Mart 2017’de Referandum...
Liderler ve müzakereciler Mayıs 2015’ten bu yana geçen bir yılı aşkın sürede iyi çalıştılar. Süreci önemli bir aşamaya taşıdılar.
Şimdi önümüzde bir yol haritası var. Buna göre müzakereciler Özdil Nami ile Andreas Mavroyannis Ağustos ayında da tatil yapmayacak ve aynı hızla çalışmaya devam edecekler. Liderler de Ağustos’un ikinci yarısından Eylül ortasına kadar 7 görüşme yaparak New York öncesi hazırlıkları son aşamaya getirecekler.
Eylül ayının ikinci yarısı herkes BM Genel Kurulu için New York’ta olacak. Hedef New York’ta BM Genel Sekreteri’nin katılımı ile üçlü zirve gerçekleştirmek ve zirvede Kasım ya da Aralık içinde 5’li konferans çağrısı yapmaktır.
Bunun ön şartı da kalan 7 görüşmede tüm konularda tatmin edici ilerleme sağlanmasıdır.
Bu mümkün mü?
Türk tarafına göre zaten tüm başlıklarda yeteri kadar ilerleme sağlandı, kalanlar al-ver aşamasına bırakıldı.
Rum tarafı ise biraz daha ince eleyip sık dokuduğu için henüz yeterli ilerleme sağlandığını Kabul etmiyor.
Bütün konularda biraz daha fazla yakınlaşma bekliyor.
Anladığım kadarıyla BM’nin de iteklemesi ile Anastasiadis Ağustos tatilini kısa keserek sağlanan yakınlaşmaları artırmaya çalışacak. Programlanan 7 görüşmede yeterli ilerleme sağlanırsa New York’ta işler kolay olacak. Sağlanamazsa BM Genel sekreteri belki son bir çaba ile iki tarafı biraz daha yakınlaştıracak girişim yapacak.
Eğer Kasım ya da Aralık başı 5’li konferans çağrısı yapılırsa bilin ki tünelin ucunda ışık göründü. Çünkü böyle bir çağrıdan sonra hiçbir taraf bundan kaçamaz. Konferans toplandıktan sonra da kimse referandumdan kaçamaz diye düşünüyorum.
Yol haritasında referendum için Mart 2017 hedefi var. Zaten bu tarihten sonra Rumlar 2018 Şubat ayında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçim sürecine, Kıbrıslı Türkler de erken genel seçim sürecine konsantre olacaklar.
Erken genel seçim nereden çıktı demeyin bu hükümetin ömrünün uzun olmayacağını herkes biliyor. Ne kadar uzatabilirler bilemem ama normal seçim tarihi olan 2018 Temmuz ayını bulamaz.
O nedenle iki taraf da seçim dolayısıyla içe dönmeden bu sorunu bitirmek gerekir. Olmazsa süreç uzun bir süre kesintiye uğrar, bu da yeni olumsuzlukların taşınmasına neden olur.
Burada bir noktanın altını çizmek istiyorum Akıncı son dönemde sıkça “yıl sonuna kadar, ya da önümüzdeki yılın ilk aylarında çözüm olursa olur, olmazsa herkes kendi yoluna gider” biçiminde demeçler veriyor.
Akıncı’nın bu söylemi en çok da Kıbrıs’ın bölünmesini isteyen ama açıktan görüşmelere de karşı çıkamayan sağ kesimleri sevindiriyor.
Bu ülkede hiçbir zaman çözüme inanmayan rahmetli Denktaş ve Eroğlu da geçmişte buna benzer söylemleri sıkça kullanıyorlardı. Sağ kesimler bu söylemin Rum tarafını hizaya getireceğini düşünüyor olabilirler. Aslında tam tersi Rumlar bunu bizim aleyhimize kullanıyorlar.
Bu tezi alarak dünyaya “zaten Türk tarafı anlaşma istemez, amaçları Kıbrıs’ı bölmektir, daha çözüm koşulları olgunlaşmadan bir an önce referanduma giderek süreç olgunlaşmadığı için bizim hayır diyeceğimizi, böylece kendi yollarına gideceklerini söylüyorlar. Kendi yolları da bu küçücük adada bölünmüşlüğü kalıcılaştıracak adımları atmaktır” diyeceklerdir.
Bu hassas aşamada herkes söylemlerine dikkat etmelidir. En başta da liderler, Akıncı ve Anastasiadis dikkat etmelidir. Ben her iki liderin de samimi olarak çözüm istediğine ve bunu sağlamak için canla başla çalıştığına inanıyorum. Öyleyse sürece olumsuzluk taşıyacak söylemlerden arınmalı ve sürece biraz daha fazla konsantre olmalıdırlar.
Unutulmasın iki tarafta da çözümsüzlük lobileri hala işbaşınadır.