M.Theodorakis ve P. Peonidu Ebediyete Göçtüler
Geçtiğimiz günlerde Mikis Theodorakis ve Mikis’in Kıbrıslı dostu Panikos Peonidu’yu bir saat arayla kaybettik.
Edip, gazeteci ve yazar olan Peonidu, uzun yıllar Uluslararası Barış Konsey’inin genel sekreterliğini yapmış, solcu bir entelektüel ve kültür insanı idi.
Hayatını dünya barışına adamıştı ve dünyanın dört bir yanında barışsever kültür insanlarıyla birlikte olmuş, dostluklar kurmuştu.
Bunlar arasında Nazım Hikmet de var.
Nazım ile 1950’li yılların ortasında tanışmıştı ve büyük şairin Kıbrıs ile ilgili mesajlarını Kıbrıs’a ilk o taşımıştı.
Nazım’ın 1955 yılında Haravgi gazetesinde yayınlanan biri mesajı Kıbrıslıların hala özlemidir:
“Adanız barış gemisi olsun!”
Panikos Peonidu, kültür dünyasında yer alan Kıbrıslı Türklerle de yakın ilişkiler kurdu. Karısı şair Elli Peonidu ile birlikte başta Mehmet Yaşın ve Neşe Yaşın olmak üzere, Kıbrıslı Türklerle de tanıştılar, dostluk kurdular ve eserlerini Yunancaya kazandırdılar.
Peonidu Mikis Theodorakis’in de yakın dostu idi.
Aynı yıl ve aynı ayda dünyaya gelen iki sanatçı, aynı günde dünyadan ayrıldılar. Doksan altı yaşında hayata veda eden Peonidu ile Theodorakis’in son zamanlarda sabahları birbirlerine telefon ederek “bugün de uyandık, ne güzel!” dediklerini bizzat Peonidu’dan dinledim ve çok etkilendim...
Sonunda önce Theodorakis, bir saat sonra da Peonidu aramızdan ayrıldılar!
Kuşkusuz, Mikis Theodorakis’in apayrı bir yeri vardır. Nitekim, adını müzik tarihine çoktan kaydeden Mikis Theodorakis’in ölümü bütün dünyada haber oldu, hakkında inceleme yazıları ve belgeseller yayınlandı.
Önce Yunanlıların Alman işgaline karşı savaşında eline silah alan genç Mikis Theodorakis, ardından patlayan Yunan iç savaşında sol cephede savaşırken adını duyurdu. Sol’un yenilgisinden sonra sürgüne gönderilen genç sanatçı, ağır işkencelere uğradı.
1954’te Paris’e giden Mikis, müzik eğitimini orada tamamladı ve o muhteşem eserlerini üretmeye başladı. 1967 yılında iktidara el koyan Yunan Cuntası Mikis’i hapse attı ama uluslararası kamuoyunun baskısıyla sanatçıyı serbest bırakmak zorunda kaldı. Theodorakis 1970 yılında yine Paris yollarına düştü ama bu sefer bir sürgün olarak. Mücadeleye devam etti ve dünyanın dört bir yanında verdiği konserlerle cuntayı adeta sarstı.
Ulus Kaçağı’nda yazdığım gibi, “Yunan müziği deyince akla iki büyük isim gelir: Mikis Theodorakis ve Manos Hacidakis. Bu ustaların yerel, kilise ve modern ezgilerle bezenmiş müzikleri büyük şairlerin ve söz yazarlarının dizeleriyle harmanlanmıştır. Yunanistan’da yaşayan biri Elitis, Kavafis, Seferis, Ritsos ve Kavadias gibi şairleri okumadan önce mutlaka işitir. Mikis Theodorakis’in deyişiyle, kendisi Yunan müziğinin “erili”, Hacidakis ise ‘dişisidir’.”
Kıbrıs Anıları
Mikis Theodorakis’in Kıbrıs’a dair çok anısı vardır. Burada bazılarına kısaca değinelim: Büyük sanatçı 1 5 Temmuz 1974 darbesinde Paris’tedir. AKEL, Theodorakis ile temas kurar ve Nikos Samson cuntasında solcuların hayatının tehlikede olduğunu söyleyip yardım ister. Theodorakis, dönemin Fransa cumhurbaşkanı Velery Giscard d’Estaing ile görüşür ve bir şeyler yapmasını ister. Fransız siyaset adamı birkaç gün sonra Mikis’e geri döner: “Mösyö Theodorakis, solcular için merak etmeyin, Türkler adaya çıkmıştır!”
Theodorakis, her fırsatta, “Yunanistan’da biz 1974’te özgülüğümüze kavuştuk fakat bedelini Kıbrıslı Rumlar ödedi” derdi.
Belki de bu yüzden, Kıbrıs ile dayanışma konserlerinin ardı arkası kesilmedi.
Ben, Mikis Theodorakis’in adını ilk defa Alman profesörümden duymuştum ve çok mahcup olmuştum, çünkü bu dev sanatçıyı bilmiyordum. Fakat kısa bir süre sonra, onun kuzey Almanya’da verdiği konseri izleyip büyülenecektim. O tarihten sonra da hep “birlikte” olduk...
Kıbrıs’ta verdiği bir konserde çevirmenliğini yapmışlığım da vardır. Sanırım 1996 yılı idi. Konsere nasıl olmuşsa Kıbrıslı Türklerin de gelmesine izin verilmişti. Yüzden fazla Kıbrıslı Türk oradaydı ve Mikis konserden sonra verdiği yemeğe Kıbrıslı Türkleri de davet etmişti. Yemekte, Zülfü Livaneli’ye kısa bir not yazıp altına imza atmamızı istedi. İlk imzayı kendisi attı, sonra sırayla hepimiz imzaladık...
Theodorakis, Zülfü Livaneli’yi ve Yaşar Kemal’i özellikle seviyordu ve Türk-Yunan dostluğuna büyük önem veriyordu. Nitekim iki sanatçının Yunanistan ve Türkiye’de birlikte verdikleri konserler, milliyetçilerin yarattığı olumsuz ortamlara büyük bir darbe vurdu ve halkların kardeşliği ön plana çıkmaya başladı...
“Bu Dünyadan Bir Komünist Olarak Göçmek İstiyorum!”
Mikis Theodorakis 2020 yılında Yunan Komünist Partisine özel bir mektup yazdı. Mektubunda, ilerlemiş yaşında sona doğru ilerlerken hayatını gözden geçirip teferruatları akladığını ve büyük deneyimlerine odaklandığını söylüyordu. Kendisi için en büyük, en anlamlı deneyimlerin Yunan Komünist Partisi (YKP) bayrağı altında yaşadıkları olduğunu vurguluyor ve “bu dünyadan bir komünist olarak ayrılması için” YKP’nin bütün önlemleri almasını istiyordu...
“Doğdu, Müzik Yaptı ve Öldü”
Sosyal medyada yaptığım bir paylaşımda, Mikis Theodorakis’i, Martin Heidegger’in Aristotelis için söylediği sözlere benzer sözlerle uğurlamayı tercih ettim. Heidegger Aristotelis için, “doğdu, düşündü ve öldü, gerisi teferruattır” demişti.
Theodorakis de, doğdu, müzik yaptı ve öldü, gerisi teferruattır...
Bu sözler elbette Theodorakis’in büyük bir mücadele insanı olduğunu önemsiz kılmak için söylenmedi. Enfes müzik üretiminin başka her şeyi gölgede bıraktığını, geriye de en çok müziğinin kalacağını anlatmak için yazıldı...