“MAAŞLAR TEHLİKEDE”
Normal iki ülke arasındaki bir proje olmuş olsaydı eğer 'Anamur'dan KKTC'ye Su Temini' işi, kimse bu kadar uğraşmazdı.
Ama biz TC ile normal bir ilişki içinde değiliz.
Öyleymiş gibi davrananlar varsa da, toplumun geneli anormalliği çok iyi biliyor.
Eğri oturup doğru konuşalım: Su TC ile KKTC arasında değil, asıl KKTC'de hükümet ortakları arasında sorun yarattı. Ankara'daki hükümet konuyu Lefkoşa'daki Yardım Heyeti vasıtasıyla takip ediyor ve yönlendiriyor. Yani çok da 'üst düzey' bir mevzu değil.
Öyle olsaydı Türkiye'deki muadil bakanlar lütfedip bizden giden dört bakana bir randevu verir, oturup bir kahve içer, konuya 'siyasetçi' hassasiyetiyle yaklaşırlardı.
Demek ki hem bizim bakanlarımıza, yani hükümetimize muameleleri sorunlu olduğu gibi, Anamur suyu Ankara'nın öyle aman aman önem verdiği bir konu değil.
Buradan bu sonuçlar çıkıyor.
***
Gelelim suyun KKTC'deki hükümet ortağı iki partide yarattığı sıkıntıya...
CTP ve UBP aslında su konusunda değil, suyun sonucuna bağlanan 'ekonomik protokol' nedeniyle gerildi.
Tipik 'yıl sonu dayatmaları'ndandı su anlaşması da... CTP PM reddedince süreç uzadı, ikinci ayın ortasına geldi.
Açık açık söylüyor TC Yardım Heyeti'nin başındaki isim: Suya imza yoksa, para da yok!
Su tartışması devam ederken defalarca kimi basın organları da bu mesajı yaydılar, sistematik olarak... Dün yeniden aynı mesaj piyasaya sürüldü: "Maaşlar tehlikede" diyerek, kamudan çek alan herkese korku salındı.
Ankara bir kez daha 'yavru' sevgisinin bir 'ana' gibi koşulsuz ve karşılıksız değil, bir diyete bağlı olduğunu ilan etmiş oldu.
***
Ankara elini gizlemiyor. Suyla ilgili 'dediğim dedik' noktasında...
Küçük ortak UBP bir an önce ve aynen metne imza atıp, Türkiye'den gelecek paranın önünün açılmasından yana...
CTP ise çok da iyi yönetilmeyen bir süreç sonunda olsa da, bu şekliyle suya imza atmayacağını söylüyor.
Muhtemelen kamudaki maaşlar tehlikededir.
Başbakan Kalyoncu mecliste "Bu ilişki biçimi tamam değil" diyerek Ankara'ya 'Müsteşar Yardımcısı' mesajını iletirken, elbette maliyenin daha da sıkıntıya gireceğini biliyordu.
Şimdi mesele başta kamu çalışanları ve örgütleri olmak üzere, toplumun bu olası duruma nasıl yaklaşacağıdır.
Burada önemli bir nokta vardır: Evet, kamudaki maaşlar tehlikededir, ama aslında özeldeki maşlar zaten -her daim- tehlikededir!
***
Kronik özgüven bunalımı yaşayan Kıbrıs Türk Toplumu, önemli bir virajdadır.
Toplumun seçilmiş yöneticilerinin 'su' konusunda düştüğü uzlaşmazlık, genel resmin bir prototipidir. Bu bir yüzleşmedir de...
Be bu kritik yüzleşmede asıl sorun CTP'nin kötü yönetilmiş karar süreci değil, tam tersine 'sin da gülle geçsin'e yatan UBP'nin 'tavla teslim' görüntüsüdür.
UBP liderliği, Ankara'nın hayatın her alanına yaptığı müdahalelerin dünden bugüne müsebbibidir de aynı zamanda...
Eğer bugün böylesine hoyratça, gerektiğinde belediye başkanlarını Yardım Heyeti'ne çağırıp fırçalamak, her fırsatta "Şu olmazsa para vermem" diye tehditler savurmak dahil her türlü davranış 'normal' hale gelmişse, UBP'gillerdir bunun nedeni...
Bu toplumun tek gailesi "Maaşım tehlikeye girmesin" ise eğer, CTP'ye falan ihtiyaç da yoktur zaten...
Ve bir de 'tek gailesi maaş ve günlük menfaatleri olanlar'a kulak veren, popülizmin esir alacağı bir CTP'ye!!