1. YAZARLAR

  2. Salih Sarpten

  3. Listedeki Sıra
Salih Sarpten

Salih Sarpten

Listedeki Sıra

A+A-

“28 Temmuz Erken Genel Seçimleri” için milletvekili adayları belirlendi. Belirlendi belirlenmesine de, sadece bu süreçte yaşananlar bile önemli bir farkı gözler önüne serdi.

Tüm aday adaylarının özdeğerlerini,  kişisel donanımlarını, siyasete yapacağı katkılarını delegelerinin önüne çıkartıp, demokratik kuralları çalıştırarak aday belirleyen tek siyasi parti, CTP oldu. Sadece bu olgu bile CTP’nin ve CTP adaylarının diğer partilerden farkını ortaya koymuştur diye düşünüyorum.

Bizi diğer canlılardan ayıran en önemli özelliklerden biri de kendimizin farkında olma yani “farkındalık” özelliğimizdir. Yaşantımızın ilk yıllarından itibaren, çeşitli faktörlerin de etkisiyle kendimize bir kimlik oluşturur, sonra bu kimliğe bir değer kazandırırız. Yani kim olduğumuzu tanımlar sonra bu kimliğin sevip, sevmediğimiz özelliklerine karar veririz. İşte özgüven sorunu burada, bizim yargı gücümüzün sonucunda ortaya çıkar.

Öte yandan bireyin sahip olduğu özgüvenin düzeyi de çok önemlidir. Çoğu zaman saldırganca tavırların, kendini beğenmişlik, diğerlerden daha üstün olduğunuzu düşünmenin temel nedeni hak etmediğiniz derecede yüksek bir özgüvene sahip olmanızdır. Özgüven eksikliği ise; kendinden şüphe duymak, pasiflik, boyun eğme, aşırı uyum gösterme, yalnızlık, eleştirilere karşı hassas olma durumları ortaya çıkartmaktadır.

Özellikle geçtiğimiz hafta sonunda yaşananlar, CTP dışındaki birçok siyasi partide özgüven zafiyeti yaşandığını gözler önüne serdi.

Milletvekili adayı olmak için yola çıkan bir birey, nasıl olur da sadece listedeki sırasına güvenerek hareket eder aklım almıyor… Listedeki sırasına göre siyasi parti değiştirebiliyor ya da aday olup olmamaya karar veriyor… Bu kabul edilebilir mi?

Kendine, sahip olduğu değerlere, kişisel yetkinliğine, taşıdığı özelliklere güvenemeyip, sadece listedeki sırasına güvenen bir aday; vatandaştan kendisine güvenmesini nasıl talep edebilir ki! Bu bir iki yüzlülük değil midir? Bu durum aslında siyasetimizin yozlaşmış yüzü değil midir?

Özgüven; kendine ve değerlerine inanmaktan kaynaklanan yürekliliktir. Bu yürekliliği gösteremeyip, kendi inanmayan birisine, başkalarının inanması ve güvenmesi beklenebilir mi?

İşte ileri derecede geri kalmışlık budur. Kendine ve topluma zarar verecek davranışların temel nedeni budur. Kanımca da eğitimle üstesinden gelinmesi gereken esas durum budur…

***

AKLINIZDA BULUNSUN

Çocuklara Söylenmemesi Gerekenler

Karneler alındı, okullar kapandı ama hala sınavlar bitmedi. Kolej Sınavı, Yerleştirme Sınavı, Meslek Lisesi Giriş Sınavı, Üniversite Sınavı derken, hemen her hafta bir farklı sınav eğitim gündemimize giriyor.

Her öğrenci bu sınavlardan geçer, bunların normal veya sıradan olgular olduğunu düşünebilirsiniz. Ancak durum, tahmin edilenden çok daha vahimdir. Ne yazık ki çoğu zaman çocuğumuzun duygularını anlayamıyor, onlarla empati kurmayı beceremiyoruz.

Çocukların ve gençlerin gelişimlerinde anne-babanın sınav sonuçlarına vereceği tepki çok önemlidir. “Üzüleceğine çalışsaydın”, “üzülmeyi biliyorsun ama zamanında çalışmayı bilmiyorsun” veya “zaten senin için bu sonuçlar normal, hiç çalışmadın ki…” gibi cümleleri çocuklarınıza söylememelisiniz.

Bu nitelendirmeler yerine, onunla iletişime geçip, güçlü yönlerini görmeyi başarmalısınız. Her çocuğun iyi yapabildiği bir iş ve herhangi bir alanda üstün bir becerisi mutlaka vardır. Bilinçli anne-babaya düşen görev bu beceriyi keşfetmektir.

Başarıyı sadece Matematik veya Fen’den alınan notlar ya da girilen sınavlardan alınan yüksek puanlar olarak görmekten vazgeçin. Matematik notu çok düşük olan bir çocuk, geleceğin en iyi gazetecisi, program yapımcısı, hatta önemli bir yazarı olabilir.  Benzer şekilde Fen puanı düşük olan bir çocuk, gelecekte çok başarılı bir sporcu ya da müzisyen olabilir…

Yeter ki onun yeteneğini keşfedin ve sizin isteklerinizin değil onun yetenekleri doğrultusunda eğitim almasına izin verin…

***

ANLAYANA - GÜLMECE

Milletvekili adaylığı transferlerinde ipin ucu kaçınca…

Saatler Geri Alınacak
Dursun, saatlerin geri alınacağını duyunca, evdeki tüm saatleri toplayıp Saatçi Temel’e gider:
- Ula Temel, saatler geri alınacakmış. Biz de evdeki saatleri senden aldığımız için sana getirdim. Bunları geri alacaksun da…

Temel kendinden emin bir şekilde:
- Öyle yağma yok. Bende duydum ama sadece 1 saat geri alınacakmış. Sadece 1 tanesini alırım, diğerlerini almam.

Bu yazı toplam 2306 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar