Maraş ve Abdullah Paşa Vakfı
Çok güvenilir bir kaynak; Maraş ile ilgili enfes bir değerlendirme daha doğrusu “derleme” hazırladı...
Günlerce yazılabilecek kadar çok bilgi ve belgeyi bir araya getiren güvenilir ve aynı zamanda bu konularda uzman kaynağımızın derlemesinin sonucu gayet açık...
Özetleyelim:
1 - Olgusal ve yasal olarak Maraş’ta Abdullah Paşa Vakfı diye bir vakıf yoktur...
2 – KKTC hukukunda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde yani Avrupa hukukunda, böyle bir yasal vakıf söz konusu değildir...
3- 1974 öncesi gayrimenkuller için isdar edilmiş koçanlar geçerlidir... Yani 20 Temmuz 1974’teki tapular neyse, yasal belge onlardır...
-*-*-
Peki, Evkaf ya da KKTC Vakıflar İdaresi Genel Müdürlüğü, neden farklı açıklamalar yapmaktadır?
Bence bunun iki sebebi söz konusudur:
1 – Siyaset.
2 – Hata.
-*-*-
Siyaseten Abdullah Paşa Vakfı’ndan söz etmek, meselenin içerisine “Osmanlı” adını karıştırıp, vatandaşa gaz vermek, değerli bir propaganda aracı olarak görülüyor...
“Bak ey ahali, bu Kıbrıs denen yer, bir zamanlar hep bizimdi... Abdullah Paşa adlı bir paşamız, Doğu Akdeniz’in belki de en pahalı arsalarının sahibiydi. Hatta adına kurulmuş vakıf hala sahibidir...”
-*-*-
Hata konusuna gelecek olursak; elbette haddim değil çok değerli hukukçu arkadaşlarımı veya Evkaf Genel Müdürü İbrahim Benter beyi eleştirmek ama “belgeler” ve yukarıda bahsettiğim değerli kaynağın bulguları; “Maraş’ta Abdullah Paşa Vakfına ait gayrimenkul bulunmaktadır” iddiasını çok basit ve anlaşılır bir dille çürütüyor...
-*-*-
Efendim Maraş’ta Abdullah Paşa Vakfı ve bu vakfa ait mülkler hiç olmadı mı?
Kesinlikle oldu!
Ancak, belgelerle de kanıtlanmaktadır ki, bu vakıf, 1933 veya 1935 yıllarında kapandı.
Nasıl mı kapandı?
“Mustafa Haşim Altan: Belgelerle Kıbrıs Türk Vakıflar Tarihi” adlı kitabın ikinci cildinde, ilgili vakfın, “nakde tahvil edilerek”, yani “parası ödenerek” kapatıldığı “belgeleniyor”...
-*-*-
1974 yılındaki savaşın hemen sonrasında, Abdullah Paşa Vakfı’nın gelirinden hisse almakta olan, yani “gallehar” kabul edilen ve Türkiye’de yaşayan yaklaşık 150 kişi, o dönemdeki Kıbrıs Türk idaresine başvurur...
Kıbrıs Türk Federe Devleti Başbakan Yardımcılığı ve Savunma Bakanlığı’na mektupla başvuran kişiler, kendilerine haklarının ödenmesini talep eder...
Ve o dönemde, Evkaf Müdürü olan Nail Asaf bey, “... 18 bin 467 lira 16 şilin ve 8 kuruşun, o dönem Abdullah Paşa Vakfı’nın mütevellisi olan İstanbul’daki Mehmet Remiz beye ödendiğini, vakfın kapatıldığını ve Kıbrıs’ta böyle bir vakfın bulunmadığını” bildirir...
-*-*-
Yine 1975 yılında Evkaf’ın Müdür Muavini Turgut Süleyman bey, “... nakde tahvil işlemleri anlaşma yolu ile yapılmıştır” diye bir resmi yazı yazar...
Nakde tahvil, “kuruşuna kadar ödemesi yapıldı”dır...
-*-*-
Abdullah Paşa Vakfı’nın “galehar”ları bu yanıtlardan tatmin olmaz...
Bir kısmı, Türkiye’nin Lefkoşa Büyükelçisi’ne başvurur...
“Vakfımızdan doğan gelirleri istiyoruz da istiyoruz” anlamına gelecek bir mektup veririler...
Bu kez Evkaf Müdürü Ahmet Sami bey, Büyükelçilik’ten gelen resmi yazıya, resmi yanıt verir ve der ki; “... Abdullah Paşa Vakfı, 1933 yılında tüm malları için 18 bin 467 lira 16 şilin ve 8 kuruş ödenerek kapatılmıştır. Kıbrıs’ta böyle bir vakıf kalmamıştır.”
-*-*-
Peki, “vakıf malı nakde çevrilemez, satılamaz” iddiası ne kadar doğrudur?
Satışın yapıldığı dönemde, yani 1933 veya 1935’li yıllarda, vakıf mallarının nakde çevrilemeyeceğini öngören her hangi bir yasa veya uygulama söz konusu değildir.
Vakıf mallarının satılamayacağı konusu, 1955 yılında yürürlüğe giren Fasıl 337, madde 23’te bulunmaktadır...
-*-*-
“Vakıf malları satılamaz” iddiası, 1878’de kesinlikle gerçek dışıdır, uygulama dışıdır...
Çünkü Padişah Abdülhamit de Ada’yı İngilizlere kiraladığında yayınladığı bir fermanla, Kıbrıs’ta tüm vakıf mallarının satılmasını emretmiştir...
Bu ferman da Mustafa Haşim Altan’ın Belgelerle Kıbrıs Türk Vakıflar Tarihi adlı kitabının ilk cildinde yer almaktadır.
-*-*-
Tekrar edelim; “Fasıl 337 yürürlüğe girmeden önce, yani 1950’lerin gerisinde kalan yıllarda vakıf malları satılabilmiştir.”
-*-*-
Ödenen para miktarına da bakalım...
Güvenilir kaynağımıza göre 1930’lu yıllarda 18 bin kusur Kıbrıs Lirası son derece makul bir fiyattır...
1878’de Ada’nın tamamı İngilizlere yıllık 5 bin Sterline kiralanmıştır...
1878’de kiralama anlaşmasını Osmanlı’nın o dönemdeki Dış İşleri Bakanı sıfatıyla (Hariciye Nazırı) Safvet Paşa imzalamıştır...
Ancak kiralama bedeliyle ilgili daha sonra (1879’da) bir başka anlaşma daha imzalanmıştır ki buradaki Osmanlı Hariciye Nazırı’nın adı da Alexandre Caratheodory Paşa’dır...
Düzeltme anlaşması da denilen bu ikinciye göre, İngilizler, Osmanlılara Kıbrıs için yılda 5 bin Sterlin ödeyecektir... (Buraya bir not eklemek istiyorum; çok ucuza gittik be gavollem... Zaten İngiliz, 1914’ten sonra da hiç kira ödemedi... Ya beleş vallahi)...
-*-*-
Haaa, “peki zaman aşımı” meselesi ne durumdadır?
Bu konuda da zaman aşımının 36 yıl olduğunu vurgulamak gerekiyor...
Yani 1935’te satışı yapılan Abdullah Paşa Vakfı mülkleri için bir dava açılacaksaydı, bu davanın en geç, 1971 yılı sonuna kadar açılması gerekmekteydi...
Burada da bir not ekleyeyim, “Geçti Borun pazarı, sür eşeği Niğde’ye...”
-*-*-
Pekiiiii; 2000 yılında Gazimağusa Kaza Mahkemesi, “Kapalı Maraş Bölgesi’nde, 1472 adet koçanda belirtilen gayrimenkul malların Abdullah Paşa Vakfı’na ait olduğu yönünde tespit kararı” vermemiş mi?
Vermiştir!
Mahkememizin kararını kabul etmiyor muyuz?
Bu konuda çok yorum yapacak değilim...
İlgili yargıçlar ya emeklidir ya ölmüştür; gerçekten saygısızlık etmek istemem ama ilgili karar, “tamamen siyasidir ve tamamen duygusaldır” demekle yetineceğim.
Bu konuda güvenilir kaynağımızın yorumu, “... Rules of Natural Justice yani Tabii Adalet Kuralları’na göre bu karar Kıbrıs Türk Yargısı için bir yüz karasıdır...”
-*-*-
Taşınmaz Mal Komisyonu, Maraş’taki mallarla ilgili olarak yetkili midir?
Evet yetkilidir...
KKTC Yüksek Mahkemesi’nde verilen bir kararda, Taşınmaz Mal Komisyonu’nda 1974 yılındaki koçanların esas alınmasına vurgu yapılmıştır...
-*-*-
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Xenides Arestis v Turkey davasında, Maraş’ta Abdullah Paşa Vakfı’na ait olduğu öne sürülen malların, Arestis’e ait olduğuna hükmetti. 1970’lerdeki tapuların geçerli olduğunu karara bağladı.
-*-*-
Şimdi; sadece KKTC’de ve Türkiye’de, “Maraş’taki mallar, dedemiz Abdullah Paşa’nın kurduğu Vakfa aittir” şeklinde bir “propaganda” yapılması, ayrıca ilginçtir...
Bize niye anlatıyorsunuz ki bunu?
“Hukuka anlatın”...
Gidin, AİHM’den karar çıkartın...
Bize anlatmaktan ne olur vaz geçin?
Yani futbol diliyle anlatacak olursak; “tribünle oynamaktan vazgeçin, Avrupa’da yasal maç yapın”...
Bilmem anlatabildim mi?
Gerçek bir çınar daha devrildi... Adı gibi dev bir çınar... Hikmet Çınaroğlu... Herkesin Hikmet abisi... Limasollu... Omorfolu... Doğan Türk Birliği’nin, Baf Ülkü Yurdu’nun efsane kalecisi... Çocukluğumuzun, gençliğimizin çok ama çok büyük bir yıldızı... Hep gülen yüzüyle hatırlayacağız... Allah rahmet eylesin... Ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyorum...