1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Mandela intikam yolunu seçmiş olsaydı, neler olurdu, düşünebilir misiniz?”
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Mandela intikam yolunu seçmiş olsaydı, neler olurdu, düşünebilir misiniz?”

A+A-

1974’te Palekitre (Balıkesir) katliamında tüm ailesi bazı Kıbrıslıtürkler tarafından katledilen Petros Suppuris, Mandela’nın düşünce ve eylemlerinin anlamını yorumladı. Petros Suppuris’in kaleme aldığı yazıyı Rumca’dan İngilizce’ye Pavlos Patsia çevirdi, biz de bunu İngilizce’den Türkçe’ye çevirdik. İki Toplumlu Kayıp Yakınları ve Katliam Kurbanları Örgütü “Birlikte Başarabiliriz” liderlerinden olan Petros Suppuris, Muratağa-Atlılar-Sandallar katliamında tüm yakınlarını yitirmiş olan Hüseyin Rüstem Akansoy’un da yakın bir arkadaşı ve her ikisi de böylesi trajedilerin bir daha asla Kıbrıs’ta yaşanmaması için yoğun çaba harcıyor, sık sık barış çağrılarını birlikte yapıyorlar.

Petros Suppuris’in Türkçeleştirdiğimiz yazısı şöyle:

“Tüm dünyanın Mandela’nın gülüşü karşısında diz çökmesinin nedenini biliyor musunuz? Mandela’nın nazik yüzü önünde tüm insanlığın saygıyla eğilmesini gösteren görüntülerle neden karşılaştık Mandela öldüğü zaman?

Mandela’nın ölümünü izleyen haftasonunda tüm dünyada hiç beklenmedik görüntülerle karşılaştık… Tüm stadyumlara Mandela’nın resmi asılmıştı ve geniş gülümsemesi karşısında tüm sporcular ve tüm izleyiciler bu büyük lideri alkışladılar. Mandela’nın vefat etmesi ardından gelen diğer günlerde yani Pazartesi, Salı, Çarşamba ve Perşembe günleri Avrupa karşılaşmaları vardı ve bu karşılaşmalarda da dev pankartlar açılarak tüm insanlık Mandela’yı onore etti: “Teşekkürler Baba”, “Teşekkürler Madiba” yazıyordu pankartlarda…
Doksan ülkeden devlet başkanları cenazesine katıldılar. Hollanda’da ve İngltere’de belediye başkanları bayrakları yarıya indirerek “Teşekkürler Baba” yazılı bayraklar çektiler… Bu iki ülkenin Mandela’nın ülkesini 30 yıl öncesine kadar sömürgeleştiren iki ana ülke olduğuna da dikkatinizi çekmek isterim… Esas olarak bu iki ülke farklı renkten olan insanları vahşice ezmiş ve Mandela’yı da yıllarca hapiste tutmuştu…

Öyleyse niye şimdi ona teşekkür ediyorlar? Mandela bir film yıldızı değildir. Kraliyet ailesinden de değildir. Tüm dünyada neden bu kucaklama? Mandela’nın cenazesine katılan liderler de bugün neden bu adamı yeryüzünde milyarlarca insanın andığını anlamaya çalışıyorlar. Neden herkes bu lideri izliyor?

Bayanlar, baylar, tüm dünya Mandela’yı onore ediyor çünkü o bir insandı… İnsanlık ilkelerine gelince yan çizmiyordu. Tüm yaşamı boyunca insan haklarını savundu. Yalnızca memleketinde ırk ayırımcılığına karşı mücadele etmekle kalmadı – bunu zaten başkaları da yapıyordu. İnançları için yıllarca hapis yatmış olmasından ötürü de değil… Pek çok insan da böylesi acılardan geçti. Tüm dünyadan herkesin bu lideri izlemelerinin nedeni hayat ona insanlık adına hareket etme fırsatı sunduğu zaman, insanlık değerlerini unutmadığı içindir. Güney Afrika’nın cumhurbaşkanı olduğu zaman aniden bir dönüş yapıp maddi şeylere kaptırmadı kendini. Kendi memleketinden insanları sevmeye devam etti. Herkesi sevdi. Yalnızca kendisiyle aynı renkten olanları değil, yalnızca kendisiyle aynı dinden ya da aynı sosyal statüden olanları değil, yalnızca kendisiyle aynı takımı ya da aynı siyasi partiyi tutanları değil, herkesi sevdi… Herkesi sevdi ve herkese karşı gerçek sevgisini gösterdi…

Belki de Mandela’nın en büyük başarısı bir “Uzlaşma Komitesi” yaratmış olmasıdır. Güney Afrika onlarca yıl boyunca siyahlarla beyazlar arasında bir iç savaşla mahvolmuştu… Yıllarca cinayetler, savaş, bombalamalar yaşandı, her bir fanatik insanın yapabileceği her şey yaşandı… Binlerce Güney Afrikalı vahşice öldürüldü, hem siyahlar, hem beyazlar… Sonuçta uluslararası isyan ve tüm bu çatışmalar ardından, onlarca yıl boyunca siyahları ırk ayırımcılığıyla ezmiş olan iktidardaki parti Mandela’yı hapisten çıkarmaya karar verdiği zaman o  bir lider olarak ne yaptı?

Suçluları cezalandırma yoluna mı gitti? İntikam mı aldı? Memleketteki tüm beyaz yurttaşlara yasak mı getirdi? Yıllardır beyazların yönetmekte olduğu işleri ve elmas madenlerini mi kapattı? İktidarı kendi yandaşlarıyla mı paylaştı? Hayır! Hayır! Hayır! Başka bir şey yaptı: Hakikat ve Yeniden Uzlaşma Komisyonu’nu harekete geçirdi.
Bu Hakikat ve Uzlaşma Komisyonları’nın ana fikri şuydu: Her kim ki diğer tarafa karşı işlediği bir suçu itiraf ediyordu, derhal ve koşulsuz olarak hukuki ve moral affa uğruyordu. Dört yıl boyunca uzlaşma odaları siyah ve beyaz Güney Afrikalılar’la doldu taştı, bunlar yemin altında işledikleri korkunç suçları itiraf ediyorlardı. Ve bu komite ülkenin babası olan Nelson Mandela’nın rehberliğinde onları affediyordu. Bu konseyin hollerinde hiç konuşulamayacak şeyler ortaya çıkıyordu: Katiller işledikleri cinayetler için ağlıyordu… Anneler çocuklarını kimlerin öldürdüğünü bizzat görüyordu… Aileler affediyordu… Bombalamaları gerçekleştirenler samimiyetle af diliyordu… Siyahlar ve beyazlar dinlemekte oldukları suçlar için ağlıyorlardı, tüm bu yıllar boyunca çektikleri ortak acılar için ağlıyorlardı… Adaletsizlikler için ağlıyorlardı, hissettikleri adaletsizlikler için ağlıyorlardı… Tüm bunlar bir odada gerçekleşiyordu… Video arşivlerine girerek bu görüntüleri seyretmenizi öneriyorum…
Nelson Mandela sözünde durdu. Hiç kimse intikam almadı, bu odada açıklananlar için hiç kimse cezaya çarptırılmadı. İşte bu nedenle tüm insanlık bugün Mandela’yı onore ediyor… Mandela insanlığın temel prensiplerinin geçerli olması gerektiğini gösterdi. Bu makaleyi okuyan siz okurlar kendinize şunu sorabilirsiniz. Bizim saygı göstermemiz gereken bu ilkeler nelerdir? 

Her insan bu ilkelerle dünyaya gelir ancak bu ilkelerden uzaklaştıkça giderek bir mağara adamına, bir hayvana dönüşür. Her bir ülkenin anayasalarına bakınız, Avrupa Birliği’nin İnsan Hakları Bildirgesi’ne bakınız… İnsan hakları prensipleri çok iyi biliniyor… Esas olan bunların referans olarak alınıp alınmadığıdır… Okullarda öğretmenlerin bunları öğretip öğretmediğidir. Nelson Mandela insan hakları prensiplerini izledi ve bu yönde önümüzü açtı…

Adanın hangi tarafında yaşarsa yaşasın herkes bu insan hakları prensiplerine uymalıdır. Bu hepimizi ilgilendirir. Belki biz de Kıbrıs’ta Güney Afrika’da yaşanmış olanları örnek alabiliriz. Mandela intikam yolunu seçmiş olsaydı neler olurdu, düşünebilir misiniz?

Benim istediğim çocuklarımıza Sayın Mandela’nın kullandığı prensipleri ve yöntemleri öğretmektir. Ve çocuklarımıza bunu öğretmenin en iyi yolu da en başta bizzat kendimizin bu insan hakları prensiplerine saygı gösterip onları uygulamaktır… Çocuklarımızın birer hayvana dönüşmesine izin vermeyelim…”
Petros Suppuris.

Bu yazı toplam 2888 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar