Memleket manzaraları
Bırakın bir veya birkaç yıl sonrayı, hiç kimse bir ay, hatta bir hafta sonra neler olabileceğini bilemiyor durumda. Tek bir ‘dert’ var: Günü kurtarmak….
Bakmayın siz bazılarının, bu durumda bile ‘Seçim’, ’Koltuk’ derdinde olmasına. Gerçek şu: Memur-Emekli, maaşını alabilecek mi derdinde… Tüccar, esnaf, çiftçi, hayvancı vb. ‘daha ne kadar ve nasıl idare edebilirim…’ derdinde…Gündelikçi işçilerin sıkıntılarında hiç söz etmeyelim. Onların durumu bir ‘kabus’ gibi maalesef…
***
‘Turizm’ konusu bir komedi oyunu gibi. Açıkça söyleyen azdır ama zaten ‘Kumarhane Turizmi’ idi… Gelenler, resmi kayıtlara ‘Turist’ olarak geçiyordu ama gelen-gidenlerin çoğunluğunun, Selimiye Camii’nin, Kantara Kalesi’nin, Salamis Harabeleri’nin nerede olduğundan bile haberleri yoktu.
Şimdilerde gelenler mi ? Onlar nereye geldiklerinin bile farkında değiller…..
***
Cem Karaca’nın şarkısı bir kez daha takıldı aklıma. Hani , bozulmuş, takıla takıla ama durmaksızın dönen plak gibi… Aynı yerde dönüyor da dönüyor…
“Bindik bir alamete, gidiyoz gıyamete
Aman eyyyyy…
(…)”
Televizyonlar (!!!)
Bu sıkıntılı günlerin en önemli ‘zaman geçirme’ araçlarından biri oldu televizyon. Evde olunduğu sürece TV’si açık olmayan ev yok gibi. Kumandası da hiç durmuyor. Devamlı oradan oraya geçişler ve izleyecek ilginç (belki yeni) bir şeyler arayışı bolca…..
***
Dünyadaki on binler, hatta yüz binlerce TV kanalı da her şey gibi krizde. Hemen hemen hepsi de, genelde, geçmişte çekilmiş yapımların tekrarını yapmaktalar. Yeni yapım sayısı inanılmaz derecede düşmüş durumda. Tekrarlar’la durumu idare etmeye çalışıyorlar.
Türkiye’de de durum farklı değil. Hafifçe kıpırdanmalar başladı ama uzun süredir yeni yapım pek bir şey yok. Birkaç yarışma programı dışında, tüm kanallar arşivlerindeki dizileri, yapımları ile günü kurtarmaya çalıştılar. Tekrar üstüne tekrarlarla… Haksız da değiller. Masrafları mümkün olduğunca kısmak durumundalar hepsi de. Futbol maçlarındaki, kullanılan kamera sayısının minimum düşürülmesinin nedeni de aynı.
Kıbrıs’ta mı ?
Bir sürü nedenle sıkıntı zaten büyük boyutlardaydı. Kriz nerdeyse ‘son kurşun’ gibi oldu. Gelirler bir o kadar daha düştüğünden... Yoksa ‘yapım’ konusunda değişen bir şey olmadı. Zaten ‘yapım’ yoktu. Bizim televizyon kanalları birer ‘görüntülü radyo’ idi. Öyle de de devam ediyor.
Sokak Ağzı
“Günahlarına girmeyin yahuu… Davet edildiler, masum masum giddiler, Bayramlaşdılar ve geldiler. Hepsi bu gadarcık. Nedir da öküz altında buzağı ararsınız ?” (Kadir-Lefkoşa)
***
“Düşündüm taşındım ben de Başkanlığa aday olmaya karar verdim. Seçileceğimden değil. Kaç oy alacağımı merak ettiğimden.” (Yaşar Gürselam)
***
“Yani siz Serdar Denktaş’ın aday olmasına şaşırdınız ? Aslında hiç da sürpriz değil. Parti başkanlığından ayrılmasının sebebi da buydu.” (Nevin)
***
“Ne müdahalesi ? Bir da bu çıgdı şimdi ? Sanki bu güne gadar müdahale olduydu da gene olacağdı ?” (Yurdanur-Girne)
***
“Döviz aldı başını gidiyor be insanlar. Esas bu durumdan korkun. Bu artışların piyasaya nasıl yansıyacağını hayal bile edemiyorum ben. “ (Nusret Kızıl)
***
“Manukyan’nın Kuzey Kıbrısdaki beş yıldızlı otelleri hangileri ben çok merak ettim. Siz merak etmediniz ?” (Ceyda)
***
Başbakanımız müdahale yoktur dediyse öyledir. Ben bugüne kadar onun her dediğine inandım bundan sonra da inanmaya devam edeceğim.” (Veysi Ç.Çakır)
***
“Ziyaretçi Başkanlar, seçim konuşulmadı dediler. Halkını bu kadar aptal yerine koydan parti başkanı dünyanın başka hangi ülkesinde var acaba ? (Coşkun-Lefkoşa)
Anlayana
“Siyasetle ilgilenmeyen aydınları bekleyen sonuç, cahiller tarafından yönetilmeye razı olmaktır. Asıl önemli olan ve memleketi temelinden yıkan, halkını esir eden, çerideki cephenin suskunluğudur.” ( Mustafa Kemal Atatürk)