1. YAZARLAR

  2. Yücel Vural

  3. Mart Zirvesi: Gemiler ne zaman yakılacak?
Yücel Vural

Yücel Vural

SALAMİS TARTIŞMALARI

Mart Zirvesi: Gemiler ne zaman yakılacak?

A+A-

BM Genel Sekreteri’nin çabası ve ilgili tarafların, farklı nedenlerden ötürü gösterdikleri olumlu yaklaşımlar sayesinde, Kıbrıs sorunu Mart ayında yeniden, en üst düzeyde gündeme taşınıyor. Daha doğrusu, fırsat yaratılabilirse, Kıbrıs’ta iki tarafın ve garantör devletlerin katılımıyla, BM çözüm için  yeniden bir süreç başlatacak.

BM’nin yeni bir süreç başlatmasındaki ısrarı anlamak mümkündür. Ama bu ısrara karşı, tarafların şimdiye kadar, yeterli düzeyde olumlu bir tutum takındıkları söylenemez.

Yani, iki liderin böyle bir zirveye katılmayı kabul etmesi yeterli değildir. Daha önce de kabul edip katılmışlardı!

Üç garantör devletin, sorumluluklarını hatırladıklarını göstermeleri, sonuç elde edilene kadar çaba gösterecekleri anlamına gelmiyor. Kendilerinden baklenen katkıyı yeterli düzeyde sunmadıkları/sunamadıkları, en azında bir önceki zirveden beri, meydandadır.

Masanın kurulması, tarafların artık ‘masa dışında’ bir arayışa yönelmemeleri için yeterli bir garanti sunmuyor. ‘İki bölgeli, iki toplumlu, siyasal eşitliğe dayalı federasyon’ üzerinde  uzlaşıp, daha sonra yerlerinde saymaları olağanlaşmıştır.

Müzakere yöntemine geri dönülmesi, kısır döngüyü ortadan kaldırmıyor. Mesela, Talat-Christofias, Anastasiades-Eroğlu ve Akıncı-Anastasiadis müzakerelerinde neler konuşulmadı, neler üzerinde uzlaşılmadı ki!

Bu zirveye daha farklı bir gözle yaklaşmamız gereklidir.

Basit bir çerçeve herşeyi kolaylaştırabilir.

Zirveden bir gün ve on gün sonra; Zirveden bir ay, üç ay ve altı ay sonra taraflar ne yapmaya, hangi eylemde bulunmaya karar verdiler?

Birlikte ve tek başlarına, yakın, orta ve uzun vadeli eylem planları nedir?

Eğer öyle bir planlama yoksa, eğer öyle bir niyet yoksa, eğer öyle bir anlayış yoksa kimseyi heyecanlandırmaya kalkışmasınlar!

Ya da biz bunu soralım: önümüzdeki süreçte ne yapmaya, neyi değiştirmeye karar verdiniz?

Neyi ne zaman yapacaksınız?

Kıbrıs sorununun çözümüne liderlik edecek olanların, açıkca ifade etmeleri gereken bazı gerçeklikler ve zorunluluklar vardır:

1. Çözüm sürecinde, Kıbrıs Cumhuriyeti, sadece Kıbrıslı Rumların yönetiminde bir devlet olmaya devam edecekse, çözüm olmayacaktır!

Bu nedenle, KıbrıslıRum liderin, devraldığı ‘devleti’ ‘toplum’ olarak devretmeyeceğini, ama Kıbrıslı Rumların yönetimindeki bir devleti, tüm Kıbrıslıların yönetimindeki bir devlet olarak yani iki toplumlu bir devlet olarak devretmeye hazır olduğunu, buna ulaşmak için somut adımlar atacağını ilan etmesi gerekiyor.

2. Kıbrıs’ta ‘ortak egemenlik’ değil, ‘iki ayrı egemenlik’ vardır denmeye devam edilecekse herhangi bir zirveye gitmeye gerek yoktur. Böyle yapılıp tanınma beklenecekse, toplumun parasına yazıktır? Yok eğer ‘parayı Türkiye veriyor’ deniyorsa, o zaman Türkiye’nin parasına yazıktır!

Bu nedenle, KıbrıslıTürk liderin, 1960 anayasasından kaynaklanan hakları bir federasyon oluşturmak üzere kullanacağını ilan ederek uluslararası hukuk sınırlarına çekilmesi ve ortaklığa bugünden başlamak üzere adım atması gerekiyor.

3. Yunanistan ve Türkiye, doğru veya yanlış olarak nitelendirilsin, geçmişte, sırasıyla,  KıbrıslıRumlar ve KıbrıslıTürkler tarafından ‘anavatan’ olarak kabullenilmişti. Çoğu Kıbrıslı bu ‘anavatan’ sevgisi için canlarını vermiştir. 1963-64 çatışmalarında çok büyük oranda olmak üzere, KıbrıslıTürkler, 1974 savaşında ise çok büyük oranda olmak üzere, KıbrıslıRumlar acı çektiler.

Bu nedenle, hem Yunanistan hem de Türkiye, ilk adımda bu acıları ortaklaşa kabullenerek bu sürece katkı koyabilir.

Şimdiye kadar, yukarıdakilerin tersi yapıldı.

KıbrıslıRum toplumunda önemli bir kesim, federal bir çözümü, Kıbrıs Cumhuriyeti devletinin lağvedilmesi ya da Kıbrıs devletini ‘Türkiye’nin insafına terketme’ olarak gördü. Ya da birileri, onlara çözümü böyle anlattı. Bu nedenle çözüme, onu talep etseler bile, hep korku ve kuşkuyla yaklaştılar. Devleti kaybedersek dağılırız!

KıbrıslıTürklerin büyük bir çoğunluğu da, çözümü sıfırdan başlamak olarak kabullendi veya birileri ‘artık devlet ilan ettik’ diyerek, durumun bu olduğuna kendilerini ikna etti. Yani Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ortadan kalktığını, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ‘pasaport’ veya ‘kimlik kartı’nın sırf diğer ülkelere kolay seyahat etmek için bulundurulduğunu düşündü! Kıbrıs Cumhuriyeti’nin varlığını tanırsak, devletsiz kalır ve 1974 öncesi koşullara döneriz!

Gemilerin yakılması o nedenle önemli.

Artık herhangi bir çözüm sürecinin ertesi gününde, KıbrıslıRumlar ve KıbrıslıTürkler ortak bir devletin varlığını adım adım hissetmelidir.

Yaşamın tüm alanlarında, yani siyasette, ekonomide, mülkiyet haklarında, AB üyeliğinde, ticarette, vergilendirmede ve güvenlik meselesinde.

Birilerinin aklına geriye dönmek gelse bile, ki bu mümkündür, geride bulacakları tek şey ortak bir ‘federal devlet’ ve her iki topluma ait ‘bölgesel yönetimler’ (federe devletler) olmalıdır.

‘Geriye döndüğümde KıbrıslıRumların yönetiminde bir devlet görmek istiyorum’ ya da ‘geriye döndüğümde, uluslararası alanda tanınmış bir KıbrısTürk ve bir de KıbrıslıRum devleti görmek isterim’ diyenler olursa...!

İşte bunlar maalesef ya çözüme hazır değiller ya da çözüm istemiyorlar demektir.

Gemileri yakmak istememenin başka bir anlamı olduğunu düşünemeyiz.

Bu yazı toplam 814 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar