Mağusa Kaleiçi’nde huzurlu bir mekan: “Buğday Cafe”
Ali Furkan Çetiner, DAÜ’de uluslararası ticaret ve işletmecilik okudu, İtalya’da tarım işletmesi üzerine yüksek lisans yaptı, Ada’ya döndü ve hayallerinin peşinden gitmeye devam etti, Mağusa Kaleiçi’nde nezih bir mekan, Buğday Cafe’yi açtı.
Hasan Yıkıcı
Genç jenerasyonlarla birlikte gittikçe değişen ve gelişen Mağusa Kaleiçi'nin çehresine bir dokunuş da Buğday Cafe isimli mekanı bölgeye kazandıran Ali Furkan Çetiner'den geldi.
Kıbrıs’ı çok seven bir hayalperest olarak tanımlıyor kendisini Ali Furkan. Buğday Cafe’yi açalı henüz altı ay oldu.
Buğday Cefe'ye özellikle sakin bir yer arayışında olan ve sevdikleriyle huzurlu bir sohbet yapmak isteyen kişiler ilgi gösteriyor.
“Kaleiçi’ne hayranlık duyuyorum”
“Mağusa’da süren eğitimim boyunca Kaleiçine yaptığım çeşitli ziyaret ve yürüyüşler sırasında, burada olan kültürel ve tarihsel zenginliğe ciddi bir hayranlık duymaya başladım” diyen genç işletmeci, şehrin önemli bir bölümünün boş ve terkedilmiş olmasından da aynı oranda üzüntü hissettiğini belirtiyor.
Ve bu hayranlık ve üzüntünün kesiştiği noktada, Buğday Cafe’nin hayali beliriyor Ali Furkan için: “İtalya’da aldığım yüksek lisans eğitimimden sonra adaya döndüğümde ise, bu hayali gerçekleştirebileceğim uygun koşulları hazırlayıp, Buğday Cafe’yi açtım.”
Toplum baskısının yaratıcı bir motivasyona dönüşmesi
Küçükken kurduğu meslek hayallerine büyüklerden umut kırıcı tepkiler aldığını ifade eden Ali Furkan, neden işletme eğitimi aldığını şöyle açıklıyor: “Çünkü, çocukken kurduğum meslek hayallerine büyüklerimiz umut kırıcı tepkiler veriyordu. Bu tepkiler, şunu okursan işsiz kalırsın, öteki bölümü okursan düzgün bir maaşın olmaz gibi bir takım söylemlerdi. Çocukluk döneminin etkisiyle, 15-16 yaşlarına geldiğimde, eğer kimse bana iş vermezse ya da iyi maaş vermezse bende kendi işimi yaparım gibi bir mantık kurmaya başladım. Bu mantık, yıllar geçtikçe güçlendi ve üniversitede işletme eğitimi almama sebep oldu. Dolayısıyla, Buğday Cafe ve öncesinde yaptığım Mısırix her zaman yapmak istediğim şeylerdi.”
Çünkü buğday bereketin simgesi
İsminin neden Buğday Cafe olduğunu ise şu cümlelerle anlatıyor Ali Furkan, “Buğday ismini seçmemizin en birinci sebebi, bulunduğumuz konuma atıf yapmaktır. Buğday Cafe, Buğday Camii’nin çaprazında bulunmaktadır. İkinci sebebimiz, menümüzde buğdayla yapılan hamur işlerinin olmasıdır. Son olarak, Buğday’ın kullanım alanlarını düşünecek olursak, her şeyin başlangıcı olması ve bereketi simgelemesi dolayısıyla uygun ve anlamlı bir isim olacağını düşünerek böyle bir seçim yaptık.”
Antika değerinde parçalar, eski kitap ve dergiler
Buğday Cafe’nin antik Mağusa’nın tam kalbinde konumlandığını belirten Ali Furkan, aynı zamanda Cafe’de nostaljik öğelerin de olduğunu anlatıyor: “Cafe’nin en önemli sergi parçaları anneannemin 1960’lardan kalma fincanları, 1970’lerden telefunken marka bir alman radyo, yine dedemlerin kullandığı islim ve eski model ütüdür. Aynı zamanda, 1970’lerde ünlü olan Ses ve Hayat dergisi ile Halkın sesi gazetesinin o döneme ait bazı sayıları da kafemize gelenler tarafından incelenebilir. Burada aynı zamanda, çok çeşitli kitapların yer aldığı alternatif bir kütüphane kurduk. Şimdilik İngilizce kitaplarımız az olsa da, bu şehirde yaşayan yabancıların da yararlanacağı bir şekilde kütüphanemizi geliştirmek istiyoruz. Bunun dışında ise kitap tanıtımı, seminer ve dernek toplantıları gibi farklı etkinlikler de Buğday Cafe’de gerçekleşiyor.”
Mağusa’da bir dönüşüm başladı
Lefkoşa Suriçi’nde yaşanan dönüşümün verdiği ilham ve motivasyonla ile Mağusa’da da bir dönüşüm başladığını belirten Ali Furkan, bu dönüşümün bir ekosistem işi ve birbiriyle bağlı faktörlerin olduğunu belirtiyor: “Elbette, farklı mekanların ve yeni girişimlerin açılmış olması karar verirken önemli bir etkendi. Mağusa Kaleiçi’nde yapılan faaliyetler ve işletmeler ne kadar artarsa, bize yansıması da o kadar olumlu olur. Bu iş bir ekosistem işidir”
“Halimden memnunum, yaptığım işi seviyorum”
Buğday Cafe’den kalan zaman dışında da Ali Furkan hayatı dolu dolu yaşıyor. “Cafe ile ilgilenmenin dışında Tabella’da yazılar yazıyorum. Yazılarım, kısa hikaye denemesi, güncel konular ve bazen de okuduğum kitaplarla alakalı oluyor. Bunun dışında zaman buldukça bisiklet sürüşü yapıyor veya yüzmeye gidiyorum. Ayrıca, yeni çıkan filmleri de takip etmeye çalışırım. Tabi, tüm bunlar iş temposunun izin verdiği ölçüde gerçekleşiyor. Kendi işine sahip olmak, biraz da mesainin hiç bitmemesi anlamına geliyor. Ancak halimden memnunum, yaptığım işi seviyorum.”