MECLİS ÇATISI DAVASI: 4'ER BİN TL CEZA
Meclis’in çatısına çıkarak, bayrak açan sanıklar Ahmet Türkmen ile Ümit Taş, bugün Lefkoşa Kaza Mahkemesi’nde itham edildi.
Didem MENTEŞ
Lefkoşa’da 22 Ocak’ta Afrika gazetesi önünde başlayan olaylarda Meclis binasının çatısına çıkarak bayrak açan sanıklar Ahmet Türkmen ile Ümit Taş yargılanarak, para cezasına çarptırıldı.
Sanıklar yeni adli yılın başlamasıyla bugün yeniden Lefkoşa Kaza Mahkemesi’ne çıkarak, aleyhlerine getirilen 3 davadan itham edildi.
Sanıklar, “Meclis çatısına çıkıp çatıdaki kiremitleri kırarak kasti hasara uğratma”, “Meclis avlusundan çatıya çıkmak suretiyle mülke tecavüz, “Sulh ve sükunu bozmak suretiyle genel rahatsızlık verme” ilgili tüm suçlamaları kabul etti.
Yargıç Cenkay İnan, sanıkların suçlarını kabul etmesi, İddia ve Savunma makamlarının davayla ilgili hitaplarını yapması ardından aynı gün dava kararını açıkladı.
Yargıç, “bundan önceki dava olmamış olsaydı sanıklara hürriyeti bağlayıcı ceza vermeyi, gerek sanıkların ıslahı gerek kamu vicdanı olumsuz bir etki yaratılmaması ve cezalandırmanın caydırıcı olmasının gerekli olduğu kanaatine varacaktım” dedi.
Savcı 3 davadan itham etti
Lefkoşa Kaza Mahkemesi Ceza Davaları Yargıcı Cenkay İnan’ın huzurundaki davada, İddia Makamı’nda Başsavcılık adına Savcı Behrat Mavioğlu ve sanıkların avukatı Enver Öztürk mahkeme salonuna girerek hazır bulundu.
İlk sözü alan savcı Mavioğlu, sanıkları aleyhlerine getirilen 3 davadan da itham ederek, olayla ilgili olguları mahkemeye aktardı.
Mavioğlu, sanıkların 22 Ocak 2018 tarihinde Lefkoşa Bedrettin Demirel Caddesi üzerinde bulunan KKTC Meclis binasının çatısına çıkarak, kiremitleri kırmak suretiyle 858 TL hasara uğrattıklarını söyledi. İkinci davada ise aynı gün geçici Meclis Başkanı olan Hüseyin Angolemli’nin rıza olmadan Meclis binası girerek, binanın çatısına çıkmak suretiyle mülke tecavüz suçlarını işlediklerini söyleyen Mavioğlu, ayrıca sanıkların halkı rahatsız edecek şekilde sulh ve sükunu bozucu davranışlarda bulunduklarını aktardı.
Savcı: “Meclise iziniz girerek, mülke tecavüz suçunu işlediler”
Savcı Mavioğlu, 21 Şubat’ta saat 11:30’da Bedrettin Demirel Caddesi üzerinde Afrika gazetesini “Türkiye’den bir işgal harekatı daha” yazısını protesto etmek için toplanan grubun içinde bulunan sanıkların, KKTC Meclisi’ne giriş izni almadan, çitlerden atlayarak mülke tecavüz ettiklerini söyledi. Daha sonra sanıkların binanın çatısına çıkıp, kiremitleri kırarak hasara uğrattıklarını aktaran Mavioğlu, Şehir Planlama Müdürlüğü’nün raporu ışığında 20 tane kiremidin değişmesi gerektiğini ve 858 TL hasarın tespit edildiğini ifade etti. Sanıkların, olay günü polis tarafından müdahale edilerek oradan uzaklaştırıldığını iddia eden Mavioğlu, tanıkların çekmiş olduğu video kayıtlarından sanıklarla ilgili görüntüler elde edildiğini söyledi. Savcı, daha sonra tahkikat memurunun sanıkları celp ederek, izahat istediğinde sanık Ahmet Türkmen’in “Şener Levent’in bu yazdıklarından bu iş bu hale geldi” dediğini, Ümit Taş’ın ise “böyle gazetecilik olmaz, vatanımıza küfür edemezler” dediğin anlatarak, her iki sanığın da yazılı dava tebliğlerine “kabul ederim” şeklinde yanıt verdiğini söyledi.
Savcı Mavioğlu, eylemler esnasında Afrika gazetesi önünde yaşanan meseleyle ilgili bir davanın söz konusu olup, 22 Şubat’ta bu davanın karara bağlanarak sanıkların cezaya tabi tutulduğunu belirtti.
Savcı Mavioğlu, meseleyle ilgili gerek video kayıtları gerekse sanıkların yazlı dava tebliğlerinden oluşan 6 tane emareyi mahkemeye sunarak, sanıkların benzeri sabıkaları bulunmadığını ifade etti.
Öztürk: “Amaçları Meclis’e saygısızlık etmek değildi”
Daha sonra avukat Enver Öztürk söz aldı. Öztürk, sanıkların o günkü amacının Afrika gazetesini protesto etmek olduğunu, daha önceden planlanan veya akıllara gelen bir durumun söz konusu olmadığını iddia etti. Öztürk sanıkların eylemdeki o psikoloji içerisinde Meclis’in damına çıktıklarını öne sürdü. Sanıkların Meclis’i protesto etmek ve saygısızlık yapmak gibi bir niyetleri olmadığını savunan Öztürk, “Sanıkların öyle bir niyetleri olsaydı, başta ben onları mahkemede temsil etmezdim” dedi.
Öztürk, aynı gün Afrika gazetesinde gerçekleşen olaylardan dolayı sanıklar aleyhine bir davanın getirildiğini, bu davalardan sanıklarla birlikte 4 sanığın daha “kanunsuz topluluk”, “ayaklanma”, “zarar sebep olma”, “kasti hasar”, “mülke tecavüz” ve “tecavüzü alet taşıma” davalarının getirildiğini anımsattı. Öztürk, sanıkların bir önceki davada “mülke tecavüz” ve kasti hasar” davalardan azami hapis cezaları aldıklarını söyledi.
Öztürk, söz konusu olayların aynı gün olmasına rağmen bu davadaki suçlamaların o zaman sanıklara ikame ettirilmeyerek, sonuçlandırılmadığına dikkat çekerek, “Aynı gün gerçekleşen bu davalar o davaya eklenseydi aynı cezanın içinde çekilip bitmiş olacaktı. Bu davaların o tarihte getirilmemiş olması adaletsizliğe yol açmaktadır” dedi.
Sanıkların işlemiş olduğu suçlarla ilgili bir hapislik ceza verilmemesini talep eden Öztürk, sanıkların kiremitlerin ücretini de ödediğini, mahkemenin mülayim bir ceza vermesini talep etti.
Yargıç: “Sanıkların Meclise izinsiz girmelerinin hiçbir makul tarafı yok”
Yargıç Cenkay İnan ise iddia makamı ve savunma makamının huzurunda yapılan beyanlara tek tek değinerek, sanıkları kendi ikrarları ve iddia makamının olgu ve emareleri ışığında mahkum edip, suçlu bulduğunu açıkladı. İnan, Yüksek Mahkeme’nin icraat kararlarına ve hukuki prensiplere değindi.
Kamu yararının önemine dikkat çeken İnan, sanıklara verilecek cezaların da caydırıcı olması gerektiğini vurguladı. Yargıç, sanıkların işlemiş oldukları “kasti hasar” suçunun 3 yıla kadar hapis cezası veya para cezası, “mülke tecavüz” suçunun 2 yıla kadar hapis cezası içeren hafif bir suç, “sulh ve sükunu bozmak suretiyle genel rahatsızlık verme” suçunun da 1 yıla kadar hapislik içeren hafif bir suç olduğunu aktardı.
Yargıç, bir sanığa ceza verilirken kamu menfaati dikkate alınarak caydırıcı cezalar verilebileceğini ancak suçun işleniş şekli, sanığın bu suçtaki rolünü, sanığın kişisel durumuna bakılarak, kamu yararı da gözetilip hafif cezalar verilebileceğini belirtti.
“Hukuk devletinde bireyler yasalar uygun hareket etme zorundadır”
Yargıç, olayın Afrika gazetesini protesto ettikten sonra sanıkların bin kişilik grupla Meclis binasına yürüyerek, izinsiz olarak Meclis’e geçtiklerini aktardı. Yargıç İnan, KKTC’nin bir hukuk devleti olduğunu, hukuk devletinde toplum bireylerinin yasalara uygun hareket etmek zorunda olduğunu vurguladı. Hiç kimsenin yasalardan üstün olmadığını, kimsenin yasalara aykırı davranmaması gerektiğini vurgulayan İnan, aksi takdirde büyük bir kaos çıkarak, yaşanmaz bir hale gelinebileceğini ifade etti.
İnan, sanıkların bir gazetenin görüşünü beğenmeyerek yaptıkları eylemde, KKTC Meclis’ine izinsiz girmelerinin hiçbir makul ve anlaşılır tarafı olmadığını aktardı. Anayasa’daki toplanma ve yürüyüş hakkına değinen İnan, sanıkların eylemler esnasında Meclis’in damına çıkarak yaptıklarının barışçıl bir eylem olarak sayılamayacağını aktardı.
“Bu dava daha önce ikame ettirilmedi, adaletsizlik söz konusu”
Kararında sanıkların kişisel ve ailevi durumlarına da değinen Yargıç İnan, sanıkların aynı gün gerçekleşen Afrika gazetesi önündeki olaylarla ilgili davanın içeriğine ve sonucuna vurgu yaptı.
Huzurundaki bu davanın daha sonra ikame edildiğinin açıkça görüldüğünü söyleyen İnan, “huzurumdaki aynı tarihte ve benzer suçları kapsayan bu davanın o tarihte ikame edilmese bile sanıkların iş bu davayı dikkate aldıramadığı veya sonuçlanmadığı görülmektedir. Başka bir deyişle sanıkların aynı tarihte kasti hasar ve mülke tecavüz suçlarından hapis cezası aldıklarını dikkate aldığım zaman, aynı tarihteki bu davanın suçları beraber çekecekleri aşikar bir sürede görülmektedir” dedi.
Yargıç Cenkay İnan, özellikle sanıklara aynı tarihteki bir önceki davanın ikame ettirilip, kendi huzurundaki bu davanın aynı tarihte ikame edilmemesinin ve/veya sonuçlandırılmamasının sanıklara çok ciddi bir adaletsizlik teşkil edeceği ve adil yargılama prensibine aykırı olacağını söyledi.
Yargıç, “bundan önceki dava olmamış olsaydı sanıklara hürriyeti bağlayıcı ceza vermeyi, gerek sanıkların ıslahı gerek kamu vicdanı olumsuz bir etki yaratılmaması ve cezalandırmanın caydırıcı olmasının gerekli olduğu kanaatine varacaktım” dedi.
Yargıç, bu meselede sanıkların mahkum olduğu mahkemenin asli görevinin verilecek cezalarda kamu menfaatini zarar görmemesi, bunu yaparken de meselenin olguları ve sanıkların şahsi durumunu da dikkate alarak adil bir sonuca varmak olduğunu aktardı. Sanıklara da bu hususlar ışığında bir fırsat vererek, hürriyeti bağlayıcı bir ceza vermemeyi uygun ve adil bulduğunu aktaran Yargıç İnan, sanıkların birinci davadan mahkumiyetini, ikinci davadan 3 bin TL, üçüncü davadan da 1000 TL para cezasına çarptırılmalarına emir verdi.
Ayrıca her iki sanığın 5 yıl sulh ve sükunu korumak şartıyla 50'şer bin kefalet senedi imzalamalarına emir verdi.