“Mağusa Kent Orkestrası gönülden yapıldı”
Kuşkusuz son zamanların en heyecan veren gelişmelerinden bir Mağusa Kent Orkestrası projesi
Simge ÇERKEZOĞLU
Kuşkusuz son zamanların en heyecan veren gelişmelerinden bir Mağusa Kent Orkestrası projesi. Bu denli özel bir şehrin daha çok daha fazla sanatave edebiyatla bütünleşmesi gerektiğine hep inandım. Mustafa Fegan’nın uzun zamana yayılan hayalini sonunda gerçeğe dönüştürerek, orkestranın kuruluşuna öncülük etti. Bana da onların hikayesini anlatmak düştü.
MUSTAFA FEGAN
“Orkestra çocukluk hayalimdi”
Mustafa Fegan ile sohbetimiz çocukluk yaşlarına dayanan keman ilgisi ve müziği meslek seçtiği sürece dek yaşananların özetiyle başlıyor. Pek çok müzisyen gibi çocukluğunda başlayan bu sevda kanına işlemiş görünüyor.
“Benim şansım üst komşumuzun müzik öğretmeni olmasıydı. Babam da kemana çok ilgiliydi. Komşumuz Ayşe Ergün, müziğe olan yeteneğimi fark edince, beni yedi yaşında keman çalmaya teşvik etti. Daha sonra Halil Kalgay’la derslere başladım. Uzun süre derslere devam ettik daha sonra Uludağ Üniversitesi’nde müzik öğretmenliği okudum, ana dalım kemandı. Devamında yüksek lisans yaptım. Tezimde kemanın Kıbrıs müziğindeki yerini inceledim. 1994 yılında Rusya dağıldıktan sonra Türkiye’ye gelen azeri Beyazıd Ahundov çok iyi bir hocamız vardı. İyi eğitim aldık. Bir süre İngiltere’de yaşadım. Orada Ümit İnatçı ile tanıştım. Parasızdım düğünlerde çalıyordum. Böylece geri dönmeye karar verdim. Şuanda Namık Kemal Lisesi’nde müzik öğretmeniyim. Farklı gruplarda müzik yaptım. Lefkoşa Belediye orkestrası ve Cumhurbaşkanlığı Senfoni orkestrasının bazı konserlerinde yer aldım.”
Tabii konumuz Mağusa Kent Orkestrası, benim de merak ettiğim bu fikrin doğuşu. Fegan’nın çocukluk hayali olarak başlayan fikirin katlanarak büyüyeceğine kuşku yok…
“Orkestra kurma fikri bende hep vardı, çocukluk hayalimdi. Yapı itibarı ile her zaman birleştirici, oluşturucu oldum. Her zaman Mağusa’da çok iyi müzisyenler olduğunu ancak yeterince müzik yapamadıklarını, kendilerini gösteremediklerini düşündüğüm oldu. Hayatlarını müziğe adayan insanlar bunlar. Tabii Oskay Hoca’nın da Mağusa’ya yerleşmesi bu yolu açtı. Kendisi çok değerli bir sanatçı. 1970’li yılların sonundan itibaren yapılan tüm çalışmalarda onun ve ailesinin ismi var. Atakan Sarı Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde piyano hocası. Çok büyük değer. Diğer arkadaşlarım da ayrı ayrı çok değerli isimler. Tek tek herkesle görüştüm. 1.Keman: Nur Aydar, Müjgan Asmacı, Kasım Eryurt 2.Keman: Ben, Alev Müezzinoğlu, Erhan Aytaç. Flüt ve saksafonda Mehmet Sakarya. Diğer flüt Cemre Arca. Klarnet: Halil İbrahim Ece. Trombon: Mehmet Acemoğlu Klavye: Atakan Sarı. Gitar: Berk Akımcı. Bas Gitar: Ege Şehitoğlu. Bateri: Günay Olkan Gönüllülükle yapılacak bir işti, kolay olmayacaktı. Belli başlı arkadaşlarım olmazsa olmadı. Onları da destek vermesiyle başladık. Tabii pek çok destekçimiz var. Logomuzu Ümit İnatçı hazırladı, fotoğraf sponsorluğumuzu Burcu ve Koray Üstüner yaptı.”
Mağusa Kent Orkestrası ismini alan bu oluşum, şehir için bir ilk olma özelliğine sahip.
“Kent orkestraları dünyanın her yerinde var. Flarmoni veya senfoni orkestralarının oluşması kolay değil. Gerek de yok zaten. Bir tane senfoni orkestramız var. Ancak her kentin de bir orkestrası olmalı. Özellikle de Mağusa’nın buna çok ihtiyacı vardı. Bu kent geçmişte dışa çok kapalıydı, çok acılar yaşamıştı. Oysa çok zengin kültüre sahipti. Günümüzde şehir gittikçe gelişiyor. Çok kültürlü bir hal alıyor. Benim de bu şehre ödenecek borcum var diye düşünüyorum. Doğduğum, büyüdüğüm, yaşadığım bu şehir için bir şeyler yapmalıyım diyerek, hayalimi hayata geçirdik.”
MEHMET ACEMOĞLU: “Orkestra ile yeniden müziğe döndüm”
Mehmet Acemoğlu ömrünü müziğe adamış… Kıbrıs’ta çok yaygın olmasa da bir trombon sanatçısı... Yıllarca Türkiye’de yaşadı, çlıştı. Farklı gruplarda, senfoni orkestralarında, tiyatro oyunlarında müzik yaptı. Ada için ne büyük şans ki, Mağusa’da yaşıyor. Kendisi için belki, biraz şansızlık olsa da ...
“Küçük yaşta Rana Uluçay’ın özel dersleriyle müziğe başladım. Aslında babamdan gelen meraktı. Zamanında Lefkoşa’da Fırtınalar isimli bir müzik grupları vardı. Abimi ve beni müziğe yönlendirdi. Biz de meraklıyık. Abim de müzik öğretmenliği okudu. Ben de ortaokulda güzel sanatları kazandım. Ankara’ya Hacettepe Konservatuarı’na girdim. Kemanla başladım, trombonla devam ettim. Mezun olduktan sonra pek çok tiyatro, senfoni ve Ankara Kent Orkestrası’nda on iki yıl çalıştım. Daha sonra buraya döndüm. Adanın sanırım ikinci tromboncusuyum. Biri Ali Hoca ama o şefliğe devam etti. Kıbrıs’ta çok yaygın değil ama tabii dünyada çok yaygın bir enstrüman. O zamanki şartlardan dolayı bu enstrümanı denemeye karar verdim ama çalmaya başlayınca da çok sevdim. Çok güzel enstrüman. İnsan sesine de en yakın üflemeli çalgıdır. Farklı bir duygusu, sesi vardır.”
Kıbrıs’taki siyasi olaylar, ekonomik kriz derken Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nda yer alamayarak, başka bir mesleğe yönelmek zorunda kalan Mehmet Acemoğlu, Mağusa Kent Orkestrası ile yeniden müziğe döndüğünü anlatıyor.
“Gerek toplumsal gerek siyasi olarak bıraktığımdan çok farklı bir Kıbrıs buldum. Malesef bunu kötü anlamda söylüyorum. Yıllarca Türkiye’de çok iyi gruplarla çaldım. TRT’de Akşam Sefası’nda on yıl çaldım. Ankara Devlet Tiyatroları’nda on üç yıl, on üç ayrı oyun. Ankara Kent Orkestrası’nda on iki yıl memuriyet. Ancak geldikten sonra burada müzikle ilgili bir iş bulamadım. Tamamen müziği bırakmıştım. Gerçekçi bir karakterim. Olmuyorsa, olmuyordu. Sonuçta düğün ve gece hayatında da çalışmak istemedim. Mustafa Fegan’nın bu orkestra teklifi ile yeniden müziğe dönmüş oldum.”
Bu projeye en mesafeli duranlardan biri olduğunu söyleyen Mehmet Acemoğlu, sonuçta kendini bu işin içinde buldu. İyi de oldu.
“Defalarca aynı rüyayı görmek gibiydi benim için, hiç nihayete ermeyen bir rüya. Yüz elli, ,k, yüz grupta çaldım. Hepsi geldi geçti. Aancak bu kez sevgi ile yapalım dedik. Çıkar, maddi kazanç derdimiz olmayacaktı. Zaten tüm bu müzisyen arkadaşlarımı özlüyordum. Meyhaneye gitmek yerine, müzik yaparak görüşme kararı aldık. Öyle de oldu. Kısa sürede, az provayla, zor şartlarda proje ortaya çıktı. Sessiz geldi, gönülden yapıldı. Şu bir gerçek ki her şey Mustafa Fegan önderliğinde oldu.”
İlk konser aşk şarkılarıyla başladı. Tam da en vurucu yerden yola çıkmış oldu. Devamının gelmesini ümit ediyorum. Mağusa ve Girne’de yapılan konserlere Lefkoşa’da eklenmeli.
“Burcu Durmaz adamıza gelen büyük şans, önemli bir solisti. Ancak Türkiye’ye ger döndü. Aradığını bulamadı. Uzun zaman Türkiye’de çalışmalarımız oldu. Çok iyi bir sestir. İnsanlar ne denli iyi olduğunu sonradan analdı. İlk konserde bize derstek olması için Mustafa Fegan ricada bulundu. Böylece şarkılar seçildi. Bir de baktık ki ortaya aşk şarkıları çıktı. Derviş İşgüzar’ı da aramıza alarak konserin son bölümünde düet yaptılar. Mağusa’da ve Bellapais Manastırı’nda çok güzel iki konser verdik.”