türbe, bir yardımcı oda ve içinde dört mezar taşı bulunan küçük bir mezarlık gelebilmiştir. 1895 yılında Tekke’nin dibinde bir han, Şeriye Mahkemesi ve Evkaf’a ait dükkânlar bulunmasına karşın, bunlar zamanla Evkaf İdaresi tarafından yıkılarak yerlerine 10 dükkân inşa edilmiştir.

Piri Ali Dede’nin denizcileri koruyan ermiş biri olduğuna inanılırdı. Bir rivayet göre fırtınalı bir günde korkunç dalgaların üzerinde yürüyerek Limasol’a çıkmış. Çıkar çıkmaz da dalgaları yatıştırmak için elindeki asayı dalgalara doğru uzatıp soldan sağa bir hat çizmiş. Böylece dalgalar çizdiği hattı aşamayıp yatışmış. Başka bir rivayete göre, bir gün düşman donanmasının Limasol’a yaklaşmaya başladığını görüp paniğe kapılan Limasollu Türkler ondan yardım istemiş. O da asasını denize sokunca şiddetli bir fırtına çıkmış ve gemiler sulara gömmüş. Ancak kerametini aleniyete döktüğü için ruhunu orada teslim etmiş ve oraya gömülmüş.

Piri Ali Dede’nin bir denizci olduğuna ve fırtınaya yakalanan gemileri kurtardığına inanıldığından gemicilerin veya deniz yoluyla Hacca gidecek olan Limasollu hacı adaylarının yolculuk öncesi türbesini ziyaret ederek ona dua etmeleri adettendi. Türbeyi ziyaret edenler dua ettikten sonra oradaki yeşil bayrağı alırlar ve önde bayrak olduğu halde gümrük binasına kadar toplu halde yürürlerdi. Oraya varıldıktan sonra da haç yolculuğu başlamış olurdu.

 

 

CAMİ-İ KEBİR (BÜYÜK CAMİ)

İki bölümden oluşan caminin en eski kısmı 1829/30 yılında bir katedral veya kilise kalıntısı üzerine Mestan Ağa tarafından inşa edilmiştir. Ancak caminin 1894 yılında gerçekleşen sel baskını sonucu ortadan kalkması üzerine yerine yenisinin yapılması gerekmiştir. Bu nedenle eski caminin kuzeydoğudaki şimdiki cami İngiliz mimar William Williams’ın 1905 yılında çizdiği plana uygun olarak 1906 yılında inşa edilmiştir. Cami müteahidinin, Limasol’daki Ay. Napa Kilisesi’ni de yapan Limasollu Neofitos Lanitis olduğu Evkaf arşiv belgelerinde kayıtlıdır. Caminin mezarlığındaki mezar taşlarından sadece 4 tanesi günümüze gelebilmiştir. En güzeli deniz kaptanı Süleyman Paşa’ya ait olandır. 1759/60 tarihini taşıyan mezarın baş taşı bir saksıda bulunan çiçeklerle, ayak taşı ise bitki ve üzüm motifleriyle rölyef olarak süslenmiştir.

 

KÖPRÜLÜ HACI İBRAHİM AĞA CAMİSİ

Bu cami Limasol’un zenginlerinden olan Köprülü Hacı İbrahim Ağa tarafından 1826 yılında inşa edilmiş ve bu amaçla 7.6.1826 tarihinde bir de vakıf oluşturulmuştur. Ancak bu cami Garilli Deresi’nin 1894 yılında taşmasıyla oluşan sel baskınında tamamen yıkıldığından, onun yerine 1.8.1906-28.8.1913 tarihleri arasında şimdiki cami inşa edilmiştir. Minarenin 220 lira karşılığında Lefkoşa’nın ünlü inşaat ustalarından Nicola Kalla tarafından yapıldığı Evkaf arşiv belgelerinde kayıtlıdır. Cami bahçesinde ikisi bezemesiz, biri ise bezemeli olan üç mezar bulunmaktadır. Bezemesiz olanlar vakıf sahibi Köprülü Hacı İbrahim Ağa ile oğlu Hacı Hüseyin Ağa’ya aittir. Bezemeli olan mezar ise 1853/54 yılında ölen Süleyman Paşa’ya aittir. Mezar taşının fes başlıklı olması bu şahsın bir memur olduğuna işaret etmektedir. Nitekim bu şahsın Osmanlı döneminde Leymosun’un Belediye başkanı (Şehremini) olduğu öne sürülmektedir.

 

ARNAVUT CAMİSİ

Mescit ile Yıldız sokaklarının kesiştiği yerin köşesinde bulunan Arnavut camisinin Kasım 1900 tarihinde eski bir mescidin üzerine inşa edildiği tahmin edilmektedir. Bir başka kaynakta ise, son cemaat yeri (verandası) olmayan bu mescidin, Limasollu hayırsever bir kadının verdiği parayla yeniden inşa edildiği ve/veya eski mescidin genişletildiği bilgileri yer almaktadır. Mevcut mescide 27.3.1902-14.4.1902 tarihleri arasında Son Cemaat Yeri ile bir minber eklenmiştir.

Caminin minaresinin Baf’ta Büyük Hoca Efendi olarak bilinen Hafız İbrahim Sıtkı Efendi’nin üçüncü çocuğu ve bu camide imamlık yapan Hoca Hafız Ahmet Efendi’nin eşi Hafız Emine hanım tarafından 1900-1910 yılları arasında yaptırıldığı öne sürülmüştür. Ancak yine de Evkaf kayıtlarında minarenin Fehime Fehim Menduh tarafından yaptırıldığı bilgileri yer almaktadır.

Caminin avlusunda biri eski, diğeri ise yeni birer mezarlık bulunmaktadır. Bahçedeki çoğu mezar taşlarının, şehirleşmeye paralel olarak dağıtılan şehir iç mezarlıklarından buraya taşındığı kaydedilmektedir. Caminin doğu bitişiğinde 13/14.Şubat.1964 ile 20.7.1974 tarihlerindeki Limasal çarpışmalarında şehit olan 26 kişinin mezarları yer alırken, buraya 13.2.1967 tarihinde Limasol Şehitler Anıtı da dikilmiştir.

 

LİMASOL’UN TARİHİ MEZARLIKLARI

Limasol, Osmanlı dönemi ile sonrasında oluşturulan mezarlıklar bakımından da zengin bir kent görünümündeydi. Ancak bunların çoğuna ölülerin gömüldüğü anımsanmadığından çok eski oldukları anlaşılmaktadır. Bunlar arasında, Limasol Kalesi (Cankurtaran –Lefteri) çevresindeki Osmanlı mezarlığı, Cümbezli Bahçe Mezarlığı, Alaca Mescit Mezarlığı (Dibon du Allah), Arnavut Cami Mezarlığı, Ayandon Mahallesi Mezarlığı, Cami-i Kebir (Büyük Cami) Mezarlığı, Köprülü Hacı İbrahım Ağa Camisi Mezarlığı, Dört Fenerlerdeki Seylâp Şehitliği ve Piri Ali Dede Tekkesi Mezarlığı yer almaktadır. Bu mezarlıklardaki az sayıdaki bazı tarihi mezar taşları günümüze kadar gelmiştir.

 

CAMİ-İ KEBİR HAMAMI

Yanındaki Cami-i Kebir’e gelir sağlamak amacıyla kurulan “Cami-i Kebir Vakfı”na ait çok eski bir hamamdır. 1598 yılında Kıbrıs’ı ziyaret eden Ioannes Cotovicus, Limasol camisinden söz ettikten sonra yanında bir halk hamamının bulunduğundan da söz etmiştir. Mevcut hamam,16.6.1794 tarihinde vefat eden Lazkiyeli Hacı Hüseyin tarafından, burada bulunan eski hamamın kalıntıları üzerine inşa edilmiştir.  Hamamın giriş kapısının üst başındaki 1301 H (1883/84) tarihli mermer yazıtta ise Hafız Raşid Efendi tarafından tamir edildiği kaydı yer almaktadır. Bu şahsın “Cami-i Kebir Vakfı’nın yöneticisi olduğu Evkaf arşiv belgelerinde kayıtlıdır. 15.5.1893 tarihi öncesi ile sonrasında “Cami-i Kebir Hamamı”, “Hamam-ı Cedid”, “Yeni Hamam” ve Limasol çarşısında olması nedeniyle de “Çarşı Hamamı” adlarıyla bilinmekteydi. Limasol halkına, çarşı esnafına ve özellikle de bir zamanlar gerisinde bulunan Osmanlı hanında konaklayan tüccarlara hizmet verdiği sanılmaktadır. Yakın geçmişimizde hamamın bahçesinde Limasol’un simgesi sayılan çok büyük bir de kınnap ağacı bulunmaktaydı.

 

LİMASOL ÇEŞMELERİ

Kıbrıs genelinde olduğu gibi, Limasol’da da, hayır işlemek isteyen zengin kişilerin, halkın kullanımı için yollara, meydanlara ve mahallere çeşmeler yaptırmaları adettendi. Limasol’da yapılan çeşmelerin en önemlileri Osmanlı döneminde Limasol Belediye Başkanı (Şehremini) Süleyman Ağa tarafından yaptırılan Kubbeli Çeşme (Süleyman Ağa Çeşmesi – Bir aracın çarpması sonucu yıkılan çeşme geçtiğimiz yıllarda yerine yeniden inşa edilmiştir), Ay. Theklas Sokağında 1604 yılında yapılan Hacı Hasan Ağa Çeşmesi, Richard Berangaria Sokağındaki Hacı Said Efendi Çeşmesi, Kleopatra Sokağındaki Hacı Ahmet Çeşmesi, St. Antonios Kilisesi’nin batı köşesindeki çeşme ve Mulla Ahmetler Mezarlığı çeşmesidir. Mulla Ahmetler Mezarlığı Çeşmesi Kolonel Folklan G. Warren’in Limasol Komiseri görevinde bulunduğu 1.10.1878-30.7.1879 yıllarında yapıldığı ve parasının ise Limasol Belediye bütçesinden karşılandığı Evkaf arşiv belgelerinde kayıtlıdır. Daha sonraları bu çeşme bulunduğu yerden sökülüp Arnavut Cami avlusuna monte edildikten sonra bir yersarsıntısında tamamen yıkılmıştır.

 

SONUÇ

Osmanlı ile İngiliz Sömürge dönemleri boyunca Limasol'daki Kıbrıslı Rumlar ile Kıbrıslı Türkler, birlikte, yan yana ve iç içe yaşamışlar ve bu ortak yaşamlarını  tarihi ve fiziki çevreye yansıtıp somutlaştırmışlardır. Müslüman Türklerin ibadet ettikleri cami ve mescitlerin Osmanlı ile İngiliz Sömürge dönemleri boyunca Rum yapıcı ustalar tarafından yapılması, sözü edilen birliktelik, ortaklık ve iş birliğinin somut bir kanıtı olarak değerlendirilebilecek niteliktedir. Dün karşılıklı saygıya dayalı böylesi bir birlikteliği sürdürenlerin, yarın da ayni şekildeki birlikteliği sürdürebileceklerini belirterek bugünkü yazımızı da sonlandırmış olalım.

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 4459 defa okunmuştur