1. YAZARLAR

  2. Tümay Tuğyan

  3. Medeniyet madalyalarımız(!)
Tümay Tuğyan

Tümay Tuğyan

Medeniyet madalyalarımız(!)

A+A-

Her fırsatta, eğitim seviyesinin yüksekliğiyle, yani üniversite mezunlarının sayısının çokluğuyla övünen bir ülkeyiz biz.

Bu kadar üniversitemiz var...

Şu kadar üniversitelimiz var...

Nüfusumuzun bu kadarı, bir yüksek öğretim kurumunun en az bir lisans programından mezun...

Şu kadarı uzmanlık eğitimini almış...

Falan, filan...

Ancak eğitim hanemizdeki artıları, yaşam kültürümüz, sosyal gelişimimiz veya medeni olgunluğumuzla harmanlayabilme konusunda çok ciddi zafiyetleri bulunan da bir ülkeyiz biz, aynı zamanda.

Son olarak Aile Yasası bünyesinde hazırlanan değişiklik önerileri konusunda verilen bazı ‘tepkiler’, bu zafiyetlerin en yalın dışavurumlarından biri sanırım.

Özellikle de soyadı meselesinde...

Ama yeni değil bu ve benzeri tepkiler, bizim ‘yüksek düzeyli medeniyetimiz’ içerisinde.

Fasıl 154 Ceza Yasası’nda geçtiğimiz yıl yapılan birtakım değişiklikler sonucu eşcinsel ilişkinin suç olmaktan çıkarıldığı süreci hatırlayalım hep beraber.

Nasıl da benzer tepkiler gelmişti o dönem, sonradan yasallaşan söz konusu değişiklik önerilerine.

O zaman eşcinsel bireylerin demokratik eşitlik haklarına, en temel insan haklarına yönelen saldırılar, şimdi kadınların demokratik eşitlik haklarına, en temel insan haklarına yöneliyor.

Ve yine benzer yöntemlerle, yine aşağılama girişimleriyle, yine değersizleştirmeye çalışan ifade biçimleriyle...

Ve bütün bunlar, yüksek medeniyet seviyesiyle, rekora koşan eğitim düzeyiyle, demokrasiyi hazmetmişliğiyle övündüğümüz, ‘kadın hakları’ her gündem olduğunda, ‘Kıbrıs’ta öyle bir sorun yok’ diyerek göğüs kabarttığımız bir ülkede yaşanıyor.

Oysa mesela İrlanda’da, yani nüfusun yüzde 85’inin Katolik olduğu, yani son derece katı dini kuralları bulunan bir kilisenin egemenliğinde yaşayan bir ülkede, bakın geçtiğimiz Cuma günü ne oluyor!

İrlandalılar Cuma günü, referandum sandığına attıkları oylarla, ülkelerinde eşcinsel evliliğin yasallaşmasına onay veriyorlar, Anayasa’nın, eşcinsel evliliği yasaklayan ilgili maddesinin değiştirilmesi için ‘evet’ diyerek, hükümeti bu yönde yetkilendiriyorlar.

Ve bu şekilde aslında bir de ‘ilke’ imza atıyorlar.

Eşcinsel evliliğin Anayasal güvence altında yasallaşmasına, halkoyuyla onay veren ilk ülke olarak tarih sayfasına adlarını da yazdırıyorlar.

Boşanmayı bile yasaklayan bir dini inanışla yetiştirilmiş olan bu insanlar, bu baskın dini geçmişlerine rağmen, gerçek bir medeni olgunlukla, gerçek bir demokrasi hazmıyla düşünebilmeyi, gayet de güzel başarabiliyorlar.

Oysa biz hâlâ bugün kendimizi, kendi değer yargılarımızı ve bakış açılarımızı, medeniyetin uğramadığı coğrafyaların uygulamalarıyla yarıştırıp da bu yarışlarda kazandığımız ‘medeniyet madalyalarımız’ sayesinde, demokrasi şampiyonu olduğumuzu sanarak yaşamaya devam ediyoruz.

Ne acı...

Bu yazı toplam 1788 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar