Mazeret mi, özeleştiri mi?
TC Yardım Heyeti Raporu’na ilişkin duygusal çıkışlar rasyonel duruşu perdeliyor her zamanki gibi. Raporu sadece siyasi, sosyal ve psikolojik yönleriyle ele alıp kestirme yorumlar yapmak kolaydır. Önemli olan bir Tanrı kelamı olmadığının da bilinciyl
TC Yardım Heyeti Raporu’na ilişkin duygusal çıkışlar rasyonel duruşu perdeliyor her zamanki gibi. Raporu sadece siyasi, sosyal ve psikolojik yönleriyle ele alıp kestirme yorumlar yapmak kolaydır. Önemli olan bir Tanrı kelamı olmadığının da bilinciyle, “Kıbrıslı Türkleri bölgesel oyunun bir aktörüne dönüştürmek için bu rapor bize bir şey söylüyor mu?” sorusunu sorabilmektir. Mazeret üretme kültürünü aşıp özeleştiri yapabilmeliyiz...
Bu bir faaliyet raporudur ve doğal olarak tek taraflı bir bakış açısıyla hazırlanmıştır. İki tarafa eşit mesafede duran bağımsız uzmanlarca hazırlanacak bir değerlendirme raporunda ise her iki tarafın da doğruları, yanlışları ve eksikleri su yüzüne çıkabilir.
Raporu hazırlayanlar Türkiye’nin görevlendirdiği memurlardır. TC Büyükelçisi de bu ekibin başındadır. Onlar kendi ülkelerinin ulusal hedeflerine hizmet ediyor, raporlar hazırlayarak ve ortaya somut veri koyarak görevlerini ifa ediyorlar.
Biz ne yapıyoruz? Evrensel ekonomik ölçütler ışığında durumumuzu resmedecek raporlar hazırlamıyor, kendi raporunu hazırlayanlara da kızıyoruz...
Sağda ve solda Kıbrıs Türk siyasetinin birincil aktörleri ve birincil aktör olmaya aday siyasetçileri, “önce ben sonra partim sonra toplum” anlayışı ile hareket ettiği müddetçe, kim hazırlarsa hazırlasın, Güneş gazetesinde olduğu gibi böylesi raporlara en arka sayfalarda yer verilecek, sol kamuoyunda ise içerikten çok siyasi, sosyal ve psikolojik tartışmalara yoğunlaşma “dürtüsü” hep galip edecektir.
***
Bizim açımızdan “örnek alınması gereken bir ürün” var ortada. TC Büyükelçiliği’nin niyetini ve bu rapordan beklentilerini bir tarafa bırakıp raporun içerdiği verileri “okumalı” ve gerektiği yerde özeleştiri yapmalıyız.
Özellikle CTP, “Yapılan onca doğru işin yanı sıra nerede hata yaptık?”sorusundan kaçmamalıdır. Böylesi raporlar mevcut durumla istendik durum arasındaki farkı tespit etmek ve “ideal olana ulaşabilmek için ne yapmalıyız?” sorusuna cevaplar üretmek için çeşitli veriler sunar. İdeal olana ilişkin vizyonunuz yoksa demagojiye meyil edersiniz! Soğuk savaşın propaganda yöntemlerine tevessül edip “Biz mükemmeliz, hiç hata yapmayız” diyorsanız, elinize geçen raporlardaki verileri dikkate almaz, “objektif mi sübjektif mi?”sorusuna takılarak raporu ötekileştirir ve bir köşeye atarsınız...
AA muhabirinin rapordan derlediği alıntılarda CTP dönemine ilişkin neler var? Olumlu olanları bir kenara bırakıp olumsuz olanlara odaklanmalıyız! Haklıysa kulak vermeli, haksızsa cevabını vermeliyiz. Raporda, kamu gelirlerinin yükseldiği dönemde gelir idaresinin rehavete sürüklendiği ve kamu harcamalarının disiplin altına alınması hususunda gevşek davranıldığı üzerinde duruluyor. 2008’den itibaren küresel krize karşı tüm dünyada ekonomik tedbirler alınırken KKTC’de mali disiplini sağlamaya yönelik tedbirlerin alınmadığından bahsediliyor. 2006-2008 yıllarında bütçenin kötü yönetildiği iddia ediliyor. Sebepleri tartışılabilir ancak CTP şu veya bu nedenle ekonomi iyiye giderken gerekli önlemleri alamamış, üstüne üstlük “refah payı” ve bilumum harcamalarla kamuyu daha da büyütmüştür.
O dönemde doğru hedef defalarca kamuoyu ile paylaşılmış olsa da statükonun kalbi sayılan gelir gider dengesizliğiyle mücadelede kolektif bir başarısızlık söz konusu CTP açısından. Statükoyla mücadele oyun değildir. Bu ülkede siyaset yapmak isteyen herkes bu konuda duruşunu netleştirmelidir. Raporun konusu olmayan ancak “denk bütçeye” ilişkin bugün ana muhalefet konumundaki partinin geliştirdiği yaklaşımlar hayatidir. Mevcut koşullarda denk bütçe için iktidarla muhalefetin ortak bir paydada buluşamamış olmasının vebali iktidarın boynuna. Ancak CTP’nin iktidardayken savunduğu değerlere ilişkin seçim sonrasında yapılan iki kurultayda göreve gelen yönetimlerinin ana muhalefet adına ne söylediğini ve ne yaptığını tarih yargılayacaktır. Rapora ilişkin tartışmaları “mazeret mi özeleştiri mi?” sorusu ışığında takip etmek bu nedenle çok önemlidir...