Alman - Türk yapımı bir filme göre, UBP Kurultayı’nda KÜÇÜK kaybederse MAAŞLAR kesilecekmiş.

Nefis bir durum...

Hatta müthiş!

Hani bir şarkı var ya, “ah keşke” diye...

Dalga geçmiyorum, içten söylüyorum.

Evet, KEŞKE...

Tam da “kendimizi bulmak” ve “yeniden küllerimizden doğmak” için tarihi bir fırsat olur bu...

Etimizi budumuzu öğrenir, ayağımızı yorganımızı denkleştiririz...

Buna imkan verirler mi, sanmam...

Bu topluma “kendi kendini yönetme şansı” doğar sonra...

Ve daha önemlisi...

“Paranın kesildiği” bir durumda....

Ortaya çıkar ki, meğerse “etle tırnak” değil de “alan veren” ilişkisiymiş mesele...

Düdüğü çalmaya alışan, kaybeder mi hiç bu müthiş serveti...

***

“Kıbrıs bizim için vilayet” diyen “Gönüllü Vakfı”na da içtenlikle  teşekkür etmemiz gerekiyor...

“Vilayet” olmayı istediğimizden değil...

Dürüstlüğünden dolayı...

Oh be!..

En nihayet aradan çıktı “samimi” birileri...

Rol kesmeden ve ‘enayi’ yerine koymadan kimseleri, adanın kuzeyini nasıl gördüklerini özetledi.

“KKTC tüm kurumları ile tam teşekküllü ayrı bir devlettir ve tüm kararlarını kendi demokratik yapısı içinde vermektedir” diyenleri de gördük, iş uygulamaya gelince...

Oysa ki “gönüllüler”, ne güzel de ‘döküverdi’ beyinlerdeki gerçeği...

Öyle ya...

“KKTC’nin bağımsız ve egemen bir devlet” olduğunu söyleyenler,  iç ve dış işlerinde “karışmadık” ve “karıştırmadık” taraf bırakmazken... 

Birisi ağzından kaçırıverdi, halet-i ruhiyeyi...

***

Tek takıldığım şu ki...

Eğer “vilayet” görülüyorsa -ki öyle gibi...-

Niye kızıyorlar, birilerine “vali” denince...

notcuklarım

Şaşırdılar, nasıl ‘reklam’ yapacaklar diye...  “Sosyal Hizmetler Dairesi sorunları bulunan 9 yaşındaki çocuğa sahip çıkıyor” diye açıklama yaptılar, üstelik çocuğun isminin ilk harflerini de vererek...

Bu değil mi zaten dairenin görevi...

Çıkmasaydınız bir de !!!