1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. Masallardan usandık!
Serhat İncirli

Serhat İncirli

Masallardan usandık!

A+A-

N’oldu?
N’olsun!
Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu’nun, Elyeli arkadaşların “gayeet şeffaf yapıldı olan” şeklinde yorumlayabileceği akaryakıt ihalesi, ikinci en düşük teklifi veren İçkale Petrol’e verildi. 
Verilmemeli miydi?
Sıkar mıydı?

-*-*-

Başka n’oldu?
N’olsun!
Ünal Üstel, Sunat Atun’a; Sunat Atun da Ünal Üstel’e “bir çeşit de olsa giydirdi!”...
Sebep neydi?
Çözemedim tam olarak ama anladığım kadarıyla bu İçkale meselesiyle alakalıydı!
Sen yedirdin, yok ben yedirmedim falan!
Tam olarak n’olduğunu söyleyebilen var mı?
Sıkmaz!

-*-*-

Peki başka n’oldu?
N’olsun be gardaş, Amerika’nın Kıbrıs Cumhuriyeti’ne silah ambargosunu kaldırdığı haberleri servis edildi...
Allah Allah!
Amerika bu “kaldırmayı” iki sene önce yapmamış mıydı?
Yapmıştı yapmasına da; şu anda bir kez daha – “yenileme maksatlı” kaldırmış oldu!
Yani ne diyeyim, “herkes bize kaldırıyor” desem; yanlış da anlaşılacak!
Ama, bizim bazı şeyleri örtmek, bazı şeyleri gizlemek gibi adetlerimiz arasında, arada bir Amerika’yı kınamak da yer almalı değil mi?

-*-*-

Tamam, Türkiye’den gelen “kınamalı yazıyı”, Dışişleri ve akabinde de azıcık değiştirip Cumhurbaşkanlığı açıklaması diye yayınladınız da; İçkale’nin iç ettikleri ile ilgili bir açıklamacık yapar mıydınız?
N’oldu?
Sıkmaz mı?
Bronzom varsa ben mi yapayım?
Siz de haklısınız!

-*-*-

İçkale ne mi yapıyor?
“İç ediyor!”...
Bizimkiler ne yapıyor?
Eşit ve egemen devlet işleri için Amerika’ya gidiyor ayrıca bu Rum ve Yunan ikilisi silahlanıyor; sakın çözüm – mözüm olmasın, Türk askeri de Ada’dan gitmesin yoksa bizi kesin soyarlar!
Pardon soymak değildi!
Şeydi, hah buldum, bizi keserler!

-*-*-

Nenemi özledim bir anda...
Gerçekten çok güzel masallar anlatırdı...
“Masal” da demezdi Remziye nenem...
“Mesel” derdi...
Elleri nasırlıydı... 
Sırtımı okşardı ve çok keyifliydi...
Nefis hellim yapardı...
Çok güzel patates ve tavuk pişirirdi fırında...
Ve inanılmaz çörekler salardı...

-*-*-

Nenemin kucağına yatırdım ve anlatmaya başlardı; 
... Bir gün bir çoban dağda hayvanlarını otlatırken susamış... O zaman dağlarda suyu içilebilen pınarlar vardı... Çoban eğilip pınardan su içeceği sırada, tam başının sol tarafından onu bir yılan ısırmış... (Nenem yılan soktu derdi ama doğrusu ısırmak, yani hata yapmayalım)... 

-*-*-

Neyse, yılan da bizim “Gufi” dediğimizden... Kıbrıs engereği... 
Adam ölmeyi bekliyor... 
Ölmesi de lazım...
Tam aksine, gün geçiyor, eskisinden daha güçlü...
Derken doktora gidiyor.
Doktor diyor ki, “yılanın zehiri senin hastalığına iyi gelmiş”...

-*-*-

Bizim yazıyla nenemin bu “meselinin” ne alakası mı var?
Pınarlarımız kurudu, kuruttuk dersem; “Türkiyemiz bize su getiriyor” diyeceksiniz biliyorum... 
Demiyorum!
Ama her gün bize nenemin mesellerinden anlatmaktan vaz geçin diyorum!
Mesela Faiz Sucuoğlu’nun neden istenmediğinin meselini geçin, gerçeğini anlatın!
Mesela anlatın bu İçkale’nin ne olduğunu, kimin ne kadar “iç” ettiğini!

-*-*-

Nenemin nasırlı eli ile sırtımı okşaması nefis bir keyifti...
“Meselcikleri” de ilaçtı, uyutuyordu...
İyi de geliyordu...
Ama sizin her gün bizi “taciz ederek okşuyor olmanız ve sabah akşam meselcik anlatmanız” sadece toplumu uyutmakla kalmıyor, tüketiyor da!
“Yeter artık, bize masal anlatmaktan vazgeçin” diyecek olan yok mu?
“Yeter soydunuz, soğana çevirdiniz, hep yalan, hep yalan” diye haykıracak olanımız yok mu?
Yoksa “Rum bizi keser mi?”

-*-*-

Bakın neymiş?
Amerika, Rumlara silah satacakmış!
Abi Amerika satmazsa, Rumlar silah bulamaz mı?
Yani iki sene öncesine kadar Rum askerlerinin ellerindekiler oyuncak mıydı?
İşiniz masal!

-*-*-

Dünyaca ünlü La Fontaine’den masallar vardı; bizimkiler “hırsızlardan masallar” olmalı!
Hırsız değillerse faşistler; faşist değillerse siz bulun!
Ünal Üstel “ihale mafyası” demişti mesela!
Olabilir!

-*-*-

Neyse, Ersin Tatar Allah’a şükür Amerika’ya gidiyor, biraz da Joe Biden düşünsün, “nedir be gardaş Rumlara silah satıyormuşsun” diye ağzının payını verecek eminim!
C’mon Seymenbaşı!


Kebapçımızın fahri doktoru!

Cyprus Mail’de “Tales from coffeeshop” yani “kahvehaneden masallar” adlı köşeyi sıklıkla takip ederim... 
Geçenlerde Kıbrıs Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı’nın bir üst düzey yetkilisine, İsrail’deki bir hastanenin “ödül” vermiş olmasını eleştirirken, “Kıbrıslı hastaları o hastaneye sevk ettirmiş olmasından” söz etti ve “Her gün karışık kebap yiyorum ve en iyi müşterisi olduğum için mahallemin kebapçısı tarafından onurlandırılmam gibi bir şey” dedi...

-*-*-

Ersin Tatar’ı düşünün...
Bizim Seymenbaşı canım!
Üçurup İzzet Dayı diyorum son dönemlerde; moda ikonumuz olması hasebiyle!

-*-*-

Sık sık Türkiye’deki üniversitelerden fahri doktora unvanı almıyor mu?
Neden alıyor?
Neden veriliyor?
Bilime, eğitime katkısından mı?
Ne tür bir katkısı olmuş ki?

-*-*-

Sizce de Rum sağlık bakanlığı üst düzey görevlisi örneğindeki gibi bir durum yok mu?
Kebabpçı, tabii ki en iyi müşterisi olan adamı alkışlamalıdır!
Adam sadece o kebapçıya çalışıyor!
E ne verecekler karşılığında kendisine?
İki Adana, bir şiş, pide, şırdan ve fahri doktora!
Bir bardak da soğuk şalgam!
Yarasın!
Peki ne için?
Bilime – eğitime ama özellikle de Türk Dili ve Edebiyatı ile Türk Tarihi’ne olan hakimiyetine ve katkısına tabii ki!

-*-*-

Efsane kebapçı Güner abim da bu hafta Yenişehir’de düzenlenecek törenle bana fahri doktoramı verecek!


AB üyeliği, akabinde Ukrayna – Rusya savaşı ve AB’nin aldığı açık Rus düşmanı pozisyon en çok Kıbrıslı Rum fanatik kilisecilerini rahatsız etti... Neden mi? Çünkü Rum Ortodoks Kilisesi ve fanatik Rumlar belki de Rusya’ya, Yunanistan’dan daha fazla “Anavatan” gözüyle bakıyordu... Ve Rusya’nın bu ülkede yaklaşık 10 yıl Büyükelçiliğini yapan Stanislav Osadchiy, neredeyse fanatik Ortodoks Rum tutucular için “büyük bir dost”tu... Şimdi, Rusya Devlet Başkanı Putin, Kıbrıs’a yeni bir büyükelçi atadı... Murat Magometovich Zyiazikov (Fotoğrafta Putin ile birlikte görülüyor...) Murat kardeş, Ersin Tatar ile aynı dinden... Acaba diyorum, bir Cuma namazını, TC’nin Lefkoşa Büyükelçisi ve bizim diğer “yalakalıktan ve münafıklıktan” camiye gidenlerimizle, Haspolat’taki Hala Sultan Camii’nde kılar mı?

murat-002.jpg

 

Bu yazı toplam 2208 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar