1. YAZARLAR

  2. Niyazi Kızılyürek

  3. “Makarios Neden 1963’te 13. Maddeyi Değiştirmeye Kalkıştı?” “Biz Kıbrıslı Rumlar Nerede Hakikati Söylemiyoruz?”
Niyazi Kızılyürek

Niyazi Kızılyürek

“Makarios Neden 1963’te 13. Maddeyi Değiştirmeye Kalkıştı?” “Biz Kıbrıslı Rumlar Nerede Hakikati Söylemiyoruz?”

A+A-

Yukarıdaki başlık, Kıbrıslı Rumların genellikle sormadıkları bir soruyu gündeme getiriyor ve Kıbrıs Rum tarafının hakikati söylemediğini itiraf ediyor. Üstelik bunu yapan, Kıbrıs Rum hariciyesinde uzun yıllar görev yapan ve müsteşarlığa kadar yükselen emekli diplomatlardan Alekos Zinonas’tır.

Zinonas 30 Ekim 2022 tarihinde Politis gazetesine yazdığı uzun bir yazıda Makarios’un 1963 Kasım’ında neden Kıbrıs Anayasasını değiştirmeye kalkıştığını ele aldı ve etraflı bir inceleme yazısı yayınladı. Tarafsız tarihçilerin yaptığı çözümlemelere yeni bir şey katmasa da, bir Kıbrıslı Rum diplomat olan Alekos Zinonas’ın yazdıkları, üzerinde durulmaya değerdir.

Emekli diplomat yazısına, Makarios’un 6-7 Ağustos 1963 tarihinde Filelefteros gazetesinden Kostas Hatziargiris’e verdiği mülakatla başlıyor. Makarios bu mülakatında, Anayasanın ve Zürih-Londra Anlaşmaların yeniden gözden geçirilip değiştirilmesi gerektiğine ve gerekirse Kıbrıs Rum liderliğinin bunu tek yanlı yapmaktan kaçınmayacağını ifade etti.

Gelişmeleri yakından takip eden İngiliz Yüksek Komiser Sir Arthur Clark, Londra’ya geçtiği mesajında, Makarios’un adı geçen mülakatta söylediklerini şu sözlerle özetledi: “If the Turks agree to negotiate, he hopes that solutions will be agreed upon. Bu if not, he is determind to amend the constitution, even if he would appear to be acting unilatarilly.” (“Eğer Türkler müzakere etmeyi kabul ederlerse çözüm bulunabileceğini ümit ediyor. Aksi halde, tek taraflı harekete geçmiş görünse bile, anayasayı değiştirme konusunda kararlıdır.”)

Sir Arthur Clark, mesajında, Makarios’un 1964 yılına kadar ülkeye yeni bir anayasa dayatmak istediğini ve eğer tek yanlı bir girişim olursa, bunun kanlı çatışmalara yol açabileceği endişesini de dile getirdi.

Alekos Zinonas, Makarios’un 1962 Kasım’ında Ankara’ya yaptığı ziyaret esnasında dönemin başbakanı İsmet İnönü’nün Başpiskopos’a anayasayı değiştirmeye kalkışmaması konusunda uyarıda bulunduğunu belirtiyor. İnönü, anayasanın yürürlükte kalması gerektiğini, ileride iki tarafın onayıyla bazı değişikliklerin yapabileceğini ifade ettiğini de söylüyor.

Benzer biçimde, Yunan hükümetleri de (başbakan Karamanlis ve başbakan Pipineli) anayasanın tek taraflı olarak değiştirilmesine karşı olduklarını defalarca Makarios’a bildirdiler. Hatta Karamanlis hükümeti, Makarios’u “engellemesi” için Londra’dan yardım istemişti. Böyle olduğu halde, Makarios Yunanistan’daki hükümet boşluğundan yararlanarak 1963 Kasım’ında 13 Maddelik değişiklik önerisini Türk tarafına sundu.

Büyükelçi Zinonas, Türkiye’nin anayasa değişikliğine kesin sözlerle karşı çıktığı halde neden Kıbrıs Rum liderliğinin böyle bir işe kalkıştığını anlamak için, dönemin önemli siyasetçilerinden Tassos Papadopullos, Spiros Kiprianu ve Stella Soliotis’e yıllar sonra bu soruyu yönelttiğini ve üçünden de söz birliği etmişçesine aynı yanıtı aldığını ifade ediyor. Makarios’un 1963 yılında yakın çalışma arkadaşı olan bu üç şahsiyet, “Türkiye’nin blöf yaptığını” düşündüklerini dile getirdiler.

