Mağusa’dan Kufez’e “kayıplar”ın izinde…
Kayıplar Komitesi araştırma görevlilerine, bazı okurlarımızla birlikte bazı olası gömü yerlerini gösterdik, bazı gömü yerleri hakkında bilgi paylaşımında bulunduk…
24 Ocak 2018 Çarşamba sabahı Kayıplar Komitesi araştırma görevlileri Hristiana Zinonos ve Halil Sayın’la birlikte yollardayız…
Mağusa’ya gidiyoruz, bir okurumuz ve şahitlerimizle buluşmaya…
Namık Kemal Lisesi avlusunda 1993 yılında önemli bir operasyona tanık olmuş olan şahidimiz, bize tam olarak neler görmüş olduğunu anlatacak ve olası bir gömü yeri gösterecek…
Bu şahidimizle buluşuyoruz ve birlikte Namık Kemal Lisesi’nin bulunduğu bölgeye gidiyoruz…
Aslında Kayıplar Komitesi’ne bilgi veren bazı şahitler, okulu çevreleyen duvarların ortalarındaki gancelliden içeri girildiği zaman, ağaçların altını göstererek buraya gömü yapılmış olduğunu anlatmışlardı geçmişte…
Bu şahitlerden bazıları bize de benzer bilgiler vermişlerdi…
Ancak burada Kayıplar Komitesi’nin geçmiş yıllarda yürüttüğü bir kazıda, herhangi bir “kayıp”tan geride kalanlar bulunamamıştı…
Namık Kemal Lisesi, 1940’lı yıllarda eski bir Kıbrıslıtürk mezarlığı üzerine inşa edilmişti… Burada bulunan insan kalıntıları, çok eski zamanlardan kalan kalıntılardı – “kayıplar”la alakası yoktu…
Ancak Namık Kemal Lisesi’nin avlusunda bir noktaya bir gömü yapılmış olduğu bilgisi doğru bir bilgiydi. Bu konuda görgü tanıkları bize konuşmuştu… Bunlardan birisi yıllar önce, NKL’nin karşısındaki hastaneden yapılan operasyonu izlemişti… Bu “operasyon”u tetikleyen şey, Gali Fikirler Dizisi ve Güven Arttırıcı Önlemler Paketi’ydi… 1992 yılında sunulan Gali Fikirler Dizisi ardından dönemin BM Genel Sekreteri bir de Güven Arttırıcı Önlemler Paketi’ni taraflara sunmuştu… Bu pakette Maraş’ın açılması da öngörülmekteydi… Güven Arttırıcı Önlemler Paketi, 1 Temmuz 1993’te iki toplum liderine sunulmuş ve 30 Mayıs 1994’te de bu konudaki raporunu Güvenlik Konseyi’ne sunmuştu… Kıbrıslıtürk tarafı Güven Arttırıcı Önlemler Paketi’ni reddederken, Kıbrıslırum tarafı bunları kabul ediyordu ve dönemin BM Genel Sekreteri de dönemin Kıbrıslıtürk liderliğinin tavrı hakkındaki düşkırıklığını 1994’te BM Güvenlik Konseyi’ne sunduğu raporda açıkça belirtiyordu…
(Bu konuda daha ayrıntılı bilgi için: http://www.mfa.gov.cy/mfa/mfa2016.nsf/7AC7348E7EB47711C2257F9C0035767E/$file/Confidence Building%20Measures%20_30%20May%201994_.pdf)
Maraş’ta toplu mezarların boşaltılması tahminimizce işte bu döneme rastlıyor… Şahidimizin tanık olduğu olay da 1993 yılında meydana gelmiş…
Şahidimiz bizi Namık Kemal Lisesi’nin dış duvarının son bulduğu noktaya kadar götürüyor ve buradaki bahçe kapısından içeriye giriyoruz. Geniş bir alana beton dökülmüş… Bir meyil var… Burasının biraz doldurularak meyilin azıcık azaltılıp üstüne beton dökülmüş olduğunu anlatıyor şahidimiz…
1993 yılında bir akşam bir ses duymuşlar, sesi izlemişler…
Bir kamyon ve bir şironun işte tam bu bölgede çalışma yaptığını görmüşler… Yaklaşıp baktıklarında, birkaç da askeri cip görmüşler…
Şahidimiz, “Burada bir toplu mezar vardı da boşaltıldı diye bir şey olamaz çünkü burası Kıbrıslırumlar’ın eline geçtiydi 1974’te” diye anlatıyor… “Ve az ileride Namık Kemal Lisesi’nın orada öldürülen Kıbrıslıtürkler’in tümü de bulunup defnedilmiştir savaş bittikten sonra Kıbrıslıtürkler tarafından” diye anlatıyor.
Demek ki buraya başka bir yerden getirilenler gömülmüş olabilir… Örneğin Percana’nın Bahçesi’nde öldürülüp topluca gömülmüş olanlar… Yani Maraş’taki bazı toplu mezarlar boşaltılıp buraya taşınmış olabilir… Zaten geçmişten beridir Maraş’ta boşaltılmış olan bazı toplu mezarların, Namık Kemal Lisesi bahçesine taşındığı yönünde yaygın biçimde okurlarımızdan gelen bilgiler vardı…
Bölgeyi inceliyoruz ve şahidimiz bize ve araştırma görevlilerine, hangi noktaya kadar inceleme yapmaları gerektiğini anlatıyor…
Az ileride telle kesilmiş ağaçlık bir bölge başlıyor…
Şahidimiz bu bölgenin de araştırılması gerektiğine işaret ediyor ve nereye kadar gidilmesi gerektiği hakkında araştırma görevlilerine bilgi veriyor…
Ona teşekkür ediyoruz ve birlikte bir kahve içmeye gidiyoruz…
Gittiğimiz yerde pek çok okurumu buluyoruz… Kimisi bana Klavyalı “kayıp” Vasfi Beyaz Hasan’ı soruyor ve onu gömerek “kayıp” etmiş olanların isimlerini sıralıyorlar… Dromolakşa’da (Mormenekşe) bazı olası gömü yerleri göstermiştik yıllar önce Kayıplar Komitesi yetkililerine, Vasfi Beyaz Hasan’ın oğlu Sermet Bey’le birlikte…
Bir başka okurum, bir diğer gömü yeri hakkında bilgi vermek istiyor.
Onunla gruptan ayrılıp ayrı bir masaya geçiyoruz…
1974’te EOKA-B’nin Muratağa-Atlılar-Sandallar katliamını yaptığı bir süre sonra anlaşılınca, bölgeye öfke hakimmiş. Tekerlekli sandalyedeki bir Kıbrıslırum’u alarak Piperisterona (Peristerona Pigi) ile Muratağa (Maratha) arasındaki bir yolda öldürmüş bazı Kıbrıslıtürkler ve bir kuyuya atmışlar… Adamın tekerlekli sandalyesini de kuyuya atmışlar… Bu “kayıp” Kıbrıslırum, büyük olasılık Piperisteronalı olabilir diye düşünüyorum… Ama bunu araştırmamız lazım…
Bize bu kuyunun yerini tarif ediyor… Tarif ettiği yerde iki kuyu varmış ama yola yakın olan kuyuya atılmış bu “kayıp” Kıbrıslırum… Bu konuda başka bir gün bu bölgeye giderek araştırma yürüteceğiz, okurumuz bize ismini ve telefonunu da veriyor… Ona da teşekkür ediyoruz ve Mağusa’da başka bir şahitle buluşmaya gidiyoruz…
Bu şahitle buluşmamızı ayarlayan da bir diğer “kayıp” yakını, değerli arkadaşımız Leyla Kıralp ve sevgili eşi Mustafa Kıralp oldu…
Şahidimizle buluşabilmemizi sağlayan Leyla ve Mustafa Kıralp’a çok teşekkür ediyoruz…
Bu şahidimiz de 1974’te Boğaz’da askerlik yaparken Boğaz Piknik Alanı’na getirilen üç Kıbrıslırum’un orada infaz edildiğini ve piknik alanında bir noktaya gömülmüş olduklarını anlatıyor. Onları defnedenler arasında kendisi de varmış…
Sözkonusu Kıbrıslırumlar, Boğaz’da tutuklu imişler ve buraya getirilmişler. İki tanesi kısa boylu imiş. Biri uzun boylu imiş…
Bu üç “kayıp” Kıbrıslırum’un tam olarak nereye gömülmüş olduğunu anlatıyor araştırma görevlilerine ve bize…
“Bir harnıp ağaççığı vardı” diyor… “Onun yanına gömdüydük…”
Araştırma görevlilerine orada bulunan bir diğer şahsın daha ismini veriyor…
Kayıplar Komitesi araştırma görevlisi Hristiana, Boğaz Piknik Alanı’nın havadan çekilmiş fotoğraflarını gösteriyor şahidimize ve tam yeri saptamaya çalışıyor… Geçmişte kazı yapılmış olan yer de fotoğrafta işaretlenmiş…
Şahidimiz eğer istersek bu yeri bize gösterebileceğini anlatıyor – bu konuda başka bir gün bunu yapmak üzere anlaşıyoruz. Ona da teşekkür ederek Mağusa’dan ayrılıyoruz… İstikamet: Lefkonuk…
Lefkonuk’ta bir okurumu görmeye gidiyoruz…
Okurum bizi Lefkonuk ile Kufez arasında daha önce bir başka şahidin bana göstermiş olduğu yeri tekrar bulmama yardımcı olacak…