1. YAZARLAR

  2. Dr. Berkan Tokar

  3. Mali Durum ve Siyasi Aldırmazlık
Dr. Berkan Tokar

Dr. Berkan Tokar

EKONOMİ YAZILARI

Mali Durum ve Siyasi Aldırmazlık

A+A-

Hükümet 2021 yılı bütçesini yaparken, cari bütçe açıklarının kapatılmasına ilişkin TC yardım ve kredi kaynakları yanı sıra 830 milyon TL de iç kaynaklardan borçlanma yoluyla karşılanacağını öngörmüştür. Dış yardımlara oldukça bağımlı olan bir ülkenin cari bütçe (%80 civarı personel maaşı) açığı için 830 milyon TL iç borçlanma yapması ekonomik açıdan ne kadar sağlıklıdır tartışmasına hiç girmeden yılın son çeyreğine girdiğimiz bu dönemde ülkemizin mali açıdan geldiği noktaya bakmakta fayda olabilir. Maliyenin bu çerçevede 2021 yılı başından günümüze değin borçlanma performansına bakacak olursak aşağıdaki tabloda bir araya getirdiğim rakamlardan da görüleceği üzere borç stokunun yılın son çeyreğinin başında 811 milyon TL’ye ulaştığı anlaşılmaktadır.

tt-078.jpg

Tabloda bir araya getirdiğim rakaamların referans noktası KKTC Merkez Bankası ve KKTC Maliye Bakanlığı web siteleri ve kendi haber takibimdir.

Yılın son çeyreğine girerken 460 milyon TL Merkez Bankasından, 351 milyonl TL ise yerel bankalarımızdan toplam 811 milyon TL borçlanıldığını görmekteyiz. 830 milyon TL olarak bütçelendirilmiş iç borçlanma limitini maalesef yılın son çeyreğinde nerdeyse doldurulduğu görülmektedir. Dolayısıyla bundan sonraki ek borçlanma girişimleri bütçenin tadilatını gerektireceği bilinmesi ve takip edilmesi gerekir.

Diğer yandan hükümetin bütçe öngörülerinde tamamen sınıfta kaldığından hareketle, böylesi bir aşırı iç borç yükü altında olan toplumumuzun ekonomik, siyasi ve sosyal geleceği açısından ne tür risklerle karşı karşıya olduğu düşünüldüğünde, inanın çok ürkütücü bir tablo ortaya çıkmaktadır. Tabii ki başka ülkeler de yeri geldiğinde haliyle borçlanmaktadır. Borç yükü çok yüksek olan ülkeler de vardır. Hatta sorumsuzca ve aşırı borçlanmadan dolayı batan ve paralı ülkelere teslim olan ülkeler de vardır. Kısacası, her alınan borcun vadesi geldiğinde ödenmesi gerektiğini hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla hükümetin her borçlanma kararının ve alınan borcun nereye harcanacağı kararının sonuçları olacağı toplumun her kesimince bilinmesi gerekmektedir.

Borç geri ödemesiyle ilgili olarak vergiler ve hükümet harcamaları tercihi arasında her zaman bir takas vardır. Yani birileri için harcanan borçlar başka birilerinden alınarak ödenir. Borç geri ödemesi için vergileri artırmak, ekonomik büyümeyi azaltır ve yolsuzluk ile ekonomik eşitsizliği teşvik etme eğiliminde olur. Diğer yandan, hükümet harcamalarının azaltılması seçeneği ise ekonomik büyümeyi azaltmakta ve kısa vadede, ekonomik istikrarı bozucu etkiler yaratmaktadır. Eğer bir hükümet borcuna sadık kalmayıp borcu borçla ödemesi yetmezmiş gibi, üstüne de borçlanma gibi bir sarmala kapılırsa, ülkedeki tüm finansal kuruluşların yani bankaların ciddi baskı ve risk altına girmesine ve finans piyasalarının çökmesine, yani bankaların batmasına kadar giden bir sürece sebep olur. Borçla yaşamak, bir hükümet için zorunluluk olabilir ancak, borçlanma seçeneğini kullanma zorunluluğunda olan hükümetlerin halkına karşı sorumluluklarının çok yüksek olduğunu bilmekten ve bilmiyorlarsa da öğrenmeleri gerekir ki o sorumluluğu hissedip o sorumluluk bilinciyle harket etsinler.

Hazır sorumluluk bilincinden bahsetmişken hükümetin aldığı kararlarla ekonomiye ciddi bir istikrarsızlık katan siyasi hallerinden de bahsetmekte yarar var. Yılın son çeyreğinde olduğumuzu biliyoruz. Yılın sonunda ve başında devlet harcamaların 13. Maaş ikramiyeleri ve de hayat pahalılığı artışı nedeniyle de çok yüksek olduğunu da biliyoruz. Üstüne üstlük aralık ve ocak ayı başında toplam 208 milyon TL’lik bir kredi geri ödemesi de var. Hal böyle iken şubat ayında yapılacak bir erken seçim üzerinde muhalefet mutabakatı varken hükümetin bunu kabul etmeyip sonrada istifa etmesi ne anlama geliyor gerçekten anlamak zordan da öte. Ancak bu siyasi kararların yarattığı belirsizlikler ekonomik açıdan istikrarsızlık ve güvensizlik yaratırken toplumun gelecekle ilgili umutsuzluğunu da artırmaktadır.

Sonuç olarak, hükümet edenlerin siyasi hırsları uğruna borç kaynaklı cari harcamalar yaparken, halkın seçim özgürlüğünü, egemenliğini ve uzun vadede ekonomik büyüme potansiyelini ciddi şekilde tehlikeye attığını anlaması ve bilmesi gerekir. Popülist bir anlayış içerisinde olan hükümetin, böylesi bir yönetsel kapasiteyle, halkı ekonomik ve sosyal bunalımlara sokmadan, bu borçları yöneteceğine ve geri ödeyebileceğine şahsen inancım yoktur. O yüzden hükümetin, harcamaların ciddi şekilde artacağı bu son dönemde ülkeyi batırmadan ve halkın bankalardaki birikimlerini risk etmeden, bu aşırı borçlanma merakından vazgeçmesini tavsiye ederim. Ayrıca istifa etmiş bir hükümetle devam ediyor oluşumuzdan dolayı oluşan belirsizliklerin bir an önce giderilmesi gereğinin çok elzem olduğu konusunda tüm paydaşları uyarmak istiyorum.

 

Bu yazı toplam 2417 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar