Eralp Adanır

Eralp Adanır

MEKTUP 45

A+A-

“Şöyle diyordu duvar yazısı: Teşekkür etmeyi ve özür dilemeyi bilmeyen insanları hayatımızdan çıkarma işlemine, ‘sağlıklı yaşam’ denir...”

Kahveme sütü katarken mektubunu ayakta okumaya başlamıştım.
Biraz acelecilik yaptım biliyorum ama merak işte... hani İngilizcede bir deyim var; “curiosity killed the cat”.
Türkçe meali: “Merak kediyi öldürdü”.
İşte benimkisi de öyle birşey, birgün merak beni de öldürebilir.
Ve mektubunu açtığımda duvar yazısından yaptığın ilk alıntıyla afyonu patlamamış aklımın hemen patlaması bir oldu.
Alıntıya takılma süresince, kahveye koyduğum sütün taşacağının bile farkında değildim.
İyi ki taşmış ve başımı mektuptan bir an olsun kaldırabilmişim.
Bugün hava kapalı ve dışarı çıkma gibi bir niyetim yok.
Gri hava yüreğime hüzün mü verir bilmiyorum ama bildiğim tek şey; gri’nin beni kendimle kalmaya, kendimi dinlemeye teşvik ettiğidir.
Cam kenarı koltuğuma yerleşip kahvemden bir yudum daha alıyorum.
Ve her zamanki gibi mektubuna gömülmeden kaçamak niyetli bir göz atıyorum pencerden dışarıya.
Değişen birşey yok.
Her zamanki gibi; yaşamın çarkı niyetine koşuşturan insanlara, arada bir araba kornası karışıyor bu tempoya.
Belediyenin temizlik görevlisini de unutmamak gerek. Kaldırım yanlarındaki olukları, yarım ağız gülüşlere benzeyen kendi üretimi toplayıcısının içerisine süpürgesiyle çer çöpü iteliyor.
Hadi mektuba geçelim...

“bir toplum ve onu oluşturan insanlar bu davranışlarından uzaklaşmışsa, insan olmanın kaybının yüzsüzlerini de ögremeye başlar olursunuz.
Halbuki ne kadar da tek kelimelik koca anlatımlardır bunlar: Teşekkür-Özür... hani toplumun mayası bundan oluşur desek yeridir.
Sadece maddi birşey almanın karşılığında değil; bir kutlamanın, destek vermenin, en acı durumdaki insanın elini-kolunu-omzunu sıvazlamanın en büyük ödülüdür teşekkür.
Hem eden hem edilenin birlikte mutlu olabilecekleri bir tılsım gibi.
Yanımda olduğun için, beni anladığın için teşekkür ederim.
Ne yüce bir kelimeymiş meğer.
Toplum yitikliğinde kaybolmuşluğuyla dilimizden, gönlümüzden, kalbimizden gitgide uzaklaşan ‘teşekkür’.
Peki ya özür dilemek?
Hah, teşekkürden kat kat kötü durumda olan bir kelime. ‘özrü kabahatinden daha büyük’derler ya, hiçbir kabahat, özür dilemekten daha büyük olamaz bence.
Özür; en yücedir, erdemdir, büyüklüktür. Tüm üç kelimenin de aynı manaya gitmesinin zenginliği bile bunu göstermektedir.
Hani insanın, özür dilemek için hata yapayım diyesi gelir desem, gülersiniz bilirim.
Ama öylesine büyük bir hâldir ‘özür’.
Toplum bunu unuttukça, bundan kaçtıkça sadece sağlığı bozulan insan değil, o insanların yaşadıkları toplumlar da olmaktadır.
Ama unutlaması gereken şu var: başkalarının sizden özür dilemesini bekliyorsanız ya da özür dilemeyi öğrenmesini istiyorsanız öncelikle siz özür dileyebilmelisiniz.”

Bu yazı toplam 1959 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar