1. YAZARLAR

  2. Tayfun Çağra

  3. Merak etme oğlum!
Tayfun Çağra

Tayfun Çağra

Merak etme oğlum!

A+A-

Hade oğlum bulalım bir gıççaççıg da evlendirelim artık seni…

Anne benim bir kız arkadaşım var zaten ama evlenmek gibi bir niyetimiz de yok.

Bilirim oğlum ama belki bize daha uygun bir gız buluruk ha!

Nesi var anne, nesi uygun değil?

Ne bileyim, biraz rahatçıkdır galiba!... Bak senininan da öyle yaşar işte…

Ne var anne, ben de onunla yaşarım öyle…

Tamam da o gızdır be oğlum…

Yok anne bizim halimiz böyle iyi… Biz böyle mutluyuz.

Tamam oğlum, senin dediğin olsun ama gene da bir nikâh lazım… Senin için değil ama o gıççaççıg için lazım be oğlum.

O da istemez anne…

Öyle deme oğlum, onun da bir aylesi var, o istemezsa aylesi ister mutlaka… Sordun mu hiç!

E yani sormadım ama konusu da açılmadı.

Sen sor gene da oğlum, beni diğne…

Tamam anne sorarım.

*  *  *

Sordu genç adam… Gerçekten de annesi haklı çıktı. Kızın ailesi de bekliyormuş aslında…

Tamam da şimdi başka sorumluluklar var işte…

Evlilikti, düğündü, evdi, faturalardı, çocuktu, offff…

*  *  *

Merak etme oğlum, Allah yardım eder… Bak sen goca mühendis çıktın, gıççaççıg da öğretmen… Birer maaşınız var, daha ne olsun!

Birer maaşımız var ama garantisi yok. Ben patronun iki dudağı arasındayım. Bugün varsa yarın olmayabilir… O dersen kaç yıldır geçici çalışıyor. Bu yıl iş alırsa öteki yıl okuldan çağıracaklar mı belli değil.

Merak etme sen oğlum, derdi veren Allah, çaresini da verir.

*  *  *

Öyle böyle düğün de atlatılır, bir de kiralık ev bulunur… Devrile devrile giderken bir de çocuk gelir, ardından beklenmeyen bir tane daha… Önce maması, bezi, sonra bakımı, eğitimi, okulu… Yıllar geçer ama o yılları bir Allah bilir bir de o gıççaççığnan o oğlancık. Ağır aksak lise de biter… Üniversite çağları gelmiştir, önce biri, iki sene sonra diğeri… Onlar da katılır çarkın dişleri arasına… Okutmak lazım, bir üniversite diploması lazım. Öylesine böylesine değil, elinde bir diploma olsun, işsiz kalırsa da olur. Bizim garantimiz mi oldu! Biz nasıl yaşamışsak onlar da yaşar. Diplomalarını alsınlar da sonra bakarız artık…

*  *  *

Onu da yaptılar, çocuklar okudu, diplomaları da oldu. Ama beklenen sonuç. İş yok. “Evlenin oğlum, derdi veren çareyi da verir” demişti annesi… Şimdi de torunlar için demeye devam ediyor, artık kalkamadığı yatağından…

*  *  *

Bu hafta şöyle kısa bir hikâyeyle başlamak istedim. Çoğumuzun hayatından kısa birkaç cümleye sığmış aslında uzun bir yaşam kesiti… Bu düzensiz düzen nasıl, ne zaman değişir? Bekleyerek olur mu? Herkesin elini taşın altına koyma vakti gelmedi mi? Başta en yukarıdan başlayarak belki bir düzeni yakalayabilecek bir barışı sağlayabilmek ve bu arada yaşadığımız sistemi de iyileştirecek planlı uygulamalar… Tuvalet açılışında kurdele keserek olmuyor bu planlar!..


Genç idealistler…

tayf-002.jpg

Memlekette güzel şeyler de oluyor… Geçtiğimiz gün Taşkent’te piknik alanını ziyaret etmek, işletmecisi Kemal Basat ile konuşmak için gittim. Muhteşem düzenlenmiş bir piknik alanının yanında bir de ‘vahşi yaşam rehabilite merkezi’ ile karşılaştım. Bu Pazar adres kıbrıs’ta okuyacak, fotoları da göreceksiniz ama buradan da yazmak istedim çünkü idealist, genç insanların yaptıklarını görünce duyurmamak, yazmamak olmaz. Mutlaka bu gibi çalışmaları Basat’ın da söylediği gibi örnek olmaları için göstermek ve medyanın da görevlerinden biri olarak buna aracılık etmek gerekiyor. Piknik alanındaki düzen ve çevreye verilen değerin yanında engelliler için ayrılmış ayrı alan, masalar ve oyun parkı ve oto parklar da ayrı bir değer katıyor alana… Piknik alanının alt kısmında vahşi yaşam rehabilite merkezinde ise vahşi yaşamdaki hayvanların tedavileri yapılıyor ve tekrardan doğal yaşamlarına kavuşturuluyor. Bu çalışmalar için kendi birikimleri harcanıyor… Devlet bir kantin, bir tuvalet açmak ve kurdele kesmek için bir yerde toplanırken bu gibi çalışmaların insanımızın kendi birikimleri ile yapılması ve devletin elindeki atıl yerlerin bile sürdürülebilir duruma getirilmesi için yapılan çalışmalar karşısında duyarsız kalmak anlaşılabilir değil.


Asfaltta sürdüm

Sonunda Girne’de bir cadde asfaltlandı… Bir cadde derken onun da bir kısmı… Ara sokaklar falan asfaltlama oluyor tabii ama caddede ilk kez. O kısımda apartmanların yapımı, alt yapı, su, elektrik için kazılar bittiği için asfaltlandığı söyleniyor. Umarım öyledir çünkü henüz katları orada çıkılabilir katların altında kalan binalar var. Onlar da yükseltmek isteyeceklerdir mutlaka parayı hazırlayınca… Ve yine yollar kazılacak. Ama ne olursa olsun uzun zamandır ilk kez kendimi (arabam da dahil) yüz metrelik yer bile olsa ‘insan’ gibi hissettim.


Normale döndük

Dün sabah uyanıp telefonun saatine baktığımda “aman geç kaldım” dedim. Çabuk çabuk kalktım, hazırlanmaya başladım ama bir anda hatırladım ki dün saatler normal dünya saatine göre bir saat ileri alınmış. Zavallı saat ne bilsin bizim saatlerin Mekke saatinde olduğunu!.. Onun için de telefonum tabii ki dünyaya uyarak saati bir saat ileri almış. Neyse aklıma gelince rahatladım… Bir de gecikmeli de olsa yeniden dünya saatine katıldığımız için sevindim.


Bir ulusu tek kişinin idare edebileceğine inanırım ama şu şartla: O adam ayaklarında çizme, elinde kırbaç, o ulus sırtında semerle doğarsa.
Algernon Sidney  

Bu yazı toplam 1661 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar