1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Maaş artınca, alım gücü artmıyor
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Maaş artınca, alım gücü artmıyor

A+A-

Maaş artışı, alım gücünün artacağı anlamına gelmiyor.
Bu yalancı sarmaldan çıkamıyoruz.
Battıkça çırpınıyor, çırpındıkça batıyoruz.
Daha evvel de yazdım.
Asgari ücret ve maaşlar arttığı zaman hayat pahalılığı daha da tırmanıyor.
Böylece cebinize giren ücret artarken, alışveriş sepetinize giren ürün azalıyor.

***

Şöyle örnek vereyim.
Asgari ücret özel sektörde “maaşları” belirliyor ya!
O maaşları da aslında siz, biz, hepimiz ödüyoruz.
Asgari ücret mi arttı, marketteki tezgahtarın maaşı artıyor ve o artış, sizin hesabınıza yansıyor.
Bir restorana gittiğiniz zaman size servis yapan garsonun maaşı da hesaba dahil oluyor.
Özelde değil yalnızca…
Kamu için de durum aynı…
Maaşlar arttıkça bütçe açığı büyüyor, yeni vergiler geliyor, fonlar ve harçlar yükseliyor.
O “kasa”yı siz, biz, hepimiz denkleştiriyoruz.

***

Daha da açık örnekleyim ve gerisini de iktisatçılara bırakayım.
Geçen yıl net asgari ücret 3 bin 800 liraydı.
67 tüpgaz alıyorduk.
588 litre benzin!

Şimdi 6 bin 90 lira!
Cebimize iki kat fazla para giriyor değil mi?
23 tüpgaz alabiliyoruz.
234 litre benzin…

***

“Tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan” sorusu gibi bir durum var ortada…
Ama şu kesin…
Asgari ücret ve maaşlar arttığı an…
Hayat daha pahalı oluyor.
“Maaşlar arttı” dürtüsüyle marketlerde etiketler değişiyor, restoranlarda menüler, tedarikçilerde fiyatlar... Harçlar, kiralar hepsi hepsi…

***

“Daha çok maaş” yanılgısından vazgeçelim.
Tam gün eğitim isteyelim, çağdaş toplu ulaşım, vergi ve fonların kaldırılmasını isteyelim iletişimde, asgari ücretliye özel elektrik tarifesi ve desteği, kamusal sağlık ve bakım hizmeti talep edelim. İlaca, tahlile, röntgene para ödemeyelim. Özel ders gibi ticarileşen anlayışları yıkalım.

***

Hani şimdi diyorlar ya, “hayat pahalılığı artışı çok kazanana az, az kazanana daha fazla yansıyacak” diye…
Bir plan, bir proje yoksa yine de anlamsız.
“Kamuda tasarruf yapılacaksa bu kaynak nereye gidecek?
Eğitime, sağlığa, esnafa mı yoksa partizan istihdama mı?

***

Cebimize giren ücret artarken, alışveriş sepetimize giren ürün azalıyor.
Türk Lirası sürekli değersizleşiyor çünkü…

Bunu görelim!

korku-iklimi.jpg


‘Korku İklimi’

Bilişim hukuku uzmanı Prof. Dr. Yaman Akdeniz, Türkiye’de Adalet Komisyonu’ndan geçen “sansür yasası”yla seçimden önce bir “korku iklimi” yaratılacağını anlatılıyor.
Basın yasası da değişiyor Türkiye’de…

“Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçundan yüzlerce kişinin yargılanacağı uyarısı yapıyor, dünyadaki önemli internet hukuku uzmanlarından Prof. Dr. Akdeniz!
“Yargılananlara ‘Bu kadar da olmaz artık’ tepkisi gösterenler de yargılanacak” diyor.

***
Ne kadar da önemli bir “tesadüf” değil mi?
Kıbrıs’ın kuzeyinde de aynı gündem var!
Meclis’e sunulan tasarıyı anımsayınız.

Esas Yasasının 50'nci maddesinin değiştirilmesi...
"Halk Arasında Korku ve Endişe Yaratmak Niyeti ile Gerçek Dışı Haber Yayımlama."
"Korku ve Endişe Yaratma"nın ölçüsü nedir bilmiyorum ama her türlü iletiyle bunu yapan suç işleyecek!

***

Dt. Ünal Üstel, evrensel düzenlemeler yönünde sözünü tutar umarım…
Bir de umarım, Türkiye’nin kaderi de değişir.
Hani geçmişte derlerdi ya, “Orada hapşırdıkları zaman burada nezle oluruz…”
Şimdi doğrudan üzerimize kusuyorlar!


Biz bile kaçırdık!

Çok sevdiğim bir büyüğüm yazıyor.
“Şimdi markete geldim, domatesler iri ve güzel, kış için saklamak istediklerimizden… Üzerinde etiket fiyatı yazmıyor, sordum yirmi dört lira… Tezgâhtar kız anlattı. Sabah onbirdi, biraz önce yirmidört oldu. Almaktan vazgeçtim.”
İyiden ipin ucu kaçtı…
Tezgahtara “dakika farkı ile kaçırdım” demiş, abimiz…
Aldığı yanıt daha da güzel…
“Sen ne diyorsun abi buranın çalışanı olarak biz bile kaçırdık!”

Bu yazı toplam 2191 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar