“Maraş’ı açmak yok, mağduriyeti gidermek var”
“Maraş’ı açmak diye bir şey yok” diyen Emekli Büyükelçi Batıbay: “74’te Maraş’ta mülklerini terk etmiş insanların hak ihlalinden doğan mağduriyetlerini Avrupa hukukuna göre gidermek var. Ancak, bunu iyi bir diplomasiyle, iyi anlatarak yürütebiliriz.”
Ödül AŞIK ÜLKER
Türkiye’nin Avrupa Konseyi eski Daimi Temsilcisi Büyükelçi Daryal Batıbay, “Hükümetin, ‘Maraş’ı açıyoruz’ söylemiyle 1974’te mülklerini terk etmiş insanların şimdi, 46 yıl sonra kiracı olarak dönmeleri gibi bir yaklaşımı olduğu anlaşılıyor” dedi.
“Maraş’ı açmak diye bir şey yok” diyen Emekli Büyükelçi Batıbay, “74’te Maraş’ta mülklerini terk etmiş insanların hak ihlalinden doğan mağduriyetlerini Avrupa hukukuna göre gidermek var. Ancak, bunu iyi bir diplomasiyle, iyi anlatarak yürütebiliriz.” şeklinde konuştu.
Batıbay, Maraş’ın Kıbrıslı Türklerle Kıbrıslı Rumların üretip, çalışıp, ekonomik faaliyet yürütebildikleri bir laboratuvar olması düşüncesini paylaştı.
“Barışın temeli ekonomik işbirliğidir” diyen Batıbay, Maraş’ın insanların birbirlerine etnik kökenlerinden dolayı husumetle bakmadığı, bilakis işbirliği yaptıkları bir deney olabileceğini belirtti.
Taşınmaz Mal Komisyonu’nun (TMK) etkin iç hukuk yolu olarak kabul edildiği dönemde Strasburg’da Türkiye’nin Avrupa Konseyi’ndeki daimi temsilcisi olan Büyükelçi Daryal Batıbay, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Yüksek Mahkeme’nin ilgili kararlarından sonra “Maraş Evkaf malıdır” argümanının sonlandırılması gerektiğini belirtti.
Batıbay, söz konusu mahkeme kararlarını “AİHM’de 2005 yılında Xenides-Arestis başvurusunda, ‘Xenides-Arestis mağdur değildir çünkü mülk sahibi değildir, orası Evkaf malıdır. Bu başvuruyu kabul edilmez bul’ dedik. AİHM bu görüşü oybirliğiyle reddetti. Türkiye’nin yargıcının oyuyla, oybirliğiyle reddetti. Ekim 2019’da Yüksek Mahkeme de ‘TMK Maraş’a ilişkin karar alırken, 1974 tapu kütüklerini esas alır, bunun öncesinde herhangi bir usulsüzlük olup olmadığını sorgulama yetkisi yoktur’ dedi” sözleriyle hatırlattı.
Batıbay, 1974-2005 arasında birkaç defa Maraş’ın Rum Yönetimi’ne iadesinin gündeme geldiğine işaret ederek, “Genel çözüm müzakerelerinin çöktüğü dönemlerde, defalarca ara çözüm/mini paket önerildi... En son Annan Planı’na giden yolda, rahmetli Rauf Denktaş, kendisi bunu önerdi, gene reddedildi. Maraş Evkaf malı iseydi, Kıbrıs Türk yönetimleri neden bu ara çözüm/mini paketleri kabul ettiler? Rahmetli Denktaş, Evkaf’ın malını Rumlara vermeyi nasıl teklif eder, böyle bir şey olur mu?” dedi.
Mevcut hükümetin “arazi Evkaf’ın malı, üzerindeki yapılar Rumların veya her kim yaptıysa onun” şeklinde bir yaklaşımı var gibi görüldüğünü ifade eden Batubay, “Hükümetin, ‘Maraş’ı açıyoruz’ söylemiyle 1974’te mülklerini terk etmiş insanların şimdi, 46 yıl sonra kiracı olarak dönmeleri gibi bir yaklaşımı olduğu anlaşılıyor...74’teki sahiplerinden başka birini sahip olarak gösterirseniz, o zaman Güvenlik Konseyi kararını ihlal etmiş olursunuz ve korkarım ki Rum hükümetinin propagandasına malzeme sağlamış olursunuz. Hem Rum Yönetimi’nin propagandasına malzeme sağlayarak BM’de ve AB’de suçlamalara hedef olmak, hem de Kapalı Maraş’ı hayalet şehir olmaktan da çıkaramamak gibi bir sonuçla karşılaşmaktan kaçınmak lazım” diye konuştu.
Olayı “Maraş’ın açılması” diye sunmanın yanlış olduğunu savunan Büyükelçi Batıbay, yapılacak olanın Kapalı Maraş’taki mülklerini terk etmiş insanların mülkiyet hakları ihlalinden doğan mağduriyetlerini TMK yoluyla gidermek olduğunu söyledi.
Batıbay, Kıbrıs Türk tarafının Rum tarafının zamanın ve statükonun lehine işlemediğini gösterebilecek imkanları olduğunu kaydederek, bunların, “TMK’nın etkin çalıştırılması, bu çerçevede Maraş’la ilgili yeni bir düzenlemeye gidilmesi ve Maronitlerin Kuzey’deki köylerine dönüşlerinin sağlanması” olduğunu söyledi.
- Soru: Crans Montana’dan beri Maraş’ı sürekli gündeme getiriyorsunuz, Maraş’ta mal bırakmış Rumların mağduriyetinin TMK yoluyla giderilmesi gerektiğini söylüyorsunuz. Crans Montana’daki dönüm noktası neydi, sonrasında Maraş’ı neden sürekli gündeme getiriyorsunuz?
- Batıbay: Crans Montana’da Türk tarafının, hem Kıbrıs Türk tarafı hem de Türkiye’nin, çözüm için esneklik gösterdiğini artık herkes biliyor. Türkiye’nin gösterdiği esneklik güvenlik ve garantiler alanında oldu. Cumhurbaşkanı Akıncı da birçok konuda esnek davrandı fakat Rumlar masayı terk ettiler. Rumlar gelinen bu aşamada iki bölgeli, iki toplumlu bir federal çözümü lehlerine görmüyorlar çünkü statükonun kendi lehlerine işlediğini düşünüyorlar. Rum tarafı BM ve AB üyesi, Türk tarafı ise tanınmamış ve çeşitli ambargolar altında... Türkiye’nin de uluslararası alanda, gerek Doğu Akdeniz’deki komşularıyla, gerek AB ve ABD ile ilişkilerinde sorunlar var. Rum tarafı, “zaman ve statüko lehime işliyor, dolayısıyla iki bölgeli, iki toplumlu bir federasyonun gerektirdiği ödünleri vermeyeyim” kararını aldı ve masayı terk etti. Kıbrıs Türk tarafı, Rum tarafının bu algısını değiştirecek adımlar atmalı yani Rum tarafına zamanın ve statükonun lehine işlemediğini gösterebilmeli. Ben bu imkanların Kıbrıs Türk tarafının elinde olduğunu düşünüyorum. Bunlar, TMK’nın etkin çalıştırılması, bu çerçevede Maraş’la ilgili yeni bir düzenlemeye gidilmesi ve Maronitlerin kuzeydeki köylerine dönüşlerinin sağlanması. TMK etkin çalıştırılmalı çünkü Rum tarafı Kuzey’e olan hak iddialarında, hem toprak düzenlemesi, hem de Türk yönetimine dönecek Rum sayısının belirlenmesinde, 74’te terk edilmiş Rum mülklerini gerekçe olarak kullanıyor. TMK, Rumların kuzeydeki mülkle hukuki bağlarını, tazminat veya takas yoluyla sonlandırıyor, Rumlar bunu gönüllü olarak yapıyor. Rumların büyük çoğunluğunun talebi tazminat, iade talebi çok az... TMK yoluyla Kuzey’deki mülkiyet yapısının değiştirilmesiyle, buna ister kamulaştırma ister Türkleştirme deyin, Rum Yönetimi’nin müzakerelerde Kuzey’e olan toprak taleplerinin gerekçesini ellerinden alıyorsunuz. Bu, Kıbrıs Türk tarafının elinde olan, Avrupa hukukuna göre, gönüllülük esasıyla kullanabileceği önemli bir araç ve imkan. Bunu kullanmıyor, affedilir gibi bir şey değil.
TMK Maraş’ta nasıl çalıştırılabilir?
“2005 yılında ‘Xenides-Arestis mağdur değildir çünkü mülk sahibi değildir, orası Evkaf malıdır’ dedik. AİHM bu görüşü, Türkiye’nin de yargıcının oyuyla, oybirliğiyle reddetti. Ekim 2019’da Yüksek Mahkeme de ‘1974 tapu kütüklerini esas alır, bunun öncesinde herhangi bir usulsüzlük olup olmadığını sorgulama yetkisi yoktur’ dedi.”
- Soru: Mevcut hükümet Maraş’ı açmaktan, Evkaf’ın haklarına halel gelmeksizin eski mal sahiplerine verilmesinden bahsediyor. Son dönemde bu konudaki açıklamalar sıklaştı. Bunu ve Evkaf’ın Maraş konusundaki iddialarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Batıbay: Kıbrıslı Rumlardan TMK’ya Kapalı Maraş’taki mallarla ilgili yüzlerce başvuru var ve bunların hemen hemen hepsi iade istiyor. Dönmek istiyorlar çünkü Maraş bugüne kadar kapalı bir askeri bölge olarak kaldı ve iskana açılmadı, belli ki bir gün iade edilmek niyetiyle tutuldu.
TMK etkili çalıştığı dönemlerde bile Maraş başvurularını ele almadı çünkü orası askeri yasak bölge. Bunun değiştirilmesi çok kolay aslında. TMK’yı Maraş’ta nasıl çalıştırabiliriz? Maraş’la ilgili iki önemli uluslararası belge var. Biri 550 (1984) sayılı BM Güvenlik Konseyi kararıdır. Bu kararda “Maraş eski sakinlerinden yani Temmuz 1974’te terk edenlerden başkasına verilmesin” deniyor ve bölgenin BM yönetimine devredilmesi yönünde çağrı yapılıyor.
İkinci belge ise, TMK’nın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından etkin iç hukuk yolu olarak kabul edildiği, 5 Mart 2010 tarihli Demopoulos kararıdır. TMK, 1974’de Kuzey’de mülk bırakmış Rumların mağduriyetlerini takas, tazminat veya iade yoluyla gidermekle yükümlü bir organ. AİHM Demopoulos kararına giden hukuki süreçte, 2005 yılında, Maraş’taki bir mülkle ilgili olan Xenides-Arestis başvurusunu pilot dava olarak aldı ve adı geçenin mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verdi. O dönemde Mağusa Kaza Mahkemesi de Kapalı Maraş’ın Evkaf’ın mülkü olduğuna dair bir karar aldı. Aslında Mağusa Kaza Mahkemesi’nin ilgili tarafları dinlemeden aldığı bu karar, usul yönünden sakatlığı olan bir karar.
“Rahmetli Denktaş, Evkaf’ın malını Rumlara vermeyi nasıl teklif eder?”
“(Kapalı) Maraş’la ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Yüksek Mahkeme’nin ilgili kararlarından sonra ‘Maraş Evkaf malıdır’ argümanının sonlandırılması gerekiyor.”
Evkaf, İngiliz döneminde Evkaf mallarının Evkaf Yasası’na aykırı olarak satış ve takas yoluyla elden çıkarıldığını savunuyor. İngiliz Yönetimi sırasında bu konuda usulsüzlük, yanlışlık, yasaya aykırılık yapılmış olabilir, bunun aksini iddia edemem. Ancak bu işlemlerin üzerinden yıllar geçti, uzun zaman ne Evkaf’tan, ne de Türk Yönetimi’nden bu konuda bir ses çıkmadı.1974-2005 arasında birkaç defa Maraş’ın Rum Yönetimi’ne iadesi gündeme geldi. Genel çözüm müzakerelerinin çöktüğü dönemlerde, defalarca ara çözüm/mini paket önerildi. Bu paketin içeriği, Kıbrıs Rum tarafının, Kıbrıs Türk toplumuna hava ambargosunu önceleri eski Lefkoşa Havaalanı, sonraları ise Ercan Havaalanı aracılığıyla kaldırması ve bunun karşılığında da genel çözümde iade edilecek ve kapalı tutulan Maraş’ın Rum tarafına verilmesiydi. Kıbrıs Türk tarafı bu önerileri her seferinde kabul etti, Rumlar ise reddetti. En son Annan Planı’na giden yolda, rahmetli Rauf Denktaş, kendisi bunu önerdi, gene reddedildi. Maraş Evkaf malı iseydi, Kıbrıs Türk yönetimleri neden bu ara çözüm/mini paketleri kabul ettiler? Rahmetli Denktaş, Evkaf’ın malını Rumlara vermeyi nasıl teklif eder, böyle bir şey olur mu?
“Kapalı Maraş Evkaf malıdır” argümanının iki mahkeme, AİHM ve KKTC Yüksek Mahkemesi kararıyla artık geride kalması lazım. AİHM’de 2005 yılında Xenides-Arestis başvurusunda, “Xenides-Arestis mağdur değildir çünkü mülk sahibi değildir, orası Evkaf malıdır. Bu başvuruyu kabul edilmez bul” dedik. AİHM bu görüşü oybirliğiyle reddetti ve Xenides-Arestis’in başvurusunu kabul edilebilir buldu. Oybirliğiyle yani Türkiye’nin yargıcının, Rıza Türmen’in oyuyla, oybirliğiyle reddetti. Ekim 2019’da Yargıtay olarak toplanan KKTC Yüksek Mahkemesi de “TMK Maraş’a ilişkin karar alırken, 1974 tapu kütüklerini esas alır, bunun öncesinde herhangi bir usulsüzlük olup olmadığını sorgulama yetkisi yoktur” dedi ve Kapalı Maraş’ı terk etmiş kişilerin TMK’ya başvurularının ele alınıp sonuçlandırılmasının önünü açtı. Gerek AİHM kararı, gerekse KKTC Yüksek Mahkemesi kararıyla artık bu tartışmanın sonlandırılması gerekiyor.
“Keşke eski sakinleri geri gelse ve Maraş bir laboratuvar olsa”
“Keşke eski sakinleri geri gelse ve böylece Maraş, Kıbrıslı Türklerle Kıbrıslı Rumların, iki toplumun insanlarının bir arada üretip, çalışıp, ekonomik faaliyet yürütebildikleri bir laboratuvar olsa.”
Türkiye’nin Avrupa Konseyi eski Daimi Temsilcisi Büyükelçi Daryal Batıbay, eski mülk sahiplerinin geri gelmesiyle Maraş’ın, Kıbrıslı Türklerle Kıbrıslı Rumların bir arada üretip, çalışıp, ekonomik faaliyet yürütebildikleri bir laboratuvar olabileceğini söyledi.
Büyükelçi Batıbay, “Barışın temeli ekonomik işbirliğidir. Maraş, insanların birbirlerine etnik kökenlerinden dolayı husumetle bakmadığı, bilakis işbirliği yaptıkları bir deney olabilir” dedi.
“74’te mülklerini terk etmiş insanların 46 yıl sonra kiracı olarak dönmeleri...”
“Hükümetin, ‘Maraş’ı açıyoruz’ söylemiyle 1974’te mülklerini terk etmiş insanların şimdi, 46 yıl sonra kiracı olarak dönmeleri gibi bir yaklaşımı olduğu anlaşılıyor”
- Soru: BM Genel Sekreteri Guterres de Maraş’ta BM Güvenlik Konseyi kararlarına uygun olmayan faaliyet yapılmaması gerektiğini söyledi. Hükümetin “Maraş’ı açıyoruz” yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizin Maraş’la ilgili yeni düzenlemeden kastınız nedir?
- Batıbay: Hükümetin ne açıklayacağını henüz görmedik ama “arazi Evkaf’ın malı, üzerindeki yapılar Rumların veya her kim yaptıysa onun” yaklaşımı var gibi. Hükümetin, “Maraş’ı açıyoruz” söylemiyle 1974’te mülklerini terk etmiş insanların şimdi, 46 yıl sonra kiracı olarak dönmeleri gibi bir yaklaşımı olduğu anlaşılıyor. Hükümetin kararı bu yönde olursa, Kapalı Maraş’a dönen olacağını sanmıyorum. İnsanlar sahibi olarak terk ettikleri mülklere kiracı olarak dönmez. Bu, BM Güvenlik Konseyi kararının da ihlali olur. Çünkü 74’teki sahiplerinden başka birini sahip olarak gösterirseniz, o zaman Güvenlik Konseyi kararını ihlal etmiş olursunuz ve korkarım ki Rum hükümetinin propagandasına malzeme sağlamış olursunuz. Hem Rum Yönetimi’nin propagandasına malzeme sağlayarak BM’de ve AB’de suçlamalara hedef olmak, hem de Kapalı Maraş’ı hayalet şehir olmaktan da çıkaramamak gibi bir sonuçla karşılaşmaktan kaçınmak lazım.
“Maraş’ın açılması değil, mağduriyetlerin giderilmesi”
“Maraş’ın açılması” diye sunmak da, bence yanlış bir yaklaşımdır. Yapılacak olan, Kapalı Maraş’ın açılması değil, Maraş’ta mülklerini terk etmiş insanların mülkiyet hakları ihlalinden doğan mağduriyetlerini gidermektir ve bunun için kurulmuş bir organ vardır, TMK. TMK Maraş’taki mülklerle ilgili kendisine yapılan iade başvurularına olumlu yanıt vererek bireysel mağduriyet giderir. Biz, “bireysel mağduriyet gideriyoruz, Maraş’taki mülkleri BM Güvenlik Konseyi kararlarına da uygun olarak eski mülk sahiplerinden başkasına vermiyoruz” demeliyiz.
BM Yönetimi’ne neden veremiyoruz? “Kıbrıs Türk tarafı bunu birçok defa Rum tarafına teklif etti, kabul edilmedi. Ara çözüm-mini paketler kabul görmedi, genel çözüm de 2017’de Rum tarafının tutumu yüzünden olmadı. O zaman ben, AİHM’in kararlarından doğan yükümlülüğümle bireysel mağduriyet gideriyorum, yaptığım budur. Bunu Kuzey’in diğer bölgelerinde yaparken, artık Maraş’ta da yapıyorum, Türk Yönetimi altında bireysel mağduriyet gideriyorum” demeliyiz. İzlenmesi gereken yol bence budur. “Maraş’ı açmak” diye bir şey yok, “74’te Maraş’ta mülklerini terk etmiş insanların hak ihlalinden doğan mağduriyetlerini Avrupa hukukuna göre gidermek” var. Ancak, bunu iyi bir diplomasiyle, iyi anlatarak yürütebiliriz.
Maraş’taki mülkler TMK’ya başvuran 74’teki sakinlerine iade ediliyor ama BM yönetimi altında değil. Neden BM yönetimi altında olmadığını iyi anlatmamız lazım ki “karar ihlalidir” denemesin. Yapılacak işlem, 1974’de Maraş’ta mülklerini terk edenlerin bireysel mağduriyetlerinin giderilmesidir. Esasen TMK’nın görevi, Avrupa hukukuna uygun işlevi de budur. 46 yıldır ara çözüm-mini paket önerilerini ve son olarak 2017’de genel çözümü reddeden Rum tarafının tutumu yüzünden, söz konusu mağduriyet giderme ancak Kıbrıs Türk yönetimi altında mümkündür. Rum uyuşmazlığı TMK’nın görevini yerine getirmesini engelleyemez.
“Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs’ın en üst yargı organının kararına göre tutum almasını beklerim”
- Soru: “Maraş Evkaf malıdır” iddiası konusunda Türkiye’nin tutumu nedir?
- Batıbay: Türkiye’nin bu konuda son tutumunu bilmiyorum. 2019’da KKTC Yüksek Mahkemesi kararı çıktı, Türkiye’nin de bu karara göre tutum almasını beklerim. Çünkü Kuzey Kıbrıs’ın en üst yargı organı, TMK’ya “1974’deki koçanları esas al” diyor.
“Maraş, insanların işbirliği yaptıkları bir deney olabilir”
“Barışın temeli ekonomik işbirliğidir. Maraş, insanların birbirlerine etnik kökenlerinden dolayı husumetle bakmadığı, bilakis işbirliği yaptıkları bir deney olabilir”
- Soru: Maraş’ta malı olan Rumlar veya onların mirasçılarının önemli bir bölümünün Türk Yönetimi altında mülklerine geri dönmeye hazır olduğu da biliniyor. Dediğiniz yolun izlenmesi durumunda Maraş’ın nasıl bir önemi olur?
- Batıbay: Bireysel hak ihlalinden doğan mağduriyetin giderilmesiyle önemli sayıda Rum mülküne geri gelir, kaç yıldır atıl durumda olan mülkünü onarır, işletmeye yönelir veya satar. Kapalı Maraş’taki mülklerin dönüş sonrası onarım, işletme ve satışı Kıbrıs Türk ekonomisine büyük katkı olur. Her durumda Kuzey Kıbrıs ekonomisi ciddi canlanma yaşar.
Keşke eski sakinleri geri gelse ve böylece Maraş, Kıbrıslı Türklerle Kıbrıslı Rumların, iki toplumun insanlarının bir arada üretip, çalışıp, ekonomik faaliyet yürütebildikleri bir laboratuvar olsa. Barışın temeli ekonomik işbirliğidir. Maraş, insanların birbirlerine etnik kökenlerinden dolayı husumetle bakmadığı, bilakis işbirliği yaptıkları bir deney olabilir.
Akılcı yol, Kapalı Maraş’ı terk etmiş olanlardan TMK’ya başvuranlara mülklerini iade etmek, böylece BM Güvenlik Konseyi’nin kararını Kıbrıs Türk Yönetimi altında uygulamak, bölgenin BM yönetimine devrini 46 yıldır Rum Yönetimi’nin engel olduğuna vurgu yapmaktır. AİHM’in kararı ertesinde, KKTC’nin diğer bölgelerinde bireysel mağduriyet giderilmesi için artık siyasal çözüm beklenmezken, Kapalı Maraş için farklı bir uygulamanın makul gerekçesi olmadığını dile getirmektir. Böylece Rum Yönetimi’nin tepkileri gerek BM’de, gerek AB’de zayıflatılabilir, çözümsüzlükle geçen zamanın Rum tarafına da maliyeti olduğu ortaya konabilir. En başta söylediğim gibi, bu şekilde Rum tarafının, “zaman ve statüko lehime işliyor, dolayısıyla iki bölgeli, iki toplumlu bir federasyonun gerektirdiği ödünleri vermeyeyim” algısını değiştirecek adımlar atılmış olur.