Alekos Zinonas, böylesi ciddi bir konuda böylesi gayrı ciddi bir yanıt almanın şaşkınlığını ifade etmekten kendini alamadı...

 

Sir Arthur Clark’ın Rolü

Kıbrıs Rum toplumunda yaygın bir konu ve kanı olan, İngiliz Yüksek Komiseri Sir Arthur Clark’ın, Makarios’un anayasayı değiştirme konusunda oynadığı rolü de ele alan Alekos Zinonas, bu konuya açıklık getiriyor. Clark’ın, kritik dönem olan 1963 Ekim ve Kasım aylarında Kıbrıs Rum yetkililerle ve Makarios ile yoğun temas halinde olduğu biliniyor. Hatta Makarios’un hazırladığı 13 Maddelik değişiklik önerisinin Clark’a önceden ilettiğine kuşku yoktur. Clark da temasları konusunda Londra’yı düzenli olarak bilgilendiriyordu. Fakat Clark’ın, Makarios’u anayasayı değiştirmek için teşvik ettiğini kanıtlayan bir veri yoktur. Öyle anlaşılıyor ki, Sir Arthur Clark, o dönemde İngiliz politikası olan Kıbrıslı Rumlarla iyi geçinme ve Kıbrıs’ta İngiliz üslerini sağlama alma politikasını uyguluyor, Kıbrıslı Rumlarla gerilim istemiyordu. Bu yüzden, Makarios’a anayasa taslağı konusunda ne olumlu ne de olumsuz şeyler söyledi ve meseleyi Londra’ya iletmekle yetindi.

Kıbrıs Rum tarafında bazı çevreler, Clark’ın bu tutumunu anayasa değişikliği için “yeşil ışık yakmak” olarak okudular. Fakat gerçek şudur ki, İngiliz hükümeti Yunanistan ve Türkiye ile ilişkilerini bozmak niyetinde olmadığı gibi, tek yanlı bir girişimle anayasanın değiştirilmesine de karşı çıkıyordu. Nitekim, 1963 yılının sonunda toplumlararası çatışmalar başladığında, İngiliz dışişleri bakanlığı Clark’ı takındığı pasif tavır yüzünden eleştirecekti...

 

Makarios: “İngilizler Kalsın, Türkiye ile Yunanistan Gitsin!”

Makarios’un Zürih ve Londra Anlaşmalarını tadil etmek ve anayasayı değiştirmek için yaptığı girişimlerden biri de, Türkiye ve Yunanistan’ın garantörlüğüne son vermek ve sadece Birleşik Krallığı’n garantör ülke kalmasını gündeme getirmek oldu. Nitekim dışişleri bakanı Spiros Kiprianu’yu 1963 yılının Mayıs ayında bu mesajı iletmek üzere Londra’ya gönderdi. Kiprianu, İngiliz dışişleri bakanı Douglas-Home ile Londra’da yaptığı görüşmede İngiliz bakana, Türkiye ile Yunanistan’ın garantörlüğüne son verip sadece Birleşik Krallığı’n garantör ülke kalması konusunda ne düşündüğünü sordu. Kiprianu, “Türkiye ile Yunanistan’ın anlamaları gerekir ki, Kıbrıs’tan çıkmaları onların da çıkarınadır” diyordu.

Birleşik Krallığı’n Kıbrıs’la bağları olduğunu ama toplumlardan hiçbiriyle bağları olmadığını ileri süren Kiprianu, Kıbrıs’ın garantörü olarak İngilizlerin kalmasını talep ediyordu. Douglas-Home, diplomatik bir dille Birleşik Krallığı’n Türkiye ve Yunanistan ile ilişkilerini bozamayacağını ve diplomatik olmayan bir dille de ülkesinin “böyle bir komploya karışamayacağını” dile getirdi.

