Maraş’tan kaçmaya çalışırken öldürülmüşlerdi… (3)
Maraş’ta Omega Oteli’nin sahibi “kayıp” Maria ile Panayotis Hacıprodromu, onlardan geride kalanların bulunmasını beklerken vefat eden biricik oğluları Hristakis Hacıprodromu’nun yanına defnedildiler…
1974’te Maraş’ta Omega Oteli’nin sahibi “kayıp” Maria ile Panayotis Hacıprodromu, onlardan geride kalanların bulunmasını beklerken vefat eden biricik oğluları Hristakis Hacıprodromu’nun yanına defnedildiler…
2017 yılında Mağusa’da (Derinya-Maraş’ın “açık” bölgesi) Kayıplar Komitesi’nin yürüttüğü kazılarda iki diğer “kayıp” Kıbrıslırum’la birlikte aynı yerde gömülü olarak bulunan Maria ile Panayotis Hacıprodromu’dan geride kalanlar, geçtiğimiz Cumartesi günü (29 Ocak 2022) Lefkoşa’da Ayios Konstantinu ve Eleni Mezarlığı’nda toprağa verildi… Maria ve Panayotis Hacıprodromu’nun tek bir oğluları vardı: Hristakis Hacıprodromu… O da Maraş’tan “kayıp” annesi ve babasından geride kalanların bulunmasını beklerken, 2013 yılında vefat etmişti… Kısacası, annesi ve babasının kalıntılarının bulunduğunu göremeden bu dünyadan göçüp gitmişti… Hristakis Hacıprodromu’yla, bir Kıbrıslıtürk okurumuzun yardımları aracılığıyla tanışmıştık ve kendisiyle geniş bir röportaj yapmıştık. Bu röportajımız tam 11 sene önce bu sayfalarda Nisan 2011’de yayımlanmıştı…
Rahmetlik Hristakis Hacıprodromu’yla yaptığımız ve bu sayfalarda Nisan 2011’de yayımlanan röportajımızı bir kez daha sayfalarımızda yayımlayarak bu “kayıp” ailesini anmak istiyoruz… Aileden hayatta olanların acılarını paylaşıyoruz…
Röportajımızın son bölümü şöyleydi:
SORU: Sonra ne yaptınız?
HRİSTAKİS HACIPRODROMU: Bir noktada Spiros Kiprianu bana bir öneri yapmıştı, Kamu Hizmeti Komisyonu’nda görev almam konusunda... Eşimi kaybetmiştim 1983’te... Ondan sonra bu görevi kabul etmiştim. Spiros Kiprianu’yu Londra’da öğrenimdeykenden tanıyordum.
SORU: O zaman Yorgos Tornaritis’i de tanıyorsunuz, Kıbrıs’ın ilk Başsavcısı Kriton Tornaritis’in oğlu... O da avukattı...
HRİSTAKİS HACIPRODROMU: Evet, Yorgos’u tanıyorum, babasını da görmeye giderdim... Çok iyi bir insandı Kriton Tornaritis.
Böylece avukatlıktan vazgeçip Kamu Hizmeti Komisyonu’na girdim ve 1991 yılına kadar bu görevde kaldım. Sonra Vasiliu geldi işbaşına ve kendi taraftarlarından birilerini atamak istedi Kamu Hizmeti Komisyonu’na, bu yüzden sözleşmemizi yenilemedi. Böylece bu görevim bitti ve yeniden avukatlığa döndüm ve 76-77 yaşıma kadar, yani emekli oluncaya kadar avukatlık yaptım.
SORU: Mağusa’yı ya da Maraş’ı düşündüğünüzde, en çok neyini özlüyorsunuz?
Rüyalarınıza giriyor mu Maraş?
HRİSTAKİS HACIPRODROMU: Tabii, rüyalarıma giriyor Maraş... Öncelikle burası doğup büyüdüğüm yerdir Maraş, sevdiğim herşey oradaydı... Denizi çok severim, Maraş kıyı şeridi de yeryüzünün en harika deniz sahilinden birisidir bana göre. Arkadaşlarımı özlüyorum... Takıldığım yerleri özlüyorum... Tüm bu küçük şeyler ki bu küçücük şeylerdir hayatı yaşanılır kılan...
SORU: Müzakerelerde her zaman Maraş’ın gerçek sahiplerine iadesi konusu gündemde oldu durdu...
HRİSTAKİS HACIPRODROMU: Tüm bunlar laftan ibarettir. Kıbrıs sorunu devam ettiği sürece, Maraş’ın da geri verileceğini sanmıyorum. Maraş’ı iade karşılığında daha büyük bir şey almak istiyorlar. Mesela serbest ticaret istiyorlar, şunu, bunu istiyorlar. Eğer bunu yapmaya kalkışacak olursanız, “Bize biraz toprak verin ve karşılığında devletinize sahip olun” demekle aynı şeydir. Eğer her yerle serbest ticaret olursa, seyahat serbestisi olursa ve üstüne üstlük limanları da serbestçe kullanacak olurlarsa, bu “ayrı bir devlet” anlamına gelir, yani federasyondan değil, iki ayrı devletten söz etmiş oluruz. Bana göre Türkiye’nin Kıbrıs’ta istediği de budur. Türkiye bu politikalarını değiştirmediği sürece, sorun da çözülemez zaten... Türkiye bir federasyon mu istiyor yoksa iki ayrı devlet mi istiyor? Görünen o ki, iki ayrı devlet istiyor Türkiye. Bu devletlerden birisi de Türkiye’nin bir vilayeti gibi olacaktır. Eğer anlatılanlar doğruysa, halen adanın kuzeyinde 500 bin civarında yerleşik insan bulunmaktadır, Kıbrıslıtürkler’in sayısı 100 bin civarındadır.
Umarım ki şimdiki müzakerelerden bir sonuç çıkar yine de... Size de belirttiğim gibi ben 82 yaşındayım ve annemle babama düzgün bir cenaze töreni yapıp onları gömmek istiyorum. Henüz hayattayken yapmak istiyorum bunu çünkü kimin ne zaman gideceği belli olmaz artık.
SORU: Antika koleksiyonunuzun bir kısmının St. Barnabas Müzesi’nde sergilendiğini söylemiştiniz bana...
HRİSTAKİS HACIPRODROMU: Evet, bir kısmı orada sergileniyor...
SORU: Gidip gördünüz mü St. Barnabas’ta sergilenen size ait antikaları?
HRİSTAKİS HACIPRODROMU: Gittim tabii... Bu antikalar evimden alınırken, bu kayda geçen ilk koleksiyon olduğu için ve 1975 yılında kayda geçirildiği için, bana ait her bir antikanın altında “1975/1” kodu bulunmaktadır. Yani önce yılı yazdılar, 1975. Sonra “1” dediler yani ilk koleksiyon, sonra da bir numara verdiler bu antikalara. Birleşmiş Milletler’den bir rapor vardır bu konuda, bana ait 900 parça antikayı kayda geçmiş oldukları hakkında... 220 kadar başka obje de evden alınmıştı.
SORU: Sizin bu koleksiyonunuz neydi?
HRİSTAKİS HACIPRODROMU: Bunlar neolitik dönemden başlayan Kıbrıs antikalarıydı. Koleksiyonum 1,700 parçadan oluşmaktaydı ve 9 bin yıllık bir döneme yayılmıştı... Taş Devri’nden başlayarak Ortaçağ’a dek yayılıyordu bu eski eserler. Tam bir koleksiyondu, kısa dilimlik arkelolojik dönemleri de kapsıyordu, 50 yıllık dönemleri dahi kapsıyordu. Herhalde Kıbrıs’taki en iyi koleksiyon buydu. Heykeller vardı, çanak çömlek vardı, mücevherat vardı...
SORU: Tüm bunları nerede sergiliyordunuz?
HRİSTAKİS HACIPRODROMU: Evimde sergiliyordum bunları. Maraş kentinde yaşıyordum, evim kent içindeydi...Okullar kapandıktan sonra ise yaz aylarını deniz kıyısındaki otel-apartmanda geçiriyorduk... Ancak Eylül ayından itibaren yine kentte yaşamaya dönüyorduk. Evimdeydi koleksiyonum, Eleftherias Caddesi’ndeki evimde... Bu yol, şimdilerde Palm Beach diye bilinen otele çıkar... Stadyumun dışından geçip bu otele çıkar...
SORU: Koleksiyonunuzun 1,700 parça eski eserden oluştuğunu söylediniz...
HRİSTAKİS HACIPRODROMU: Evet... Ne yazık ki pek çoğu çalındı çünkü ancak 900 parçayı kayıt altına aldılar...
SORU: Yani 800 parça antikayı çaldılar...
HRİSTAKİS HACIPRODROMU: Evet, çaldılar çünkü yalnızca 900 parçayı “kayda” geçirdiler. 220 parçaya da “etnografik” diye isimlendirdiler – bunlar tabaklar falandı...
Ben bu çalıntı antikalarımdan bir kısmının izini yurtdışında çeşitli pazarlarda buldum, mesela İngiltere pazarlarında, İsviçre, Fransa pazarlarında bulduk bu antikaların bir bölümünü, onları alıp Kıbrıs’a geri getirdik. Bu insanlara Türkler tarafından satılmış bu antikalar.
SORU: Yani çalınmayan antikalarınız da St. Barnabas Müzesi’nde sergileniyor...
HRİSTAKİS HACIPRODROMU: Evet ancak tüm koleksiyonum bu değildir, koleksiyonumun bir bölümünü de depolarda tutuyorlar. Ancak tüm bu koleksiyonun tam bir kaydı vardır elimizde çünkü bu koleksiyondaki tüm parçalar, Kıbrıs Müzesi’nde kayıtlıdır – Aralık 1973’te kaydını yaptırmıştık bu koleksiyonun, yasa uyarınca. Müzenin fotoğrafçısı tarafından tüm koleksiyonumun fotoğrafları teker teker çekilmişti. Ve bu fotoğraflarla birlikte ayrı bir kayıt tutulmuştu, bir arkeolog tarafından. Bu arkeolog Amerikalı’ydı ve Kıbrıs Müzesi’nce istihdam edilmişti müzede. Helen Hersher’di adı bu arkeoloğun. Yani koleksiyonumun tam bir kaydı bulunmaktadır elimizde.
Ne yazık ki Türk tarafındakiler hiçbir şekilde işbirliğine yanaşmıyorlar bu konuda. Onlara başvurdum, St. Barnabas’ta neler olduğuna bakalım bir dedim, bir de depolarda neler var ona bakalım ki hangi parçaların eksik olduğunu anlayabilelim.
SORU: Böylece bu çalıntı parçaların peşine düşebilecektiniz dünyanın çeşitli yerlerinde...
HRİSTAKİS HACIPRODROMU: Evet... Yalnızca bu da değil... Pek çok küçük parçanın da bazı Kıbrıslıtürk koleksiyoncular tarafından satın alınmış olduğu ve bazı parçaların onların koleksiyonunda bulunduğu yönünde bilgi sahibiyiz.
Kısacası elimizde koleksiyonun fotoğrafları olduğu için, karşılaştırma yapalım ve hangileri kayıptır, onları bulalım dedik fakat bunu reddettiler. Kıbrıs’ın kuzeyindeki ‘Dışişleri Bakanlığı’na mektup göndermiştik bu konuda ancak ne yazık ki işbirliği yapmayı reddettiler. Bakalım şimdi ne olacak...
SORU: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde bu konuda dava açtınız mı?
HRİSTAKİS HACIPRODROMU: Bunu söyleyecektim tam... Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde dava açtık onlara karşı. Mülkiyet konusunda bir yanıt verdi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, biliyorsun. Ancak bu antika koleksiyonuna ilişkin herhangi bir yanıt vermedi. Yani “Bu konuda kuzeydeki Taşınmaz Mal Komisyonu’na başvurunuz” falan demediler şu ana kadar. Taşınmaz mal konusunda bir hükmü var Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ancak bu antikalar konusunda herhangi bir şey söylemedi mahkeme. Bunun üzerine yazdık onlara, koleksiyonumuzu talep ettiğimizi belirttik, “Size geri döneceğiz” dediler ama henüz bir şey çıkmadı. Eğer yakın zamanda yanıt vermezlerse, o zaman kuzeydeki Taşınmaz Mal Komisyonu’na başvuru yapacağız sanırım. Tüm koleksiyonun bize iade edilmesini talep edeceğiz.
SORU: Sanırım yılsonuna kadar başvuru hakkınız var...
HRİSTAKİS HACIPRODROMU: Evet... “Koleksiyonumuzu bize iade ediniz. Kayıp olan parçaların da bedelini ödeyin” diyeceğiz.
SORU: Elbette bu koleksiyon 9 bin yıllık bir koleksiyon ve paha biçilmez bir koleksiyon. Kıbrıs’ın tüm tarihinden paha biçilmez parçalardan oluşuyor. Ancak yine de bir tahminde bulunacak olsanız, ne söylerdiniz?
HRİSTAKİS HACIPRODROMU: Milyonlarca Euro eder derdim... Ancak öncelikle bir bütün olarak koleksiyon, gerçekten paha biçilmezdir... Eğer bunu parasal olarak hesaplayacak olursak, milyonlarca Euro eder... Ben böyle bir hesap yapmadım ancak çok değerli parçalardır bunlar.
SORU: Bu hobiye nasıl başlamıştınız?
HRİSTAKİS HACIPRODROMU: Babam, Salamis’in hemen dışındaki Limnya köyünde (şimdiki adıyla Mormenekşe) dünyaya gelmişti. Küçük bir çocukken alıp beni o bölgede gezdirirdi, Salamis’e götürürdü beni ve gördüklerimizle ilgili pek çok şey anlatırdı... Çocukluktan itibaren uygarlığımıza, tarihimize tutkundum... Büyüyünce, elime fırsat geçtiği zaman, antik parçaları toplamaya başlamıştım.
1964 yılında pek çok değerli parça satılıyordu, bunun nedeni toplumlarımızın ayrılmasıydı. Elbette yalnızca Kıbrıslıtürkler antika aramak üzere kazılar yapmıyordu, antika bulmak üzere kazı yapan Kıbrıslırumlar da vardı. Ancak Kıbrıslıtürkler enklavlara çekildikten sonra, daha ciddi bir iş olarak yapmaya başladılar bunu, pek çok antika yurtdışına satılıyordu. O günlerde Eski Eserler Dairesi Müdürü olan Karayorgis’e gitmiştim onu uyarmak üzere, bu olayı görmezden geliyordu sanırım. Ben de en azından bu antikaları Kıbrıs’ta tutabilir miyim diyerek bu koleksiyonu yarattım... Elbette en çok özlediğim şeylerden birisi de işte bu antika koleksiyonumdur. Çok güzel bir koleksiyondu...
St. Barnabas’a gittiğinizde, soldan başlarsınız dolaşmaya... Oradan başlar koleksiyon... Geçtiğimiz Aralık ayında gittim oraya, herşey olduğu gibi duruyordu, fotoğraflarını da çektim... Fotoğraflar var elimizde, videolar var... Ancak tam olarak sayıyı kestiremiyoruz – 900 parçayı kayda geçmişler ancak ondan sonra bu antikalara ne oldu? Bunu bilmiyoruz. St. Barnabas’ta 400-500 kadar parça var koleksiyonumdan, bunu biliyoruz. 200-300 parçalık bir bölümü de bir halk sanatları müzesinin açılışında kullanmışlardı, bunları sergilemişlerdi ancak daha sonra bunları depolara kaldırdılar. Tek bildiğim benim kayda geçirilmiş, fotoğraflanmış koleksiyonumun toplam 1,700 parçadan oluştuğudur. Daha çok küçük parçalar çalındı çünkü bunları ceplerine atmaları kolaydı...
Tüm parçalar çok önemlidir ancak çok önemli bir parça çalınmıştı – bu, büyük bir parçaydı. Bir duvar süsüydü bu, 70 santime 40 santimlik bir parçaydı. Dünyadaki en güzel Kıbrıs sanat örneklerinden birisiydi bu... Bunu iki parçaya böldüler ve ABD’ye götürdüler. Halen ABD’dedir bu parça, nerede olduğunu biliyoruz ama henüz onu alamadık. Terra cota’ydı bu parça... Duvara asılan bir parçaydı... Üstte çok büyük iki tane öküz kafası vardır, ortada bir heykel vardır, Astarte’nin heykeli... Altta da içine lamba konulan iki yeri vardır. Milattan Önce 900 yılında yapılmıştı bu sanat şaheseri... Çok önemli, çok özgün bir parçaydı...
SORU: Nerede yapılmıştı bu?
HRİSTAKİS HACIPRODROMU: Karpaz’da yapılmıştı... Bu koleksiyonun çok önemli bir diğer yanı da, parçaların nereden geldiği, nerede yaratılmış olduklarını kayıt altına almış olmamdı. Bir parça nerede bulunmuştu? Sinde’de mi? Ayios Yakovos’ta mı? Aytotoro’da mı? Tüm bunları kaydediyordum. Parçaların nereden geldiğine ilişkin kaydı olan Kıbrıs’taki tek koleksiyon buydu sanırım. Geriye kalanlarda, parçaların nereden geldiği bilinmiyordu. Bu koleksiyonla ilgili pek çok yayın yapıldı.
SORU: Koleksiyonunuzla ilgili yazdınız mı hiç?
HRİSTAKİS HACIPRODROMU: Yunan Meclisi tarafından yayımlanan “Uygarlığın Yok Edilişi” başlıklı bir yayında yazmıştım... Ancak başka yazı yazacak fırsatım olmadı. Koleksiyonu henüz doğru dürüst sergileme fırsatı bulamadan işgal gerçekleşti, sonra da bu koleksiyon elimden alındı. Tasos Karaolis bu koleksiyonla ilgili pek çok yazı yazdı... Bir Fransız arkeolog yazdı...
SORU: Çocuklarınız da meraklı mı koleksiyonculuğa?
HRİSTAKİS HACIPRODROMU: Onlar başka koşullarda büyüdüler... Artı, mali gücümüz yok buna. İkincisi de, 1973 yılından sonra artık antika koleksiyonu yapılması yasaklanmıştı.
SORU: Yani 1973’ten sonra Kıbrıs Cumhuriyeti hükümeti, insanların antika koleksiyonculuğu yapmasını yasakladı diyorsunuz...
HRİSTAKİS HACIPRODROMU: Evet. Elbette insanlar yine topluyordu antika ancak benim pozisyonumda birisi bunu yapamazdı...
SORU: Kaşalos’la tanışmış mıydınız hiç?
HRİSTAKİS HACIPRODROMU: Evet, evine gitmiştim Kaşalos’un...
SORU: Aşşalı (Paşaköy) bu naif ressamın öyküsünü yazmıştım, kitabımda da var. Kaşalos, antikaların taklitlerini yapıyordu ayrıca ve bunları eskitip yabancı turistlere satıyordu! Eski Eserler Dairesi peşine düştüğü zaman da “E, ne var? Gerçekleri Kıbrıs’ta kalmıyor mu zaten?” demişti ve artık ona incitmemişlerdi... Tornaritis’in harika bir koleksiyonu var onun o güzel resimlerinden oluşan, birkaç parça da heykel var Kaşalos’tan...
HRİSTAKİS HACIPRODROMU: Bende iki parçası vardı Kaşalos’un... Paul Yeorgiu’dan da bir parça vardı bende, en ünlü ressam oydu. Eski Mağusa limanını gösteren bir resmi vardı bende... Öldü şimdi bu adam.
SORU: Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mıdır?
HRİSTAKİS HACIPRODROMU: Sanırım herşeyden söz ettik...
(YENİDÜZEN – Kıbrıs: Anlatılmamış Öyküler – Sevgül Uludağ – Nisan 2011)