Mağusa, “Yaseminci Ali Dayı”sını kaybetti...
Ulus IRKAD
Mağusa’ya Baf’tan gelişimiz 1975 yılındaydı. Onu geldiğimiz günlerde de Mağusa çemberinde yasemin veya başka çiçekleri dizmiş bir şekilde, bisikletiyle bir kenarda durup satış yaparken görürdük. Düzgün bir dili vardı ve Türkçeyi de kullanırken konuşmasına çok dikkat ederdi. Belli ki dergi, gazete hatta kitap gibi şeylere de önem vermiş ve okumuştu hayatı boyunca. Türkçesi düzgündü gerçekten. Arada sırada tesadüfen karşılaştığımda, konuşmasam da, bu adamın konuşması bu yüzden dikkatimi çekerdi. Hep onu öyle hatırlarım, yaklaşık 30 yıldan fazla öğretmenlik hayatımda da Mağusa Çemberi’nin belli bir figürü olarak oradaki duruşu beynimde yer etmişti. Son zamanlarda da öyleydi. Yasemin veya başka şeyler de satardı ama durduğu satış yaptığı yer de belliydi. Hep 50 yıldır durduğu yerdeydi. Mağusa’nın binlerce yıllık bir tarihi vardır. Bu tarih içinde daha nice figürler, onun gibi yaşadığı hayat süresi içinde, insanların kafalarında yer bırakarak bu dünyayı terketmişlerdir. Alışılmış, her günkü hayatın bir figürüdür onlar. Siz alışmışsınız, belki de o kadar bir alışılagelmiş bir figürdür ki, şuuraltınıza da yerleşmiştir vazgeçilmez mevcudiyeti. Her gün geçip gidersiniz önünden. Elli yıldır birebir muhatap olmadım onunla ama Mağusa’ya geldiğim daha ilk günden beri, Mağusa denince onun da orada bir yeri vardı. Mağusa Çemberi’nde durmuş, sırf cep parasını çıkarmak için bir şeyler satmaya çalışmaktadır. Belki de onu görmeseniz de o kadar hayatınızın bir parçası olmuştur ki, sizin beyniniz onun eksikliğini hatırlatır sizlere. “Yasemin var” diye beyninize sinyal verir hep…
Geçtiğimiz günlerde Facebook’ta onun fotoğrafıyle karşılaştım. Fotoğrafın altında vefat ettiği yazıyordu. Hiç konuşmadım, bire bir muhatap da olmadım onunla… Ama gene de bir devrin bir dönemin anılarını taşıyordu o da…O çemberde kim bilir ne olaylara da şahit olmuştu, son 70 senede… Mağusa’nın “Yaseminci Ali Dayı”sı idi o, Ali Galip Özyolaç... Tam 45 sene boyunca bisikletiyle dolaşarak yasemin ve ipliğe dizili başka çiçekler satmıştı...
Mağusa’dan bir ses daha eksildi. “Hem de baki kalan boş kubbede hoş bir sedaydı” diyecek kadar. Her gün 50 yıldır gördüğünüz ve görmekte de alışageldiğiniz bir figürdü. O, 50 yılın anılarında bir yere sahipti. Çoğu akranının anıları onun da bu 50 yıllık anısında vazgeçilmezdi. Mağusa'’ın binlerce yıllık tarihine o da bir yerlerden bir maya çalmıştı. Sessizce eksildi ve çekip gitti aramızdan…Koskoca elli yıl ve ötesi tarihlere şahitlikler bırakarak… Sessizce ayrıldı aramızdan..
Mağusa'nın Yasemincisi Ali Dayısı...
“Yaseminleri sabah toplarım, hanım dizer...”
Yıllar önce Önay Demirci Saygı, çektiği fotoğrafla birlikte, Mağusa’nın “Yaseminci Ali Dayı”sı hakkında şöyle yazmıştı:
“Ali Galip... Mağusalılar onu “Yaseminci Ali” olarak tanıyorlar... 38 yıldır yaz aylarında bisikletiyle bu işi yapıyor.
