MASKELİ BALO
Pek alışığız maskeli balolara biz…
Bir değil, birkaç ‘yüz’ var kimilerinin suratında…
Hak birini gösteriyor, kah diğerini…
Sahte yüzler onlar ve herkes de biliyor aslında sahte olduklarını.
Ama başladı mı bir defa maskeli balo, uyar çoğunluk oyuna.
Gerçek yüzler unutulur, yüzsüz yüzler çoğalır.
Maskeler örter gerçek yüzleri.
Alıştırıldık maskeli baloya toplum olarak.
Oyun devam edip giderken, maskeliler arttıkça arttı.
Maskeli soygunlar da öyle!..
* * *
Ah Kıbrıslı Türk ah!..
‘Mış gibi’ yaptıkça sen, daha neler gelecek başına, kim bilir!
Maskeliler bastıysa memleketi, o oyuna ses çıkarmadığın içindir.
Yeterince ses çıkarsaydın ya da cesaretle ses çıkaranlara destek verseydin bu kadarı olmazdı.
‘Küçük burjuva’ olmak böyle bir şey işte…
‘Elindekini kaybetmekten korkma hali’ pahalıya patlıyor.
Kendi kaderini eline almadıkça, ensende boza pişirirler böyle…
‘Refah’ derler inanırsın.
‘Kemer sık da düzeleceğiz’ laflarına kanarsın, her defa…
Kaç defa yanıltıldın da yine aynı kafa, devam.
Maskeli baloya devam ettikçe, pişmiş tavuğun başına gelmeyenler de gelecek başına.
* * *
Bu topraklar ‘bizim’ ve ‘yaşanılabilir’ olmaktan gittikçe uzaklaşıyorsa eğer, bunun nedenlerini ortadan kaldırmak gerekir.
Herkes şikayetçi ama ülkenin ‘sorma gir hanı’ oluşunu engellemeyi beceremedik her ne halse!
Bir ‘nüfus politikası’ var 1950’lerden beridir uygulanan…
Bir de ‘fakir ve muhtaç bir Ortadoğu topluluğu’ yaratmaktan başka bir sonuç üretemeyeceği aşikar –sözümona- ekonomi politikası…
Bol kazançlı kimi sektörlerin çıkarıyla uyuşuyor bu iki politika ve –herhalde- o yüzden sürerduruma (statüko) kimse dokunamıyor.
Bu sürecin nereye gideceği üç aşağı beş yukarı bellidir: Daha çok nüfus, daha çok suçlu, daha büyük hapishane, daha fakir bir toplum, daha fazla emek sömürüsü, daha çok göç, daha çok baskı, daha az demokrasi, daha az özgürlük, daha çok yobazlık, daha az modern yaşam…
Maskeli baloya ‘devam’ mı?
Yoksa ‘tamam’ mı?