Madde Bağımlılığı…
Bundan bir süre önce Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği gündeminde ‘Madde Bağımlılığı’ konusu vardı. Konuyu gündeme aldığımızda aslında uzun süredir bu güncel toplumsal olayı tartışmadığımızı fark etmiştik. Hâlbuki ayak seslerini her an duyduğumuz, düşündüğümüzde sırtımızın soğuk soğuk terlediği bir konuydu madde bağımlılığı… Dünyanın iki büyük sorunu… Madde bağımlılığı ve insan ticareti… İkisi de transit yollarında olduğumuz, çok dikkatli olmamız gereken insanlığın baş belaları… Uyuşturucu üretiminin ¾’ü Afganistan’dadır. Ve dünyaya dağılımı Pakistan, İran ve Türkiye üzerindendir. Yani bu ürpertici trafik, burnumuzun dibinde…
Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği’nde düzenlenen uyuşturucu panelinde Türkiye’den çok değerli bir hocamız Prof. Dr. Kültekin Öğel vardı. Türkiye son yıllarda uyuşturucu kontrolünde gerçekten de çok ciddi ilerleme göstermiştir. Düzenli uygulanan eğitim programları ve özellikle de bu konuda geçirilen ‘Denetimli Serbestlik’ yasası bu ilerlemenin esas kaynakları…
KAYBETTİĞİMİZİ ARAMAK…
Nedir ‘Denetimli Serbestlik’? ‘Denetimli Serbestlik’, bağımlı kişinin yakalandığı zaman hapse gönderilmesi yerine, göz altında tedavi programına alınması demektir. Gerçekten de çok doğru bir yaklaşım. Bağımlı kişiyi yakalayıp hapse göndermek aslında o insana işkence yapmaktan başka bir şey değildir. Kaldı ki; hapishanede de bu kişilerin uyuşturucu bulmalarının kolay olduğu herkesçe biliniyor. Yani bağımlıyı hapse yollamakla aslında o kişiyi kaderine teslim ediyorsunuz. Hâlbuki onu göz altına alarak tedavi programına dahil etmek, çoğu zaman hayat kurtarıcıdır.
‘Bağlılık mı yoksa bağımlılık mı?’ diye sorarak başlıyor konuşmasına Sayın Öğel… Ve hemen arkasından Platon’un ünlü cümlesini hatırlatıyor: ‘Yarımızı doğumda kaybederiz ve tüm ömrümüzü bunu aramakla geçiririz.’ Evet, yarımızı doğumda kaybederiz. Peki, kimdir bu yarımız? Annemizdir... Ömür boyu onun yerine koyacak bir ‘şey’ ararız. Bu ‘şey’ bazen yakın bir dosttur, bazen bir sevgili, ya da meslek aşkı, bazen de madde bağımlılığıdır.
Ve bağımlılığın aslında korkmadan, kaçmadan diğer kronik hastalıklar gibi ele alındığı zaman çok da korkutucu olmadığını anlatıyor bize Sayın Öğel… Tedavi edilen madde bağımlılığının tekrarlanma oranı %40-60 arasında iken, bu oran tip 1 diyabette, yani şeker hastalığında %30-50 arasındadır. Yüksek tansiyon %50-70 ve astımda %50-70 oranındadır.
ÇAKICI’DAN ACI AÇIKLAMALAR…
Madde bağımlılığı konusunda KKTC’de 2000 yılından beri çalışmalar yapan Prof. Dr. Mehmet Çakıcı ise bize ülkemizde, özellikle de lise öğrencilerinde artan madde bağımlılığı ile ilgili çarpıcı sonuçlar veriyordu. Hem de 2013’e ait istatistiksel bilimsel verilerle birlikte... Buna göre yapılan ev çalışmalarında uyuşturucu madde kullanımı 2003’de %3 iken, 2008’de % 8 ve 2013’de %8,4 olmuş. Yine yapılan ev çalışmalarında esrar kullanımı 2003’de 2,9, 2008’de 6 ve 2013’de 7,7 olarak tespit edilmiş. Madde bağımlılığında yeni bir madde olan Bonzai’nin 2013’de ülkemizde kullanılma oranı %3.
Ülkemizde de, bütün dünyada olduğu gibi, Bonzai’nin devreye girmesi ile madde bağımlılığı boyut değiştirmiş ve özellikle liseli ve üniversiteli gençler arasında hızla yaygınlaşmıştır.
Nedir Bonzai? Bir sentetik uyuşturucudur bu... Çinli bir kimyager, ‘Bonzai’ adlı bitkiye sıktığı haşere ilacını soluyunca uyuşturucu etkisini keşfetmiş. Daha sonra bu uyuşturucu Çin, Almanya ve Belçika’daki Bonzai laboratuarlarından bütün dünyaya yayılmış. En önemli özelliği ucuz olması. İlk etkisi keyifsizlik, bulantı ve şiddetli kalp çarpıntısı. İnsanı sersemletiyor ve zaman, mekân algısını bozuyor. Devamlı kullanıldığında kalıcı deliliğe yol açıyor. Kullanıcılar buna ‘sentetik esrar’ diyor.
Gözlerimizi ne kadar kaparsak kapayalım, çevremizde artan uyuşturucu gerçeğinden kurtulamayız. Bu gerçek, sinsice hedefindeki genç insanları çok kolayca tuzağına düşürmektedir. KKTC’de uyuşturucu kullanma yaşı ortaokullara inmiş, kullanma yüzde üç yüz artmıştır.
ÇAĞDAŞ KORUNMA YÖNTEMLERİ…
Panelde vurgulanan en önemli konular madde bağımlılığından korunmak için uygulanması gereken ÖNLEME PROGRAMLARI… Ki bu programlar bir devlet politikası şeklinde olmalıdır. Dünyada artık web siteleri üzerinden yapılan bu programlar, Türkiye’de yaygın bir şekilde uygulanmaktadır.
REHABİLİTASYON PROGRAMLARI’nın olmaması ve hastaların Barış Ruh Ve Sinir Hastalıkları hastanesine gitmek zorunda kalmaları ise yıllardır çözülemeyen bir başka tedaviye yönelik eksikliğimizdir.
DENETİMLİ SERBESTLİK yasası bir an önce meclisten geçirmeli ve tedavi edilmesi gereken bu kişiler, satıcı gibi hapishaneye değil, tedavi merkezlerine gönderilmelidirler Onlar cezaya değil, tedaviye muhtaçtırlar.