“Logos”u kim öldürdü?
“Logos”u kim öldürdü?
Mustafa Ongun
[email protected]
Çoğu kez ve hatta belki de her zaman, başlangıçtan çok bitiş önemlidir. AKP’nin liderleri ve özellikle de Erdoğan sonsuza dek iktidar kalacaklarını sannabilirler ancak mevkilerinin de her şey gibi bir sonu olacaktır. Başlarken Erdoğan ve AKP, kimilerince dışlanmış alt tabaka muhafazakâr mazlumların kurtarıcısı, kimilerince askeri vesayeti kaldırmaya, Kürt sorununu çözmeye ve Türkiye’ye ‘gerçek’ demokrasiyi getirmeye aday bir siyasi hareketti. Ancak AKP’nin sonu bunların hiçbiriyle bitmeyecek. Ve bu siyasi hareketin sonunu anlamak için bir katili aramamız gerekmektedir: Logos’un katili kimdir?
Logos, Antik Yunancada ‘söz’, ‘söylem’, ‘akıl’, ‘düzen’ gibi birbiriyle ilintili ancak farklı anlamlar taşıyabilen bir kavram olmasına rağmen burada biraz daha farklı bir manasından yararlanmalıyız. Farklı bir değişle, “aklın bittiği yerdeyiz”, “artık düzen kalmadı” gibi yorumları şimdiden defalarca yaptığımızı bildiğim için, Logosun bunlarla ilintili farklı bir yönünü ortaya koyarak, Türkiye’de olan biteni anlamaya çalışmakta yarar vardır.
Aristoteles, Retorik adlı eserinde Logosu bir ikna biçimi olarak da tanımlar. Bu anlamıyla Logos, akıl/argüman içeren söylem aracılığı ile bizim gibi düşünmeyenleri bizi anlamaya veya bizim gibi düşünmeye ikna etme çabası olarak karşımıza çıkar. Yani Logos, özünde bir ikna biçimidir. Hatta insanı insan yapan önemli özelliklerden biri olarak ikna etmenin veya olabilmenin farklı biçimleri olmasına rağmen en önemli biçimi Logosa dayalı olanıdır diyebiliriz.
Logosun hâkim olduğu siyasi ve kültürel bir rejimde, insanlar birbirlerini akıl veya argüman aracılığı ile ikna eder veya anlar. Aristoteles bununla pek ilgilenmese de, demokrasi dediğimiz şeyi her nasıl anlarsak anlayalım, onu en küçük parçalarına ayırıp düşündüğümüz zaman, karşımıza Logosun hakimiyeti, yani insanların birbirini akıl/argüman yoluyla ikna ettiği bir kültür ve siyasi rejim çıkar. Bu küçük parçalar olmadığı zamansa, demokrasi elitlerin kullandığı bir bütün olmaktan ileri gitmez. İşte bu yüzden Logos olmadan gerçek bir demokrasi de olamaz.
Buradan baktığımızda Türkiye’de Logosun öldürüldüğü açıktır. Daha da kötüsü katilin kim olduğu da öyle: AKP hükümeti bugün itibari ile Logosun Türkiye’deki katilidir. Farklı kesimlerin, farklı anlayışların ve yaklaşımların birbirlerini ikna etme ve anlama yolundaki en güçlü araç Logos, hunharca katledilmiştir. Tam da yeşermeye başlamışken, birbirinden farklı olanların, farklı düşünenlerin birbirlerini akıl ve argüman yoluyla anlama ve ikna etme olasılığı gafilce avlanmıştır. Bu yüzdendir ki, kimilerince mazlumların umudu, vesayetin alternatifi olarak yola koyulan AKP kapanış sahnesinde bir cinayeti konu almayı tercih etmiştir.
Evet, bombalar vardır, insanlar ölüyordur ve bizi en çok üzen, içimizi burkan bunlardır çünkü bizim için insan hayatı her şeyden önemlidir. Ancak insanlık tarihi boyunca bütün bunların olmasını engelleyen veya engelleyebilecek olan en güçlü aktör Logos, aramızdan ayrılmıştır. En kötüsü de budur.
AKP’nin son sahnesi kanlıdır. Başrolde katil Recep Tayip Erdoğan, katledilen Logostur. Sahnedeki kansa Logosun kanıdır… Şimdi geriye tek bir alternatif kalmıştır; insan hayatını her şeyin temeline koyanlar, onun en güçlü koruyucularından biri olan Logosu tekrardan yaratmalıdır.
Yok etmek kolayken, yaratmak zordur. Kürt hareketi ve beraberindeki bütün demokrat güçler, kolaya kaçmamalı ve zoru seçmelidir. Ya şimdi Logosu tekrar yaratmak için direnmeli ve mücadele etmeli, ya da sadece Türkiye’de değil, yaşadığımız coğrafyanın tümünde katilin istediği gibi kol gezmesine göz yummalı ve susmalıyız. Başka bir seçenek yoktur; tüm mesele Logosu tekrar yaratıp yaratamayacağımızdır…