1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Makarios-Cunta Gerginliği ve Rumlar Arası Çatışma (1970-1974)
Makarios-Cunta Gerginliği ve Rumlar Arası Çatışma (1970-1974)

Makarios-Cunta Gerginliği ve Rumlar Arası Çatışma (1970-1974)

Makarios-Cunta Gerginliği ve Rumlar Arası Çatışma (1970-1974)

A+A-


Şevki Kıralp
[email protected]


Bu yazıda, Kıbrıs Türk toplumu olarak Kıbrıs Tarihi’ni incelerken es geçtiğimiz, ancak hiç de es geçilemeyecek kadar önemli olan, Makarios yandaşları ve karşıtları arasındaki çatışmayı ve Rumlar ile Yunan Cuntası arasındaki gerginlikleri kısaca inceleyeceğim. Toplum olarak, bu çatışmaları es geçmemizin en büyük sebebi belki de sonucunun Barış Harekâtı’nı hazırlayan 15 Temmuz darbesi olmasıydı.  Cunta ve Kıbrıs’taki destekçileri büyük bir hata yapmışlar, Türkiye’nin Kıbrıs’a çıkarma yapması için Garanti Antlaşması açısından önemli ölçüde meşru kabul edilebilecek bir zemin yaratmışlardı.  Kıbrıs Türk liderliğinin ve toplumumuzun çoğunluğunun beklentisinin gerçekleşmiş olmasından, yani Türk Ordusu’nun Kıbrıs’a gelmesinden ve Kıbrıslı Türklerin gettolara sıkışmış yaşamdan kurtulmasından ötürü, Rumların neden birbirine düştüğü ve Cunta ile neden çatıştıkları bizlere çok da önemli görülmemiş olabilir. Fakat 15 Temmuz’a nasıl gelindiği incelenmeli, araştırılmalı ve düşünülmelidir.

1970’e gelindiğinde, iki toplumlu görüşmeler kısır bir döngü etrafında dönüyordu. Rum tarafı Kıbrıslı Türklerin 1960 Anayasası tarafından sağlanan veto haklarını sınırlandırmaya çalışırken, Kıbrıslı Türkler bunu kabul ediyor, ancak karşılığında yerel yönetimlerde (belediyeler) özerklik talep ediyordu. Rum lider Makarios tarafından Glafkos Kleridis görüşmeci tayin edilirken, Dr. Fazıl Küçük tarafından atanan görüşmeci Rauf Denktaş idi. Yerel yönetimlerde özerklik talebi kabul edilmiyor, alternatif bir çare bulunamıyor ve Kıbrıslı Türkler getto bölgelerini güvenlik endişeleriyle bir türlü terk edemiyordu. AKEL, EDEK, Kleridis’in partisi EK (Merkez Birliği) ve Rum toplumunun çoğunluğu bu süreçte Makarios’u ve bağımsızlık politikasını desteklerken, aşırı milliyetçi küçük bir azınlık Makarios’un kuyusunu kazmaya ve Enosis siyasetlerini tekrardan devreye koymanın yollarını bulmaya uğraşıyordu .

8 Mart 1970 günü, Makarios’u katletmeye yönelik bir girişim yapılmıştı. Helikopterine ateş açılan Başpiskopos, pilotun helikopteri düz araziye indirmeyi başarması sonucunda suikasttan kurtulabilmişti. Suikasta, Makarios’a karşı kurulan ve amacı Enosis kapısını yeniden açmak olan Milli Cephe adlı terör örgütü de dâhildi. Olayın zanlıları yakalanınca, suikastın mimarı olarak eski içişleri bakanı Polikarpos Yorgacis’i işaret ettiler. Suikast girişiminden bir hafta sonra, Yorgacis katledildi. Makarios’un Enosis politikasını sona erdirip, Kıbrıslı Türkler ile veto haklarını sınırlandıracak ve siyasal erkin Rum çoğunluğa dayanmasını yasallaştıracak bir anlaşma yolu arayarak bağımsızlığa sahip çıkmaya çalışması, Rum toplumu arasında azınlık sayılabilecek orandaki bir takım grupları terörize etmiş ve Enosis mücadelesi, bir zamanlar adı Enosis ile özdeşleşen Başpiskopos’a yönelmişti. 

1971 yılında, Grivas gizlice Kıbrıs’a döndü ve EOKA B’yi kurdu. EOKA B’nin amacı, yeniden Enosis politikalarına dönüş sağlamak ve Makarios’u koltuğundan etmekti. Kısa zamanda şiddet eylemleri başladı. İki toplumlu müzakereler “yerel özerklik” çıkmazı nedeniyle halen daha felç durumda iken, Cunta Makarios’a Kıbrıslı Türklerin bu talebini kabul etmesi için baskı yapmaktaydı. Cunta’nın ilk lideri Yorgos Papadopulos’a göre, Türkiye ile iyi geçinmek önemli bir dış politika prensibiydi ve Kıbrıs Sorunu’nun uzamasından dolayı Atina rahatsız olmaktaydı. Aynı yıl, Papadopulos Makarios’a yazdığı mektupta, Kıbrıslı Türklerin taleplerine karşı bu uzlaşmaz tutumun sürmesi durumunda Cuntanın “sonuçları ne kadar acı olursa olsun, ulusal çıkarlar ve Kıbrıs Helenizmi’nin çıkarları için gerekli önlemleri almak zorunda kalacağı” uyarısını yapmıştı. Makarios cevap olarak yazdığı mektupta ise “eğer ilgili cümle gerçekten bir tehdit teşkil ediyorsa, söylemekten pişmanlık duyuyorum ki, kabul edilmez bir durum yaratılmıştır ve Kıbrıs Helenizmi’nin güven duyduğu bir şahıs olarak bunu göz ardı edemem” diye karşılık veriyordu. 

1972 yılında, hem Grivasçılar ile Makariosçular arası çatışma ve şiddet büyümekteydi, hem de Cunta ile Lefkoşa’nın arası açılmaktaydı. Makarios, Grivas’a karşı Rum Milli Muhafız Ordusu’na güvenemiyordu, çünkü ordunun subayları Yunanistan kökenliydi ve Cunta tarafından yönlendiriyor olmaları muhtemeldi. Makarios Çekoslovakya’nden çok sayıda hafif ve ağır makineli tüfek ithal etti. Cunta, bu silahların Grivas cephesine karşı gerektiğinde kullanılmak üzere Makarios yanlılarına dağıtılacağından endişe etti, bir iç savaş tehdidi algıladı ve Makarios’tan bu silahları Rum Milli Muhafız Ordusu’na ya da Barış Gücü’ne teslim etmesini istedi. Başpiskopos bunları reddedince, Papadopulos Yunanistan’ın Kıbrıs Büyükelçisi Yannos Panayotakos’u aracı yaparak Makarios’u istifaya çağırdı. Ayrıca, Cunta Grivas’ı da Kıbrıs siyasetinden uzaklaştıracak ve iç savaş tehdidini ortadan kaldıracak bir “Milli Birlik” hükümeti kurulmasını istediğini de bildirmişti. Bunun üzerine, Başpiskopos tarafından ABD’nin Kıbrıs elçiliğine gönderilen Kleridis Amerika’dan yardım istedi. ABD derhal devreye girdi ve Papadopulos’u Kıbrıs’taki seçilmiş hükümetle uğraşmaması yönünde uyararak Makarios’u kurtardı. Sonrasında Makarios Atina’yı memnun edecek bir adım atmak ve Cunta karşıtlığı ile bilinen Dışişleri Bakanı Spiros Kipriyanu’yu feda etmek zorunda kaldı. Kipriyanu görevinden istifa etti.  Aynı yıl, Makarios sadece Grivas ve Cunta ile değil, aynı zamanda piskoposlar ile de uğraşmak zorunda kalmıştı. Piskoposlar, Başpiskopos’un siyasi bir mevkide bulunmasının kabul edilemez olduğunu öne sürerek kendisini hem Başpiskoposluktan, hem Başkanlıktan uzaklaştırmaya çalışıyorlardı .

1973 yılı Ağustos ayında, Grivas ve EOKA B, Adalet Bakanı Hristos Vakis’i kaçırarak Makarios’a şantaj yaptı. Makarios’un “kilise ve siyaset arasında bir seçim yapmasını” isteyen Grivas, Makarios’u istifa ettiremedi ve bakanı serbest bırakmak zorunda kaldı. Aynı yıl, Yorgos Papadopulos’a kıyasla son derece sert bir siyasal çizgi benimseyen Dimitrios Yuannidis, Cunta içerisinde bir darbe yaparak iktidara geldi. 1974 yılında Grivas ölünce, Makarios üç günlük yas ilan etti. EOKA B üyelerine ise, örgütü dağıtmaları durumunda af güvencesi verdi. Fakat EOKA B dağılmayı reddettiği gibi şiddet eylemlerini sürdürdü ve Milli Muhafız Ordusu’ndan çok sayıda silah ve mühimmat çaldı. Ayrıca, Yunanistan kökenli subaylar ile EOKA B’nin ittifak içerisinde olduğu iyice netleşti ve ordu içerisinde Makarios karşıtı hücreler oluşturulduğu anlaşıldı .

Bu durumda Makarios, 1974 Temmuzu başında Cunta’ya zehir zembelek bir mektup yazarak EOKA B’nin Cunta tarafından desteklendiğini bildiğini ve bundan rahatsız olduğunu anlattı. Ayrıca Muhafız Ordusu’ndaki Yunanistan kökenli subayların adadan uzaklaştırılmasını talep etti. Mektubuna “benim Yunanistan’ın atanmış valisi ya da konsolosu olmadığım, Helenizmin büyük bir bölümünün seçilmiş lideri olduğum hatırlanmalıdır. Ulusal merkezin bana bu doğrultuda davranmasını talep ediyorum” diyerek son verdi. Mektubun basına da verilmesi ve çok ses getirmesi sebebiyle Kleridis darbeye kesin gözüyle baktı ve Makarios’u derhal BM Güvenlik Konseyi’ne başvurmaya ikna etmeye çalıştı. Papadopulos gibi rasyonel bir lider bile Makarios’u istifaya zorlarken, Yuannidis kadar sert tutumlu bir liderin darbe girişiminde bulunması Kleridis’e göre neredeyse kesindi. Fakat Makarios aynı fikirde değildi. Başpiskopos’a göre, Yuannidis’in Türkiye ile arası iyi değildi ve bu yüzden darbe yaparak Türkiye’nin saldırısına zemin hazırlayamazdı. 15 Temmuz günü darbe gerçekleşti ve darbeyi Barış Harekâtı ile adanın Kuzey ve Güney olarak ikiye bölünmesi izledi .

Rum toplumu, Türk müdahalesine ne kadar kızgınsa, darbeye de halen o kadar kızgındır. Rum siyasal seçkinleri, darbenin Enosis için yapılmadığını düşündüklerini ifade etmektedirler. Örneğin, darbe hakkında bir belgesel programda konuşan,  darbe öncesinde Başkanlık Müsteşarı olarak görev yapmış Prostaklos Stavru, “Pazartesi darbeyi yaptılar. Salı bütün adada duruma hâkimdiler. O halde neden Enosis’i ilan etmediler? Perşembe günü sahte başkan Nikos Sampson bir basın toplantısı düzenledi. Ağzına Enosis lafını dahi almadı. Amacının Türkler ile barışçıl çözüm arayışını müzakereler yoluyla sürdürmek olduğunu açıkladı” demişti. Makarios sonrasında Başkanlık makamına seçimle gelen ilk lider Spiros Kipriyanu, aynı programda konuşurken “Cuntacılar ve destekçileri bir taraftan Kıbrıslı Helen gençlere Makarios’un Enosis karşıtı olduğu ve Enosis’in gerçekleştirilmesi gerektiği fikirlerini aşılarken, öte yandan Enosis ile hiç ilgisi olmayan siyasetleri destekliyorlardı. Darbeyi yaparken, belki kafalarında çifte-Enosis (adanın Türkiye ve Yunanistan arasında paylaşılması) vardı. Ancak Türkiye Kıbrıs’a bir kere çıktıktan sonra durur muydu? İmkân bulsa bütün Kıbrıs’ı ele geçirirdi” diyerek kızgınlığını yansıtıyordu.    

15 Temmuz darbesinin Rum toplumunda bıraktığı kırgınlığı ve kızgınlığı ifade ederken, Makarios’un en yakın çalışma arkadaşlarından Prostaklos Stavru’dan bir alıntı daha faydalı olacaktır: “Bu halk, bir gün içerisinde bu memleketin siyasi seyrini alt üst eden ve Atina’nın Yunanından daha Yunan olan bir Helenizm’i mahveden bu adamları nasıl affetsin? Derbeder olan, mağdur olan ve halen daha kendisine küfür edilen bu halk, bu adamları nasıl affetsin?” .  Stavru’nun da ifade ettiği gibi, Kıbrıslı Rumlar Cunta’ya, Yunanistan kökenli darbeci subaylara ve EOKA B’ye halen daha tepkilidirler. Sonuç olarak, Rumlar arası çatışma ve Rum-Yunan gerginliği, Siyasal açıdan Kıbrıs’ın siyasi seyrini derinden etkilemiş olaylardır.

 

-----------------------------------

Kızılyürek, N., 2005. Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti:. Doğmamış Bir Devlet’in Tarihi. İstanbul: İletişim Yayınları.
  Kızılyürek, a.g.e.
  Clerides, G., 1990. My Deposition. Lefkoşa: Alithia Publishing. Cilt III.
  Clerides, a.g.e.
  Clerides, a.g.e.
  Clerides, a.g.e.
  Peritsis, G., 1992. Μαρτυρίες: Κύπρος Ώρα Μηδέν. Yunanistan’ın ΕΤ 1 televizyonu için hazırlanan belgesel program.
  Peritsis, a.g.e.

 

----------------------------------


Not: Gaile dergisinin 226. Sayısında Şevki Kıralp tarafından yazılan “Koalisyon’a Doğru: Alternatifler ve Olasılıklar” başlıklı eserinde, ilk paragrafta verilen teorik bilgiye kaynak olarak gösterilen çalışmalar teknik bir hata nedeniyle eksik kalmıştır.  Şevki Kıralp’ın 226. Sayıda yayınlanan eserinde kullanmış olduğu kaynaklar şunlardır:

Lijphart, A., 1999. Patterns of Democracy: Government forms and performance in thirty-six democracies. New Haven: Yale University Press.

Müller, W., Strøm, K., 1999. Policy, Office or Votes?: How Political Parties in Western Europe make Hard Decissions. Cambridge: Cambridge University Press.

Bu haber toplam 13045 defa okunmuştur
Gaile 227. Sayısı

Gaile 227. Sayısı