 

Kıbrıslı Türklerin Azınlık Konumuna İndirgenmesi İsteniyordu

Bir Hınç ve Şiddet Tarihi adlı kitabımda bu konuyu ayrıntılı bir şekilde inceledim. Spiros Kiprianu benzer bir öneriyi Amerikalı meslektaşına da yapmıştı. Kiprianu, 18 Aralık 1963 tarihinde bir araya geldiği Dean Rusk’a, Türkiye ile Yunanistan’ın garantörlük haklarına ihtiyaç duyulmadığını, bağımsız Kıbrıs’ın İngiliz Milletler Topluluğu’nun üyesi olduğunu ve sadece Birleşik Krallığı’n garantör ülke olarak kalmasının yeterli olacağını söylüyordu. 

Dean Rusk ise yapılmak istenen değişikliğin mutlaka Türk tarafı ile müzakere edilip, Türk tarafının onayının alınarak yapılmasının şart olduğunu, aksi halde ortalığın karışacağını belirtiyordu.

Kiprianu, bu sözler üzerine, bağımsızlığı “gerçek bir bağımsızlık olması” gerektiğini ve Kıbrıslı Rumların nüfusun %82’sini oluşturduğunu vurguluyor ve “Kıbrıs halkının tek başına karar vermesi gerektiğini” ifade ediyordu.

Aslında Kiprianu bu sözlerle, 13. Maddelik anayasa değişikliğiyle neyin murat edildiğini açıkça ortaya koymuş oluyordu. Nüfusun %82’sini oluşturan Kıbrıslı Rumların ülkeyi tek başına yönetecekleri bir çoğunluk prensibinin hayata geçirilmesi isteniyordu. Başka türlü söylersek, Kıbrıslı Türklerin siyasi eşitliğine son vermek ve azınlık konumuna itmekti amaç. Nitekim Makarios’un 13 Maddeliği değişiklik paketinin içeriği tam da bu anlayışı yansıtıyordu. Kıbrıslı Türkler eşit konumdan azınlık statüsüne indirgenmek isteniyordu.

Bunun ne Kıbrıslı Türkler, ne de Türkiye tarafından kabul edilmesi mümkün değildi. Nitekim Türkiye dışişleri bakanı Feridun Cemal Erkin, 1 Ekim 1963 tarihinde Amerikalı meslektaşı Dean Rusk’a siyasi eşitlik konusunda hassas olduklarını belirterek, Kıbrıslı Rumlar için “çoğunluk prensibine” dayalı bir Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Enosis anlamına geldiğini söyledi. Zaten Akritas Planında belirtildiği gibi, amaç da buydu. Önce anayasa değişikliği sağlanacak, arkasından da Garantörlük ve İttifak anlaşmaları sonlandırılacaktı. Kıbrıslı Rumlar tam egemen olduklarında da Enoisis ilan edilecekti...

Bu politikanın Kıbrıslı Türkler tarafından kabul edilmeyeceği elbette biliniyordu. Bu yüzden şiddete başvurmak için planlar yapılmış, Akritas Planı çerçevesinde binlerce Kıbrıslı Rum’a yasadışı olarak silahlı eğitim verilmişti.

Ne var ki, “karşı mahalle” de boş durmuyordu. Kıbrıslı Türkler de silahlı hazırlıklarını sürdürüyordu. Ve Kıbrıslı Rumlar Enosise yönelir yönelmez, Kıbrıslı Türkler de Taksime yönelecekti...

Sonunda, beklenildiği gibi, kavga kuruldu ama ne Enosis gerçekleştirilebildi ne de Taksim...

O gün başlayan kavga artık Enoisis ve Taksim uğruna olmasa da, hala devam ediyor...

Bu anlatının, özellikle Kıbrıs Rum Soluna ders olması gerekiyor. Her fırsatta Makarios’u aklayan ve 1963 yılının sonunda baş gösteren etnik çatışmalardan “Anglo-Amerikan Emperyalizmini” sorumlu tutan solun, Kıbrıs Rum milliyetçiliğini ve Makarios’u haklı gösteren bu “emperyalizm” okumasından vaz geçmesi için yeteri kadar tarihi bilgi mevcuttur. Emperyalizmi her taşın altında aramak, milliyetçiliği aklamaya yaradığı kadar, emperyalizmin Kıbrıs’ta oynadığı gerçek rolü de muammaya dönüştürüyor...  

Bu yazı toplam 3484 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar