Londra Kupası rezaleti
Dünyanın tanımadığı KKTC’nin kurulmasından sonra, çok yerinde bir karar ile Birleşmiş Milletlerin “DE JURE” olarak kabul etmediği bu ülkeye uygulanan ambargolardan biri olan spor ambargosunu sözde aşmak için düzenlenen Londra Kupası yedi yıl sonra bir rezalet ile sona erdi.
2006 sezonunda start alan bu turnuvanın ilk ikisine katılan bir spor yazarı olarak ne yazık ki, bu fiyaskoyu o günlerden görmüş ve Kuzey Kıbrıs sporuna hiçbir açılım getirmeyeceğini söylemeye başlamıştık.
Anımsanacağı gibi, kendileri FIFA veya İngiliz Futbol Federasyonu dışında olan Londra Kıbrıs Türk Toplumu Federasyonu ile birlikte düzenlenen bu tunuvaya önce, şampiyon kulüplerimiz ile katılmak fiyasko ile sonuçlanmıştı.
Bu maskaralığı devam ettirmekte ısrar eden Londra Türk Toplumu Futbol Federasyonu ile Kıbrıs Türk Futbol Federasyonu, son yıllarda bu kez karmalar veya sözde milli takımlar(!) düzeyinde bu sirki devam ettiriyorlardı.
Başladığı günden beri, bir organizasyon fiyaskosu şeklinde devam eden Londra Kupası’na tüm çağrılara rağmen, ilginin 300-500 seyrici ile sınırlı kalması, Londra’da yaşayan Kıbrıslı Türklerin bile ilgisizliğinin bir göstergesiydi.
Hele hele, bu karşılaşmaların Kuzey Kıbrıs’taki en ücra köydeki sahalardan (statlardan) daha kötü statlarda oynanması bu rezalete tuz biber ekerken, daha düzgün statlarda oynanmasını Kıbrıslı Rumlar engelledi yalanı da işin kılıfı oldu.
Çünkü, iddialara göre söz konusu Barnet Stadı için verilmesi gereken kaporanın verilmediği bu nedenle, stadın bu maça tahsis edilmediği Londra kulislerinde yer alıyordu.
Bunlara ek olarak, benim gittiğim kafilelerin ilkinde kafileye verilen bir yemekte, ilk içkilerin Londra Türk Toplumu Futbol Federasyonu’nun direktifiyle verildiğini ve ikinci içkilere ücret istendiğini söz konusu restorantta tanık olmuştum. Bereket, araya bazıları girmiş ve bu ücret istenmemişti.
Ha, bir de Gönyeli’nin şampiyon olarak katıldığı turnuvanın birinde yemek fiyaskosu yaşandığı zamanın Gönyeli başkanı Bülent Yüksekbaş tarafından dile getirilmişti.
Neyse, eskilerden bugüne gelindiğinde geçtiğimiz Pazar günü oynanan maçta önce, naklen yayının aktarılmasında komiklikler yaşandığı bazı spor yazarları tarafından iddia edilirken, karmanın malzemecisi Lemi’nin kupa töreninde ön plana çıkarılması da bir gayrı ciddilik olarak yorumlandı.
Günün sonunda, alınan duyumlara göre bu rezaletten rahatsız olan Futbol Federasyonu Başkanı Hasan Sertoğlu’nun haklı olarak, bundan böyle bir organizasyonun yapılamayacağını açıkladığı öğrenildi.
Eğer, bu duyum doğruysa sayın Sertoğlu’nu ben de destekliyorum. Zaten, FIFA –KOP konusunda ciddi ciddi çalışıyor. Londra Kupasını bırak, FIFA-KOP’a bak Sertoğlu.
--------------------
Türkiye Cumhuriyeti’ne göre tek yasal devlet Kıbrıs Cumhuriyeti
Yine bir kaşık suda fırtına kopardık. Geçtiğimiz Çarşamba günü yazılı ve görsel medyada yer alan bir habere göre, İzmir’de FIFA’nın düzenlediği “One Nation Cup 2013”e Türkiye Futbol Federasyonu tarafından davet edilen Mağusa Türk Gücü U15 takımının Kıbrıslı Rumların baskısıyle FIFA tarafından engellendiği ifade edildi.
Bunun adına da “MTG U15 TAKIMINA AMBARGO” denildi. Bizim KKTC yazılı ve görsel medyası da bu habere balıklama atıldı ve FIFA bombalanmaya başladı.
Allah aşkına, bu tepkiye herkes güler yahu. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti isimli bir devletin dünyada resmi olarak tanınmadığı gerçeği ortada duruyor.
İşte örnekleri; sadece MTG U 15 takımı örneğinde değil, UEFA Avrupa Ligi’nde AEL-Fenerbahçe maçlarında, İstanbul’da 2012’de düzenlenen Dünya Atletizm Şampiyonası, Erzurum’da düzenlenen UNİVERSAD (DÜNYA ÜNİVERSİTLER SPOR OLİMPİYATI) ve son olarak, Ankara’da geçtiğimiz günlerde düzenlenen Akdeniz Ülkeleri Darts turnuvasında statlarda ve salonlarda tek bir bayrak dalgalanıyordu. O da Kıbrıs Cumhuriyeti bayrağı.
Eeee, nedir bu ambargo masalı? Türkiye Cumhuriyeti aslında en doğruyu uyguluyor. Çünkü, dünyada tek bir Kıbrıs devleti vardır; o da Kıbrıs Cumhuriyeti. KKTC mi? Hadi canım sende.
------------------------
Sporda Anadolu’ya bağlandık
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne dünyanın uyguladığı ambargo nedeniyle özellikle, bireysel sporlarda dünyaya açılmayı Türkiye Cumhuriyeti üzerinden yapmak zorunda kalırken, bağımsız olduğunu iddia ettiğimiz devletimiz Türkiye Cumhuriyeti’nin bir ili haline dönüştürülmüştür.
Kuşkusuz, bu gerçek sadece sporda değil, ekonomik ve kültürel alanda alabildiğince bir hızla devam ediyor.
Ne var ki, bu uygulamada kulüpler bazında özellikle, zaten bizi kabul etmeyen Türkiye Futbol Federasyonu’nun dışlaması ile de dışlanmamız sürüyor.
Buna mukabil, bizim kulüplerimizi kendi bünyelerine kabul eden basketbol, hentbol ve voleybol federasyonları bünyesinde başarılı kulüplerimiz Turkcell Tekerlekli Sandalye Basketbol, Beşparmak hentbol takımları yer alırken, başarılı okul takımlarımız da Türkiye okulları ile yarışmaktadır.
Aynı şekilde, en başarılı olduğumuz atletizmde de, başarılı sporcularımız Türkiye adına koşarken, yetkilerimiz bu sporcuların KKTC adına koştuğu masalına sarılıyorlar.
Hani, 20 Temmuz 1974’ten sonra “Girne’den yol bağladık Anadolu’ya” isimli bir şarkı vardı ya. Şimdi de, “Sporda yol bağladık Anadolu’ya” şarkısı popüler.