Mağusa’da onu tanımayan yok. Bisikleti üzerinde tam 38 yıldır yasemin satan ‘Yaseminci Ali, Kıbrıs ile özdeşleşen bu kültürü günümüze taşıyor
“Yaseminleri sabah toplarım hanım dizer. 17:30 da yollara çıkarım. 20:00’ye kadar elimdeki yaseminleri bitiririm. 8-10 tane birşey satarım. 1-2 tane daimi müşterim vardır. Ben Haziran, Temmuz, Ağustos aylarında satarım” diyor…
Yasemin dizmeyi unuttuk... Kıbrıslıtürklerin çok büyük çoğunluğunun evinin bahçesinde yasemin var. Ancak eskisi gibi, iğne ve ipliği eline alıp da yasemin dizenler çok az kaldı.”
Yaseminci Ali Dayı... Foto Önay Demirci Saygı...
“Bisikletiyle yasemin ve çörek satarak, beş iyi evlat yetiştirdi...”
Hasan Arıburun arkadaşımız da sosyal medyada yaptığı paylaşımda şöyle yazdı:
“Yaseminci Ali Dayı’nın cenazesine katıldım bugün.
Mezarına toprak atarken, dinlenme arasında, yanımdaki tanıdığım; "Akrabanız mıydı?" diye sordu. “Hayır” dedim. “Ali dayıyı taa çocukluğumdan tanırım... Ali dayı, örnek bir insandır” dedim.
“Bir bisikletle, gazete, çörek ve yasemin satarak, beş iyi evlat yetiştirendir; Ali dayı... Beş lüks araba ve ihtişamlı evleriyle, bir "iyi" evlat bile yetiştiremeyenlere, büyük bir örnektir, Ali dayı.... Hayatı boyunca, hiç kimseyi kırmamaya çalışan, hayatın tüm zorluklarına rağmen gülebilen, doğruluğun, çalışkanlığın ve dürüstlüğün, en güzel örneğiydi; Ali dayı...”
Söylediklerimi cankulağı ile dinleyen yanımdaki tanıdık, "Benim eniştemdi" dedi; gözleri dolu dolu...
Kısaca, bu eski Mağusa'nın, en güzel renklerinden biriydi, Ali dayı....
Güzel bir rengin daha kaybettin, Mağusa!...
*** GEÇMİŞLE YÜZLEŞMEYE DAİR YAZILANLAR...
“Srebrenitsa’dan bir kayıp şahsın fotoğrafı, Hollandalı bir yazarı nasıl etkiledi?...”
Balkan Araştırmacı Gazeteciler Ağı BİRN’den Enes Hodziç’in 24 Ocak 2024 tarihinde yayımlanan yazısına göre, Srebrenitsa’dan bir “kayıp” şahsın fotoğrafı, Hollandalı bir yazarı çok etkilemiş ve bunun üzerine bir kitap yazmaya başlamış... Haberi okurlarımız için özetle Türkçeleştirdik. Haberde şöyle deniliyor:
*** 30 sene önce, Hollandalı Teunissen bazı Boşnak göçmenlerle tanışmış ve onlarla ahbaplık kurmuştu – bunlar Hollanda’daki okuluna gelmiş olan Boşnak göçmen çocuklardı. Kendisine ilk kez savaş travmalarından söz etmişlerdi. Bu göçmen çocuklardan birinin adı da Alma idi...
*** “Tam hikayeyi bilmiyorum ancak bildiğim o ki çok küçük yaşlardan itibaren çok korkunç şeylere tanık olmuştu, bu nedenle de okulumuzda bir oyun sahnelenmişti ve ben de hayatımda ilk kez Bosna için şarkı söylemiştim” diyor Teunissen...
*** Uzun bir yolculuğun başlangıcıydı bu – nihayetinde Teunissen, Saraybosna’ya gidecekti ve bugün orada yaşıyor. Yazıları aracılığıyla Teunissen, savaş kurbanlarının yüzlerini ve hayatlarını görünür kılmaya çalışıyor, aynı zamanda böylesi suçları inkar eden ya da bunları yalnızca istatistik olarak görenlerin söylemlerine karşı da mücadele ediyor.
*** Boşnak göçmenlerle tanıştıktan sonra, Boşnak halkının kaderi hakkında da daha fazla şey öğrenmeye başlamış Hollandalı yazar. Yaptığı araştırmalar sonucunda Esmir Muyiciç’in öyküsüyle karşılaşmış... Kaleme aldığı ilk tiyatro oyunu olan “Tek yön bilet” başlıklı oyunda da ana karakter “İsmir Hero”... Bu oyun, Saraybosna kuşatması esnasında, havaalanının altındaki savaş dönemi kullanılan tünelden kaçarak özgürlüğüne kavuşmaya çalışan genç bir adamla ilgili...
*** Nick Teunissen “İsmir Hero” diye adlandırdığı Esmir Muyiciç’in öyküsü üzerinde çalışıyor... Srebrenitsa soykırımının 30uncu yıldönümü olan 2025’e kadar bu oyunu yetiştirmeye çalışıyor ve Zenika’daki Boşnak Milli Tiyatrosu’yla bu konuda işbirliği yapıyor. Esmir’in fotoğrafını gören Nick Teunissen bundan çok etkilenmiş, Esmir, Srebrenitsa katliamında “kayıp” edilmiş... Teunissen de daha önce onunla ilgili yazdığı kitaptan hareketle, şimdi de onunla ilgili bir oyun kaleme alıyor...
*** Srebrenitsa, Hollanda’da kamuoyunun yakından izlediği bir konu çünkü Birleşmiş Milletler’deki Hollanda kontenjanından askerlerin, “kayıp” edilmiş olanların bazılarını kurtarabileceği yönünde iddialar bulunuyordu. Davalar sonucunda Hollanda, BM kontenjanındaki Hollanda askerleri soykırım kurbanlarını koruyamadığı için, kurbanların ailelerine tazminat ödemeye devam ediyor. Ancak Teunissen, Srebrenitsa ahalisinin başına gelenlerin, Hollanda askerlerine odaklanılmasıyla birlikte gölgelenmiş olduğunu düşünüyor. “Tüm öykü orada, Potoçari’de, Srebrenitsa Anı Merkezi diye adlandırılan mezarlıktadır, insanlar orada yatıyor” diyor. “Ve eğer onların öykülerine birer yüz kazandırırsak, bugün bile varolan kötülüğü yıkabiliriz...”
YAZARIN KENDİ SİTESİNDEN...
Nick Tenunissen’in kendi internet sitesi olan nickteunissen.com adresinde de “Looking for Esmir” (“Esmir’i aramak”) başlıklı kitabı hakkında paylaştığı bilgileri, okurlarımız için derledik. Kitapla ilgili şunlar paylaşılıyor:
*** Srebrenitsa’da Potoçari Anı Merkezi’nin tam ortasında genç bir adam olan Esmir Myiciç’in mezarı var – Esmir, Temmuz 1995’teki soykırımda öldürülmüştü... Savaş esnasında bu genç adamın fotoğrafını gören Hollandalı Yazar ve sanatçı Nick Teunissen, savaş öncesinde ve savaş esnasında Bosna-Hersek’te neler olduğunu ilk elden araştırmak istemiş...
*** “Looking for Esmir”, yani “Esmir’i aramak” başlıklı kitap bir roman değil, fantazi değil, Srebrenitsa’dan insan yüzlerinin öyküsü, soğuk birer sayıya ve siyasi öykülere dönüştürülmeden önceki hayatlarına dair bir kitap... “Bu kitapta ben okurumu, Srebrenitsa’dan Esmir adlı bir genç adamı aramaya çıkarıyorum” diyor Nick Teunissen.
*** 1982 Amsterdam doğumlu olan Nick Teunissen, Srebrenitsa katliamıyla ilgili haberler 1995 yaz aylarında Hollanda televizyonlarında duyurulduğunda, henüz 13 yaşında bir çocukmuş. “O günlerde çocuktum ve bunların anlamını bilmezdim ancak 23 sene sonra arkadaşım serge Janssen bana kameraya gülümseyen bir genç çocuğun fotoğrafını gönderdi... Bu yüz bana çok farklı bir öykü anlatıyordu... Bu, genç bir adamın portresiydi ve meğer Esmir’in fotoğrafıydı bu...”
*** Kitabı 2021’de yayımlanmış üç dilde: Boşnakça, İngilizce ve Hollanda dilinde...
(BIRN’den ve nickteunissen.com’daki yazılardan özetle derleyip Türkçeleştiren: Sevgül Uludağ/YENİDÜZEN).