1. YAZARLAR

  2. Hasan Yıkıcı

  3. Manipülasyon ve fesatlar çetesi
Hasan Yıkıcı

Hasan Yıkıcı

Manipülasyon ve fesatlar çetesi

A+A-

En temiz tanımıyla, gerçekliğin yanlış, eksik, çarpık veya bilgilerin kendi çıkarına göre seçerek veya bozarak aktarılası ve hedef kitlenin ayartılmasına manipülasyon diyebiliriz. Ayartmak da hepimizin bildiği gibi, baştan çıkartmak, yoldan saptırmak veya kandırmak anlamına geliyor. Birilerini ayartmak veya manipüle etmek için mutlak suretle gerçekliği eğip bükmek, baş aşağıya getirmek, mümkünse olabildiğince de bozmak gerekir. Bundan dolayı manipülasyon, bir yandan insanları ayartarak onları belli başlı çıkarlar doğrultusunda harekete geçirmeyi hedefliyorsa, diğer yandan da gerçekliği ilk önce parçalarına ayırarak, ardından ise yeniden -kah eksik kah fazla ama kurnazca ve fesatça- kurarak işlemekte.

***

Manipülasyon ile yalan her ne kadar bir birlerini tamamlıyormuş veya aynı anlama geliyormuş gibi gözükse de aslında arada ince bir çizgi var. Yalan, gerçeklikle alakası olmayan bir şeyin uydurulması iken, manipülasyon gerçekliğin içerisinden bir şey uydurulmasıdır. Yalan ile gerçeklik arasında net bir mesafe varken, manipülasyon ile gerçeklik arasında bir mesafeden çok iç içe geçmişlik ve bozulma var. Gerçekliğin, olan şeyin, bilginin bozulması ve yeniden servis edilmesi. Dolayısıyla yalan ile gerçeği kolayca ayırt edebilirken, manipülasyonu ayırt etmek veya onunla başa çıkmak kolay değildir. Hele hele son günlerde olduğu gibi örgütlü bir şekilde yapılıp sırf bunun için bir çeşit fesatlar çetesi oluşturuluyorsa.

***

Manipülasyon bire bir arkadaşlıklarda, özellikle narsist kişilik bozukluğu olan kişilerin ilişkilerinde; örgüt, dernek veya siyasi parti gibi yapılarda, güncel siyasi konularda, akademilerde, iktidarı ve gücü elinde tutanlarda veya iktidarı ve gücü eline almak isteyenlerde, mahalle kahvelerinde ve dedikodularda veya medya ve siyasiler aracılığı ile ülke genelinde dahi yapılabilir.

***

Tüm manipülasyon süreçlerinin ortak noktası aslında irili ufaklı iktidar savaşları. Karşındakini ayartarak bozguna uğratmak, kitleleri ayartarak işaret edilen hedefe doğru harekete geçirmek, kışkırtmak ve kontrolü sağlamak. Aslında bir algı mühendisliğinden bahsediyoruz. Bir mühendisin bir binayı inşa etmesi gibi, manipülasyona başvuran algı mühendisleri de kitlelerin algılarını inşa ediyor. Özellikle politika konuşmanın yerini kişiler üzerinden üretilen argümanların aldığı, değerler üzerinden değil semboller, sloganlar ve liderler üzerinden taraf tutmacanın yaygın olduğu bir dönemde, en ufak ve en kötü manipülasyon taktikleri bile devreye girince, ortalık toz duman olabiliyor. Burada altını çizmekte fayda var, her ne kadar içinde bulunduğumuz seçim döneminde sırf işi gücü manipülasyon yapmak olan bir fesatlar çetesi kurulmuş olsa da, toplumsal olarak ne yazık ki, değerler üzerinden değil de kişiler üzerinden 'siyaset' yapmaya alışkın olduğumuz için, aslında ortaya manipülasyona uygun da bir toplumsal-politik bağlam çıkıyor.

***

Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin başlamasıyla birlikte manipülasyon makineleri de bunu organize eden fesatlar çetesi da çalışmaya başladı. Sadece son bir haftada gerek sosyal medyada yayılan gerekse de basılı gazetelerin manşetlerine kadar taşınan haberler ortalığın bir anda toz duman olmasını sağladı. Yapılan manipülasyonların da aslında kısa süreli olsa da başarıya ulaştığını söylemek mümkün. Çünkü tüm manipülasyon çarkının iki odak noktası var. Biri mümkün olduğunca çok Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'ya yönelik yapılan manipülasyonlar ve diğeri de Akıncı ile Erhürman'ın destekçi kitlesinin birbirine girmesine yönelik yapılan manipülasyonlar. Kurulmuş makineler gibi, bazı internet gazeteleri, bazı basılı gazeteler ve bir takım sosyal medya cengaverleri sürekli olarak özellikle Mustafa Akıncı odağında kitleleri ayartmaya çalışmakta,  manipülasyona dayalı bir algı inşa etmeye çalışmakta. Bu durumun odak noktasının Akıncı olması tesadüfi bir şey değil. Çünkü Akıncı cumhurbaşkanı ve bir dönem daha cumhurbaşkanlığı yapması istenmemekte. Bunu Türkiye’den AKP liderliği de, onun buradaki sağcı-faşist kopyaları da dillendirmekte veya yansıtmakta. Bu amaç için manipülasyonlara başvurulması tesadüf değil. Ne yazık ki Kıbrıs’ın kuzeyinde medya gittikçe AKP’nin Türkiye’de yarattığı medya yapısı ile benzeşmekte. Rezilce ve mide bulandırıcı olan şey, manipülasyona başvuran kesimlerin bu denli zayıf, aciz ve kalemlerinden oluk oluk kötülük damlayacak kadar karanlığa maruz kalmış olmaları.

***

Ve kötülük aynen cehalet gibi en kolay bulaşan ve yayılan hastalıklarından biridir. Ne yazık ki gerek Akıncı destekçileri gerekse de Erhürman destekçileri, bu süreçte kolayca ayartılabilmekte, birbirleri ile kavgaya tutuşabilmekte ve onlarca algı kalıbı içerisinden bir o kadar daha paranoyakça tavırlar biriktirebilmekte.

***

Hayatını kapalı ve küçük siyasi örgütlenmelerde geçirmiş kişiler de, hayatını büyük siyasi partilerde parti liderlerine taparak harcamış kişiler de hem en erken manipülasyona maruz kalabilecek hem de en erken paranoyakça tavırlar üretebilecek kesimlerdir. Dolayısıyla fesatlar çetesi tarafından üretilen manipülasyon operasyonları da ilkin bu kesimleri etkisi altına almakta. Aynı şekilde değerler ve siyasi görüşler üzerinden değil kişiler ve sloganlar üzerinden 'siyasi varoluş' peşinde olan kesimler için de dedikodu, manipülasyon ve paranoyak senaryolar biçilmiş kaftandır.

***

Peki manipülasyon ile, özellikle de seçim dönemlerinde dozu artan bu fesat operasyonlar ile nasıl başa çıkılabilir? Bir yöntem “cahille kestim muhabbeti” diyerek görmezden gelinebilir, yok sayılabilir veya hiç bulaşılmayabilir. Bir yöntem de bağımsız bir iletişimciler ekibinin tüm bu manipülasyon operasyonlarını bir bir inceleyerek, eğilip bükülen gerçekliği fesatlar çetesinin elinden kurtararak tekrar üretebilir, hem deşifre ederek hem de süreçlerin aslına sadık kalarak. Bunların her ikisi de sebat ve odaklama isteyen; karşılığı da olan değerli seçenekler. Fakat sanırım bir üçüncü seçenek daha var, bunlarla birlikte düşünülmesi gereken. O da tabii ki mizah! Sanırım gittikçe çirkinleşeceği aşikar olan bu süreçten mizahın iyileştirici ve hakikate sadık potansiyeliyle kurtulabiliriz. Dolayısıyla çok da 'şey' etmemek lazım!

 

 

 

Bu yazı toplam 5245 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar