Maşera’da bir mezardan notlar
Önceki gün (3 Kasım 2011) öğle saatlerinde Ledra Palace’ta Kayıplar Komitesi yetkilileri Murat Soysal, Okan Oktay ve Ksenofon Kallis’le buluşuyoruz. Bize Genetik Enstitüsü’nden Dr. Cemal Gürkan da katılıyor. Hep birlikte Maşera ormanında
Önceki gün (3 Kasım 2011) öğle saatlerinde Ledra Palace’ta Kayıplar Komitesi yetkilileri Murat Soysal, Okan Oktay ve Ksenofon Kallis’le buluşuyoruz. Bize Genetik Enstitüsü’nden Dr. Cemal Gürkan da katılıyor. Hep birlikte Maşera ormanındaki kazı alanına gidiyoruz...
Maşera ormanında Kapedes köyü yakınında bulunan gömü yerinde, geçtiğimiz haftalarda iki “kayıp” Kıbrıslıtürk’ten geride kalanlar bulunmuştu. Önceki gün de aynı orman içerisinde başka “kayıp” Kıbrıslıtürkler’den geride kalanların da bulunduğu haberi geliyor... Bu alana beş “kayıp” Kıbrıslıtürk gömülmüş. Bunlar 1964 yılında “kayıp” edilmiş Kıbrıslıtürkler. Lefkoşa-Larnaka veya Lefkoşa-Leymosun, hatta Lefkoşa-Mağusa yolundan “kayıp” edilmiş Kıbrıslıtürkler bile olabilir bunlar...
Olaylara karışmamış, işinin gücünün peşinde, herhalde ticaretle uğraşan masum Kıbrıslıtürkler, nasıl olup da Maşera ormanının kuş uçmaz-kervan geçmez bir noktasında bulunuyorlar?
Herkes onları başka yerlerde ararken, Maşera’da bulunmaları bir tesadüf olmasa gerek...
Burası hala daha çok ıssız bir yer – bir de bundan 47 yıl öncesini düşünün...
Maşera, Maşera Manastırı’yla meşhur... Bu köyler “EOKAcı köyler” olarak biliniyor. Hatta Afksentiyu da bu bölgede İngiliz sömürge yönetimi tarafından diri diri yakılarak öldürülmüş...
Litrodondas köyü de az ileride... Litrodondas’ın girişinde, yol kenarında, efgalipto ağaçlarının yakınında, bir zeytin ağacının dibinde, geçtiğimiz yıllarda dört “kayıp” Kıbrıslıtürk daha bulunmuştu: Hasan Yılmaz Ahmet, Hasan Ahmet Skordo, Erdoğan Ahmet ve Hasan Mehmet’ten geride kalanlar, burada bir toplu mezarda gömülü olarak bulunmuştu...
Burayı infaz ve gömü yeri olarak seçen katiller, herhalde bu bölgeyi EOKA döneminde İngilizler’e karşı savaşlarında saklandıkları, sığındıkları, güç topladıkları bir alan olarak avuçlarının içi gibi bildiklerinden seçmişler... Herhalde burasının ıssızlığını, her şeyden uzak oluşunu, kimseciklerin bu bölgede araştırma yapmayı akıl edemeyeceğini de hesaba katmışlar. Yollarda kurdukları barikatlarda topladıkları sivil insanları parti parti buralara getirip öldürmüşler, gömmüşler...
Skordo ve onunla beraber öldürülen üç Kıbrıslıtürk olan Hasan Yılmaz Ahmet, Erdoğan Ahmet ve Hasan Mehmet’i araştırırken, bu bölgede, özellikle Litrodondas köyünde yaşayan bazı Kıbrıslırumlar’ın bu konuda geniş bilgi sahibi olduklarını fakat susmayı tercih ettiklerini keşfetmiştim. Skordo zaten bilinen bir kişiydi – Kıbrıslırum rakipleri onu yok etmek için zaten fırsat kolluyordu... Ancak bazı Kıbrıslırumlar – hatta Baf’tan bir Kıbrıslırum okurum dahi – hep genç bir öğretmenden söz ediyordu... Onu çok iyi hatırlıyorlardı... Skordo’yla aynı araçta bulunan ve Eylence barikatında tutuklanan, bazı Kıbrıslırumlar’ın “genç öğretmen” diye bahsettikleri şahıs, aslında Hasan Yılmaz Ahmet’ti. Hasan Yılmaz Ahmet, öğretmen değildi – eşi Lurucina’da öğretmendi... Ama Kıbrıslırumlar onu “genç bir öğretmen de vardı” diye hatırlıyordu... Demek ki Litrodondas ve civarındaki insanlar, neler olup bittiğinden haberdardı ki aradan onlarca yıl geçmiş olmasına karşın, “genç bir öğretmenin” de öldürülüp bu bölgeye gömülmüş olduğunu hatırlıyorlardı... Hasan Ahmet Skordo, Hasan Yılmaz Ahmet, Erdoğan Ahmet ve Hasan Mehmet’in gömü yerini bulan, Kayıplar Komitesi Kıbrıslırum Üye Yardımcısı Ksenofon Kallis olmuştu... 22 yılını “kayıplar”ın araştırılmasına adayan Kallis’in bu gömü yerini bulmuş olduğunu, “kayıplar”la ilgili yazılarımın henüz ilk yıllarında, o günlerde Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk üye yardımcısı olan Ahmet Erdengiz’den duymuştum... Erdengiz, “Kallis bu konuyu çok araştırdı” diyordu...
Oldukça sert bir bölge olan Maşera’da bu konularda herhalde araştırma yapmak o kadar da kolay değildi... Hele hele “kayıplar” konusunun şimdi nisbeten daha alışılageldik bir konu olduğu günler gelmeden önce bu bölgede araştırma yürütmek herhalde oldukça yürekli olmayı gerektirirdi...
Bu bölgede ikisi bir yerde, üçü de başka bir yerde gömülmüş olan “kayıp” Kıbrıslıtürkler’in olası gömü yerlerini yine Kallis buluyor.... İki “kayıp” Kıbrıslıtürk’ün bulunduğu yer, iki çam ağacının arasıydı... Bir yamacın üzerindeydiler... Maşera’ya bu beş “kayıp” Kıbrıslıtürk’ten ikisinin bulunduğu günlerde ilk gidişimde, bu mezardan yaklaşık birkaçyüz metre ileride şiro kazı yapıyordu...
Kazı yerine varmak için dönemeçli yollardan geçiyoruz – bu yol da zaman zaman rallilerde kullanılmaktaymış... Ama bu bir orman yolu – asfalt değil... Yangınlara karşı açılmış bir yolmuş bu...
Kazı yerine varıyoruz...
Buraya ilk gelişimizde yamacın aşağısında şironun kazı yapmakta olduğunu görmüş olduğumuz yerin yakınında bir çukurda arkeologlar çalışıyor... Deniz, Yusra, Güliz, Sofia, Angeliki ve Yannis üç kişilik bir “kayıp” grubu oldukları tahmin edilen ancak şu ana kadar ikisinden geride kalanların bulunduğu yeri “manuel” olarak yani elle kazıyorlar... Angeliki, sekiz aylık hamile... Malayla, küçücük çapalarla çıkarılan topraklar kovalara dolduruluyor ve Angeliki bu toprakları elekten geçiriyor... “Cutter” dedikleri bir makasla bitki köklerini keserek, mezarı açmayı sürdürüyorlar... Güliz büyük bir ağaç makasına benzeyen bir makasla, yamacın kenarındaki kökleri kesiyor...
Deniz, Yusra ve Yannis, Hulu’daki kazıdan buraya Maşera’daki ekibe yardıma gelmişler: Maşera’daki ekip Güliz, Sofia, Angeliki...