MEDYA VE KADIN…
MEDYA VE KADIN…
Neriman Cahit
• Ölçek: Ekonomi ve siyasette kadın oranı…
• Medyada özerklik yok…
• KKTC’de medyayı tek başına ele alarak bir sonuç çıkarmak eksikliktir. Ülkenin yapısal durumuna bakmak gerek.
• Bizde devlet – toplum ilişkisi tepeden tabana ve otoriter bir yapı…
• Sözde milliyetçi – devletçi - popülist bir idare. Ülkenin ‘kimler’ tarafından ve ‘nasıl’ yönetileceği çoğu kez ortadadır…
• Aidiyet – kimlik- vatandaşlık – öteki v.b kavramlar hala netleşmemiş…
• Kıbrıs Sorunu – her anlamda yaşamı buzdolabına koymuştur.
• Devlet, her ‘ST O’ ilişki ve çıkışını hala vatana ihanet, Rum’a hizmet olarak algılamakta.
• Ülkede çoğu kez bir şiddet kültürü – kaos hakim…
• Tüm bunlara baktığımızda… Medya arada yaratılan boşluğu doldurarak kendine bir kamusal alan yaratmıştır…
• Yani, toplumsal talepler yerine ‘Devleti’ muhatap almaktadır…
• Yani, medya da devlet gibi bir demokratikleşme sürecini yaşaması gerek. Demokratik derken zihniyet ve anlayışı kastediyorum…
• Genel Yayın Yönetmeni dahi rahat ve özgür değil ülkemizde…
• Yazılı ve özellikle görsel medya, ‘Cinsel Ayrımı’ körüklüyor. Sağlıklı ve uygar bir toplumu yaratmak mümkün değil.
• Ekonomik sorunlar, ‘Kadın Gazetecinin’ aleyhinde… Çoğu, asgari ücreti dahi almayan, sigortasız çalışıyor…
• Örf, adet ve kültürel geleneklerimiz hala erkeği kadından daha üstün görüyor. Bu eğitimle pekişiyor…,
• Cinsiyet Rolleri hala etkin. Kadın, hele de evliyası, önce evi, eşi, çocuğu halledilecek…
• Vaka olarak çok değilse de, kadın gazeteci, bir ‘cinsel obje’ olarak algılanmakta. Hatta, erkek meslektaşları tarafından da…
• Medya, kadın cinselliğini bir ‘rating’ olarak görüyor ve pazarlıyor. Kendi alanında başarılı olmuş kadınlar pek konu edilmiyor. Gerek sosyal, gerekse siyasal v.b olaylarda genelde kadınlardan değil, erkeklerden görüş alınıyor.
• Bizde – çoğunlukla – siyasetçi tabandan yetişip, kendi gücü ve donanımıyla siyasetçi olamıyor. Genel Başkanları ve çevresindeki bir grupça seçiliyor. Kişiliği gelişmiş / gelişmemiş siyasetçilerde kadının hiç şansı yok.
• Yasalarda verilmiş haklar var ama hayata geçirilmiyor. Bir kadın birimimiz dahi yok…
• Katılaşmış bakış açıları eğitimle değişir. Kadın bireyleşmeli, bilinçlenmeli…
• MEDYANIN YÜKÜNÜ KADIN ÇEKİYOR…
Araştırma merkezlerinde kadın çok… Ama, haberler hala masculine…
• Hala yönetici durumda etkili kadın yönetici yok..
Kadın gazeteciler etkisiz ve yetkisiz bir durumda…
• Eğitim düşük. Teknolojiye hala uzak. Ör. Elektronik medya – ileride ciddi bir rakip…
• Siyasetçiler sürekli medyanın gücünü – satın alarak – kendi leyhlerine kullanıyorlar. Medya patronlarıyla Devlet ilişkilerinde şeffaflık yok.
ÇARE…
• Eğitim, sendikalaşma, dayanışma, medya mensuplarının kendi kendilerini sorgulamaları, dünyaya örgütsel açılmak… Güçlü değil, haklının yanında olmak…
• Çoğu gazetelerde, müthiş otoriter bir sistem var ki, bunun en başındaki patrondadır tek güç. Tartışmak değil, konuşmak bile mümkün değildir onlarla çoğu kez.
• Çalışanların bir dayanışmaya girmesi söz konusu bile değil çoğu kez…
• Bu yüzden, önce gazeteciler, sonra da toplum olarak kolektif bir ezilmedir bu…
• Ve, erkeğin bir ezildiği yerde kadın iki ezilir, beş ezilir, çok ezilir…
------------------------------------------------------------
FONETİK İZDÜŞÜMLER…
Geçtiğimiz hafta AKM’de yer alan Yeşim Beyaz İlkan’ın: ‘Şiir ve Piyano Dinletisinin’, üst başlığıydı, yukarıdaki başlık…
Yeşim, bu toplumda yetişen çok başarılı piyanistlerimizden biri. Tam bir Sanatçı… Bu dinletide yer alan şairlere piyanosuyla eşlik etti… Ve kendi bestelerini sundu…
Yer alan Şairler: Altay Burağan, Feriha Altıok, İlkay Adalı, Şirin Zafer Yıldızı, Talat Ürer ve ben… Kendi şiirlerimizi okuduk (Ben, programda yer alan Fatma Akilhoca’nın önemli bir mazeretten dolayı katılamadığı için, onun şiirini de okudum…
TAM BİR SANATÇI…
Yeşim, besteleri de olan tam bir sanatçı demiştim… O özel gecede de: “Duygular – Şark Gecesi, Kaos ve Uyanış” isimli bestelerini sundu… Ve, bol bol alkışlandı.
Kamuran Aziz’in: Yeniden düzenlediği: ‘Kıbrıs’ım’ adlı bestesini bütün katılımcıların da birlikte söylemesiyle, geçekten de tam bir şölen havası içinde geçen gece yoğun alkışlarla son buldu…
***
Salonu terk ederken, hepimiz iki güzelim duygu ile yüklüydük:
BİRİ SEVGİ… BİRİ DE UMUT…
***
Dönerken, koluma dokunan bir arkadaşın sözlerini de ekleyerek, Yeşim’e ve siz okuyuculara sevgi ile ileteyim:
“Dünü huzur ve mutluluk içinde geçmeyenler… YARINDAN – hiçbir şey anlamazlar…
Ne zaman kendinize huzurlu ve mutlu bir ‘GEÇMİŞ’ biriktirirsiniz…
O zaman YARINI hak edersiniz…”
***
Buna, bir katkı da sen yaptığın için teşekkürler YEŞİM…
Teşekkürler…
------------------------------------------------------
PARANTEZ…
• Hayat ya gözü pek bir maceradır ya da hiçbir şey… Yüzünü değişime dönmek ve kader karşısında ‘Özgür Ruhlar’ olarak yaşamak…
İşte, yenilmezlik budur…
Helen Keller