Ödül Muhtaroğlu

Ödül Muhtaroğlu

MERHABA

A+A-

Merhaba sevgili Yenidüzen gazetesi okurları..

Bugünden itibaren, belirli zamanlarda, bu köşede sizlerle yazılarımı paylaşacağım.

Ülkemizde, Türkiye’de ve Dünya da yaşanan ekonomik, siyasi ve sosyal olayları kendi yorum ve değerlendirmelerim ışığında aktarmaya çalışacağım.

Bürokraside, Sivil Toplum Örgütleri’nde ve köşe yazarlığında  edindiğim tecrübeler ışığında bilgiler paylaşacağım. Başta ekonomik konular olmak üzere, gündeme göre siyasi ve sosyal konulara da değineceğim.

Yazılarımdaki eleştiriler, yapılan icraatlara ve politikalara yönelik olacak. Kişilerle ilgili değil,  objektif ve bilimsel temelde yazılar bulacaksınız Getireceğim öneriler ile yapacağım yorumlar da, objektif  bakış açısıyla yazılacaktır.

Bu köşede, sade ve akıcı bir dilde yazılmış yazılar bulacaksınız. Temel amacım, siz değerli okurların yazdıklarımdan bilgi edinmeniz ve yazılarımın sizleri düşündürmesidir.

Bilgi, paylaşıldıkça değeri artar sözüne inanan birisi olarak,  sizlerin de yorumları ile,  bu bilgilere değer katmaya çalışacağım.

Doğru ve tam bilgi esastır, kıymetlidir. Biliyoruz ki, tam ve doğru bilgi üzerine yapılacak yorumlar, oluşturulacak vizyonlar ve uygulanacak ilke ve politikalar, hem insanımıza hem de Ülkemize refah ve mutluluk getirecek ve bizi istenen hedefe ulaştıracaktır.

Kıbrıs’ta ve dünyada barış, demokrasi, hukuk devleti, insan hakları, adalet, çevre, laiklik, emek  ve toplumcu değerler yazılarıma ışık tutacaktır.

Hayatta yeter ki, aşırı hırslara esir olmayalım ve iyi, güzel ve doğrudan hiçbir zaman taviz vermeyelim.

Bugünkü başlangıç yazımı, Mezopotamya da yüz yıllardır anlatılan ve Zülfü Livaneli’nin huzursuzluk romanında da aktardığı, kadim  bir hikaye ile tamamlamak istiyorum.

Hikaye, aşırı hırsın yaratacağı olumsuzluklara ait, kıymetli mesajlar içeriyor. Okuyan herkesin kıssadan hisse çıkarması temennisiyle, hikayeyi aktarmak istiyorum.

Develer, yemeden içmeden, 3 hafta boyunca çölde yürüyebilecek kadar dayanıklıdırlar. Ama develerin çölde çok sevdikleri bir diken vardır. Gördükleri yerde o dikeni yemeğe başlarlar. Keskin diken devenin ağzında yaralar açar, o yaralardan kan akmaya başlar. Tuzlu kanın tadı, dikenin tadı ile karışınca devenin daha çok hoşuna gider. Dikeni yedikçe ağzı kanar, kanadıkça yer. Bir türlü kendi kanına doyamaz ve engel olunmazsa kan kaybından deve ölür.

Bu dikenin adı arabça da Harese’dir. Hırs, ihtiras gibi kelimeler bu Harese’den türetilmiştir.

Birçok insan, aşırı hırstan, ihtirastan lezzet alabiliyor. Hoşuna gittikçe daha fazla hırslanıyor. Peki nereye kadar?

Aşırı hırsın verdiği lezzetin sonucunda, insan da sonunu getirebiliyor. Aşırı hırsın getireceği felaketlerden kendinizi korumanız dileğiyle...

Yazımın sonunda, büyük yazar Yaşar Kemal’in dizeleriyle sizlere tekrardan merhaba demek istyorum.

Dünyanın ucunda bir gül açılmış/ Efil efil esen yele merhaba/ Karanlığın sonu bir ulu şafak/ Sarp kayadan geçen yola merhaba...

Bu yazı toplam 2695 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar