Medyada Genel Kimlik Temsilleri Ötekileştirir
• Çingeneler rahatsız olmasa da medyanın onları ‘çalgıcı’, ‘kalaycı’ diye yansıtması yanlış.
• Haberde gereksiz bilgi “serseri mayın” gibidir, nasıl patlayacağı belli değildir.
22 Şubat 2016’da “Ayrımcı Haber Dili Ayrıntıda Gizlidir; Çingeneler ve Çalgıcılık” başlığıyla yayınlanan yazımızda, gazetecilerin istemeden de olsa ayrımcılık yapabileceğini vurgulamıştık. Çünkü geleneksel haber dili ayrımcı bir dildir.
Yazı sonrası DAÜ İletişim Fakültesi’nden Metin Ersoy hocayla sohbet ettik. Sohbetimizde, konunun daha anlaşılır olması için daha çok ayrıntıya ihityaç olduğu konusunda hemfikir olduk.
Katkılarından dolayı Metin hocaya çok teşekkürler.
“Çingenelerin sosyal yaşamı iyileştiriliyor” diye bir habere hangi görüntü uygun olurdu?”
CNN Türk’te yayınlanan haber için çalgıcılık ve dans görüntülerinin uygun olmadığını başta vurgulamak gerekir. Neyin uygun olduğu bir mesele olmakla birlikte, öncelikle neyin uygun olmadığının bilinmesi gerekir. Habere ille de Çingenelerin genelini temsil eden bir görüntü koyma zorlamasına girmemek gerekir.
Uygun görüntü için ise farklı seçenekler olabilirdi. Haklarla ilgili bir haber olduğu için ben olsam çingene örgütlerinin toplantı, eylem gibi görüntülerini koyardım. Çingene milletvekilinin görüntüleri de var. Yaşadıkları barakalar ve mekanlar var. Ama haber yönetmeni muhtemelen 'çingeneleri izleyiciye en iyi ne hatırlatır' diye düşünmüş ve bu yüzden çalgıcılık ve dans sahnelerini habere iliştirmiş olmalı. Görüntüler haberin içeriğine de ters; spikerin okuduğu metinde sorunlardan bahsediliyor, görüntülerde ise dans, neşe ve keyif var.
Çingeneler çalgıcı görünmekten rahatsız değilse
Çingeneler zor bir konu. Birincisi, azınıklar arasında hak arama kavgasında, seslerini çıkarmada, duyurmada oldukça geride kamışlardır. Bir de farklı ülkelerde farklı talepleri var. Mesela bizde ev isterler, bazı avrupa ülkelerinde ise zorla evlere yerleştirilmeye karşı çıkarlar, 'çadırmıza dokunmayın' derler.
Ancak, çalgıcı ve dansçı olarak tanımlanmaktan rahatsız görünmemeleri(eğer öyleyse) tek başına medyanın onları öyle yansıtmasını haklı çıkarmaz. İki sebepten; birincisi onların başka hayat şansı olmadığı bir toplumsal yaşamda, bir anlamda dayatılan bir temsili kabul ettikleri hesaba katılmalı? Konu haklarsa ayni şekilde birey ve gruplara dayatılan rolleri (onlar benimsese de) biz doğru kabul edebilir miyiz? İkincisi, çalgıclık ve dansçılık temsili izleyicide, çingenelerle ilgili öteki yaygın ön yargı silsilesini de tetikler. Yani kalaycılk, falcılık, pislik, hırsızlık, v.s.
Genel kimlik temsilleri
Aslında sadece Çingenelerle ilgili değil, her alanda genel kimlik temsilleri ötekileştirmeye yolaçar. Geleneksel medya yaygın toplumsal ve siyasi değerlere odaklandığı için yaygın kimlik temsillerini çok kullanır. Yaygın kimlik temsilleri ise genellikle ötekileştiricidir. Nüfusu büyük topluluklar(mesela uluslar) için de geçerli olabilen yaygın temsil algılamaları, küçük toplumsal gruplar için çok daha fazla kullanılır. Başta etnik ve dini azınlıklar olmak üzere neredeyse bütün azınlıklar, ya yaşayış şekilleri ile ya meslekleriyle ya da başka özellikleriyle bir bütün olarak tanımlanmaya çalışılır. Buna göre Çingeneler çalgıcıdır, Yahudiler tüccardır v.s.
Medya çeşitliliği yansıtmalı
Bu ötekileştirmenin ta kendisidir. Çalgıcılık Çingenelerde, tüccarlık Yahudilerde ne kadar yaygın olursa olsun o topluluklardaki çeşitliliği ortadan kaldırmaz; çalgıcı ve tüccar yanında işçiler de var, çiftçiler de var, başka meslek mensupları da var, farklı düşüncelerde olanlar da. Medyada tek tip yansıtılan kimlikler doğal olarak “ötekiler”dir; bize benzemezler, temkinli olmak, uzak durmak, yaklaştırmamak gerek. Ötekileştirme zaten bu değil mi?
Halbuki bir azınlığın(veya bizden farklı olanın) tek tipliği değil de çeşitliliğinin yansıtılması, onları bize, bizi onlara yaklaştıracaktır. “Biz de çeşitliyiz onlar da çeşitlidir demek ki eşitiz” diye düşüneceğiz. Böylece ötekileştirmeyi dışlamış olacağız.
Medyada temsil alışkanlığı
Yaygın kimlik temsilleri geleneksel gazetecilikteki en kötü alışkanlıklardan birisidir. Bir suç haberi, bir başarı haberi, bir skandal haberi veya farklı türdeki bir haberin öznesi, belirgin bir kimliğe sahipse, habere eklenecek bir fotoğraf, bir görüntü veya bir bilgi ile temsil ettiği kimlik vurgulanır. Halbuki o kimliğin haber içeriği ile alakası yoktur. İşte bu tür haberler toplumdaki yaygın ayrımcı ve ötekileştirici algılamaları besler.
Haberde gereksiz bilgi serseri mayın gibidir
Gazetecilikte hukuki ve etik sorunların ortaya çıkması nasıl engellenir? Bunun için geliştirilen prensiplerden biri de “gereksiz bilginin yayınlanmaması”dır. Her haberin bir konusu ve değeri vardır. Konunun anlaşılmasını sağlayan bilgilerin kullanılması haber için yeterlidir.
Muhabir haber peşinde koşarken başka birçok bilgiye ulaşabilir. Eğer haberin çerçevesi dışındaysa bu bilgiler kesinlikle kullanılmamalı. “Kullansam ne olacak? Haberi biraz daha renkli, ilginç hale getiririm” diye düşünmek, tehlikenin kapısını açar. Bir bilginin bir kişi, bir grup, bir etnisite için nasıl bir sakınca yaratacağını muhabirler kestiremeyebilir. Özellikle kişilik haklarına saldırı bu tür gereksiz bilgilerden dolayı ortaya çıkıyor.
“Basında hukuk sorumluluğu ilkelerine” göre, gereksiz bilgiler haberde kullanılmamalı. Gereksiz bilgi çok masum görünse bile “serseri mayın” gibidir, patlayıp patlamayacağı ve nasıl patlayacağı belli değildir.