1. YAZARLAR

  2. Sami Özuslu

  3. MARAŞ KİME ‘YAR’ OLACAK?
Sami Özuslu

Sami Özuslu

MARAŞ KİME ‘YAR’ OLACAK?

A+A-

1974’ten bugüne kadar Maraş’ın kapalı bölümü müzakere masasında ‘Türk tarafı’nın bir kozu olageldi. Aynı kapalı Maraş Rum tarafının da ‘şikayet konusu’ydu. Hala da öyledir.

Kıbrıs sorunu retoriğinde böyle ezber retorikler hep vardı. Mesela ‘kayıplar’ konusu öyleydi. İki tarafın şoven unsurları on yıllarca ‘kayıp edebiyatı’ yaparak insanları provoke ettiler. Ta ki kayıplar konusunda ‘Pandora’nın kutusu’ açılana, insanlar konuşmaya başlayana kadar…

‘Mülkiyet’ meselesi de -kısmen olsa da- böyle bir mevzudur. Özellikle Kıbrıslı Rum liderliği ‘insan hakkı’ diyerek konuyu uluslararası arenada hep ‘mağduriyet’ başlığı olarak tuttu. Oya hep yazdım, söyledim, ‘insan hakları’ndan söz edilecekse Kıbrıs’ta elbette mülkiyet de bir alt başlıktır ama ondan önce niceleri gelir. Başta ‘yaşam hakkı’ olmak üzere…

Dolayısıyla çatışmacı zihniyetlerin bu tür acınaklı ve propaganda amaçlı mesajları yıllar içerisinde bir yer etti, ezber oluşturdu. Oysa Kıbrıs sorunu sadece bunlar değil ki!..

Kıbrıs sorunu müzakere masasındaki parametrelerden de ibaret değil. Öyle algılandığı sürece Kıbrıs sorununa ‘insani’ ve ‘vicdani’ bir çözüm bulunamayacak.

Kıbrıs’ta ‘toprak’, ‘mülkiyet’, ‘güvenlik’, ‘garantiler’, ‘askerler’, ‘üsler’ gibi konular sorundur. Masada bunları adil şekilde, bir ‘orta yol’ bularak halletmek önemlidir. Ama sorun bu kadarla sınırlı değil ki…

Yaşanmışlıklar var, insani boyut var, eğitim var, kültür var, gerçek tarih var.

***

Maraş konusunu bir taraf ‘koz’, diğer taraf ise ‘acındırma’ amacıyla kullanageldiği içindir ki aklı selim bir formül üzerinde oturulup konuşulamıyor.

Birkaç dönem ‘Maraş’a karşılık limanların açılması’ ele alındı, tartışıldı ama o da siyasetin malzemesiydi. Yoksa ‘Maraş’ı nasıl insanlığın hizmetine sokarız’ diye bir gailenin, bir düşüncenin sonucu değil…

Şimdi yapılanlar farklı mı peki?

Değil.

Dün de yazdım, Türkiye dış politikada ‘tutunacak dal’ arıyor ve elinde neredeyse hiçbir koz kalmadı. O yüzden ‘Maraş kartı’nı masaya sürüyor Erdoğan…

Bir taraftan havuç, diğer taraftan da sopa gösteriyor. Kah “Maraş’ı Türklere açıyorum” havası yaratıyor, ama ertesi gün dönüp “Yasal sahipleri gelsin, başvursun, tazminatını ödeyelim” diyor.

Çelişkinin alası…

Ama yapacak bir şeyi de yok. ‘İç tribünler’ için başka ‘dışarısı’ için başka konuşmak zorunda.

‘Bizimkiler’ de seyirci tabii… ‘Etkisiz eleman’!..

***

Peki ama Maraş kime ‘yar’ olacak?

Bana göre kimseye!..

Bu ‘kafalar’ ile hiç kimseye yar olmayacak. Hoş, 1974 sonrası yeni turizm bölgesi olan Protaras, Aya Napa gibi yerlerde yatırım yapanların da işine gelmiyor Maraş’ın gerçek anlamda ‘açılması’… Hatta Limasol, Baf’taki turizmcilerin de… Yani Rumların hepsi de Maraş için yanıp tutuşuyor değil. ‘Sermayenin dini, milliyeti, kitabı, Allah’ı yoktur’ sözünü unutmayalım!

İşin bir tarafı bu…

Diğeri ve en önemlisi ise şu: Bırakın Maraş’ı… Kıbrıs, bir bütün olarak kime ‘yar’dır?

Mesela Kuzey Kıbrıslı Türklere ‘yar’ olabilmiş midir?

Yoksa giderek ‘elimizden kayan’ bir süreç mi işliyor adanın bu yarısında?

Kıbrıslı Rumlar için mesela, ellerindeki Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tamamı ‘yar’ mıdır peki?

Bırakın Maraş’ı, Limasol’da durum nedir örneğin, ‘yar olma’ meselesinde? Rumlara mı, yoksa Ruslara mı ‘yar’dır bizim Leymosun?

Başlıktaki soruya dönecek olursak…

Maraş kime mi ‘yar’ olacak?

Bu ‘kafa’ ile gidersek cevap belli:

‘Bize değil!..’

Bu yazı toplam 1707 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar