1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. MECLİS TUTANAKLARINDAN: DOĞUŞ DERYA’NIN 15 ARALIK FEDERAL ÇÖZÜM İLE İLGİLİ KONUŞMASI
MECLİS TUTANAKLARINDAN: DOĞUŞ DERYA’NIN 15 ARALIK FEDERAL ÇÖZÜM İLE İLGİLİ KONUŞMASI

MECLİS TUTANAKLARINDAN: DOĞUŞ DERYA’NIN 15 ARALIK FEDERAL ÇÖZÜM İLE İLGİLİ KONUŞMASI

MECLİS TUTANAKLARINDAN: DOĞUŞ DERYA’NIN 15 ARALIK FEDERAL ÇÖZÜM İLE İLGİLİ KONUŞMASI

A+A-

Feminist Atölye
[email protected]


Sayın Başkan,değerli milletvekilleri; teşekkür ederim.
Aslında bugün konuşmayı düşünmezdim ama Zorlu Bey’in konuşacağını görünce bende birkaç laf edeyim dedim. Çatışma yaşayan ülkelerde; siyaset biliminde denir ki faşizm, faşizmi besler. Yani aslında bir etnisitenin aşırı milliyetçisiyle, başka bir etnisitenin milliyetçisinin sözlerini alın ve yan yana koyun, aslında söylemsel düzeyde hiçbir fark yoktur. Fakat renkleri farklıdır, biri kırmızıdır, öteki mavidir ve bundan hoşlanırlar, aslında birbirlerinin şövenist argümanlarını alıp kullanmaktan hoşlanırlar. Çünkü ötekileştirmeyi ve kendi kurdukları o milliyetçi düzenin meşruiyetini sağlamak açısından bu faydalıdır. O yüzden ben bu ikisi arasında fark görmüyorum ve bu Mecliste de zaman zaman kürsüye çıkıldığında hakikaten özellikle cımbızla Rum şövenistlerinin, Rum milliyetçilerinin söylediği argümanlar seçilir ve bizim ne kadar haklı olduğumuz, ne kadar doğru olduğumuz, hatta ne kadar mağdur olduğumuz bunlar üzerinden meşrulaştırılır.

Şimdi Dışişleri Bakanlığı Bütçesi ama sonuçta Kıbrıs Sorunu ile çok doğrudan bağlantılı. Biz bu sorunu yarım asırdan fazladır yaşıyoruz, 60 yılı geçti. Burada oturanlarınızın bir kısmı bu sorun belki de başlarken, ya da başlamadan önce doğdu. Bir kısmı bu sorunun içinde öldü, bir kısmı hala daha bu sorunun içine doğuyor, bunun içinde büyüyor. Bir kısmı bu süreç içerisinde elini kana buladı. Bir kısmı elini kana bulayanlardan çekti. Elini kana bulayanların bir kısmı belki utandığı için sustu, eli kana bulananlardan çekenlerin bir kısmı da, korktuğu için sustu.

Ve bu ülkede aslında ortak yaşamı, bu ülkede birliktebir ortak yurt tahayyül etmenin yolları, tam da bu suskunluktan dolayı kapatıldı. Birileri çıktı Zorlu Beyin anlattığı bu resmi tarihleri yazdı. Bu resmi tarih içerisinde bir sürü hikaye sessizleştirildi ve resmi tarihin aslında kimlere hizmet ettiği bizlere unutturulmaya çalışıldı. Yani bugün başta Zorlu Beyin anlattığı ama hepimizin yıllardır hayatına egemen olan resmi tarih,bu ülkeyi yöneten, bu ülkedeki ganimet rejimini, üleşme sistemini kendi arasında paylaşan egemenlerin işine yaradı ve yıllarca ortak yaşadığımız bize unutturulmaya çalışıldı. Sürekli bir mağdur edebiyatıyla aslında savaşlarda sanki kazanan taraflar varmış gibi, bu ülkede bizden başka da insanların da acı çektiği bize unutturulmaya çalışıldı. Evet, biz Kıbrıslı Türkler olarak çok acı çektik. Kayıplarımız var. Ölümlerimiz var. Evlerimizden göç ettirildik. Ben bazen gazetelere baktığımda, derim: “Neden acaba bu Kuzey Kıbrıs’ta bu kadar çok doğum ve ölüm ilanı verilir?” Çünkü hayatı kayıplar üzerine kurulmuş bir toplumuz. Ve her doğan çok önemli, her ölen de çok önemli bu kayıplar üzerine kurulmuş hayatta.

Ama kaybeden sadece biz olmadık. Bu ülkede bizden başka yaşayan insanlar da var; Kıbrıslı Rumlar da var, Maronitler de var, Ermenilerde var ve bu insanlar da en az bizim kadar kayıp yaşadılar. Bu insanlar evlerinden kovuldular, mülklerinden oldular, tecavüze uğradılar. Kilise ilk defa 74 yılında kürtajı serbest bıraktı, o kadar çok Kıbrıslı Rum kadın vardıki tecavüze uğrayan. O yüzden böyle kendi hakikatlerimizi haykırırken, bir başkasının da acı çektiğini, o düşman edebiyatı içinde nesneleştirdiğimiz, görmezden geldiğimiz kişilerin de insan olduğunu; barışı da, savaşı da insanların yaptığını unutmadan konuşmamız lazım. Ve federal tez, federal çözüm aslında tam da bunu anlatan bir şeydir. İnsanlar arasında bir barışın tesis edilebileceğini gösteren bir şeydir. Ve bu federal tezden bakmak; aslında karşıdakinin hakikatiyle, acısıyla yüzleşebilmek demektir. Belki utanmayı hatırlamak demektir. Vicdanımız olduğunu da hatırlamak demektir. Özür dilemenin de bir insanlık erdemi olduğunu, sadece geçmişe bakarak değil, aynı zamanda geleceği de kurma iradesini göstermek sorumluluğumuz olduğunu da görmek demektir.

Ve lütfen kimse unutmasın ki; federal tez aslında bir Türk tezidir. Kıbrıslı Rumlar için mükemmel bir çözüm olmayabilirdi 74’de sunulduğunda. Ve bugün bazı aymazlar federal tezi sanki Rum şovenistlerinin bir çözüm modeli olarak sunsa da, tarih bilgileri olmadığı için, aslında federasyon bir Türk tezidir ve Kıbrıslı Rumlar bunu süreç içerisinde kabul etmişlerdir. Ve biz sürekli olarak Rum şovenistlerinin söylediklerine bakarken, aslında Güney’de olan olumlu gelişmeleri de görmezden geliyoruz. Çünkü bugüne kadar “acı reçete” olarak sunulan federal çözüm, Anastasiadis döneminde “ulusal zorunluluk” olarak tanımlanmıştır. Yine Anastasiadis döneminde Hakikat Komisyonlarının kurulmasından, savaşın acılarıyla yüzleşilmesinden, okullarda Türkçe dersinin okutulmasından bahsedilmiştir. Bunları niye görmezden geliyoruz? Niye federal çözümden bu kadar korkuyoruz?

Bugün RIK Televizyonunda, ki devlet televizyonudur, 63-74 arası Kıbrıslı Türklerin yaşadığı acılar konuşuluyor. Kıbrıslı Rumlar bir şeylerle hesaplaşmaya başladı. Ben çok uzun konuşmayacağım  ama bu hareketlenmenin olduğunu görenler her iki tarafta da bundan rahatsız oluyorlar, bu çok bariz. Niye rahatsız oluyorlar? Çünkü federal bir Kıbrısa aslında uluslararası düzen içerisinde yerini aldığında, bugün bu hukuk dışı yaşadığımız düzendeki bir sürü taş yerinden oynayacak. Bugün bu ganimet rejimini üleşme üzerine kurulmuş, bir şey yapmak için değil, bir şey olmak üzere milletin koltuklara oturduğu düzenin taşları yerinden oynayacak. Eskisi gibi olmayacak ve bundan aslında ciddi şekilde endişe duyuluyor. Ve bunun sonucunda da aslında bu federal çözümden korkanlar, temkinli yaklaşanlar nerden medet umuyor diye bakıyorsunuz. Kuvvet politikalarından. Külhanbeyi tarzı dış politikalardan medet umuluyor. Kıbrıslı Rumların, evet; bizim hakikatlerimizi anlaması, federal bir devlete ulaşıncaya kadar kaynakların, siyasi hakların eşit ve adil bir şekilde paylaşılması, bu konuda hassasiyet göstermesi elzemdir. Biz bunu anlatıyoruz, anlatmaya devam edeceğiz. Ama bunlar bizim müzakere süreçlerimizi sekteye uğratan, bizim geleceğimizi ipotek altına alan kuvvet politikalarını meşrulaştırmaz. Yani buradan bir kahramanlık edebiyatından bahseder gibi Navtex’lerden, Barbaroslardan bahsedemeyiz biz Ada’nın birleşmesini isteyen insanlarsak eğer. Çünkü TPAO’ya izin verildiğinde, Yunanistan gemilerini buraya göndermedi. Gönderseydi acaba ne hissedecektik? Böyle bir çatışmacı politikayla maximalist politikayla bu Ada birleşmez. Ne Kıbrıslı Rumların, ne Kıbrıslı Türklerin buna ihtiyacı yoktur. Bizim ihtiyacımız olan; birbirimizi iki eşit taraf olarak kabul edip, siyasal eşitliğe dayalı, iki bölgeli, iki toplumlu federal bir devlet kurmaktır ve bu irade ile olur. İradesiz mümkün değildir. Biz buna niyet edip, etnisite ötesi bizi ortaklaştıran başka şeyler olduğunu da fark ederek yaşamalı ve kurgulamalıyız hayatı.

Bugün beni Kıbrıslı bir Rum kadından etnisite dil, din olarak ayıran şeyler olabilir ama bir kadın olarak birleştiren şeyler vardır. Bugün onların da kayıp aileleri vardır. Oradaki kayıp yakını birisinin yaşadığı acıyı, emin olun buradaki kayıp yakını birisi okur en iyi şekilde veya ailesi, ailesinden mücahitlik askerlik yapmış olanlar. Bu ortak deneyimler üzerinden bir hayat kurmak, irade ile mümkün olur ve bu irade bizde vardır. Buna sahip çıkarsak bu irade bizde olacaktır. Unutulmaması gerekir ki, federalist duruş, aslında Kıbrıslı Türklerin azınlık olduğunu söyleyen, o resmi Rum görüşüne karşı da durmaktadır. Aynı zamanda burada kendisini bir egemen toplum olarak tanımlarken, ayrılıkçı eğilimleri kışkırtan ve bu ayrılıkçı eğilimler üzerinden sövenizim üreten duruşlara da karşıdır.

Bizim başka bir dile, üçüncü bir dile ihtiyacımız vardır. Çünkü milliyetçilik evet savaştır. Milliyetçilik tüm dünyada savaş getirmiştir. O yüzden lütfen hem Türkiye ile eşit ilişki kurmak, hem bölgenin, Akdeniz Bölgesinin bir Türk-Yunan barışına ve dolayısıyla bölgesel barışa vesile olabilmesi için artık bu çatışmacı, bölücü, Kıbrıslı Rumları ötekileştiren ve aslında hiç de doğru tarih bilgilerine dayanmayan sözleri bırakmak lazım. Ve ne olur artık bunları buradan tekrarlamayın Sayın Töre. Çünkü bu ülkede Vehbi Zeki Serter’in yazdığı tarih dışında da bir tarih vardır, bu ülkenin yetiştirdiği çok iyi tarihçiler vardır ve çok asli kaynaklardan yola çıkarak yazıyorlar. Bunlar doğru bilgiler değildir. Lütfen federal çözümü doğru düzgün düşünelim ve bazıları gibi kantarın topuzunu kaçırıp da federal çözümün aslında Rum şovenizmine hizmet etmek demek olduğunu söylemeyelim. Çünkü bizim artık kendimiz için değil, bundan sonra doğacak olan çocuklara borcumuz vardır.
Çok teşekkür ederim.

 

Bu haber toplam 1478 defa okunmuştur
Gaile 299. Sayısı

Gaile 299. Sayısı